Kahramanmaraş 5. Asliye Ceza Mahkemesindeki duruşmada merhum Yazıcıoğlu'nun eşi Gülefer, oğlu Fatih Furkan Yazıcıoğlu, ablası Maviş Ocak, ağabeyi Yusuf Yazıcıoğlu ile yakınları ve taraf avukatları hazır bulundu.
Yazıcıoğlu ve beraberindekilerin bulunduğu helikopterin düştüğü tarihte Adana Jandarma Bölge Komutanı olan emekli Korgeneral Lapanta, eski Kurmay Başkanı Mazlum Koçoğlu, dönemin Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürü Orhan Birdal ve eski Sivil Havacılık Genel Müdürü Ali Arıduru, bulundukları illerden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya bağlandı.
Hakim, bazı sanıkların, tanıkların dinlenmesi ve bilirkişi raporuna ilişkin taleplerinin dosyaya bir yenilik katmayacağı gerekçesiyle reddine karar verdi.
Yazıcıoğlu ailesinin avukatı Kemal Yavuz, önceki beyanlarını tekrarladıklarını belirterek, helikopterin düşmesinin planlanmış, örgütlü, tasarlanmış eylem olduğunu, düşürülme noktasının önceden belirlendiğini ve eylemin FETÖ tarafından gerçekleştirildiğini söyledi.
Askeri uçakların oluşturduğu türbülansla helikopterin adeta rüzgarın önünde savrulan bir yaprak gibi savrulduğunu dile getiren Yavuz, FETÖ'nün işi sağlama almak için helikopter kabinine de karbonmonoksit enjekte edildiğini belirtti.
Gerçekleştirilen eylemi planlayanların hesap edemedikleri bir şeyin yaşandığını ifade eden Yavuz, "2100 rakımda gibi ulaşılması güç yerde olmasına rağmen İsmail Güneş, 112'yi, 155'i arıyor, birçok kişiyle görüşüyor. İsmail'in konuşmasıyla kusursuz cinayet olmadığı anlaşılıyor. Bunun üzerine örgüt, ahtapot kolları gibi her biri bir taraftan tedbir almaya çalışıyor. Açığı kapatmaya çalışıyor. Bir karartma başlatılıyor. Arama kurtarmanın akamete uğratılması da bunlardan birisi." diye konuştu.
En muhtemel yerde aranmanın önlenmesine yönelik eylemlerin bulunduğunu söyleyen Yavuz, GSM operatörleri ile yeterli çalışma yapılmadığını savundu ve "Gelen doğru bilgiyi önemsemedikleri ancak yanlış koordinatın aktarılmasında ise olağanüstü çaba gösterildiği anlaşılmaktadır." ifadesini kullandı.
Yavuz, FETÖ'nün sadece kendi üyelerini değil, kendilerinden olmayanları da çok iyi kullandığını belirterek, "Bu suçu bu sanıklara işlettiğine dair tereddüdümüz yok. Yanlış yönlendirmelere alet oldular. En muhtemel yerin aranması istenerek engellendi. Hatta arama kurtarmaya giden köylüler silah çekilerek engellendi. En muhtemel yerin aranmamasının sanıkların sorumluluğunda olduğu açıktır. Bir strateji dahilinde arama kurtarma yapılmadığı bir vakadır." dedi.
Yavuz, FETÖ mensuplarının ByLock yazışmalarında yer alan "tereyağından kıl çeker gibi" ifadesini hatırlatarak, sanıkların da FETÖ'cülere yardımcı olduğunu ileri sürdü.
Yazıcıoğlu ailesinin avukatı Selami Ekici de sanıkların görevlerinin gereğini yapmış olmaları halinde merhum Muhsin Yazıcıoğlu ile beraberindeki 5 kişinin yaşayacağını savunarak, "Görevlerini yapmadıkları için 6 kişi hayatını kaybetti. İddia makamının mütalaasına aynen katılarak üst hadden cezalandırılmalarını ve erteleme yapılmamasını talep ediyorum." ifadelerini kullandı.
Eski Sivil Havacılık Genel Müdürü Ali Arıduru, hakikatten uzak ithamlar yapıldığını, bir polisiye roman okur gibi atmosfer yaşadığını ve senaryo anlatıldığını öne sürdü.
Sanık Arıduru, iddiaların maddi dayanağının bulunmadığını, zorlama beyanlarla üretildiğini iddia ederek, "89 sayfalık iddianamenin neredeyse bütün sayfalarında kendimize gelen bilgi ve belgeyi Başbakanlıkta kurulan arama kurtarma merkezine ilettiğimiz açıkça görülmüştür." dedi.
Arıduru, görev yaptığı dönemde günlük ortalama 300 helikopterin uçuş yaptığını belirterek, her uçuşu bir genel müdürün denetlemesi ya da denetlenmesini sağlamasının akla ve mantığa uygun olmadığını savundu.
"Enkazın korunması konusunda mülki amirler sorumlu iken biz suçlanıyoruz, bunu da anlamak mümkün değil." diyen Arıduru, şunları söyledi:
"Hayali bir senaryo oluşturularak bizleri töhmet altında bırakmak doğru değildir. Hiçbir örgütle işim, işlemim olmamıştır. Bu iddiayı ayıplıyorum. 4 gün boyunca evime gitmeden, ofisimde dinlenerek, çocuklarımı görmeden görevime devam ettim. İçişleri Bakanlığı başkanlığında, Kahramanmaraş'ta oluşturulan kriz merkezinin koordinasyonunda, çok geniş kapsamlı sivil ve askerlerden oluşan 2 bin kişiye yakın kişiyle arama çalışması yapılmıştır. Gelen en küçük bilgiler dahi Başbakanlığa gönderilmiştir. Vicdanen müsterihiz, yaptığım iş ve işlemlerin hepsini yine yaparım, ben ne yaptığımı biliyorum, yaptığım her şeyin arkasındayım. Görerek yapılan helikopter uçuşlarında sivil havacılıktan hiçbir şekilde izin alınmaz.
Bu uçuşlarda kaptanın doldurduğu plan vardır. Kalkış yapacağı kuleyle irtibat kurup havalanır. Bu uçuş tamamen kaptanın sorumluluğundadır. Görevi kötüye kullanma ya da ihmalin en küçük bir unsuru dahi oluşmamıştır."
Dönemin Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürü Orhan Birdal da mütalaaya katılmadığını belirterek, "Görerek uçuşlara ilişkin uygulama pilot sorumluluğunda yürütülmektedir. Görerek uçuşların şartlarının pilota ait olduğu defalarca bilirkişi raporlarıyla belirtildiği halde üzerime suç istinat edilmesi, hakkaniyetli değildir. Helikopterin düştüğü haber alınır alınmaz devlet, en üst düzeyde seferber olmuştur. Devlet Hava Meydanları İşletmesi de kendisine ulaşan bilgileri eksiksiz şekilde ana arama kurtarma merkezine iletmiştir." ifadelerini kullandı.
Eski istihbarat amiri FETÖ hükümlüsü Dursun Özmen'in Yazıcıoğlu'nun yaralı kurtarıldığına ilişkin yaydığı yalan bilgiyle ilgili de Birdal, bu bilginin yayılması üzerine bir askeri yetkilinin arayarak arama kurtarma çalışmalarının sonlandırıp sonlandırılmayacağını sorduğunu, kendilerinin de Göksun ilçesini aradıklarını, bu bilginin teyidi alınmadığı için arama kurtarma çalışmaların devam etmesinin söylendiğini kaydetti.
Uluslararası havacılık kuralları çerçevesinde gerekenin eksiksiz yapıldığını savunan Birdal, "Görevlerimi layıkıyla yerine getirdim, hakkımdaki iddiaları reddediyorum. Adaletin tecelli edeceğine inanıyorum." dedi.
Dönemin Adana Jandarma Bölge Komutanlığı Kurmay Başkanı Mazlum Koçoğlu da gerekli kişilerin ifadeleri alınsaydı suçsuzluğunun ortaya çıkmış olacağını savunarak, hakkındaki iddiaların gerçeği yansıtmadığını öne sürdü.
Dönemin Adana Jandarma Bölge Komutanı Ali Lapanta da arama kurtarma faaliyetlerinde gerekli koordinasyonu sağlayamadığı, sorumluluğu fiilen devraldığı, bilerek, kasten yanlış yerlerde arama kurtarma yaptırdığı gibi iddiaların gerçeği yansıtmadığını savundu.
Hava koşullarının el vermediği ve gerekli teçhizat olmadığı için zirvelerde arama yapılamadığını ifade eden Lapanta, "FETÖ ile, PKK ile mücadele ettim, örgütün bizi kullandığı ithamlarını şiddetle reddediyorum." dedi.
Lapanta, arama kurtarma faaliyetlerine katılmaları için kendisine bağlı illerden takviye kuvvet yönlendirdiğini ancak sorumluluğun kendisine geçmediğini, koordinasyon makamının valide olduğunu kaydetti.
Bütün olumsuzluklara rağmen arama kurtarma birimlerinin üstün çaba sarf ettiğini söyleyen Lapanta, "Görevin gereklerine aykırı hareket ettiğim tespiti yanlış bir tespittir, tam tersine elimden geleni yaptım. Yasal ve sorumluluklarımı yerine getirdim." dedi.
Sanık avukatlarının savunmasının ardından son sözleri sorulan sanıklar, suçsuz olduklarını belirterek, beraatlerini talep etti.
Mahkeme, sanıklar Orhan Birdal ve Mazlum Koçoğlu'na "görevi kötüye kullanma" suçundan 1 yıl 1'er ay hapis cezası verdi.
Aynı suçtan sanıklar Ali Arıduru'yu 1 yıl 3 ay, Ali Lapanta'yı da 1 yıl 6 ay hapis cezasına mahkum eden mahkeme, sanıklar hakkında indirim ya da erteleme yapılmasına yer olmadığına hükmetti. (AA)