ANKARA (İHA) - Yeni Türkiye Partisi (YTP) Genel Başkanı İsmail Cem, siyasi partileri muhatap almadıklarını, asıl muhataplarının Türk insanı olduğunu söyledi.
TGRT'de yayınlanacak program çekimlerine katılan Yeni Türkiye Partisi (YTP) Genel Başkanı İsmail Cem, gündeme ve partisinin izleyeceği politikalara ilişkin açıklamalarda bulundu. YTP Genel Başkanı Cem, Kemal Derviş'in YTP'ye katılıp katılmayacağıyla ilgili olarak, "Kemal Derviş, Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntıların felakete yol açmasını önlemiş bir insandır. Ülkemizin ekonomik yenilenmesine de emeği geçmiş bir arkadaşımızdır. Derviş'in Yeni Türkiye'ye katılmasıyla da hareketimiz yeni bir ivme kazanmış olacaktır" dedi. Cem sözlerini, "YTP siyasette hızla gelişmektedir ama ben veya bir başka arkadaşımız olmasa bile düşüncemiz toplum tarafından benimsendi. Dolayısıyla Yeni Türkiye, bana veya bir başka arkadaşıma bağımlı değildir. Türkiye'de yapılacak daha çok işimiz var. Biz henüz Türkiye'nin yarısına el atabilmişken bile ikinci partiyiz. Bizim siyasetimiz kimseye endeksli değildir" şeklinde sürdürdü.
"MUHATABIMIZ TÜRK İNSANI" Partisinin muhatap olarak Türk insanını aldığını ifade eden Cem, "Biz, bütün Türkiye'yi kucaklayan bir partiyiz. Çıkış noktamızda bütün çağdaş yönetimlerin ittifakıyız dedik. Türkiye'nin tümüne hitap ediyoruz. Dikkat ederseniz ben hiçbir zaman siyasi tanım kullanmadım" diye konuştu. Cem, konuyla ilgili şunları söyledi:
"Bizim politikamızda 'Efendim soldan oy alacağım, sağdan oy alacağım, merkezden oy alacağım' gibi ifadeler yok. 'Geçen sene ANAP'a oy vermiş olanlardan, CHP'ye oy atmış olanlardan oy istiyorum' da yok. Bizim muhatabımız, halkımızdır, insanımızdır. Ben köylüden çiftçiden oy istiyorum, ben işçiden, işverenden oy istiyorum. Emekliden, öğretmenden, serbest meslek sahiplerinden oy istiyoruz. Elbette bütün siyasi partilere saygımız var ama biz muhatap olarak kendimize siyasi partileri almıyoruz. İttifak olarak da muhatap almıyoruz. Parti olarak hiç kimseyle ittifak yapmıyoruz. Demokratik Türkiye Partisi Genel Başkanı Mehmet Ali Bayar'la bir yakınlığımız var, belki bu yakınlığı daha da ileriye götüreceğiz ama bu her iki partinin de Türkiye'yi yenileştirme iddiasındandır. İttifaklar insanların umurunda değil. İnsanlar, üretimsizliğe mani olmamızı istiyor. Esnaf satış yapamıyor. Sanatkar üretemiyor. İşçi iş bulamıyor. İşsizlik dizboyu. İnsanlar bunlara çözüm bulmamızı istiyor. İnsanların çocuğunu okutacak paraları yok. Türkiye dünyayla bütünleşmek istiyor. Türk insanı dünyayla yarışmak istiyor. Biz artık gençlerimizi, sadece Türkiye içinde iş bulmaları amacıyla değil, dünyayla yarışması amacıyla yetiştirmemiz gerekiyor. Bunlarla meşgulüz."
Gazetelerde çıkan, Besim Tibuk, Murat Karayalçın ve Hüsnü Doğan gibi isimlerle bir ittifak partisi kurulacağı yönündeki haberlerin asılsız olduğunu da kaydeden Cem, gündemlerinde ittifakın olmadığını ifade etti.
"TEKNOLOJİYİ KULLANANLARA YÖNELİK ANKETLERDE BİRİNCİ SIRADAYIZ" Cem, açıklamasında; YTP'nin yeni kurulmasına karşılık seçim anketlerinde 2. parti olarak çıktığına da temas ederek, "Partimizi kuralı daha 2 hafta olmadı ama tüm anketlerde ikinci partiyiz. Türkiye'de teknolojiyi kullanan, internet kullanan kesimlere yönelik anketlerde de sürekli birinciyiz. Bugün gazetelerimizin birisinin internet anketi var. Daha yeni başladı. Şimdiye kadar olan 38 bin katılımın yüzde 31'lik bir oranla birinciyiz. İkinci parti yüzde 22, ondan sonra da yüzde 11'lik bir parti var, gerisi düşüyor" şeklinde konuştu.
Seçimlerin 3 Kasım'da yapılacağına inanıp inanmadığı, olası bir Irak müdahalesi durumunda seçimlerin Anayasa gereği bir yıl ertelenip ertelenmeyeceği sorusuna ise Cem, "Ben seçimin ertelenebileceğini zannetmiyorum. 400'ün üzerinde bir oyla Meclis karar aldı. Meclis'in de bir ciddiyeti var. Bir itibari var. Orada siyasi partiler, liderler oy kullandı. Birden bire her nedense korkuya kapılıp, 'biz bundan kaçıyoruz' demelerini beklemiyorum. Anayasanın kast ettiği, Türkiye'nin de dahil olacağı bir savaştır. Irak'ta Türkiye'nin dahil olacağı bir savaş pek mümkün gözükmüyor. Türkiye'nin dahil olmasa bile çok fazla kendi güvenliği açısından, ilgilenebileceği bir şekilde karışması ise TBMM'nin kararına bağlı, böyle bir karar yok. Türkiye'yi bir savaşa ciddi boyutlarda bağlantılı kılacak bin karar ancak Meclis'ten çıkabilir. Dolayısıyla böyle bir nedenden Türkiye'deki seçimin ertelenmesini beklemiyorum" cevabını verdi.
Cem, "3 Kasım'dan sonra nasıl bir Meclis aritmetiği bekliyorsunuz?" sorusuna da, "Onu Allah bilir. Bugünden ne sonuç çıkacağını kestirmek mümkün değildir. Seçim çok yaklaştığında tahminimi söyleyebilirim" diye yanıt verdi.
"ŞU YA DA BU PARTİNİN REJİM SORUNUNA YOL AÇACAĞINA HAKİM KARAR VERİR" Başbakan Ecevit'in "AK Parti veya HADEP iktidara gelirse Türkiye'de rejim sorunu yaşanır" şeklindeki beyanı hatırlatıldığında Cem, "'Şu ya da bu parti rejim sorununa yol açar mı?' konularında YTP'nin ve benim çok net bir yaklaşımımız var. Bu konularda konuşmak ya da karar vermek siyasetçinin işi değildir. Türkiye'de hukuk vardır. Hukukun üstünlüğü var. Eğer bir parti Türkiye'nin hukuk ölçülerine uygun değilse, buna ancak hakim karar verir. Bu konuda konuşmak bana düşmez" yorumunda bulundu.
Türkiye'deki problemlerin çözümünde atılması gereken ilk adımın üretim ve yatırımın artırılması olduğuna işaret eden Cem, konuyla ilgili şu ifadeleri kullandı:
"Biz yatırıma, üretime sınırsız destek vereceğiz. Vergi konusunda olsun, başka meselelerde olsun, bizim vereceğimiz destek aynı zamanda belli özellikler taşıması koşuluyla herkese aynı imkanı sağlayacaktır. Bizim desteğimiz 'ama'sız olacak. Bizim sağlayacağımız destek asla, Polonya'nın, Macaristan'ın, Bulgaristan'ın, Romanya'nın hatta Suriye'nin gerisinde olmayacak. Biz bunların çok gerisindeyiz. Biz yatırdım yapanın dünyayı başına yıkıyoruz. Türkiye'de AB'yi konuşuyoruz. Konuya esnaf açısından bakalım, sanatkar açısından, tüccar açısından bakalım, sanayici açısından bakalım, işçi açısından bakalım. Biz bu insanları oraya getirmek için konuşmuyoruz. Bugün bir işçimizin gelirini 100 kabul edersek, bu işçimizin işverene maliyeti 195'tir. Peki AB'de bu rakam kaça çıkar acaba? 135'tir bu rakam. Mesela pamuk. Biz pamuk üreticisine 6 cent teşvik veriyoruz. Yunanistan 35 cent teşvik veriyor. Sonra da Yunanistan üreticisiyle rekabet ediyoruz. Mesela KDV. Bizde turizm sektöründe KDV yüzde 18 iken, komşumuz Yunanistan yüzde 8 KDV alıyor. Bir de onlarla rekabet halindeyiz. Peki Hırvatistan da bu rakam kaç? Hırvatistan turizm sektöründeki KDV yüzde 0. Peki bunlarla nasıl rekabet edeceğiz? Bunların değişmesi lazım. Üretim yapmalıyız. Yatırımı zincirlerinden kurtaracağız."
"AB-TÜRKİYE İLİŞKİSİ, KARŞILIKLI MENFAAT İLİŞKİSİDİR" YTP lideri Cem, AB'ye üyelik sürecinde Türkiye'nin önünde bulunan Kıbrıs meselesine ilişkin olarak da şunları söyledi:
"AB-Türkiye ilişkisi sağlıklı bir ilişkidir. Çünkü karşılıklı menfaat ilişkisidir. AB'ye yakınlaşmamızın ve nihayet üye olmamızın Türkiye'ye getireceği ciddi kazanımlar söz konusudur. Türkiye'yle beraber olmaktan, ilişkisini sıkılaştırmaktan ve nihayet Türkiye'yi üye almaktan AB'nin saymakla bitmeyecek kadar çeşitli menfaati vardır. Bu iki menfaat bir yerde noktalanacaktır. Bunu bir bakıma kaçınılmaz görmekteyiz. Aralık ayında ne yapacağımız ise 3 Kasım seçimlerine bağlıdır. Eğer Yeni Türkiye olarak iddiamız; Türkiye'nin başbakanını çıkarabilirsek, bu konudaki AB ile olan güven ilişkimiz, tecrübemiz Aralık ayında Türkiye'nin üyelik müzakerelerinin başlayabilmesi için belirleyici bir atılımın yönündedir. Ama bu Türkiye'deki gelişmelere bağlıdır. Kıbrıs konusunda ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Denktaş olabilecek en akıllı, en yapıcı ve en akılcı politikayı izlemektedir. Denktaş, gerçekten de uzlaşıcı bir tavır takınmaktadır. İstediğimiz uzlaşma Kıbrıs Türkleri'nin ve Türkiye'nin güvenliğine ve geleceğine zarar getirecek bir uzlaşı olmamıştır ve olamaz da. Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni ne olursa olsun terk edecek değildir. 'Efendim, yaptığımız anlaşmaları yok sayarız' diyecek olurlarsa, bir defa hukuken yanlıştır, sayamazsınız. Ortada bir anlaşma vardır. Ben bunun gereğini yaparım. Bunu ifade ettiğimiz de telaşlandılar. Yani Türkiye, böyle bir durum karşısında Kıbrıs Türkleri'nin ve kendisinin menfaati neyse onu yapacaktır."