ANKARA (İHA) - Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu, "Bu memlekette kim 'Elhamdülillah Müslümanım' diyorsa bilsin ki imanını Allah'a borçludur, dinini devlete borçludur. Bunu hiç kimse unutmasın" dedi.
Mumcu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, bugüne kadar parti grubunda yaptığı konuşmalarda beylik sözler söylemediğini belirterek, "Biz iktidar olacağız tarzında arkasında nefsani bir adeta şehvet yatan, iktidar şehveti yatan ama ruhu bu ülkeye, bu millete yabancı sözleri söylemedik. İnsanlarla bir ruh bütünleşmesini, insanlarla gönül bütünleşmesini sağlamayı dile getirdik. Ülkenin geleceğine ilişkin içinde yaşadığı süreçlere ilişkin kendi gözlemlerimizi, kendi duyarlılıklarımızı paylaştık.
Bu sözlerin pek çoğu, eğer muhatapları tarafından anlaşılmış olsaydı Türkiye yaşadığı pek çok gerilimi yaşamamış olacaktı. Ödediği pek çok bedeli ödememiş olacaktı. Hayatımızı akıl ve sağduyuyla tertip etmemiz gerektiğini, kendi hayatımıza dair kendi aklımız ve sağduyumuzla bir müdahalede bulunmamız gerektiğini, kendi hayatımızı kendimiz seçebiliriz dedik bu kürsüde. Ama ne yazık ki çoğu zaman sesimiz, bizim istediğimiz kadar duyulmadı. Bunun bedelini biz ödemiş olsaydık yine de kolaylıkla unutulabilir olurdu. Ama bunun bedelini Türkiye ödüyor ve ödemeye de devam ediyor" dedi.
Bütün grup konuşmalarını, Türk insanının hak ettiği gibi yaşaması için yaptığını söyleyen Mumcu, şöyle devam etti:
"Hiçbir zaman bir murada nail olma derdi olmamıştır. Hep millet huzur içinde olsun, ülkenin çocukları çocukluklarını doyasıya yaşayabilsin diye buradan yana yakıla meram anlatma içinde olduk. Ama ülkenin mukadderat gibi yaşadığı bazı şeyler eğer o ülkenin aydınları ve o ülkenin aklı selim insanları o ülkenin sağ duyulu insanları tarafından vaktinde iyi anlaşılıyor öngörülüyor değilse, öngörülemiyorsa ne yazık ki ülkenin tamamı için acılarla yaşanan bir kader haline geliyor".
Silahlı Kuvvetler bildirisine saatlerini, sayfalarını veren aydınların bu sorunlar karşısında bir şey yapmadığını kaydeden Mumcu, şöyle konuştu:
"Birileri laiklik için bir yerde toplanıyorsa, insanlık adına bunlar için 10 milyon kişi toplanmalıydık. Millet olmak vasfını yitiriyoruz. Bizi millet yapan değerlerin tartışıldığı, bizi millet yapan değerlerin bizi kamplaştırdığı ortama sürüklenmişiz gıkımız çıkmıyor. Dini tartışıyoruz, laikliği tartışıyoruz. Bu memlekette kim 'Elhamdülillah Müslümanım' diyorsa bilsin ki imanını Allah'a borçludur, dinini devlete borçludur.
Bunu hiç kimse unutmasın. Bu ülkede "Müslümanım" diyen kim varsa, "Elhamdülillah Müslümanım" diyen herkes aklını başına alsın. Müslümanlığı birilerine üstünlüğüymüş gibi takdim edenler, Kuran'da pek çok yerde ifade edildiği gibi Müslümanlıklarının sanki bedeli, mükafatı dünyada talep edilebilecek bir fedakarlık gibi algılayanlar bilsinler ki, eğer imanları varsa imanları Allah'ın onlara lütfüdür, bunun için şükretmelidirler. İmanlarından gayrı eğer bir din yaşayabiliyorlarsa, 'Müslümanım' dedikleri bir din yaşayabiliyorlarsa bunu devletlerine borçludurlar, devlete borçludurlar. Ama bu ülkede din ve devlet karşı karşıya iki şey gibi sunuluyor. Devlete de ihanettir, millete de ihanettir, ülkeye de ihanettir. Bu, millete kurulacak en büyük tuzaktır".
Konuşmasının son bölümünde Aleksandr Sergeyeviç Puşkin'in Bir Türkün Yakınmaları-Yabancı Bir Dosta Mektup adlı şiirinden bir dize de okuyan Mumcu, "Kürsülerde, meydanlarda, sokaklarda, gerekirse dağlarda savaşacağız" dedi.