Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Yönettiği ilçedeki her bir hanenin eksiğini, gediğini, ihtiyacını, sıkıntısını, derdini bilmeyen kaymakam, bizim gözümüzde görevini layıkıyla yerine getirmiyor demektir. Bu, kaymakam için böyle, vali yardımcısı için böyle, valiler için de böyle." dedi.
Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenen Mülki İdare Amirleri Buluşması'nda yaptığı konuşmada, geçen haftalarda piyanist Fazıl Say'ın konserine gittiğini, aynı gün Türkiye'yi ziyaret eden ABD'li Senatör Lindsey Graham'ı da bu konsere davet ettiğini hatırlattı.
Konserde güzel bir müzik ziyafeti yaşadıklarını vurgulayan Erdoğan, "Cumhurbaşkanı olarak o gece ülkemizi uluslararası alanda başarıyla temsil eden bir sanatçımızın yanında bulunmaktan memnuniyet duyduk ancak malum kesimler daha konser daveti şahsıma ulaştığı andan itibaren büyük bir linç kampanyası başlattılar. Şahsıma, hatta konsere katılan herkese edebe, ahlaka, vicdana asla sığmayacak laflar ettiler." diye konuştu.
- "Bütün değerleri hiçbir ayrım yapmadan bağrımıza bastık"
Geleneksel sanatlarla beraber, modern sanatlara da verdikleri değerin ortada olduğunu belirten Erdoğan, "Bugüne kadar sanatçılarımız arasında ayrım yapmadığımız gibi sanat türleri arasında da ayrım yapmadık. Nazım Hikmet'ten Necip Fazıl'a, Sezai Karakoç'tan İdris Küçükömer'e, Evliya Çelebi'den Ahmedi Hani'ye, merhum Müslüm Gürses'ten bozkırın tezenesi rahmetli Neşet Ertaş'a kadar bu toprakların yetiştirdiği bütün değerleri hiçbir ayrım yapmadan bağrımıza bastık." dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediye Bakanlığından itibaren hem modern sanatların hem de ebrudan, minyatüre, hüsnü hattan, tezhibe kadar gelenekçi sanatların ihyası ve güçlenmesi için çaba sarfettiklerine değinen Erdoğan, sanatçıları desteklemenin yanı sıra onların ürünlerini en güzel, modern ve ferah ortamlarda icra edebilecekleri fiziki mekanlar inşa ettiklerini söyledi.
- "Devlet Tiyatrolarındaki sahne sayısını 63'e çıkardık"
Kendi alanında Türkiye'nin en büyük eseri Harbiye Kongre Merkezi'ni de İstanbul'a kazandırdıklarını hatırlatan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Taksim'deki artık ömrünü tamamlamış olan AKM binasının yerine çok daha modern bir eseri inşallah önümüzdeki hafta temelini atacağız. Niye yapmadılar? Yapsaydılar. Yapamazlardı çünkü onların böyle bir derdi yok. Şu Cumhurbaşkanlığı Külliyesi içerisinde ülkemizin en büyük opera ve kongre binasını yine biz inşa ettik. Rami Kışlası'nın renovasyon ve restorasyonunu yaparak, Türkiye'nin en büyük kütüphanelerden birini de orada kuruyoruz. Cumhurbaşkanlığı Külliyemizde, içinde 5 milyon cilt kitabın yer alacağı 24 saat açık olacak muhteşem bir eseri ülkemize kazandırıyoruz. Kültür merkezi sayımızı 42'den 115'e, Devlet Tiyatrolarındaki sahne sayısını ise 23'ten 63'e çıkardık."
- "Türk dizileri dünyanın 156 ülkesine ihraç ediliyor"
Yaptıkları düzenlemelerle sanatçıların birçok sorununu çözüme kavuşturduklarına da işaret eden Erdoğan, dün sinema sektörünün temsilcilerinin film ve dizilerle ilgili yapılan son düzenlemelere teşekkür için kendisini ziyaret ettiğini anımsattı.
Erdoğan, 2004'te hayata geçirilen 5204 sayılı kanunun, Türk sinema ve dizi sektörünün çağ atlamasını sağladığını vurgulayarak, "Son düzenleme ile bu adımları daha ileriye taşıyoruz. Öyle ki 2002 yılında vizyona giren yerli film sayısı 9 iken, 2018 yılında bu sayı 180'e, 2 milyon olan yerli film seyirci sayısı da 44,5 milyona ulaştı. Bugün Türk dizileri dünyanın 156 ülkesine ihraç ediliyor ve yaklaşık 500 milyon kişi tarafından izleniyor. 350 milyon dolarlık ihracat hacmiyle Türk dizileri Amerika'dan sonra bu alanda ikinci sıraya yerleşti." dedi.
"Eski Türkiye" özlemiyle yanan, "eski Türkiye" güzellemesi yapan çevrelerin, ne bu başarıları ne de sanatçılara verilen desteği bildiğine dikkati çeken Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
"Üstat Cemil Meriç, kibir kulelerinden ahkam kesmeyi maharet zanneden bu yarım porsiyon aydınları, o keskin diliyle şöyle tanımlıyor; 'Türkiye'yi yaşanmaz bulanlar, Türkiye'yi yaşanmazlaştıranlardır. Yani aydınlar, karaborsacılar. Bir kelimeyle tesadüfün başlarına bir ikbal tacı veya imtiyaz miğferi oturttuğu şuursuz ve mesuliyetsiz herifler. Çağdaşlarına küfredince yükseldiklerini, günahlarından kurtulacaklarını vehmeden bir alay.' diyor Cemil Meriç. Evet, bu son cümleyi ben tamamlamıyorum. Çünkü üstadın, 'Bu Ülke', diğer eseri 'Jurnal' kitaplarına bakanlar ne dediğini orada çok daha açık göreceklerdir. Aslında bu çevrelerin tahammülsüzlüğüne 'kabil kompleksi' diyerek, en iyi teşhisi de yine merhum Cemil Meriç koyuyor." diye konuştu.
- "Telefonumuz bizim kapalı olmaz"
Erdoğan, yönetim anlayışlarının temelinde "insanı yaşat ki devlet yaşasın" ilkesinin bulunduğuna işaret ederek, "Medeniyetimiz idarecilere, 'Fırat'ın kıyısında bir koyunu kurt kapsa onun hesabını verme’ sorumluluğunu yüklemiştir. Bunun için sizlerden günün 24 saati, haftanın 7 günü milletimizle iç içe olmanızı istiyorum. Kaymakam, öyle 8 saat mesai, yok öyle bir şey. Kaymakam vatandaşıyla yatar, vatandaşıyla kalkar. Biz de öyleyiz. Vatandaşımızla yatarız, vatandaşımızla kalkarız. Telefonumuz bizim kapalı olmaz." dedi.
Kaymakamlardan telefonlarının kapalı olmamasını isteyen Erdoğan, şunları kaydetti.
"Aradığı zaman sizi ilgili ilgisiz herkes bulabilecek. Yönettiği ilçedeki her bir hanenin eksiğini, gediğini, ihtiyacını, sıkıntısını, derdini bilmeyen kaymakam, bizim gözümüzde görevini layıkıyla yerine getirmiyor demektir. Bu, kaymakam için böyle, vali yardımcısı için böyle, valiler için de böyle. Aynı şey emniyet müdürlerimiz için de böyle, aksi takdirde bu ülke yönetilmez. Bazı ilçelerimiz yüz binlerce nüfusuyla çok büyük olduğu için bizzat kendiniz yapamıyorsunuz, birimleriniz aracılığıyla bu konuları yakından takip etmelisiniz."
Devletin imkanlarının eskisiyle mukayese edilemeyecek kadar ileri düzeyde olduğuna işaret eden Erdoğan, Türkiye'nin "sosyal devlet" ilkesini en iyi hayata geçiren ülkelerin başında geldiğini anlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bakanlıkların merkezi çalışmaları yanında kaymakamlıklar ve belediyelerin mahallinde yürüttükleri faaliyetlerle her alanda, "kimsesizlerin kimsesi" olduklarını dile getirdi.
Kaymakamlardan, Genel Sağlık Sigortası, sosyal yardımlar, eğitim destekleri ve diğer alanlardaki kamu imkanlarıyla vatandaşların yanında olmalarını isteyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Fabrika kuran sanayicimizin de el emeği ile üretim yapan zanaatkarımızın da tevekkülle işinin başında duran esnafımızın da kuru toprağı berekete dönüştüren çiftçimizin de önünü açmak sizin görevinizdir. Kamu adına faaliyet gösteren kurumların ahenkli bir şekilde çalışmasını, birbirlerinin tamamlayıcısı olarak faaliyet yürütmelerini, ortak hedeflere yönelmelerini yine siz temin edeceksiniz. Sizler ancak bir yandan devletin itibarını en yüksekte tutarken, diğer yandan da halkın memnuniyetini en üst düzeyde sağlayabilen bir anlayışla şehirlerinizi yönettiğinizde başarıyı yakalayabilirsiniz. Milletine aşık, devletine sadık, ufku açık, zihni berrak, yüreği güçlü, gönlü zengin, sözü sağlam, işinde becerikli, hayatında ahlaklı mülki idare amirlerimizle üstesinden gelemeyeceğimiz sorun yoktur."
- "Tarihi bir yerel seçimi yaşayacağız"
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'yle birlikte, mülki idare amirlerinin daha güçlü olduğunu belirten Erdoğan, "Elbette bu yeni durum beraberinde ciddi sorumlulukları, ciddi mesuliyetleride getirmektedir. Yeni dönem için milletimize taahhütümüz daha hızlı ve daha etkin bir yönetim sergilemektir. Bunu da biz sizler aracılığıyla yapacağız. İnşallah önümüzde hep birlikte çok büyük işlere, çok büyük başarılara imza atacağımız uzun bir dönem var." değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, 31 Mart Yerel Seçimleri'ne ilişkin de şunları söyledi:
"Tarihi bir yerel seçimi yaşayacağız. Bu yerel seçimle özellikle de siz değerli kaymakamlarımız ilçelerdeki en önemli sorumluluğu üstleneceksiniz. Çünkü, demokrasinin başladığı yer biliyorsunuz sandıklar... Başladığı yer işte en ücra köşedeki mahallelerdir. Buralarda muhtarıyla, kaymakamıyla ve valililerimizle sizler en önemli sorumlu noktasındasınız. Bu süreçte sizlerden ülkemiz ve milletimiz adına büyük gayret bekliyorum, Türkiye'nin muasır medeniyetler seviyesine çıkma yolculuğunda her birinizden özel bir çaba bekliyorum. Buradaki her bir arkadaşımın vazifesinin ve temsil ettiği makamın vakarına yaraşır bir şekilde hareket edeceğine inanıyorum."
(Bitti)