Sınırları mutlak suretle çizilmiş hayatından kaçmak için yapılan en kusursuz ve en kısa yolculuğudur bu. Heyecanla rafların arasında yeni dünyasını ararken sahaf avukata yaklaşır ve elinde tuttuğu muazzam, deri kaplı defteri uzatarak hangi dilde yazılmış olduğunu sorar. Tabii ki kıymetli fakat keşfedilemeden hemen önce yok olmuş bir yazardan kalan elyazması olduğunu umarak, merakla gelecek cevabı beklemektedir. Kısaca göz gezdiren avukat, Fransızca yazılı defterin mektuplardan ibaret olduğunu söyler. Ama içeriğinin ne olduğundan bahsetmez. Böylece sahafın umutlarını tüketen nokta, avukata yeni bir dünya bağışlamıştır çoktan…
Meşrutiyetin ilanından sonra bir Fransız gazetesi Türkiye'de olup bitenleri ilk kaynaktan öğrenmek için İstanbul'a muhabir göndermeye karar verir. Türk asıllı bir Fransız gazeteci bu işe talip olur ve köklerinin bulunduğu şehre, İstanbul'a doğru yola çıkar.
Gölgeler ve Hayaller Şehrinde, Osmanlı'nın bu çalkantılı dönemindeki toplumsal histerinin romanı. Yabancı kaldığı ülkesinde olan biteni yabancılara rapor eden bir Türk'ün, bir yandan Osmanlı toplumunun akıl tutulmasını gözlemlerken bir yandan da kendi geçmişiyle yüzleşmesinin hikâyesi… Murat Gülsoy'un kendine has kalemiyle bugüne kadar yarattıklarının tamamından sıyrılan, eşine az rastlanır bir hikaye!
"Onları kıskanıyorum. Kendinden emin insanları.
Herkesin bir evi, bir toprağı var.
Ben gökyüzünde uçan kimsesiz bir tohumum.
Bütün rahimler ölü benim için."