HABER

Muharrem İnce'den yeni TL mevduat paketiyle ilgili değerlendirme

Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce, katıldığı bir televizyon programında yeni TL mevduat paketiyle ilgili değerlendirmelerde bulundu. İnce açıklamasında "3, 6, 9,12 ayın sonunda göreceğiz bunu. Ben bankaların durumuna değil Hazine'nin durumuna bakıyorum. Doların sabit kalması üzerine oynanmış bir kumar. Felaket tellallığı yapmak istemiyorum. Başarılı olmalarını isterim. Zaman beni haklı çıkardı. Haklı çıkmak istemiyorum ben, ama gördüklerim haklı çıkacağım yönünde." dedi.

Muharrem İnce'den yeni TL mevduat paketiyle ilgili değerlendirme

Habertürk TV'de Fatih Altaylı'nın Teke Tek programına konuk olan Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Muharrem İnce'nin açıklamalarından satır başları şu şekilde:

"Orman yangınlarında ne vardı, plansızlık, hazırlıksızlık, müdahalede gecikme vardı. Aynısını şimdi ekonomide yaşıyoruz. Ortada akıl, bilim, hukuk, mantık, vicdan yok. 15 Eylül'de Dolar 8.20, faizler 18'di. Şimdi geldiğimiz durum berbat. Dün akşam Ankara'dan Yalova'ya gelirken dakika başı değişiyor, şaşkınlık içinde gizliyorum. Doları 18 liraya başkası çıkardı, Allah razı olsun Erdoğan'dan şimdi düşürdü, böyle değil ki. Türk Lirası artık bir tasarruf aracı değildir, geldiğimiz noktada bunu anladık. Körüye, otoyola döviz garantisinden sonra TL'ye de döviz garantisini görmüş olduk. Peki bu parayı nereden vereceksiniz? Hazine'den. Hazine kimin? 85 milyonun. Kime vereceksiniz? Parası olanlara. Bankaya parayı kim yatırdı? Varlıklılar, zenginler. Kur farkı kimin parasından ödenecek? Herkesin. Merkez Bankası ihracatçılar için ileri tarihli kur garantisi veriyor. 18'i baz aldığımızda 4,5'tan geldi buraya. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, meydanlarda Erdoğan'la yarışırken Dolar 4,5'tu. 'Dövize yatırım yapan yaya kalır, bozun dövizlerinizi' dedi. Daha önce Dolar şu kadar olacak dedim. Birileri Muharrem İnce'yi MİT sorgulasın dedi. Sen nereden biliyorsun bunu dedi. 'Böyle giderse 15-20 lira olacak' dedim.

Çevremde yetkili, etkili, liyakatlı, diplomalı insanlarla çalışıyorum. Onlarla birlikte kafa yoruyorum. Her konudaki uzmanlarla emin olun üniversiteli yıllarımdan daha fazla ders çalışıyorum. Nas bitti, nas yok artık. Hazine'nin; yani herkesin parasını, fakirin dahil parasını zengine veriyor. Çiftçiye gelince nas yok, milli piyango satarken nas yok, 100 liralık içkiye 300 lira alırken nas yok. Sokak tabiriyle buna tam kolpacılık denir. Erdoğan dış güçler dedi. Bakan 'dış güçler değil' dedi. Demek ki dış güçler masalı da palavraymış. Peki faiz ne kadar olacak? Gidin bankaya, bugün sordum, 27. Faiz lobisi, o da çöktü. En büyük faizci Erdoğan'ın kendisi. Doların ne olacağını biliyor musunuz? Sınırsız, ucu açık bir faiz. 1967'de bu denendi. Kıbrıs Barış Harekatı'ndan sonra denendi. Bu sistem iflas etmişti. O zaman sabit kurdaydık, şimdi dalgalı kurdayız. Bu daha tehlikeli. Yeni ekonomi modelinde bir bütçe ayrılmış mı, ayrılmamış. Bir plan, program, kadro hazırlık var mı? Hiçbirisi yok. Rekabetçi kur sistemiydi, ihracat, üretim artacaktı. Doğalgaza yüzde 60'ı geçerseniz, neden fazla fiyat ödüyorsunuz? Bu şu demektir; sanayiciye sen fazla doğalgaz kullanma. Fazla kullanırsan, fazla ödersin. Yani üretme diyor.

"BU KADAR GARANTİYİ NASIL VERİYORSUN?"

Merkez Bankası faizi düşünce Dolar'ın artacağını sokakta kime sorsanız bilir. Peki sizin programınızda birinin sözüyle cevap vereceğim. Döviz bozuyorlar kuru düşürmek için. Faizi düşürme o zaman, elindeki dövizi bozma. Türkçesi, manyak manyak işler bunlar. Türkiye Cumhuriyeti'nin Hazinesi'ni tam da bu yaptıklarıyla, yani garanti vererek, dış güçlerin müdahalesine açık hale getirdiler. Bizim TL'miz yok mu? Dolar bassınlar, adına Türk Doları desinler. Bu kadar garantiyi nasıl veriyorsunuz? Nasıl eminsin? ABD FED'in faizi arttırmayacağından nasıl emin olabiliyorsun? Bence bir enkaz devretmek istediklerini düşünüyorum. Türkiye'de herşeyi yok ettikleri gibi, yanıldıkları yer şurası, tek adam rejimleri ya doğal kaynaklar üzerine ya fakirlik üzerine kurulmalıdır. Borçla tek adam rejimi olmaz. Kuzey Kore'de olur, fakirlik üzerine eşitlersin, Suudi Arabistan'da olur, petrol var. Fakirlik üzerine herkesi eşitlemek istiyorsanız, diyeceğim yok. Şu anda yaptıkları iş tam bir kumardır. Bu kumarın sonucunda isterim ki döviz, faiz düşsün, haklı çıksınlar. 19 yılın sonunda Türkiye'yi duvara toslattılar. Deniz bitti, son oyunlarını oynayarak süni bir rahatlama yaşatarak seçimi kazanırsak bu bedele değer, ağır bir bedel bu, kaybedersek zaten bundan sonrası tufan...

Erken ya da geç seçime bir şey kalmadı. Seçime gitmenin anayasal koşullarına bakmamız lazım. Bir 360 milletvekili seçime götürebilir. Parlamentoda böyle bir aritmetik yok. Erdoğan 'vermeyin' deyince AK Partililer oy vermez. Sayın Bahçeli tabii. Sayın Bahçeli 'erken seçim istiyorum' derse gider. Cumhurbaşkanı Meclis'i feshedip, seçime götürme yetkisi var. Her iki durum da iktidara bağlı. Muhalefetin yapabileceği fazla bir şey yok. Bir miktar, işte asgari ücreti 4 bin 253 lira, verilen zam gitti bile zaten. Ben bir menzile varmak istediğini düşünmüyorum. Atın üzerine binip, şu turu tamamlayayım, yarışı birinci bitireyim, böyle bir şey yok. Rodeo var, atın üstünde kalmak istiyor. Bir şey bildiklerini zannetmiyorum. Zamana oynuyorlar. Bir şey bildiği de yok, bulduğu da yok. Bu bir rodeo. Buna eşşeği kaybettirip, buldurma sanatı derler. 4,5'tan almış, 18 liraya çıkmış, 12'ye düşürdü diye teşekkür mü edeceğiz? Tabii ki düşmesini isterim. Ama şimdiye kadar hangi değeri gördü de bir daha ona ulaşmadı? Çeşitli çıkışlar yaşadık. Son 1 yıl içerisinde kaç kere iniş çıkış gördük. Peki bir değeri gördü de bir daha ona ulaşamadı mı? Mutlaka orayı unutmuyor, çıktığı yeri hatırlıyor. Günü kurtarma, şapkadan tavşan çıkarma. Bir gecede 18'e çıkıp, sabah 12'ye düştü diye kimseye teşekkür edemem ben.

"HAKLI ÇIKMAK İSTEMİYORUM BEN"

3, 6, 9, 12 ayın sonunda göreceğiz bunu. Hazine olarak söylüyorum bunu. Ben bankaların durumuna değil Hazine'nin durumuna bakıyorum. Gününü kurtarabilmek için fakir fukaranın parasının olduğunu Hazine'nin parasını garanti olarak ortaya sürdünüz. Bu büyük bir kumar. Doların sabit kalması üzerine oynanmış bir kumar. Nereden garanti edeceksin bunu? Felaket tellallığı yapmak istemiyorum. Başarılı olmalarını isterim. Geçmişte bunları söylediğimde damat Albayrak başta olmak üzere 'Bazıları dolar 9-10 lira olacak diyorlar, gördünüz mü?' diyordu. Zaman beni haklı çıkardı. Haklı çıkmak istemiyorum ben, ama gördüklerim haklı çıkacağım yönünde.

Ekonomiyi bazı teolojik bazı terimlerle açıklamaya kalkarsanız dünyadan, gerçeklikten koparsınız. Nas 1400 senedir var. 16 olunca var, 14 olunca yok mu nas? Düşük faiz caiz mi? Onun çelişkisini anlatmaya çalışıyorum. Bence en önemli konu ne yapmalıyız? Almanya'da yeni merkez bankası başkanı değişti. 17 sene Alman merkez bankasında çalışmış. Bizdeki kim? Eski AK Parti milletvekili. Yazık günah bu memlekete. Eski milletvekillerini ya bakan yapıyor, ya merkez bankası başkanı yapıyor. 300 akıllı, liyakatli, namuslu adama ihtiyaç var. EPDK, Maliye, Hazine, büyükelçilikler, milli eğitim. 20 iş bilen adam, toplam 300 bürokrat. Türkiye'yi adam gibi yönetirsiniz. Bakanın tanımadığı bakan yardımcısı var. Cumhurbaşkanı atıyor. Orayı kontrol etmek istiyor. Parti komiseri. Güven vermek için bilgiyi saklamayın, size inanancak insanlar. Kamuda tasarruf. Daha yeni üç tane araç aldılar. Pahalı, pahalı araçlar. Sat uçakları. 13 tane uçak var, 10 tanesini sat. Sarayın ışıklarını kıs, psikolojik etkisi olur bunların.

"MAKAM ARAÇLARINI SAT, YÜRÜYEREK GİTSİNLER"

Ben yarın akşam oğlumu, eşimi, gelinimi toplayın Ekonomik ve Sosyal Konsey toplantısı yapacağım. Hepimiz yapmalıyız bunu. Makam araçlarını sat, yürüyerek gitsinler. Yargıyla ilgili reform yapacağına, mutlaka açıkla, yola çık. Yolsuzlukların üzerine gideceğini göster. Medyanın özgürleşmesi için adım at. Konuşan bir üniversite. Allah aşkına bir tane hukuk fakültesinden birisi konuşabiliyor mu? Rekabete açık ihale sistemi hemen kurulmalı. Kuralların işlediği piyasa ekonomisi. Tekstil, tarım, turizm, tarıma dayalı sanayi, savunma sanayi. 100 milyon turist, 100 milyara destek istiyorsak başlayacağımız nokta burası. Yazılım merkezi mesela. Avrupa'ya göre avantajıamız genç nüfus. Yazılım üssü kurabiliriz. Bizim dizilerimiz çok satıyor. Filme sektörünü desteklemeliyiz. Tasarım, moda, bunlara yatırım yapmalıyız. 60 milyar dolar enerjiye para harcıyoruz. Yeşil enerjinin önünü açmalıyız. Daha çok yapmalıyız. Bütün bunları yaparsak, gençlerin önünü açarsak. Mesela zeytinyağını neden fıçıyla satıyoruz? Avusturya'da bir restoranda garson 'Biz en iyi zeytinyağını getirdik' dedi. 'Siz onu Avusturyalılara söyle ben Türk'üm en iyisi bizde' dedim. 'Doğru söylüyorsun' dedi.

"BAKANLAR, BAKAN YARDIMCILARINI TANIMIYOR"

Domatesi işleyerek satacağımızı öğrenemedik mi? Türkiye bunu neden bu iktidarla yapamaz. 129 devlet üniversitemiz oldu. Vakıfların sayısını unuttum. 129 devlet üniversitesine bütçedenayrılan para 4,5 milyar dolar. Harward'ın bütçesi 36 milyar dolar. Neden bu iktidar gitmeli, neden bunlar yapamaz? Buraya Yalova'dan geldim. Osmangazi Köprüsü geçiş 236 lira. Boğaziçi Şehitler Köprüsü 17 lira, giderken FSM'den gidersem o da 17 lira. 236 bizim ödediğimiz. Bir de devletin ödediği var. Yılbaşından sonra Amerika'daki enflasyon, dolar kuru var, bir de o zaman göreceğiz. Tahmini olarak söylüyorum yılbaşından sonra 500 TL. Köprü, otoyol, hastane, havayoluna verdin şimdi bir de TL mevduatına veriyorsun. Allah sonumuzu hayretsin diyorum. Bu yolu bilime uygun olarak görmüyorum. Ekonomi bu işi bilen insanlarla yönetilmelidir. Bakanlar sürekli değişiyor, Merkez Bankası Başkanı sürekli değişiyor. Bunları bir kişi seçiyor. Seçmeyi de bilmiyor işin kötüsü. Kötü seçiyor. Kimlerden seçiyor? Sözünden çıkmayacak olanlardan seçiyor. Onlar bile dayanamıyor artık. Ben bir an önce Türkiye'nin seçim ortamına girip, bu belirsizlikten çıkmasını istiyorum.

"SOSYAL YARDIMLARI KAYBEDER MİYİM KORKUSU VAR"

Kutuplaşma o kadar artmış ki Türkiye'de, buzların çözülmesi kolay olmuyor. Yani o kutuplaşmada benim kazanımlarım var AK Parti sayesinde, bunları kaybeder miyim korkusu var. Kimi müdür olmuş, kimi işe girmiş. İnsanlar fakirleşti. Sosyal yardımlara ihtiyacı var. Acaba 19 yıldır alıştım bunlara, bunlar giderse bu sosyal yardımları kaybeder miyim korkusu. Burası bir devlet. Erdoğan da olsa, Muharrem İnce de olsa, Fatih Altaylı da olsa o yardımları alacaksın sen. 20 yılda nemalandırdıkları var. Bir diğeri de muhalefetin umut olamama gibi derdi var. Biz daha çok yeniyiz. Bizim Hazine yardımımız yok, belediyelerimiz yok. Yeni kurulmuşuz. 9 Şubat'tan itibaren seçime katılma şansını yakalamış bir partiyiz. Şundan eminim, meydanlar açıldığında seçim sathı mailine girilince, elimize mikrofonu alınca, otobüsün üstüne çıkınca çok şeyi değiştireceğime inanıyorum. Bize burun kıvıranlar daha sonra 'bu adam iş yapacak' dediler.

"SİYASETÇİLER KÜLLERİNDEN YENİDEN DOĞMASINI BİLEN İNSANLARDIR"

Siyasetçier küllerinden yeniden doğmasını bilen insanlardır. Ben çok tanıklık ettim buna. 99'da CHP baraja takıldı, sayın Adnan Keskin CHP Genel Sekreteriydi. Bir gitti, 12 sene sonra 1. sıradan gelip partinin ikinci adamı oldu. Rahmetli Ecevit, 87'de yasaklar kalkınca, cızırtılı bir ses düzeni vardı. Sandalyenin üstüne çıkıp, kasketi ve mavi gömleğiyle 10 kişiye kahvehanelerde konuşma yapardı. İki kez Başbakan oldu. Ecevit'e 'bir bölen' diyenler hala bir şey olamadı. Biz neye güveniyoruz? Kararsızlara güveniyoruz. Sessiz çoğunluğa güveniyoruz. Hatta kararsızları arkamda hissediyorum. Makul bir çoğunluk var, helal kazanan, haramdan korkan, ezmeyen, haksızlık karşısında susmayan, yoldaki ekmek parçasını alıp, öpüp başına koyanlar var ya, onlara güveniyorum. Yolda bulduğu parayı teslim etmek için karakola gidenlere, yetimi doyurup başını okşayanlara inanıyorum, organ bağışı, kan bağışı yapanlara güveniyorum. Solcu, ülkücü, alevi, sünni hiç umurumda değil, onların vicdanlarına güveniyorum. Türkiye'de namuslular var, namussuzlar var. Namuslular, namussuzlardan fazladır ve bu hesabı soracaktır.

"MARKETE MEKTUP YAZARAK BU İŞLER ÇÖZÜLMEZ"

Bizden kim korkmalı? Biz diyelim ki büyüdük. Memleketi yönetiyoruz diyelim. Kuralsız ekonominin rantçıları, kara para aklayıcıları, hırsızlar, arsızlar, haram yiyenler, trafik magandaları, sıra beklemesini bilmeyenler, işçiyi sömüren, çevreyi kirleten, kadınlara eziyet eden, güçsüzlere zulmedenler bizden korksun. Her türlü terörist bizden korksun. Senin teröristin, benim teröristüm yok. İŞİD, PKK, FETÖ bizden korksun. Türkiye'nin yeni bir yapıya ihtiyacı var. Erdoğan ne diyor, marketlere 'siz suçlusunuz' diyor. Muhalefet marketlere mektup yazıyor. Yaz deftere, gelince vereceğim diyor. Marketler iktidardan korkar. Ben diyorum ki değerli yurttaşlarımıza gelin Memleket Partisi'ne üye olun, küçük küçük bağışta bulunun. İnsanlar 100, 500, 1000, 2000 lira bağış yapıyor bize. Türkiye'de 85 milyona bu siyasetçilerin içinde, kamuoyunda konuşanların içinde ekmeği en ucuza ben yediririm. Markete mektup yazarak bu iş çözülmez, suçlayarak da çözülmez.

"ÇİFTÇİDEN 2,25'E DIŞARIDAN 5,20'YE ALDILAR"

Türkiye'nin 300 yetişmi insanıyla bu memleketi ayağa kaldırır namuslu ve bilgili bir kişi. Tarımda birinci kural, örümcek ağı teorisi. 100 kilo üretiyorsun, 90'a düşersen, 5 lira ise 10 lira olur. Üretim düştüğünde fiyat iki katına çıkar. 110 kilo ürettik, 5 lira ise 2,5 liraya düşer. Bu bir tek tarım sektöründe vardır. Yüzde 10 artış fiyatı ya iki katına ya da yarı yarıya çıkartır. Düşürdüğünüz anda yanarsınız. Civcivi Euro ile alıyoruz, yemi de öyle, yumurta ucuz olmaz. Buzağı dışarıdan, yem dışarıdan et ucuz olmaz. Buğday 2000 yılında 9 milyon 400 bin hektar, 2018'da 6 milyon hektar ekmişiz. Verimin artmamış, ekim alanların azalmış. Nüfusun artmış. Açığın büyümüş. Geçmişteki 2002'de ektiğimiz kadar eksek, hiç ihtiyacımız yok. 2,7 milyar dolar para vermişiz. 30 Haziran 2021. Türkiye'de hasat dönemi devam ediyor. İhaleye çıkmış devlet. Türk vatandaşından 2,25'e almış. 2,29'a almış dışarıdan. Bu hainliktir. İthalat sopasıyla çiftçiyi dizayn edemezsin. 25 Kasım 2021 6. ihale. 4,55'den almış. Türk çiftçisinden 2,25'ten alınmış. Türk çiftçisinden 2,25'e alacaksın, dışarıdan 5,20'ye alacakın.

"BİZİM ACİL SU KANUNU ÇIKARMAMIZ LAZIM"

1 milyon 127 bin 2008 kayıtlı çiftçi sayısı. Rusya ile Türkiye'yi karşılaştırmamız lazım. 2012-2013 Türkiye 20 milyon ton üretmiş. 2020'de Rusya 75 milyon ton üretmiş, Türkiye 19 milyon ton üretmiş. Böyle bir şey olabilir mi? Ekim alanı azalmış, gübre pahalı, ilaç pahalı. Bu tarla sizin diyelim, 100 dönüm. Bazı yerlerde bunun 5 dönümü Hazine payı oluyor. Tarlayı ekiyorsun, 50 yıldır sizin. Hazine geliyor '5 dönümü benim, onun kirasını ver' diyor. Ben sizden yer kiralasam, vatandaştan kiralasam 100 liraya kiralıyorsam, devlet 300 lira istiyor. Olacak iş değil. Senin tapunun iinde Hazine mi var. 10 yıl arka arkaya ekersen yeri sana yarı fiyatına veririm derim, böyle olmalı. Tarım Bakanlığı hainlik yapmaktadır, Türk çiftçisine, ithalat sopasını kullanarak. Çobanın sigortasını devlet ödemeli. Acil bir su kanunu çıkarmamız lazım.

"LÜKS ARAÇLA TRAKTÖRE AYNI FİYATTAN MAZOT OLMAZ"

Kanal İstanbul lazım değil bize. Ama GAP, KOP lazım. Su Kanunu, meraları, çobanların sigortasını konuşursak, ben bunları oy için söylemiyorum, güvenli gıda için, çoluk çocuğumuz için söylüyorum. Adıyaman Gölbaşı'nda vatandaşın biri çift sürüyor, 'Müsaade eder misin traktörü kullanayım' dedim. Bindi yanıma. 'Arpa ekeceğim' dedi. 'Ne kadar mazot yakarsın dedim' 20 dönüm için 1200 dedi. O arada benzin istasyonunun yanındaydı burası. Biz de otobüse mazot alıyoruz. Bizimkisi siyaset yapmak için. Ya da orada son model araç düşünün. Arada hiçbir fark yok. Böyle bir şey olabilir mi? Biz otobüse 5 liraya alırsak, o traktör 2 liraya alacak.

"İNSANCA BİR MODELİ OLMALIDIR"

Trakya ayçiçeği cenneti, insanlar bu mazot pahalılığında bunu ekmiyorsa. Sadece nohut ekiyoruz, o da bu sene sıkıntılı. Mercimeğin ana vatanı Türkiye, biz dışarıdan mercimek alıyoruz. 85 milyonun tükettiği ürün çay. Herkes çay içer, mülteciler de, yabancılar da içer. İstanbul 20 milyon. Bir dükkan açıyorsunuz, 20 milyon sizden alışveriş yapıyor. Bu dükkanın acayip kâr etmesi lazım; ama zarar ediyor. Herkes tüketiyor bu ürünü. Herkes kravat, şapka takmıyor ama çay tüketiyor. Fındık üreticisi, Malatya kayısı üreticisi nasıl yoksul olur? Akılsız politikalar var burada demek ki. Bir tiyatrodur görüyoruz. Asgari ücret tiyatrosu. Taraflar bir araya geliyor. Sen sağıma, sen soluma otur. Damga vergisini düştüm vs. Bu bir tiyatro. Bunun bir paketi olur. İçinde kira, mazot, peynir, zeytin, yumurta, süt olur. Hesaplanır. Duruma göre bakılır, tarafsız bir kurul olur. Hakem heyeti olur. O çıkar der ki, 'şu olacak'. Seçime giderken 4 bin 250, seçim olmazsa 3 bin 250 olmaz. İnsanca bir modeli olmalıdır.

"EKONOMİK BÜYÜME DEĞİL EKONOMİK KALKINMA"

Mesela üniversite sınavı neden yılın bir günü. O gün hastasınız diyelim. Sınav merkezleri olmalı. Sorunun deposu olmalı, canınız ne zaman istiyorsa orada tuşa basmalısınız. Bal gibi yapılabilir bu. Herşeyi biliyoruz. Siyasi partilere Hazine yardımı vereceğimize bizim gibi üyelerinden toplasınlar, çocuklardan sınav ücreti almasınlar. 230 TL sınav ücreti olur mu? TOBB üyelerinden kanunla aidat alınıyor. TÜSİAD konuşuyor 'sen bizimle baş edemezsin' diyor. TOBB ortaya karışık konuşuyor, MÜSİAD'a fırça atıyor. TÜSİAD tabii konuşacak, sen belirliyorsun ama parayı o ödeyecek. Herkes konuşmalı. Onlar da diyemedikleri için bu haldeyiz. Bu ülkede Erdoğan televizyonlara çıkıp 2023 hedefini ilk 10 ekonomi, 2 trilyon dolar gelirimiz, 25 bin dolar kişi başı milli gelirimiz olacaktı. Ne oldu bu hayallere? 4-5000 bin dolarla düştü. Ne 25 bini! Neden biz sürekli ekonomik büyümeyi konuşuyoruz? Ekonomik büyüme bana fazla bir şey ifade etmiyor. Ekonomik kalkınmayı, cinsiyet eşitliği, çevre, okunan kitap sayısını konuşmak lazım.

"BAYRAMDA SURİYE'YE GİDENİ GERİ ALMAZDIM"

Misafirlik çok uzadı, fazla oldu. Ben memleket için beka problemi görüyorum. Türkiye büyük devlet. Komşularında problem olduğunda yardım etmeli. Kadın, çocuk, genç, yaşlılara mutlaka kucak açmalı. İlla din kardeşimiz oldukları için değil, başkaları olsa yine yapılmalı. Meclis'te Esat'la iyi günlerinde Balıkesir milletvekili 'Bu kadar fazla su veremezsiniz Suriye'ye' dedi. 'Sen müslüman kardeşlerimizden suyu mu kıskanıyorsun?' dediler. Fenerbahçe Halep'e maça gitmişti. Boğaz turları, Bodrum tatilleri, 'kardeşim Esat' vardı. 2010'a kadar 48 anlaşma yapıldı. Sonra 'dostum Esat' oldu 'kanlım Esat'. 2010'a kadar Türkiye'nin terör, ekonomik sorunları vardı ama Suriye problemi, Suriyeli problemi yoktu. Tamamen Erdoğan'a ait problem. 40 milyar dolar harcadık, bir 40 daha harcarız deniyor. Sınırın kapıları açık Ramazan-Kurban bayramında 100 bin kişi toplanıp, memleketlerine gidiyor, sonra dönüyorlar. Ben Cumhurbaşkanı olsam bayramda memleketine gidene kapıyı kapatırım.

"BOLU BELEDİYE BAŞKANINI ABARTILI BULUYORUM"

BAE terörü finanse ediyordu, barıştılar. Sisi'yle bence hallettiler işi. Bize bu kadar yansıttıklarına göre perde arkasında tamamlanmıştır. Asıl problem Esat'la. Esat'la barış, bir büyükelçi atayıp, buradakilerin can güvenliklerini, uluslarararası ortamda Rusya ile Putin'le görüşüp bunları göndermek. Bir ara Afganlar, 20'li yaşlarda çocuklar. Bunların memlekete ne faydası olur. Anasını, karısını bırakmış, bundan fayda gelir mi memlekete. Savaşsana sen orada? Neden kaçıyorsun memleketinden. Türkiye'ye doğudan girmek serbest, batıya yasak. Mesela suça karışanı anında sınırdışı. Burası Kızılay değil, Türkiye Cumhuriyeti hayır kurumu değil. Faşist falan değilim ben bal gibi de çağdaş adamım. Bolu Belediye Başkanını abartılı buluyorum. 'Sana su, ekmek vermem' Öyle değil insani koşullarda olmalı. Diplomasiyi kullanarak, ikna ederek, gerektiğinde katı davranarak. Bayramda gidiyorsan bırakırım seni orada. 'Sana suyu 100 liraya veririm' bunları insani bulmam.

"BÜROKRASİDE BİLGİSİZ İSENİZ SİZİ ELİNDE OYNATIR"

300 namuslu ve bilgili adam ve bir orkestra şefi, malda mülkte, parada, pulda, haramda gözü olmayan biri. Bir sistem kişilerin dürüstlüğü üzerine kurulamaz. Sistemin doğruluğu üzerine kurulur. Fatih Altaylı adamı namuslu adamdır, namuslu işler yapar, sonra başkası gelir namussuz işler yapar. Düzeni doğru kurmalısınız. Bana göre liyakat farklı, size göre farklıdır. Platon 'oy almasını bilen biri devleti iyi yönetecek biri değildir' diyor. İyi diplomaya sahip olan biri devleti çok daha iyi yönetecek değildir. Bunun bir sistematiği olmalıdır. Devletin bir geleneği vardı. Mesela şu kadar yıl çalışırsanız, şuraya gelirsiniz. Müsteşarlık diye bir kurum vardı, artık yok. Aksaklıkları var mıydı, politikacıyı yanlış yönlendirdikleri de olurdu. Politikacı, bakan dangalak değilse elinde oynatamaz. Ama bilgisizseniz seni elinde oynatır.

"BÜTÜN ÜYELERİN ÖNÜNE SANDIĞI KOYACAĞIZ"

Bürokrasi engel olmak isteyecektir, siyaset düzgün şekillenmediği için bürokrasi yönlendirebilri. Türkiye'de herkes demokrasiden şikayetçi değil mi? Hiç kimse kendi partisine bakmıyor. Muhalefette hangi partide demokrasi var. Önceden birazcık CHP'de vardı, şimdi hakgetire! Tüzük değişti. Şu anda hiçbir milletvekili önseçimle gelmiyor. Zaman zaman Kılıçdaroğlu 'artık milletvekilini millet seçecek' diyor. Ben de önseçimle gelmedim, yoktu ki önseçim. Bu eksikliği gidermek için kendi partimizde genel başkanı üyeler, cumhurbaşkanı adayını üyeler seçiyor. Bugün için risk yok, partiyi yeni kurmuşuz. Genel başkanın ağırlığı var. Ama yarın parlamentoya girer, belediyeleri olur, parti büyür, rakip çıkar. O zaman ben delegeleri ayarlamakla işi çözemeyeceğim. Üyelerle seçeceğiz.

"NE CUMHUR NE MİLLET TEK YOL MEMLEKET"

Yaz aylarında belki sonbahara doğru seçim olmazsa eğer örgütlenmemizi tam tamamlarsak belki olağanüstü kurultay yapacağız. Bütün üyelerin önüne sandığı koyacağız. Memleket Partisi olarak biz 'Ne cumhur ne Millet tek yol Memleket' diyoruz. İki üç ay içinde baskın seçim olmayacağını tahmin ediyorum. 100 bin imzayı bulmak bizim için sorun değil. Üye sayısını arttırırsak süre uzuyordu, teknik nedenlerden dolayı. Bir ilçede üye sayısı 400'ü geçtiği zaman 1 ay daha uzatıyordu sizi. Tabii ki aday olacağım ama buna Memleket Partisi'nin üyeleri karar verecek. Belki bir başka arkadaşımız aday olmak ister. Tamamen parti üyelerinin vereceği karara bağlı bu. 81 ilde nerede örgütlü isek sandıkları koyacağız, aynı günler içerisinde kim ne alıyorsa aday olacak.

"BAŞ PEHLİVAN KİMSE YARIŞA O ÇIKMALIDIR"

Ben artık bir başka partinin üyesiyim. CHP benim için artık geçmişte kaldı. 42 yıl hizmet ettiğim, gençlik kollarından Cumhurbaşkanı adaylığına her kademesinde siyaset yaptığım parti. Ben genel başkanların aday olması gerektiğini düşünüyorum. Değilse koltuğu bırakmalıdır. Teknik direktör ile kulüp başkanı gibi. Takımı kim yapar? Teknik direktör yapar. Kulüp başkanı olarak oturup, takımı sen yapacaksın! Ben Cumhurbaşkanı adayı olarak maça çıktım, teknik direktör olarak ama takımı kulüp başkanı yaptı. Milletvekillerini o seçti, sahaya ben çıktım. Bu doğru değil. Ben siyasi parti genel başkanının aday olması gerektiğini düşünüyorum. Siyasi partinin amacı iktidar olmaktır. Baş pehlivanlık yarışına genel başkan çıkar. ABD'de ön seçimlerde sandığı koyuyor, orada bütün seçmenler oy kullanıyor. Orada parti başkanını kimse tanımaz. Orada lobicilik faaliyetleri daha gelişmiş olduğu için. Bizle alakası yok. Bizde baş pehlivan kimse yarışa o çıkacak. Baş pehlivan benim tam mindere geliyoruz 'Ben çıkmam sen çık', olmaz bu.

"SAVUNMA SANAYİ, SİHA VE İHA'LARDA HÜKÜMETİ DESTEKLİYORUZ"

Sayın Kılıçdaroğlu'nun aday olmak hakkıdır. Sandığı koymalıdır. Kime oy veriyorsa insanlar o aday olmalıdır. Bugün anlaşılmazsa yarın anlaşılacağız. 'Ne yaparsanız yapın size iyi yaptı diyemeyiz' bu kafada değilim. Savunma sanayinde, İHA'larda, SİHA'larda hükümet iyi işler yaptı, destekliyorum. E-devlet konusunda destekliyorum. 'Libya'da ne işimiz vardı, maalesef Azerbaycan'a yardım ettik' demiyorum. Erdoğan az yapmıştır. İyi yaptığında alkışlamalıyız. Bir tost 25 lira olur mu? Ben şaşırdım inanın. Çocuğuna süt alamayan babaların sesi olmalıyız. Siyaset kurumunun görevi bu. Muharrem İnce tost parası karşısında şaşırıyorsa, Allah'a şükür hali vakti iyi sayılan insanlardan biriyiz. Milyonlar var o tostu yiyemeyecek. Çocuğuna süt alamayan milyonlar var.

"ÖNCE YARGIDAN BAŞLAMAMIZ LAZIM"

Yargı ile ekonomi direk bağlantılı. Dünyanın en iyi ekonomistini getirin, en iyi para politikasını bilen adamı Merkez Bankası Başkanı yapın. Yargı bu şekilde kaldığı sürece hiçbir iş yapamaz. Önce yargıdan başlamamız lazım. Rekabete açık, hesap veren, şeffaf kamu ihale kanunu yapmamız lazım. Gençlere 'sakın ha terk etmek yok bu memleketi' diyorum. Bugün böyle olabilir. 1980'lerde Güney Kore'yle aynı durumdayız. Devlet Güney Kore'de çağırıyor 5 şirketi. 'Alın size arsa, para, vergi kolaylığı, dünya ile rakebet edin' diyor. Bugün bizi kaç katı geçti Güney Kore? Yargıdan başlayan bir düzen, şeffaf, hesap veren, hesap soran düzen çok kolay kurulabilir. Erdoğan diyor ya Suriyelilere, ben burada olduğum sürece sizi kimse gönderemez diyor ya, hem Erdoğan'ı hem Suriyelileri göndeririz.

"5 YILDIZLI TURİZM İÇİN 5 YILDIZLI DEMOKRASİ LAZIM"

Siyasetçilerin örnek olma gibi problemleri var. Ben de biliyordum yeni kurduğumuz partide genel başkan seçileceğimi. Ama tüzük maddesine ben ısrar ettim, 'üyelerle koyun' dedim. Diğer siyasi partilere de örnek olmak istiyorum. Biz Türkiye'de demokrasi istiyorsak önce kendimizde demokrasi olsun. Erdoğan diyecek ki, 'Sarayın ışıklarını azaltıyorum, 2 ay maaş almıyorum, konvoyları yasaklıyorum, 150 bin makam aracının 50 binini satıyorum, THY ile yolculuk yapıyorum, hadi hep birlikte tasarruf edelim. Hemen talimat, acil bir hukuk reformu, buradan başlamak lazım. Yargıyı bağımsız, etkin, hızlı hale getirmek lazım. Hakim ve savcılar arasında bir anket yapılmış Ankara'da yüzde 63'ü yargıya güvenmiyor. Bu yapılırsa Türkiye'ye yabancı yatırımcı yağar, para gelir. İstanbul'da turist görüyor musunuz siz? Artık gelmiyorlar. Bunun açıklamalarını yapıyorlar. 5 yıldızlı turizm için 5 yıldızlı demokrasi lazım.

"AYIP BEYLER! YARGIÇ AYAĞA KALKMAZ DİYECEKTİM"

Yargının ekonomiye, dolara, turizme her şeye faydası var. Türkiye'ye en büyük kötülüğü ekonomistler değil hakim ve savcılar yanlış karar vererek yapıyor. Korkmayacaklar. Tayini çıkacaksa çıksın. Karda kışta bir zahmet gidiver. Memleketin her tarafı bizim. Bunu göze almazsan olmaz. Mücadele edeceksin, seni görevden alacaklar, sürecekler. Olacak bunlar. İlk sürülen sen değilsin ki. Ben şimdi buna ceza vermezsem FETÖ'cü derler. Desinler, sen FETÖ'cü değilsen. En temel mesele yargıdır. Genel başkanım 'istifa et' dedi ben de ayrıldım. HSK üyesi dedi bunu. Sayın Bahçeli istifa et dedi, o da istifa etti. Böyle yüksek yargı olur mu? HSK üyesinin genel başkanı mı olur? Ben Cumhurbaşkanı seçilseydim, vali, YÖK başkanı listesi yaptım, ekip kurdum. Seçilseydim mutlaka bir toplantıya gidecektim, içeri girince ayağa kalkacaklardı, ilk kürsüye çıktığımda 'Ayıp beyler, yargıç ayağa kalkmaz' diyecektim. Yargıç gelince ben kalkmam lazımdır.

"ÜNİVERSİTELER KENDİ REKTÖRÜNÜ NİYE SEÇEMİYOR?"

Herkesin egoları vardır. Hukuk nosyonu, kuvvetler ayrılığı, bunları içselleştirmek lazım. Ben de insanım orada bir süre sonra farklı bakabilirim. Onun için düzeni kurmamız lazım. Muharrem İnce kapılmaz, başkası kapılır. Erdoğan da 2002'de geldiğinde böyle bir adam değildi. Bu kadar yetkiyi kim verdi Erdoğan'a? Millet verdi. Böyle bir yetki verilir mi arkadaş? Kendini sorgula. Mesela rektörleri atamayacak. Üniversite hocaları bunlar. Bunlar kendi rektörlerini niye seçemiyor?

"ERDOĞAN'IN YETKİLERİ FATİH SULTAN MEHMET'TEN FAZLA"

Ülkeleri karşılaştırırken ayrıntılı bakmak lazım.ABD'de kuzey güney savaşında, kuzeyliler bütün komutanları görevden almışlar. Sonra bakmışlar bu iyi marangoz, öğretmen, doktor. Mesleğinde iyi olan insanları komutan yapmışlar. Orada başarılı iş adamını rektör yapabiliyorlar. Bizde ise üniversitede önceden bir seçim konmuş. 3'e düşmüş, 3'ten 1 tanesini seçmiş. Yıllardır Ahmet Necdet Sezer'i 1.yi atamadın diye eleştirdiler. Şimdi toptan kalktı. Boğaziçi Üniversitesi'ni niye eleştiriyor. Hepsi onun olacak. Bütün yargıçlar onun, bütün rektörler onun. Böyle bir dünya yok ki. Muharrem İnce böyle olmaz diye güvenmeyeceksiniz. Şu andaki Erdoğan'ın ürkütücü yetkileri var. En büyük zararı kendisine. İnsanı şaşırtır bu kadar yetki. Fatih Sultan Mehmet'in yetkisi mi fazlaydı Erdoğan'ın mı? Erdoğan'ınki daha fazla. Meşruiyetini seçimlerden alıyor, Fatih babasından alıyor. Fatih Sultan Mehmet partili değildi, herkesin, tebanın padişahıydı. Bunun partisi var. Fatih Sultan Mehmet kadı atayamazdı. Şeyhülislam atardı. Bugünkü hakimleri yani. Erdoğan onu da atıyor. Dünyanın en mülayim insanını bile şaşırtır. Referandumda bunları anlatmaya çalıştık. Bu yetkiler şaşırtır ve şaşırttı.

"MİLLETVEKİLLERİ BÖLGEDEKİ ÜYELER TARAFINDAN SEÇİLMELİ"

Adıyla çok ilgilenmiyorum. Kuvvetler ayrılığı yoksa adına ne derseniz deyin o sistem kötüdür. Mesela muhalefet bana hiç inandırıcı gelmiyor. İktidarı biliyoruz zaten, bu sistemin devamından yanalar. Muhalefet de ne istediğini bilmiyor. Güçlendirilmiş parlamenter demokratik sisteme geçecekmişiz. Gelin şu genel başkan diktatörlüklerine son verelim. Samimi insan bunu yapar değil mi? Kuvvetler ayrılığı varsa. Önce siyasi partiler yasasından başlamalıyız. Genel başkanlar iki seçim üstüste iktidara gelemezse, birinci parti olamazsa koltuğu bırakır. Bunu yazalım. Milletvekilleri o seçim bölgesindeki üyeler tarafından seçilir, genel merkeze yüzde 5 kontenjan verilir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde kontenjana gerek yok. Zaten dışarıdan atıyorsun.

"İTTİFAKLARA SEÇİME ÜÇ AY VARKEN BAKARIZ"

Kıratın yanında duran ya huyundan, ya suyundan. 20 yıl sonra birbirine benziyor. Sadece bizim tüzüğümüz en demokratik. Hepsi birbirinin kopyası. 20 yıl önce en iysi CHP idi. Parti içi demokrasi kırıntıları vardı, şu anda o kırıntılardan zerre yok. Cumhur İttifakı ile işimiz olmaz. İttifaklara temelden karşı değilim. Bu sistemde bir bölen olmaz. Amaç toplam muhalefeti büyütmektir. Biz ittiakların ortada seçim yokken akraba partiler gibi, amcaoğlu, dayıoğlu gibi haftada bir oturmayı doğru bulmuyorum. Siyasi partilerin bir duruşu var. Seçime 3 ay kala bakarız. Şu anda biz 50 +1 alacakmışız gibi çalışacağız."

En Çok Aranan Haberler