İSTANBUL (İHA) - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, son dönemlerde hükümetin reformları uygulamada yavaşladığı yönündeki suçlamaları kabul etmediğini söyledi. Erdoğan ayrıca, terörizmle mücadelede Avrupalı dostlarından gerekli desteği göremediklerini söyleyerek sitemde bulundu.
Çırağan Otel'de düzenlenen "AB Yolunda Türkiye" konulu konferansa katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan yaptığı konuşmada, Türk insanının kendisine layık gördüğü siyasi, ekonomik ve sosyal standartların temininin hükümetin temel güç kaynağını teşkil ettiğini söyledi. Erdoğan, Türkiye'nin işbirliği ve karşılıklı güvene dayalı bir politika izlemeyi üslup edindiğini belirtti. Kıbrıs sorununun çözümü için harcadıkları çaba ve komşu ülkelerle geliştirilen iyi ilişkilerin, bu politikanın somut bir göstergesi olduğuna işaret eden Başbakan Erdoğan, "İlk görevimiz komşu ülkelerle olan küskünlüğü gidermek, bunlarla olan ekonomik, siyasi ve askeri ilişkileri geliştirmek oldu. Bunu başardık. Tüm komşularımızla münasebetlerimiz olumlu bir istikamette devam etmektedir. Türkiye'nin jeo-stratejik konumu bir artı değer teşkil etmekte" dedi.
Kendisini üzen bir konuya da açıklık getiren Erdoğan, "Bizim önümüze devamlı 1 Mart krizi getiriliyor. Demokratik ülkeyi konuşuyoruz. Bu parlamentonun verdiği bir kararı, sürekli olarak yargılama masasına yatırmanın yanlış olduğunu düşünüyorum. Günümüzün tehdit ve fırsatları karşısında birbirlerini tamamlayıcı özelliklere sahip Türkiye ile ABD arasındaki işbirliği, evrensel değerlere dayalı demokratik bir ortamın yaratılması bakımından önemlidir. Türkiye'nin bölgesinde demokratik, evrensel değerlerin yayılmasında aktif bir politika izlenmesinde bu değerler yatmaktadır" diye konuştu.
AK PARTİ'NİN KİMLİĞİ Partisini kurarken çok hassas davrandıklarını ifade eden Başbakan Erdoğan, kendilerine "Türkiye'de de bir Müslüman demokrat parti olmaz mı?" dendiğinde, "Hayır Müslüman demokrat bir parti kurmayı dinin istismarı olarak görüyoruz. Dinimizin istismar edilmesine de bu vesileyle zemin hazırlayamayız" şeklinde karşılık verdiklerini kaydetti. AB ile ilgili müzakerelerde Hıristiyan Demokrat Parti mensubu kişilerle çelişkili düşmelerinin de bundan kaynaklandığı dile getiren Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"Türkiye'nin büyük bir çoğunluğu Müslüman. Bu yaklaşım onları olumsuz bir tutum içine koyuyor. Biz diyoruz ki 'Farklı kültürler, bunların uluslararası bir kurumda buluşması dünyada küresel barışı getirecektir'. Biz bunun için buradayız. Birileri çıkıyor medeniyetler arası çatışmadan bahsediyor. Aksi takdirde Kopenhag Kriterleri'ni insanımız için Ankara Kriterleri yaparız. Türkiye'nin saygınlığına gölge düşürmeyi asla arzu etmeyiz. Bu bakımdan biz partimizi Müslüman demokratlar sınıfına değil, 'muhafazakar demokratlar' sınıfına koyduk."
Erdoğan, üyeliğin getirileri ve götürülerinin her toplumda tartışıldıkça Türk halkının AB'ye bakışının daha da bilinçlendiğini söyledi.
Son dönemde, özellikle 17 Aralık sonrasında hükümetin reformları uygulamada yavaşladığı yönündeki eleştirileri de cevaplayan Erdoğan, "Ben eleştirilere açığım. Bu yöndeki suçlamaları kabul etmem mümkün değildir. Türk halkı o süreçte yüzde 70 desteğini vermiştir. Bu yönde devletimizin tüm kurumlarıyla uyum içinde, emin adımlarla ilerlemekteyiz. Yaşamımızın her günü, her anı içinde olan uygulamayı somut olarak görmek daha zordur. Ama zaman zaman olayları bir uygulama eksikliği olarak görmek de adil değildir. Şunu kabul etmemiz gerekir. Biz iki boyutu olan bir süreçte uyum yasalarını 2 yıl gibi bir sürede çıkardık. Bunu başardık. Takdir edersiniz ki, uygulama süreci uyum süreci gibi değildir. Burada bir zihniyet değişikliği yapıyorsunuz. Bunlardan bir an önce sıyrılıp çıkmak kolay değil. Sizi temin ederek söylüyorum ki, partimizin iktidarı tribünlere oynamıyor. Bunun olması gerekir" dedi. Erdoğan, Avrupalılar'ın da Türk halkını rencide edecek açıklamalardan kaçınması gerektiğini vurguladı.
EKONOMİK GELİŞMELER Ekonomik gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Erdoğan, Türkiye'nin ekonomik gelişiminin geleceğe dönük, bölgesel ve küresel anlamda önemli bir potansiyel sunduğunu ifade etti. Bu potansiyelin hükümetin ve iş dünyasının çabalarıyla daha da bir görünürlülük kazandığını belirten Erdoğan, "Hükümetimiz göreve başladığı günden bu yana çok kapsamlı bir program ortaya koymuştur. Başarıyla programımızı uyguladık. Gerçekleştirilen yapısal reformlar sayesinde ekonomik gerçek gücünü yakaladı. Ekonomideki iyiye gidişatın gelişerek sürdüğü görülmektedir. Kronik yüksek enflasyon sorunu da bu arada aşılmıştır. Enflasyonun hızla düşmesinde ekonomik istikrar ortamının düşmesi, sıkı maliye ve para politikalarının artması etkili olmuştur. Ekonomik istikrar ve güven ortamının devam etmesiyle bundan sonraki dönemlerde de büyümü sürecektir" dedi.
Makro ekonomik istikrarın kalıcı hale getirilmesi amacıyla birçok yapısal reformun hayata geçirildiğini dile getiren Erdoğan, söz konusu reformların sürdürülebilir olması, kamuda verimliliğin ve refah düzeyinin kalıcı olarak artırılması gibi kapsamlı hedeflere yöneldiklerini kaydetti. Türkiye'nin yapısal bir değişim süreci yaşadığını ifade eden Erdoğan, "Dolayısıyla yapısal değişim sürecinin bazı bedelleri vardır. Bu bedelleri insanımızın bir kısmı maalesef ödüyor. Bunu önlemek için çalışıyoruz" diye konuştu.
Türkiye'ye gelen doğrudan yabancı yatırımların oranının, potansiyelinin çok altında kaldığına işaret eden Erdoğan, "Türkiye'de yatırımcı dostu ortam yaratıldı. 2004 sonu itibariyle ülkemizdeki iç ve dış toplam yatırım miktarı 50 milyar doları aşmıştır. Türkiye bunu yakalamıştır. Bu tabii ki, girişimci ruhun Türkiye'de nereden nereye geldiğini gösteriyor. Burada doğrudan yabancı sermaye daha fazla yerini alsın istiyoruz" dedi. Müteşebbisleri yatırım yapmaya davet eden Erdoğan, bir soru üzerine, "Fikri mülkiyet hakları konusunda herhangi bir tasarruf yetkisini kendimizde görmüyoruz. Hakların korunması gerektiğini düşünüyoruz. Bakan arkadaşlarımız da bu konunun üzerinde çalışıyor" şeklinde konuştu.
Erdoğan, göçle ilgili bir soruya, "Türkiye'nin 1 milyon göç aldığı söyleniyor. AB'nin özellikle göçe yönelik gelecekteki talebi onların mecburiyetinden kaynaklanan bir sonuç olacaktır. Bunu Avrupalı liderlerle konuştuğumuz zaman itiraf ediyorlar. 'Öyle bir zaman gelecek ki, Türkiye'den nitelikli eleman almak için göç alacağız' diyorlar. Avrupa gelecekte bu işin altından kalkamazsa, Türkiye'den dinamik ve genç iş gücünü zaten çekecektir" yanıtını verdi.
Bir başka soru üzerine, tek korkusunun 'küresel terörizm' olduğunu söyleyen Başbakan Erdoğan, terörün her yerde terör olduğunu ifade etti. Erdoğan, terörizmle mücadele konusunda bazı Avrupa ülkelerine de sitemde bulunarak, "Terör tüm insanlığı tehdit etmektedir. Bunun dini, vatanı yok. Biz bu konuda dostlarımızdan gerekli desteği göremedik. Ama Türkiye olarak biz teröre karşı herkese destek olduk. Terör örgütünü Avrupa'da ilan edenler var. Fakat yaptırıma gelince, bir yaptırımın olmadığını görüyoruz. Bizdeki terör örgütleri mali kaynaklarını Avrupa'daki ülkelerden temin ediyor. 'Yargılayın' diyoruz, yargılamıyorlar. 'Bize iade edin' diyoruz, iade etmiyorlar. Bunlar bizi üzüyor; ama bugün bizi tehdit eden, yarın onları da tehdit edecek" şeklinde konuştu.