ANKARA (İHA) - Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu, bütçenin kapanış konuşmasında çözülemeyen problemlerin nasıl çözüleceğini anlatacağını belirterek, "Not defterinizi getirin. Bu bir meydan okumadır" dedi. Mumcu, bu hükümetin burada olmasında kendisinin de vebali olduğunu belirterek, "Milletimden özür diliyorum" dedi.
Anavatan Partisi Genel Başkanı Mumcu, 2006 yılı bütçe müzakerelerinin başladığı TBMM Genel Kurulu'nda bir konuşma yaptı. Bu yıl bütçenin 3 yıllık dönemler halinde uygulanmaya başlanacağını kaydeden Mumcu, sunulan vizyonun, hükümetin geride bıraktığı ve önüne aldığı 3 yıllık vizyonunu gösterdiğini ifade etti. Bütçelerin, şapkanın düştüğü, kelin göründüğü belgeler olduğuna işaret eden Mumcu, "Bütçeler bir rakamlar dizisi değil tercihler ve kararlar dizisidir. Hangi sosyal kesimlerin kayrıldığı ya da kayrılmadığı bütçe ile anlaşılır. Biz isterdik ki burada gerçek bir vizyon sunulmuş olsun ama daha çok finans kapitalin sevdiği kavramlarla anlatılan bir ekonomi tablosu dinledik. Televole ekonomistleri çıkalı beri Türkiye'de biz ekonomiyi enflasyonla, faizle, borsayla konuşuyoruz. Halkın kendi hayatında karşılığını bilemediği kavramlarla konuşuyoruz. İktisat bir matematik bilim değil politik bilimdir. Son birkaç yıldır ekonomide insan yok. Böyle bir vizyonu bu bütçe içinde görmeliydik ama hükümetin genellikle benimsediği bir dili bugün burada bir kez daha gördük. Bir kağıda bakılarak rakamlar okunacak, 2001,2002 ne kadar kötüydü, bugün ne kadar iyiyiz denecek. Kağıda bakmayın, vatandaşın yüzüne bakın, vatandaşın gözüne bakın. Bize burada 2001 krizinin yarattığı koşullarla mukayeseli rakamlar sunuyorsunuz. Bu koşullar Cumhuriyet tarihinin en kötü koşullarıydı. Zaten bu koşullar sizi iktidar yaptı. Millet yarattığı yeni meclisten ölümü gösterip sıtmaya razı eden bir politika istemiyor. Bu parlamentonun çıkardığı hükümetten milletimiz çok şey bekliyor. Beklediği şeyler arasında yoksulluğun, işsizliğin, yolsuzluğun ortadan kalkması vardır. Vatandaşın bu hükümetten beklediği şey bu bozuk düzeni değiştirmesiydi. Asla bozuk düzenin bekçiliğine talip olması değildi. Para baronlarının literatürüyle konuşan siyasetçiler değildi. Buraya gelirken çay simit hesabıyla geldiniz, şimdi makro ekonomik dengelerden söz ediyorsunuz. Vatandaşa bunu istikrar kavramı ile beraber bir büyü gibi satıyorsunuz. 'Şimdi sıra geldi vatandaşa' diyorsunuz. Yalan çünkü yürüttüğünüz, sizden önce para baronlarının, IMF'nin dayatmasıyla kurulan bir düzenin harfiyen bekçisi oldunuz. Güçlü ekonomiye geçiş programı denilen, devlete borç verenlerin çıkarlarından başka bir şey gözetmeyen bir programın bekçisi oldunuz. Bu bütçenin nesini konuşalım. Aylar öncesinden çoklu imzayla IMF'ye taahhüt ettiğiniz taahhütlerin bir uygulama tablosu. TBMM'nin kendi vicdanının sesiyle yaptığı düzenlemelerin nasıl bir hizaya getirme muamelesiyle karşılaştığını biliyoruz. Millet sizden yolsuzluk ve israfa son vermenizi bekliyordu, sosyal kesimler arasında sağlıklı denge kurmanızı bekliyordu. Adaleti ve kalkınmayı gerçekleştirmenizi bekliyordu. Millet buna inandı. Bütün bir siyasetçi kuşağını tasfiye etti. Millet üstüne düşeni yaptı" diye konuştu.
Erkan Mumcu'nun konuşması sırasında AK Parti sıralarından bazı milletvekilleri Mumcu'ya tepki gösterdi. Mumcu bunun üzerine, "Sizin kapısına gittikleriniz benim kapıma gelmeyecek. O koltuklarda oturanlardan pek çoğunun ben ve arkadaşlarımın kefaletiyle oturduğunu unutmayın" diye karşılık verdi. Milli iradenin AK Parti'ye tek başına iktidar görevi verdiğine işaret eden Mumcu, milletin verdiği borcu AK Parti'nin alacak zannettiğini söyledi. Mumcu, "Geldiniz bunu burada iktidar hevesinin tatmin edileceği bir oyuncağa dönüştürdünüz. Sizden öncekilerin kurduğu haram sofrasına oturdunuz ve bir türlü kalkmak bilmiyorsunuz. Ben buradan delilleriyle konuşacağım, siz de gelip yalanlayacaksınız. Cesaretiniz, gücünüz varsa bunu yapacaksınız" dedi.
"RAKAMLARI EĞİP BÜKEREK, EZİP BOZARAK VARILACAK BİR YER YOK" Bir büyüme efsanesinin dillerde dolaştığını anlatan Mumcu, Maliye Bakanı'nın konuşmasının sosyal politikalar bölümünde gerçek dışı bilgilere yer verildiğini öne sürdü. Son 3 yıllık dönemde TÜFE endeksinde kümülatif değişme oranının yüzde 39 olacağının belirtildiğine işaret eden Mumcu, kümülatif enflasyonun nasıl yapılacağını Maliye Bakanı'na kendilerinin öğretmemesi gerektiğini, Bakan'ın bundan dolayı mahcup olabileceğini ifade etti. Hesaplamalarda en düşük memur maaşı, net asgari ücret gibi kavramların ortaya atıldığına dikkat çeken Mumcu şöyle konuştu:
"Niye en düşük. Niye ortalama değil. Çünkü ortalama ücret artışları enflasyondan düşük gerçekleşmiş de onun için. Rakamları eğip bükerek, ezip bozarak varılacak bir yer yok. Son 3 yıllık dönemde Türkiye aşağı yukarı yüzde 22 kümülatif büyüdü. DİE, bundan 6 ay önce kendisine yapılan başvuruda verilere yönelik kuşkuları haklı bulmuş ve yeni verileri açıklayacağını duyurmuştu. Aradan 6 ay geçti, DİE büyümeye yönelik yeni istatistikleri açıklamıyor. Çünkü bu rakamların doğru olmadığını biliyor ve ortalığı karıştırmak istemiyor. Bu rakamları kabul edelim. Peki şu çelişkiyi nasıl kabul edeceksiniz. Sık sık başvurduğunuz GSMH'yi 2 bin 600 dolardan 5 bin dolara getirdiniz. Yaklaşık yüzde 100 büyüme dedik. Büyüme dediğiniz milli gelirdeki büyüme değil mi? Türkiye yüzde 100 mü, yüzde 22 mi büyüdü bir karar verin. Geliri bu 3 yıllık dönemde iki katı artan kim var? Birileri var. İktidarın yanında odaklanmış bir küme var. Onların gelirleri iki kat değil kat ve kat arttı. Hayır mı diyorsunuz, o zaman gelin millete karşı erdemli bir tutum gösterin ve mal beyanlarımızı şeffaflaştıralım. Mal beyanlarında yüzde 20'den fazla artış olan herkes yakınlarının son 5 yıldaki mal varlığı artışlarını kalem kalem açıklasın. Hadi gelin AK Parti'nizin ak yüzünü teşhir etmek için bir erdemlilik gösterin. Santimetresinin hesabını veremezsem ben çıkmam, ama siz hesabını veremezsiniz. Ben burada sizin vicdanınızın sesini seslendiriyorum. Herkes kendi vicdanında bunun hak mı hakikat mi olduğunu tartacaktır. Sürekli kriz korkusu içinde, onu öcü gibi gösterip, istikrar denen kavramı bir hipnoza dönüştürdünüz. Bunun adı mali anestezi ve fakirleştiren büyümedir. Bu programların tamamının özelliği şudur. Düşük kur, yüksek reel faiz. Türkiye'nin serbest piyasa tarihi aynı zamanda bir krizler tarihidir ve bu krizlerin tamamı bir ödemeler krizidir. Dünyayı bol miktarda geziyorsunuz acaba gezdiğiniz dünyaya bakıyor musunuz? Bu krizler IMF programlarının yaşandığı Asya ülkelerinde en az üç kere yaşandı."
"DÜNYADA VE AVRUPA'DA DOLAYLI VERGİDE DÜNYA ŞAMPİYONUYUZ" Bu arada Mumcu'nun konuşmasına yönelik gösterilen tepkiler devam edince oturumu yöneten TBMM Başkanı Bülent Arınç araya girerek, AK Parti'li milletvekillerinden laf atmamalarını, Mumcu'dan da bunlara cevap vermemesini istedi. Arınç'ın uyarısı üzerine Mumcu ile Arınç arasında da kısa bir tartışma yaşandı. Arınç, 'laf atmaların Mumcu'nun işine yaradığını' söyleyince, Mumcu da 'TBMM Başkanı tarafsız olmamakla' suçladı. Bunun üzerine Arınç, "Ben sınıf mümessili değilim" diyerek Mumcu'dan tek tek milletvekillerine cevap vermemesini istedi.
Türkiye'nin dünya rekabet ligindeki yerinin 6 basamak gerilediğine işaret eden Erkan Mumcu, gelir adaletinde Türkiye'den kötü durumda olan 4 ülkenin Kenya, Madagaskar, Mozambik ve Tanzanya olduğunu söyledi. Papua Yeni Gine'nin bile Türkiye'den daha iyi durumda olduğunu vurgulayan Mumcu, "Bizi benzetemediğiniz ülkeler yerine bizi benzettiğiniz ülkelere de gitseniz de aramızdaki ilişkiler biraz dengeli olsa. Siz zenginin vergi yükünü azalttınız. Dünyada ve Avrupa'da dolaylı vergide dünya şampiyonuyuz. Vatandaşın kursağından kesilen vergilerin toplam vergilere oranında dünya şampiyonuyuz. Vatandaşını bizim kadar sömüren bir ülke daha yok. Reel ücretlerimiz Avrupa'nın 5'te biri ama ücretlilerimizin satın almaya mecbur olduğu şeyler Avrupa ortalamalarının en az yüzde 12 üzerinde. Bu mu adalet? Vergiyi vatandaştan alacaksın, kurumlar vergi yükünü aşağı çekeceksin. Üst gelir dilimini 40'tan 35'e indireceksin. Kurumlar vergisinin yüzde 35'ini sadece kamu vermiyor mu? Siz ülkeyi pazarlıksız pazarlıyorsunuz. Telekom ihalesinin şartnamesinde var mıydı kurumlar vergisini yüzde 10 indireceğiniz. ÖTV ve KDV'nin kademeli olarak artırılmasına mali anestezi diyorlar. Vatandaş bir gün bu morfinin etkisinden kurtulacak ve görecek ki ağzında dişi kalmamdl ış. Türkiye'yi sürekli içine düştüğü sömürü düzeninden kurtarmanın sorumluluğu sizin üzerinizde değil mi? Bu krizlerin hepsini bir tek nedeni var. Düşük kur, yüksek reel faiz. Uyguladığınız ekonomik program popülizmin ta kendisidir. Mali anesteziden öteye neyi gerçekleştiriyorsunuz. Bu ülkede servetten vergi alınmıyor. Kurumlardan vergi alınmıyor. Kurumların vergi yükünün azaltılmış olmasını övünç kaynağı gibi sunan bir Maliye Bakanı var. Bu yüksek, aşırı yükselmiş TL ile, bunu Merkez Bankası söylüyor, bu böyle sürdürülemez. Bu aşırı değerlenme neyin işareti. Bir ülke parasının değerlenmesi için o ülkenin dış ticaret fazlası vermesi lazımdır. Çin niye parasının değerini yükseltmekten kaçınıyor. Üstelik dış ticaret fazlası veriyor. Çünkü dış ticaretteki, ihracattaki avantajını korumak istiyor. ABD'nin derdi mi Çin parasının değeri. Niye artırmak istiyorlar. Daha fazla ihracat yapmak isteyenlerin başvuracağı sistem en azından gerçekçi kur politikası. Bu sistem apaçık çıtalı sistem. Hatta kazıklı sistem. Vatandaş açık pozisyonda. Ortalama mevduat vadesi 3.5 ay olan bir ülkede bankalardaki vadelerin ortalama mevduatı yüzde 3.5 iken toplam mevduatın üçte birini tüketici kredileri oluşturuyor. Aşırı değerlenmiş Türk Lirası gerilmenin yarattığı birikimle tersinden aşırı bir değerlenmeye giderse halkın literatüründe buna kriz denir. Büyüyorsunuz, büyüdüğünüzden daha fazla cari açık veriyorsunuz. Bütün Türkiye çalışıp çabalayacak, geçen yıla göre 27 katrilyon liralık bir katma değer daha yaratacağız, bunun karşılığında sadece bu yıl 46 katrilyon lira borç faizi ödeyeceğiz. Bir havuza giren su 27, çıkan su 46 litre ise bu havuzun hali ne olur? Hepimizin içinde balık gibi yaşadığımız havuz. Finans kapitalin bulunduğu yerde su yükseliyor ama aşağıdaki delikten gelen suyun iki katı su gidiyor. Devlete vergi vermesi gerekenlerden vergi almıyorsunuz, devletten yardım görmesi gerekenlerden vergi alıyorsunuz. Aferin, size tebrik ediyorum. Bunlar gerçek değilse gelin benden sorun. Önünüzdeki kağıda bakıp vatandaşın yüzüne bakamadan rakam oyunlarıyla milleti kandırmaya çalışmayın. Vatandaş hiç kimseye açmadığı krediyi size açtı" şeklinde konuştu.
"KAMUNUN ÖZEL PİYASALARA OLAN BORCU İKTİDARINIZDA YÜZDE 100'DEN FAZLA ARTMIŞ" Bu arada Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın Mumcu'nun sözlerine itiraz etmesi üzerine Mumcu, "Sayın Bakan, bu kürsüye milletvekili sıralarından laf atılması bir gelenektir ama Bakanlar Kurulu sıralarından laf atılmasının örneğini ilk defa siz veriyorsunuz, çok yakıştı" dedi. Asgari ücretlinin alım gücünün, dünya ortalamasının dörtte biri olduğunu ifade eden Mumcu, bu ortamda işlerin yolunda gittiğini söylemenin yanlış olduğunu kaydetti. Hükümetin vatandaşa hiçbir şey vermediğini öne süren Mumcu, şunları söyledi:
"Siz hala vatandaşı soymayı düşünüyorsunuz. Vatandaştan alıp zengine vermeyi övünç meselesi görüyorsunuz. Asgari ücretlinin asgari geçim indirimini kaldırıyorsunuz. KOBİ'lerin avantajlarını ortadan kaldırıyorsunuz, gelip üç beş kişinin faydalanacağı kurumlar vergisi indirimini marifetmiş gibi anlatıyorsunuz. Bu nerde konuşuldu. Pazarlama faaliyeti sırasında ya da IMF ile konuşulmuş olabilir. Siz fakir fukara sofralarından topladığınız itibari, zengin sofralarında paylaşıyorsunuz. Cari açıktan finanse edilen bir büyüme ile burada vatandaşı avutuyorsunuz. Bugün sıcak gelen para yarın buhar olduğunda yarın dizinizi dövmeyin. Açık pozisyonun yükü de artık bankalardan vatandaşın üzerine geçti. Bundan sonra kredi alan vatandaşı gidip haczedeceksiniz. 2001 krizi sosyal patlamaya yol açmamıştı bu defa çok ağır bir patlamaya yok açacak. Ben felaket habercisi değilim ama 2001'de de aynı şeyleri söylüyordum. O zaman da Başbakanlar benden şikayet ediyordu. Bu doğruların gerçekleşmesi milletimizin acılarına mal oluyor. Bunun sivri ucu millete batıyor. Ülkenin borçlanması büyüyor. Dış borç stoku 130 milyar dolardan 162 milyar dolara çıkmış. GSMH'yi gerçekçi, aşırı değerlenmiş denen kur üzerinden yeniden değerlendirdiğinizde acaba Maastricht kriterlerinin neresinde kalıyorsunuz. Kamunun piyasalara borcu 2002'de 43, 2005'te 105 milyar dolar. Kamunun özel piyasalara olan borcu iktidarınızda 105 milyar dolara gelmiş. Yüzde 100'den fazla artmış. Gerçekten milli iradenin hükümeti olmak lazım. Övüne övüne anlattığınız sosyal güvenlik yasa tasarısını niye çıkarmıyorsunuz. Mezarda emeklilik söylemini söyleyen sadece başkaları mı, siz söylemediniz mi? Şimdi onu bunu karalamanın manası yok. 3 yıldır bunu niye yapmadınız. Sosyal güvenlik reformunu görseniz reform demezsiniz. Reforma bak hizaya gel. 3 tane sakat kurumu biraraya getirerek reform yapılmaz."
"BU HÜKÜMETİN BURADA OLMASINDA BENİM DE VEBALİM VAR, MİLLETİMDEN ÖZÜR DİLİYORUM" Türkiye'nin küresel rekabet piyasalarında hangi rekabet stratejisi ile kendi geleceğini kuracağını soran Mumcu, Türkiye'nin ucuz işgücüne dayalı bir rekabet stratejisine dayalı büyütülemeyeceğini kaydetti. Türkiye'nin kalkınmasını hammaddesine, doğal kaynaklarına da dayandıramayacağını ifade eden Mumcu, dünyada süregiden rekabet ilişkileri içinde bunun da sınırlı olduğunu vurguladı. Mumcu, "Küresel kaynaktan en fazla pay alanlar insan kaynaklarına en fazla yatırım yapanlardır, nitelikli işgücü yaratanlardır. Hangi nitelikteki yaratıcı ve üretici insan kaynakları ile rekabet edeceğini bilen insanlardır. Japonya ve Almanya'nın başarısının arkasındaki sır bu. Bir teşvik kanunu getiriyorsunuz, istihdamı artıracak yerde azaltıyor. Sadece haksız rekabeti teşvik etmişiz. Bu ülkenin temel meselesi işsizlik, yoksulluk. Kimlik meselesi değil. Herkes kim olduğunu ne olduğunu iyi biliyor. Kaçak işçiler gidecek, bizim insanımız iş bulacak diyordunuz. O kaçak işçileri bulamadınız mı? Her TOBB üyesi bir işçi alırsa işsiz kalmazmış. Ülkeyi yöneten adamın işsizlik konusundaki vizyonu bu, ben ne diyeyim. Birilerini bir yere yerleştirmeye işsizliği önleme demezler. ABD bile işsizliği önleyememiş. O zaman çekin gidin. Bu işsizliğin çaresi var, bütçenin kapanış konuşmasında çözemediğiniz problemleri size nasıl çözeceğinizi anlatacağım. Not defterinizi getirin. Bu bir meydan okumadır. Türkiye'nin temel meselelerinden biri de yolsuzluk. Bu hükümetin burada olmasında benim de vebalim var, milletimden özür diliyorum. Milletin rızası için mücadele verecek bir iktidar olduğuna inandım ama kendi iktidar hevesine daldı. Yolsuzluk damarlarının içinde kayboldu" diye konuştu.
Özelleştirme politikalarını da eleştiren Mumcu, Yarımca limanının satışına tepki gösterdi. Bazı kişilerin Türkiye'nin parasından para kazandığını, sonra kendilerine 'Sermayenin dinini beğenmiyor musunuz?' dendiğini anlatan Mumcu şu değerlendirmeyi yaptı:
"Bu konuda takıntısı olan biz değiliz. Kimliğimiz konusunda da kafamız karışık değil, dinimizi, soyumuzu, sopumuzu biliyoruz. Başbakan konuşurken bu soruları cevaplasın. Ben bunların hesabını sormaya memurum. Sayın Ulaştırma Bakanı Ankara-Eskişehir hızlı tren yolunda 200 kilometre bir hıza 50 km hız artışıyla 250 milyon keşif artışı yaptınız. Bu tren 250 km hızla yürüyecek mi? Hiçbir Başbakan öğlen inkar ettiğini akşam itiraf etmek zorunda kalmamıştır. Apaçık söyleyin, neyi pazarladınız? Başbakanlık binalarındaki tadilatı kime, hangi bütçeden yaptırdınız? Bütçenin hangi kaleminden, hangi ihaleyle, hangi yarışmayla yaptırdınız? Bunların kaynağı nereden geldi? Örtülü ödenek kanunu, ihalesiz yarışmasız eş dosta iş yaptırılsın diye mi veriliyor? O kaynaklar o başbakanların şereflerine emanet edilmiştir. O şereflerin korunması için bu sorulara cevap verilmesi lazım. Siz muhafazakar ve demokratsınız. Bir antrepo binası için İstanbul'un tarihi ve kültürel mirasına ihanet etmeyi nasıl vicdanınız kabul etti. Millet sizin Allah'tan korktuğunuza inanıyordu. Hala da büyük çoğunluğunuzun bu karakter üzerine insanlar olduğuna inanıyorum. Herkes oturduğu yerde otursun, kimse bir şey söylemesin. Biz buraya şahsi ikbal için gelmedik. 9 köyden kovsalar 10. köyü bulup doğruları söyleriz. Bu gaz işinin, Mavi Akım işinin gelin hesabını verin. Türkiye'nin doğalgaz hesabını niçin yükselttiniz söyleyin. Ortalık kokudan geçilmiyor. Bu gübre fabrikalarını kim aldı? Turan Çömez'in sorusunu ben soruyorum sayın Maliye Bakanı. Kokuşan başka bir şey. Millet size tuz diye emanet etti siz milletin emanetini ona yaraşır şekilde kullanmadınız."