Eski bir asker olan A., GOP Bulvarı'nın sonunda, 95 numaralı apartmanın en üst katına tırmanırken, aklında sadece belalı alacaklılara karşı "İrfan Reis"ten yardım almak vardı. Kapıyı kısa saçlı, iri yapılı, takım elbiseli bir adam açtı. A., İrfan Reis'le görüşeceğini söyledi. Görevli içeri girmesi için kenara çekilirken Reis'in meşgul olduğunu, beklemesi gerektiği yanıtını verdi.
Görevli kapıyı kaparken, A. biraz da teklifsizce holü geçip bekleme odası olabileceğini tahmin ettiği kapısı yarı açık bir odaya girdi. Odaya adımını atar atmaz pencere kenarında bir sahra dürbünü ve açık bırakılmış bir defter gözüne çarptı. Aynı anda kapıyı açan iri yarı görevli yetişti, biraz da telaşlı bir ifadeyle "böyle buyrun" diyerek A.'yı başka bir odaya götürdü.
GİZLİ BİR TARİH
Akşam'ın haberinde, Gölge Ordular, OSS ve onun ardılı olan CIA tarafından II. Dünya Savaşı'nın son yıllarında kuruldu. Sovyet işgaline karşı direniş bahanesiyle 16 NATO ülkesinde ve 4 nötr ülkede örgütlenen "Gölge Ordular", genellikle cinayet, sabotaj ve katliam gibi yöntemlerle "sol" iktidarları engellemek için kullanıldı. NATO içinde "Stay Behind" adıyla anılan bu yapı, İtalya'da Gladio, Fransa'da Rüzgar Gülü, Yunanistan'da "Pösteki" adıyla 90'lı yılların başında deşifre edildi. Türkiye'de ise bu tartışma 12 Mart 1971 darbesinin ardından Ziverbey Köşkü'ndeki işkenceli sorguları yapan ekibin kendine verdiği isimle "Kontrgerilla" olarak yürüdü. 6-7 Eylül olayları gibi pek çok cinayet ve katliamın ardında bu yapının izleri vardı.
Cumhuriyet gazetesine atılan bombaların ve Danıştay saldırısının soruşturmasıyla başlayan "Ergenekon Operasyonu" bu yapıyı "deşifre" ettiği iddiasıyla yürütülüyor. Bu yazı dizisi ise "Ergenekon" tartışmasının büyük bir bilgi kirliliğiyle birlikte sürdüğü bugünlerde, tuhaf biçimde gölgede kalan, önemsenmeyen, ayrıntıymış gibi görünen olaylara, cinayetlere, ilişkilere ışık tutmayı amaçlıyor.
HATIRLADI VE ÜRPERDİ
1993 yılının ilk günleriydi. Birkaç hafta sonra 24 Ocak 1993 günü patlayan o bombadan sonra A., gördüğü o dürbünlü odadaki pencerenin Uğur Mumcu'nun evinin ve havaya uçurulan aracının bulunduğu Karlı Sokak'a tam tepeden baktığını hatırlayarak ürperdi.
Suikast Türkiye'yi ayağa kaldırmıştı. Aradan geçen 15 yılda soruşturmalar, yargılamalar birbirini izledi. Mumcu cinayetinin failleri olarak hüküm giyenler oldu. Ancak "Gölge Ordu"dan, onun faaliyetlerinden en çok söz eden gazeteciyi öldürenler "gölgede" kalmayı başardı.
UZAKTAN KUMANDA MI
Mumcu, 24 Ocak Pazar günü saat 13.15 sıralarında, Karlı Sokak'ta otomobiline binerken meydana gelen patlamada hayatını kaybetti. Polise göre Mumcu otomobilinin kapısını açıp, şoför koltuğuna oturduğu anda, vitesi boşa alırken bomba mekanizması harekete geçmiş ve patlama olmuştu. Ancak otomobilin tavanı sökülürken, Mumcu'nun gözlüklerinin kırılmamış olması, otomobilinin anahtarlarının dışarıda bulunması farklı ihtimalleri de gündeme getiriyordu. Üç patlamadan söz eden Güldal Mumcu uzaktan kumandayla patlatılma ihtimalinin göz ardı edildiğini söylüyordu.
GÖZLENMİŞ OLMALIYDI
Ne olursa olsun, araca yaklaşık 2 kiloluk RDX içeren C4 tipi plastik patlayıcıyı yerleştirenler, Mumcu'nun ne zaman geldiğini, ne zaman gittiğini, otomobilini nereye park ettiğini gözlemiş olmalıydı. Ancak polis, sanki adet yerini bulsun diye soruşturma yaptı, pek çok tanıkla, çevrede oturan pek çok kişiyle görüşmedi, araştırmadı... Mumcu ailesi, eksiklerle ilgili girişimlerinde pek çok defa "devlet" direnciyle karşılaştı.
ŞİRKETİN KURUCULARI KİM
Eskİ adıyla Gazi Osman Paşa Bulvarı'nın sonuna düşen bu binalar neredeyse bir uçurumun yamacına kurulmuştu. Bulvar tarafında giriş katları, kot farkı nedeniyle Karlı Sokak tarafında dördüncü, beşinci kat olabiliyordu. Rüzgar Güvenlik, Ticaret Sicili Gazetesi'ne göre 25 Haziran 1993 günü GOP Bulvarı 99 numaralı apartmanın 5 numaralı dairesinde kuruldu. Kurucuları Adnan Özcan ve Hayrettin Gürkan'dı.
GARİP İLİŞKİLER YUMAĞI
Rüzgar Güvenlik, 1990'da kurulan GAB Güvenlik şirketinin sözleşmesini neredeyse kopyalamıştı. Zaten Hayrettin Gürkan da GAB Güvenlik ortaklarından Erdoğan Gürkan'ın kardeşiydi. Adnan Özcan ise, "İrfan Reis" olarak tanınan, bir dönem Alparslan Türkeş'in özel kalem müdürlüğünü yaptığı söylenen İrfan Özcan'ın kardeşiydi.
KİMLER GİRİP ÇIKIYORDU
Her iki güvenlik şirketinin de birbirinden ilginç konukları oldu. Rüzgar Güvenlik Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım, Korkut Eken, Semih Tufan Gülaltay, Nafiz Karacan, Mikail Sarı ve en önemlisi de ölümüne kadar birkaç yerde birden bomba ateşleyebilen "uzaktan kumanda" cihazlarını elinde tutan Cem Ersever‘in de uğrak yeriydi.
MİT ADINA KAYITLI TELEFON
Akın Birdal'a düzenlenen suikastın failleri yakalandığında Rüzgar Güvenlik şirketinin pek çok ilişkisi de ortaya döküldü. Ancak en ilginç ayrıntı şirket telefonlarının MİT adına kayıtlı olmasıydı. "Cem Ersever ve JİTEM Gerçeği" isimli kitap PKK'ya karşı sivillerden oluşan paramiliter yapıdan söz ediyordu. Model, "önde bir güvenlik şirketi" diye tarif ediliyordu. Buna göre, İzmit, Adapazan ve etrafındaki tüm bölge Veli Küçük'te, Ankara ve yöresininki Ersever'de, Mersin Yüzbaşı Avni Özmer'de olacaktı.
ORAL ÇELİK'İN AKRABASI
Rüzgar Güvenlik, Gülaltay'ın kurduğu "SER Dış Ticaret" şirketiyle içli dışlıydı... Bir başka komşu Ömer Çiftçi, tam da o gün pek de tanışmadıkları halde dışarı çıkıp çıkmayacağını sormuştu. Yan apartmanlardan birini cinayetten önce satın alan "Çelik" soyadlı kişinin Oral Çelik'in akrabası olduğu düşünülüyordu.
Mahmut Yıldırım:
Yeşil ya da "Büyük Hacı" olarak tanınan Mahmut Yıldırım, Rüzgar Güvenlik'in müdavimlerinden biriydi. Akın Birdal suikastının faillerinden Cengiz Ersever, eylem emrini Yıldırım'dan aldığını söylemiş, bu halen hayatta olup olmadığı tartışılan Yeşil'in kayıtlardaki son izi olmuştu.
Semih Tufan Gülaltay:
Akın Birdal suikastının azmettiricisi olarak hüküm giydi. MİT ve Emniyet içinde de örgütlendiği ileri sürülen "Şamanistlere" yakın bir isim olarak biliniyordu. Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alındı.
İşte o isimler
Cem Ersever: Güneydoğu'da, itirafçılardan oluşan paramiliter örgütlenmesiyle pek çok faili meçhul cinayete karıştı. Gaziantep'te, Orta Doğu Nakliyat şirketinin TIR'larında silah yakalanması olayında sanık olarak yer aldı. Ancak kaçakçılığı ortaya çıkaran da Ersever'di. Mumcu ayrıntılarıyla yazdığı bu olayda büyük ihtimalle "haber kaynağı" olduğu için Ersever'den hiç söz etmedi. Ersever, Mumcu suikastını hemen izleyen Eşref Bitlis suikastının ardından bir grup subayla birlikte ordudan istifa etti. Silahlı Kuvvetleri ve Güneydoğu politikalarını sert biçimde eleştirdi. 4 Kasım 1993 günü cesedi bulundu. Ersever'in elinde bulunan uzaktan kumandalı mekanizmaya sahip patlayıcıların ölümünden sonra Yeşil'in eline geçtiği ileri sürüldü. Uzaktan kumanda mekanizmalarının birden fazla patlamayı aynı anda gerçekleştirebilme, frekans koduyla çalışma ve kalıntı bırakmama gibi özellikleri vardı.
İrfan Özcan: "İrfan Reis" olarak da tanınan İrfan Özcan, Azerbaycan'da "gayrinizami harp" faaliyetinde bulunan Ülkücülerden biriydi. Azarbaycan'da, Tovuz yakınlarındaki özel kamplarda Türkiye'den gelen kişilerle birlikte Azarbeycan Halk Cephesi üyelerine silahlı eğitim verdi.Cevadov'un darbe girişimine karıştı.
Korkut Eken: Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda yetişti. Bir grup askerle birlikte MİT'e geçerek "dış operasyonlarda vurucu güç" olacak bölümün çekirdiğini oluşturdu. Susurluk Davası'nda 6 yıl ceza aldı.
SELÇUK'LA BÜYÜK KAVGA Uğur Mumcu'nun suikasta kurban gitmeden önce yaşadığı ilginç gelişmelerden birisi de Cumhuriyet gazetesi Başyazarı İlhan Selçuk'la aralarında geçen tartışmaydı. Ergenekon davası kapsamında örgütün yöneticisi olmakla da suçlanan İlhan Selçuk'la Mumcu arasında yaşanan kavga, son dönemde yaşanan gelişmelere nasıl etki eder bilinmez. Mumcu 21 Ocak günü, Cumhuriyet gazetesindeki yayın kurulu toplantısını kapıyı vurarak terk etmişti. Tanıklara göre İlhan Selçuk ile görülmemiş bir sertlikte tartışmış ve Ankara'ya dönmüştü. Mumcu'nun İstanbul'da son görüştüğü isimlerden biri sosyal demokrat işadamlarından İbrahim Cevahir'di. Yakın çevresine göre Mumcu solda birliği gerçekleştirmek için çalışan Cevahir'i destekleyecekti.
GAZETEDEN AYRILACAKTI
Mumcu'nun kardeşi Ceyhan Mumcu şunları söylüyor: "Uğur, Cumhuriyet'ten ayrılmayı düşünüyordu, doğru. İlhan Selçuk ile kavgasını da biliyorum. O dönemde sendikadan 82 gazeteciyi atmak istiyorlar, karşılığında sendika başkanı Orhan Erinç'i alıyorlar. Uğur buna çok kızıyor. İlhan Selçuk'la kavga ediyor, kapıyı vurup çıkıyor."
ERGENEKON'DA İFADE VERMELERİ GEREKİYOR
Uğur Mumcu'nun kardeşi Ceyhan Mumcu, suikast ve Ergenekon operasyonuna yönelik şunları söyledi: "Mumcu cinayeti merak ediliyorsa o zaman bunu ya MİT biliyor olmalı ya Genelkurmay biliyor olmalı. O zaman dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş'i, Yaşar Büyükanıt'ı çağırıp sormak lazım, dönemin Emniyet Müdürü Mehmet Ağar'a, İçişleri Bakanı'na, MİT Müsteşarı Sönmez Köksal'a ve Mehmet Eymür'e de çağırıp sormak lazım. Bu isimler olmadan nasıl Ergenekon soruşturması olacak? Mumcu cinayeti olmadan nasıl Ergenekon'u çözeceksiniz? MİT belgesi diyorlar, belge dediklerinde suçlanan İsrail, gözaltına alınanlar Ulusalcılar?"