Başbakan Tayyip Erdoğan'ın partisinin Düzce İl Kongresi'nde yaptığı konuşma, hükümete yakın çizgideki muhafazakâr basının bazı köşe yazarlarının sert eleştirileriyle karşılaştı
"Sermayenin dini imanı olmaz" diyen, dini ve etnik azınlıkların Cumhuriyet'in ilk yıllarında Türkiye dışına çıkarılmasını "faşizanlık" olarak niteleyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı bazı muhafazakâr kalemler, özellikle "İsrail" özelinde eleştirdi.
Başbakan'ı bu konuda hedef alan ilk yazıyı önceki gün Hakan Albayrak kaleme aldı. Eleştiriler dün de artarak devam etti:
Yoksa faşistin önde gideni olur!
Hakan Albayrak: "Türkiye-Suriye sınırında mayınlardan temizlenecek toprakların 44 yıllığına İsrail'e verilmesi doğru olmaz" demekle "Ermenilere ölüm!" yahut "Rumlar dışarı!" demek aynı şey midir? Başbakan Erdoğan'ın AK Parti Düzce İl Kongresi'nde yaptığı konuşmadan böyle bir sonuç çıkıyor! Başbakan'ın bu bağlantıları nasıl kurduğunu anlayamıyorum.
Yabancı sermayeye kategorik olarak karşı çıkanları eleştirmesinde bir fevkaladelik yok; ama, Ortadoğu'da fitnenin başı olan İsrail'in Türkiye-Suriye sınırı gibi kritik bir bölgede fink atmasına karşı çıkmayı sıradan bir yabancı sermaye düşmanlığı gibi görmesi/göstermesi çok acayip. Farklı dinlere ve etnik kimliklere tahammülsüzlükle kurduğu irtibat ondan da acayip.
İsrail'e tepki göstermek faşistlikse, Başbakan Erdoğan Davos'ta faşistin önde gideni olmuştur!
İşin gübresini çıkarmayın
Mehmet Şeker: O bölgeye gelecek yabancı, modeli hemen "yap işlet devretme"ye çevirir ve otuz yılda çıkmaz. Tarıma açılan verimli topraklarda fitne ekip fesat biçerler. Biz de oturur seyrederiz.Gelip geçen hükümetlerin işi, bölgedeki ağır misafirlerin görev süresini her dönem uzatmak olur. Vaktiyle Çekiç Güç meselesinde olduğu gibi... Velhasıl hatırlatmayın, uzatmayın, kızdırmayın, patlatmayın, çatlatmayın... Bütün mayınlardan kurtulalım ama işin gübresini çıkarmayın.
Van minut yani!..
Serdar Arseven: Başbakan; bugün "İsrail yayılmacılığına dikkat çeken"lerin, "azınlıkları bu ülkeden kovanlarla" aynı zihniyette olduklarını öne sürerek savunuyor, "mayın temizleme" konusundaki pozisyonlarını...Bu arada; "yabancı sermaye" düşmanlığı ile "Siyonizm karşıtlığını" da bir kefeye koyuyor!..Ne alakası var?.. Van minut yani!..
Başbakan altından kalkabilir mi?
Ahmet Taşgetiren: Başbakan'ın "faşizan tutum"la ilgili sözlerinin gidip "Türkiye'nin tarihe karşı özür borcu" meselesine eklemlenmesi beklenirdi, yapıldı. O işin bir boyutunda Ermenilerden özür var, bir boyutunda Rumlardan, Süryanilerden, bir boyutunda Kürtlerden... solculardan, dindarlardan vs. borç çok. "Özür" yolu açılırsa, bunların hepsinin altından kalkabilir mi Başbakan Erdoğan, ya da Türkiye bilemem.
Dindar kitleler incindi
Özlem Albayrak: Yanlış çünkü; cumhuriyet tarihinin tüm önemli uygulamalarında ayak izlerini gördüğümüz faşizan yaklaşımları kınamak bu konu üzerinden mi olmalıydı, emin değilim. Çünkü söz konusu olan İsraildir... İkincisi Başbakan, İsrail sermayesine "küresel sermaye" demeseydi, "paranın dini, milleti yok" cümlesini sarfetmeseydi, hem ulusalcıların AK Parti'ye vurmak amacıyla söylemleştirdiği "vatanı para karşılığı satıyorlar" cümlesinin altındaki zemini çekip almış olacaktı, hem bu ülke vatandaşlarının çoğunluğunun kalbinde bir mazi yarası gibi duran Filistin konusundaki bireysel hassasiyetini perçinleyecek ve Davos'u tazeleyecekti, hem de dindar kitleleri incitmeyecekti.
Doğrusu Başbakan'a yakıştıramadım
Nuh Gönültaş : Başbakan Tayyip Erdoğan bu tartışmalar çerçevesinde mayınları temizlemeye talip İsrailli firmaya itiraz edenlere "Paranın dini imanı yoktur" derken ne kadar durumun farkında? Paranın gerçekten dini imanı yok mu? Paranın dini imanı yoktur gibi bir sözü Başbakan Tayyip Erdoğan'a doğrusu yakıştıramadım! Para tek başına öyle olabilir, ama parayı veren düdüğü çalar. At sahibine göre kişner!
Albayrak isabetli yazdı
Akif Emre: Küresel sermayenin Başbakan'ın gözünde, en hafif tabirle, bu kadar nötr olması çok nötr gelmiyor bana. Küresel sermayenin parasıyla yatırım yapıp iş ve üretime katkıdan başka hiçbir anlamının olmadığını savunmak tipik bir sağ siyaset tavrı. Hele hele bunu İsrail sermayesi bağlamında savunmak ise tek kelimeyle vahim.
Türkiye-Suriye sınırındaki mayınlı alanın temizlenip organik tarıma açılması konusunda bu kadar naif yaklaşım olabilir mi? (Bu konuda Yeni Şafak'tan Hakan Albayrak ve Sabah'tan Umur Talu isabetli yazılar yazdı.) Altını çizmekte yarar var: Sermayenin, her iki anlamda da hem dini hem milliyeti vardır.
Başbakan Erdoğan'ın tartışma yaratan sözleri:
Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesi... Suriye bunu yaptı, biz de yapalım istedik. 210 bin dönüm bir organik tarım yapabileceğimiz alan kazanalım. Hemen yakıştırmalar başladı: Siz burayı İsrail
e peşkeş çekeceksiniz!On yıllardır ne söylendiyse bu zihniyet hâlâ aynı yerde... Bu ülkenin vatan toprakları üzerinde yatırım yapan küresel sermaye
şu dinden bu dinden geldidiye
eyvah Türkiye elden gidiyor` demek bu kadar kolay mı?... Farklı etnik kimlikte olanlar ülkemizden kovuldu. Acaba kazandık mı? Düşünmek lazım. Bu aslında faşizan bir yaklaşımın neticesiydi... Paranın dini, ırkı olmaz... Adam burada yatırım yapacak... Burada Ahmet-Mehmet çalışacak...