HABER

"Müzakereler artık başlayabilir"

İSTANBUL (İHA) - 1 Kasım itibariyle AB'nin genişlemeden sorumlu üyesi görevini devralacak olan komisyon üyesi Finlandiyalı Olli Rehn, "Komisyon, Türkiye'nin siyasi kriterleri tamamladığını ve müzakerelerin de artık başlayabileceğine işaret etmektedir" dedi.

Rehn, Türkiye'nin üyeliğinin hem AB hem Türkiye için yeni ufuklar açacağını belirterek, "Müzakereler önümüzdeki 10 yıl boyunca sürebilir ve katılım 10 yıl sonra olabilir" diye konuştu.

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Almanya Dışişleri Bakanı Joschka Fischer ve komisyon üyesi Finlandiyalı Olli Rehn, Avrupa Parlamentosu'nun Yeşiller/EFA (Avrupa Özgür İttifakı) Grubu'nun Hilton Convention Center'de düzenlediği, "Avrupa Birliği'ndeki Türkiye: Ortak Bir Gelecek mi?" başlıklı konferansa katıldı. Genel Kurul kapsamında gerçekleştirilen konferansın ikinci gününde, "Türkiye ile Katılım Müzakereleri Kararı ve Komisyonun Raporu" oturumuna katılan Gül ve Fischer, Türkiye'nin AB üyeliği konusunda açıklamalarda bulundu.

Oturum başkanlığını, Yeşiller Grubu Eş Başkanlarından Daniel Cohn Bendit yaptı. Bendit, katılımlarından dolayı Kemal Derviş, Yaşar Kemal ve Zülfü Livaneli'ye teşekkür ederken, daha sonra, 1 Kasım itibariyle AB'nin genişlemeden sorumlu üyesi görevini devralacak olan komisyon üyesi Finlandiyalı Olli Rehn söz aldı. Sözlerine, "Ben, Kemal Atatürk'ün ülkesinde olmaktan çok mutluluk duyuyorum" diye başlayan Rehn, "Atatürk benim ülkemde, Türkiye'yi modernize eden Türk olarak tanınmaktadır. Finlandiya ve Türkiye arasında çok büyük köprü var. Atatürk, 'Beyaz Zambaklar Ülkesi' kitabında Finlandiya'daki eğitim çabasını açıkladı. Atatürk'ün mirası çok çeşitli şekillerde yorumlanabilir. Eminim Atatürk Avrupa'ya doğru dönmüş bir Türkiye'yi görmekle mutlu olurdu. Atatürk, 6 Ekim'de komisyon Türkiye ile ilgili düzenli raporunda müzakelerin başlaması tavsiyesinde bulununca çok mutlu olurdu. Türkiye'nin AB'ye katılımı, gelecekteki Avrupa gündemimizin en önemli noktalarından biri" dedi.
Konuşmasında, komisyonun temel düşünce tarzını özetleyen Rehn, komisyon raporunun, son 5 yıldır denenmiş bir şeklide hazırlandığının altını çizdi. Olli Rehn, "Bu yılki raporu hazırlarken, komisyon Türkiye'yi, Avrupa zirvesinin vermiş olduğu görevler dahilinde incelemiştir. Bu yıl 1999'dan bu yana 5 yıllık dönem kapsanmıştır. 1999'da Helsinki'deki Avrupa Zirvesi'nden bugüne kadar geçen süre içinde Türkiye'nin yaptıkları kapsanmıştır. İki büyük anayasa reformu yapılmıştır. 8 tane de mevzuat paketi Türk parlamentosu tarafından Şubat 2000 ile Temmuz 2004 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir. Bir kaç ay önce, Leyla Zana'nın Avrupa Parlamentosu'na hitap edeceğini ve ödül alacağını kim tahmin edebilirdi" diye konuştu.

Türkiye'nin, AB üyeliği yolunda bir çok reformu gerçekleştirdiğini belirten Rehn, ölüm cezasının kaldırıldığını, askerle sivillerin ilişkisinin Avrupa standartlarına ulaştığını, azınlık dillerinde yayın ve eğitimin başladığını söyledi. Reformlardan en önemlisinin, yeni ceza yasası olduğunu belirten Rehn, "Ceza yasası modernize edildi ve Avrupa standartlarıyla paralel hale getirildi. Yeni ceza yasası ve daha yapılması gereken çok şey var. Daha uygulamaya geçilmedi. Burada uygulamaya geçip her şeyi gerçekleştirmek gerekir. Yapılan tüm reformların uygulamaya geçilmesi gerekir. Özellikle de temel özgürlükler ve insan haklarına ilişkin hükümlerin uygulanması konusunda azınlık hakları, sendika hakları ve Müslüman olmayan dini grupların haklarıyla ilgili olarak. İşkenceye karşı sıfır hoşgörü düzeyinin her tarafta uygulanması, kolluk kuvvetlerinin ve yargı makamlarının uygulaması gereken bir olgu, yolsuzlukla mücadelede ve ayrıca Güneydoğu Anadolu'da olayların normale dönmesi, yerinden köyünden edilmiş kişilerin tekrar köylerine dönebilmesi ve ekonomik kalkınmanın bölgeye getirilmesi, yapılması gereken şeylerden bazıları" ifadelerini kullandı.

Rehn, açıklamalarını şöyle sürdürdü:

"Bütün bu reformlar çerçevesi içinde Türkiye'nin yaptığı mevzuat çalışmalarından sonra komisyon, Türkiye'nin siyasi kriterleri tamamladığını ve müzakerelerin de artık başlayabileceğine işaret etmektedir. Avrupa zirvesi de aynı şekilde karar verirse, bu bir kitabın kapatılması değil, yeni bir sayfanın açılması olacaktır. Raporun vardığı sonuçlar ve Kopenhag Kriterleri çerçevesi içinde komisyonun tavsiyesi, kesin bir şekilde müzakerelerin başlamasını önermektedir. Müzakerelerin başlayacağı işaret edildi. Birinci ayakta reform süreçleri Türkiye'de desteklenecektir. Reformlar; sürdürülebilir ve geriye dönüşü olmayan reformlar olmalıdır. Ortaklık çalışmasında bir izleme süreci başlayacaktır. Reformların düzeni müzakerelerin de düzenini tayin edecektir".

Siyasi kriterlerin ihlale uğraması sonunda müzakerelerin askıya alınabileceği yönündeki hükmü hatırlatan Rehn, "Bu, AB'nin mevcut anlaşmaları çerçevesi içinde gelecekte uygulayacağn'e7eşitli şekillerde yorumlanabı anayasa çerçevesi içinde yer almaktadır. Komisyon raporu, katılım müzakerelerinin Türkiye ile uygun bir şekilde yürütülmesini önermektedir. Müzakereler bir boşluk içinde gerçekleşmeyecek. Türkiye'nin sosyal ve ekonomik gerçekleri ve bunun AB'ye etkisi çerçevesi içinde ele alınacaktır. Daha önce bir ön etki analizi yapıldı; 'Türkiye'nin AB'ye katılması durumunda etkisi ne olacaktır' şeklinde. Türkiye'nin üyeliği hem AB hem Türkiye için yeni ufuklar açacak, yeni bir takım meydan okumalar getirecektir. Müzakereler önümüzdeki 10 yıl boyunca sürebilir ve katılım 10 yıl sonra olabilir" dedi.

Olli Rehn, açıklamalarını şöyle tamamladı:

"Ekonomik açıdan Türkiye'nin AB'ye katılımı olumlu olacaktır. Katılım müzakerelerinin başlaması Türkiye'nin süregelen çabalarını makroekonomik istikrara götürmesine neden olacaktır. Sosyal yatırımlar ve iş çevrelerinde yatırımların artması beklenmektedir. Türkiye'nin katılımdan sonra bir geçici dönem hükümleri olacaktır. Avrupa çalışma pazarında bir sorun yaratmaması için tabii ki çeşitli çalışmalar yapılacaktır. Türkiye'nin dinamik nüfusu Avrupa'nın yaşlanmakta olan nüfusuna destek olacaktır. Avrupa'daki kamuoyu Türkiye'nin katılımı konusunda sert görüşlere sahip değil. Siyasi ve kültürel diyaloğun Türkiye ve AB vatandaşları arasında güçlendirilmesi önemli bir nokta. AB halkları Türkiye hakkında daha çok bilgi edinmek istiyor. AB entegrasyon sürecinde yeni bir kitap açmak üzereyiz. Türkiye'nin katılımı için müzakereler uzun ve karmaşık olacak. Beceriye, yeteneğe, hayal gücüne ihtiyaç duyulan bir süre olacak. AB güçlü, istikrarlı, demokratik bir Türkiye'nin Avrupa güvenlik ve istikrarına katkıda bulunmasını ister. Türkiye'nin AB'ye katılması, Türkiye'nin jeopolitik konumundan dolayı ve getireceği siyasi ve sosyal katkılardan dolayı olumlu katkı olacaktır. Türkiye'nin İslam dünyasıyla AB arasında da çok önemli bir rol oynayacağına inanıyoruz".

En Çok Aranan Haberler