Muş Alparslan Üniversitesi (MŞÜ) Afet Yönetimi Uygulama ve Araştırma Merkezi’nden Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. İskender Dölek, “Muş Ovası gibi, meteorolojik kökenli afetler için hassas bölgelerde, özellikle insan eliyle yapılan bütün mimari yapıların bu koşullar dikkate alınarak planlanması önemlidir.” dedi.
Muş Ovası'nda eriyen kar suları sel baskınlarına neden olurken, bölgede araştırma yapan Muş Alparslan Üniversitesi (MŞÜ) Afet Yönetimi Uygulama ve Araştırma Merkezi’nden Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. İskender Dölek, ovada eğim değerlerinin çok düşük olduğunu ve eriyen kar sularının belirli alanlarda toplanmasına neden olduğunu söyledi. Yaklaşık 3 yıldır aynı bölgede sürekli gözlem yaptıklarını ve her yıl sel taşkınlarının meydana geldiğini belirten Yrd. Doç. Dr. Dölek, Hasköy yakınlarında birçok yerleşimin, eriyen kar sularından etkilenmesinin bir sürpriz olmadığını kaydetti.
“MART VE NİSAN AYLARI METEOROLOJİK KÖKENLİ DOĞAL OLAYLARIN AFETE DÖNÜŞEBİLECEĞİ BİR DÖNEM”
Afet Yönetimi Uygulama ve Araştırma Merkezi bünyesinde Muş ilinin afetselliği kapsamında yapılan duyarlılık haritalarında, suların toplanabileceği alanların zaten önceden belirlendiğini açıklayan Yrd. Doç. Dr. Dölek, şunları söyledi: “Muş Ovası, sahip olduğu doğal özellikler bakımından, sel ve taşkın gibi doğa olaylarının belirli dönmelerde yaşanabileceği bir yerdir. Özellikle Mart ve Nisan ayları meteorolojik kökenli doğal olayların afete dönüşebileceği bir dönemdir. Bu dönemde, yerdeki kar örtüsünün kalınlığı, erime hızı ve onun üzerine yağabilecek yağmurlar afet tehlikesini oluşturan en önemli unsurlardır.
Ovada eğim değerlerinin çok düşük olması, kar erimeleri ve yağışlarla meydana gelebilecek büyük su kütlelerinin akışını güçleştirmekte, su kütlelerinin belirli alanlarda toplanmasına neden olmaktadır. Bu hafta içerisinde Hasköy yakınlarında birçok yerleşimin eriyen kar sularından etkilenmesi bizim için bir sürpriz değildi. Afet Yönetimi Uygulama ve Araştırma Merkezi bünyesinde Muş ilinin afetselliği kapsamında yapılan duyarlılık haritalarında suların toplanabileceği alanları zaten önceden belirlemiştik. Muş Ovası gibi meteorolojik kökenli afetler için hassas bölgelerde, özellikle insan eliyle yapılan bütün mimari yapıların bu koşullar dikkate alınarak planlanması önemlidir. Ancak havaalanı yolu, şehirlerarası karayolu ve demiryolu hatları, suyun yüzeyden doğal akışı dikkate alınmadan yapılmış yapılardır. Bu ulaşım hatları inşa edilirken, en azından suyun yüzeysel akışını kolaylaştıracak şekilde dizayn edilmesi gerekirdi.
Daha ilginç olan şey ise Afet Merkezi tarafından üretilen bu tehlike haritalarına, ildeki konuyla ilgili hiç bir kurum tarafından herhangi talebin gelmemesidir. Bu durum aslında halen ilde birçok kurumun afet yönetimi kavramına tam anlamıyla vakıf olmadığını da göstermektedir. Afet yönetimi adı altında yapılan çalışmalar, daha çok kriz yönetimi olarak ifade edilen yöntemlerdir. Bütün dünyada bu artık terk edilmiş bir afet yaklaşım yöntemidir. Başka bir ilginç nokta ise güncellenen afet yönetim planlarında üniversitelerin bu plana dahil edilmeyişi ve bürokratik kararlarla adı modern olan ama çok fazla da bir yenilik getirmeyen bir yaklaşımın benimsenmiş olmasıdır. Bu şekilde olsa dahi üniversiteler, evrensel anlamda bilginin üretildiği, bu bilginin üretilmesi için de resmi anlamda bir görevlendirme beklemeyen kurumlardır. Üniversiteler, bir kentin, bir ülkenin aklıdır. Çözüm üreten kurumlarıdır.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz