'Muhteşem matematik yeteneğini kutlarım'

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, terörün sona erdirilmesi için yürütülen sürecin, terörün bitmesini istemeyen çevreler tarafından engellenmeye çalışılacağını belirterek, ''Bu çevreler iftiralar, ithamlar, aslı olmayan dedikodularla milletin zihnini bulandırmak için her yola tevessül ediyorlar ve edeceklerdir'' dedi.

Erdoğan konuşmasında şunları söyledi:

**İMRALI GÖRÜŞMELERİ**

''Kararlı ve umutlu olarak terörle mücadeleye devam ediyoruz. Herkes bu sürece uygun hareket etmeli. AK Parti olarak hiçbir iş ve çabanın içinde olmadık ve olmayız. Acıyı dindirmek için Türkiye'nin ayağına bağ olan bu sorunu sonlandırmak için ne gerekiyorsa yapıyoruz. Milletin hassasiyetlerini kullanarak onları yanıltmak isteyenlere karşı duracağız. Milletimizin hassasiyetlerini istismar ederek, onları yanıltmak isteyenlere hep birlikte fırsat vermeyeceğiz.

**'BU SÜREÇ BİR SAMİMİYET SINAVI'**

Yarın ve Cuma günü Diyarbakır, Mersin, Tunceli ve Kahramanmaraş'ta, Fransa'nın başkenti Paris'te öldürülen 3 PKK'lı kadın için yapılacak gösterilerle ilgili, ''Güvenlik güçlerimiz, tahrik ve sabotajların önüne geçmek için yine son derece hassas ve müteyakkız olacaklardır. Siyasetçilerin, sorumluluk makamında olanların da aynı hassasiyeti göstermelerini bekliyoruz. Bu süreç bir turnusol kağıdıdır. Bu süreç aynı zamanda bir samimiyet sınavıdır. 75 milyon kimin nerede durduğunu, bu süreçte çok daha net görecek ve eminim ki en güzel şekilde de takdir edecektir.

**'BU UCUZ SİYASETTİR'**

BDP, Türkiye'yi sorumlu tutmak için kışkırtıcı bir tavrın içine girdi. Bu ucuz siyasettir. Biz bunu yutmayız. BDP, dün bir kez daha Paris'teki olaylardan hükümeti sorumlu tutmak gibi kışkırtıcı tavrın içine girdi. Bunlar ucuz, çirkin siyaset örnekleridir. Fransa'ya soru soracak cesareti olmayanların kendi efendilerine, örgütlerine soru soracak cesareti olmayanların kof kabadayılık örnekleridir.''

**'TENCERE YUVARLANMIŞ, KAPAĞINI BULMUŞ'**

Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün'e ilişkin tavrını ise ''Çıkmış teröristin evine taziyeye giden o milletvekiline ayar vermeye çalışıyor. Hiç kusura bakmasın, üzüm üzüme baka baka kararır. Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş'' şeklinde değerlendirdi.

Başbakan, ''CHP milletle aynı dili konuşamıyor, MHP de CHP ile aynı yola girmiştir. Herkes bu süreçte sorumluluklarının farkında olmalı. Bu süreç bir samimiyet sınavıdır. Kimin barıştan yana olduğunu gösterecek bir süreçtir. Terörle mücadelede vazgeçecek, mücadeleyi asla askıya alacak değiliz. Terör örgütü silahlarını bırakana kadar güvenlik güçlerimiz operasyonlara devam edecek'' diye konuştu.

**BAHÇELİ'YE CEVAP**

Başbakan Erdoğan, partisinin TBMM'deki Grup Toplantısı'nda ''MHP Genel Başkanı'nın aslı astarı bulunmayan, mesneti olmayan, iftira ve hakaretten öteye geçmeyen söylemlerine itibar etmeyeceklerini'' ifade ettiğini hatırlatan Erdoğan, şöyle konuştu:

''Ancak dün MHP Genel Başkanı, bilinçsizce öyle bir pas attı ki bunu taca atmak da mümkün değil. Söylediklerini onun çirkin üslubuyla aktarmam zaten mümkün değil ama ben mealen aktarıyorum: 'Başbakan şunları söyledi, yüzde 34 oy aldı, Başbakan şunları şunları yaptı yüzde 47 oy aldı, Başbakan şöyle şöyle konuştu yüzde 50 oy aldı. Başbakan şimdi de bu süreci nihayete erdirirse yüzde 70 oy alır' diyor. Bu muhteşem matematik yeteneğinden, muhteşem siyasi çözümlemesinden, özellikle de AK Parti ile ilgili bu siyasi öngörüsü ve iyi niyet temennilerinden dolayı Sayın Bahçeli'yi tebrik ediyorum. Sayın Bahçeli, demek ki sorun Başbakan'da ya da millette değil, sorun demek ki sizde. Demek ki milletle başbakanın irtibatı çok iyi. Demek ki millet Başbakanı, Başbakan da milleti anlıyor. AK Parti milleti, millet de AK Parti'yi anlıyor ama siz hiçbir şey anlamıyorsunuz.

Bakın Cumhuriyet Halk partisi bu tavrı on yıllardır sergiliyor. CHP on yıllardır milletin dilini anlamıyor. Milletle aynı dili konuşamıyor ve sürekli milletin tercihlerini aşağılıyor. İşte şimdi MHP'de CHP ile aynı safa girmiştir.

Millete 'bidon kafalı, göbeğini kaşıyan adam' demek neyse MHP liderinin bu söylemi de işte aynen odur. Biz, çok şükür bu güne kadar milletimiz ile aynı yolda yürüdük. MHP Genel Başkanı'nın ifade ettiği gibi bundan sonra da bu yolda milletimiz ile yürümeye devam edeceğiz.''

**'KILIÇDAROĞLU'NUN GİZLİ AJANDASI VAR'**

Başbakan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun gündeme getirdiği tutuklu gazetecilerin, terör suçlarından cezaevinde bulunduğunu belirterek, ''Kendisi Çin'de. Bir zahmet oradaki durumu da Çinli yetkililere sorsun. Onlardan o çok merak ettiği bilgiyi kendisi alsın'' dedi. Erdoğan, ''Genel Başkanına söz söylemeyen CHP'li milletvekili bizim üzerimizden prim yapmaya çalışıyor. CHP Genel Başkanının gizli ajandası var. O ajandayı hiçbir zaman açamaz. CHP Genel Başkanı şu anda Çin'de. Kendisi o koltuğa oturduğu andan itibaren Türkiye'yi gazetecileri hapse atan ülke olarak lanse etti. CHP Genel Başkanı suça karışan kişilerin avukatlığını yapıyor'' diye konuştu.

**'BÖYLE GAZETECİ OLUR MU?'**

Kılıçdaroğlu'nun gazeteci dediği bazı mahkumları açıklamak istediğini ifade eden Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

''H.D. isimli şahıs güya gazeteci. Mahkum olduğu suçlar ne biliyor musunuz? MLKP terör örgütüne üye olmak, kaldığı hücre evinde değişik çapta ateşli silahlar bulundurmak, resmi belgede sahtecilik, Kadıköy'de marinaya patlayıcı koymak, silahlı banka soygunu. Suçlar bunlar, bu gazeteci. Böyle gazeteci olur mu? Bir başka şahıs; M.G., mahkum olduğu suçlar; DHKP-C üyesi olmak, resmi belgede sahtecilik, bir polis memurunu, bir bekçiyi katletmek, şehit etmek, polise silahlı saldırı, polislerle silahlı çatışmaya girmek, yaralamak ve öldürmek, işte size bir gazeteci daha arkadaşlar böyle gazeteci olur mu?

Bunlar CHP Genel Başkanı ve yanındakilere göre gazeteci ve o örgüte göre de gazeteci. E.S., mahkum olduğu suçlar; TKPML, TİKKO ve PKK örgüt üyesi olmak, emniyet müdürlüğü ekiplerine silahlı saldırı, silahla yaralamak, örgüt adına haraç toplamak. İşte bunlar CHP Genel Başkanının gazetecileri, yanındakilerinin sunduğu gazeteciler, bu örgütün ifade ettiği gazeteciler. Herhalde benim buradaki gazeteci kardeşlerim de böyle gazetecileri tanımamışlardır, tanımazlar, bilmezler.''