MUŞ (İHA) – Muş Alparslan Üniversitesi (MŞÜ) Rektörü Prof. Dr. Nihat İnanç, “Türkiye’nin çok genç ve yoğun bir nüfusa sahip olması, ezici bir nüfusunun Müslüman oluşundan dolayı, Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye kapılarını kapatmasının önemli gerekçelerinden birisidir” dedi.
Muş Alparslan Üniversitesi (MŞÜ), ‘Türkiye Buluşmaları’ kapsamında Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş’ı konuk etti. İslami İlimler Fakültesi konferans salonunda düzenlenen ‘Tarihten Günümüze Avrupa’da İslamafobia’ konulu bir konferansın açılış konuşmasını yapan Alparslan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nihat İnanç, konferansın konusunun aslında uzun süreden beri bilinen, üstü kapatılan ve şimdide üzerindeki tozu silinen bir konu olduğunu kaydetti. İnanç, “Türkiye’nin Avrupa Birliği mücadelesine bakarsanız önce işi yokuşa sürme hususlarını görebilirsiniz. Bunun temel gerekçesi, gerçekten Türkiye’nin Avrupa Birliği kriterlerini taşıyıp taşımaması mı? Yoksa Türkiye’nin sahip olduğu insan kaynakları ve kimliği midir? Bu konunun aslında konuşulması, tartışılması gerekiyor. Ben şahsen Avrupa Birliği’ne üye olan birçok ülkeyi gezmiş birisi olarak çok rahat söyleyebilirim ki eğer onlar Avrupa Birliği’ne üye olmayı hak ediyorsa, Türkiye 10 kez hak ediyordur. Zaten sizden, bizden dolayı Avrupa Birliği’ne almıyorlar. O aslında bizim kimliğimiz. Türkiye’nin çok genç ve yoğun bir nüfusa sahip olması, Türkiye’nin ezici bir nüfusunun Müslüman oluşundan dolayı Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye kapılarını kapatmasının önemli gerekçelerinden birisidir” dedi.
“MÜSLÜMANLIĞIMIZLA GURUR DUYMALIYIZ”
İslam’ın Avrupa’da dışlandığını vurgulayan Rektör İnanç, “Bir taraftan da İslam Avrupa’da işleniyor. İslamafobia çalışmaları hızlı bir şekilde devam ediyor. Aslında İslam düşmanlığı yaygınlaşmaya çalışılıyor. İslam eşittir terörizim, Müslüman eşittir terörist algısı toplumlarda yaygın bir şekilde işlenmeye çalışılıyor. İslam’ın temel niteliklerini bilen her insanın taktir ettiği gibi İslam onların tanımladığı bir din değildir. Ama biz Müslümanlar olarak İslam dinine mensup olmaktan büyük bir onur ve gurur duyuyoruz. Gizlemenin hiçbir mahsuru olmadığını söylüyoruz. Tam tersine herkese de tavsiye ediyoruz. Burada İslam’ın tanımına baktığımızda, İslam gerçekten kendi içinde son derece şefkatli bir duruşu sergilediği gibi son derece vakur bir duruşu da sergileyen bir dindir. Dolayısıyla bir Müslüman, mazlum ve mağdur bir insanın karşısında bütün şefkatini ortaya koyarken, zulme ve küfre karşı ise son derece vakur bir duruşu her zaman sergilemektedir. Bu nedenle özellikle Avrupa’daki bu çalışmaların İslamafobia çalışmalarının temel gerekçesi aslında Müslümanları o gayri Müslimler nezdinde öyle bir algıyla küçük düşürmek ve dışlamaktır. Ben özellikle öğrencilerime bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Her yerde, her ortamda sahip olduğumuz kimliğimizle, dinimizle gurur duyabilirsiniz, onur duyuyoruz diye bilirsiniz” şeklinde konuştu.
“AVRUPA’DA İSLAMİYET HIZLA YAYILIYOR”
Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş ise, Türkiye'nin AB'ye alınmamasının asıl sebebinin İslam, nüfus ve ekonomi olduğunu söyledi. Yalçıntaş, “Avrupa’da insanlar kendi dinlerinden koptular. Kiliseler boşaldı, camiler doluyor, sayıları artıyor. Nüfusları azalıyor. Müslümanlar artıyor, yüzde 1’den yüzde 5’e çıktı. Avrupa’da sosyal, ekonomik krizler yapısal hale geldi, işsizlik arttı. İslam ülkelerinin zenginliklerini elde tutmak istiyorlar. Petrol gibi, toprak elde etmek ve siyasi nüfuzlarını sürdürmek istiyorlar” dedi.
İslamiyet’in gerçeğinin bütün dünyaya ve özellikle de Avrupa kıtasındaki tüm ülkelere tanıtılması, bu konuda meşru bütün vasıtaların kullanılması gerektiğini vurgulayan Yalçıntaş, “Avrupa'da yerleşip orada yaşayan Müslümanlar bilinçlendirip, organize edilmelidir. 2005 yılında Avrupalı Müslümanlar Birliği (EMU) İstanbul’da kurulmuştur. Avrupa’da yaşayan Müslümanların öz kimliklerini korumalarına etkin bir şekilde yardımcı olunmalıdır. Uyum sağlanmalı fakat ‘erime’ söz konusu olmamalıdır. Avrupalı Müslümanlar içinden donanımlı, entelektüel, etkili gruplar oluşturulmalı. Müslüman gençlerin yüksek tahsil yapmaları burslarla teşvik edilmelidir. Buna yardımcı olacak bir proje ilgili bakanlığa iletilmiştir. İslamofobia’yı, İslam korkusu olarak söylersek kelimeyi masumlaştırıp önemsizleştirmiş oluruz. Korkmak doğaldır, korkmayan insan yoktur. O halde bu kelime İslam düşmanlığı olarak algılanmalıdır. Bu ise yeni bir şey değildir. Hilal ve Haçlı mücadelesinden gelir. Batıda pek çok seviyede İslam düşmanlığı vardır. Tarihi kökleri ise Haçlı seferlerinden gelir. Kudüs’ün fethi; Malazgirt savaşı; İstanbul’un fethi gibi olaylara dayanır” diye konuştu.
Konferans, Rektör Prof. Dr. Nihat İnanç’ın Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş’a plaket takdimi ile son buldu.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz