LEFKOŞA (İHA) - Rum Yönetimi Başkanı Tasos Papadopulos, Türkiye'nin yakın zamanda Rum Yönetimi ile müzakerelere başlamak zorunda kalacağını ve Rum Yönetimi'nin Annan Planı'nda daha iyi maddeler elde etmek için karşılık vermesinin de söz konusu olmadığını söyledi.
Papadopulos ile gerçekleştirilen bir söyleşiye yer veren Rum gazetesi Simerini, Başbakan Mehmet Ali Talat'ın KKTC'deki seçimleri kazanmasının ardından yapmış olduğunu belirttiği "KKTC'nin birleşik bir Kıbrıs'ın içinde de var olmaya devam edeceği" şeklindeki açıklamasının hatırlatılması üzerine Papadopulos'un şunları söylediğini yazdı:
"Bu tür açıklamalar, aslında istedikleri çözümün, yeniden birleşme değil, ülkenin bölünmüşlüğünü sağlamlaştıran bir çözüm olduğunu göstermektedir. Biz yeniden birleşme çözümü istiyoruz. Ayrıca Kıbrıs sorunu askerlerin çekilmesi, yerleşikler ve Türkiye'nin müdahale hakkı istediği garantörlük anlaşmaları gibi, Türkiye'nin sorumluluğunda olan boyutlar da içermektedir. Bu konular Sayın Talat'ın tek başına kararlar alamayacağı konulardır."
Türkiye'nin bu gibi konularda sorumluluğu bulunduğunu ve Türkiye'nin retçiliğinin Kıbrıs Cumhuriyeti'ni tanımamakla alakası olduğunu ifade eden Papadopulos; Türkiye Başbakanı Erdoğan'ın da çok yakında, ülkesinin katılım süreci çerçevesinde Kıbrıs Cumhuriyeti'ni yok farz edemeyeceğini anlayacağını iddia etti.
Papadopulos, "Türkiye, çok yakında Kıbrıs Cumhuriyeti ile müzakere etmek zorunda mı kalacak mı?" şeklindeki bir soruya karşılık ise, "Evet, kesinlikle, ancak tanınma konusunda bir şey daha söylemek istiyorum. 1920'li yıllardan itibaren bir devletin tanınmasının belge alış verişi ile gerçekleştiği dönem artık geçmiştir. Günümüzde tanınma, daha özlü adımlarla ve elbette diplomatik ilişkilerin kurulması ve Türkiye ile yakın zamanda gerçekleşeceğine inanmadığım karşılıklı elçiliklerin oluşturulması ile gerçekleşen daha karmaşık bir şeydir. Ancak tanınma denen şeyi, hep birlikte oluşturan, diğer başka birçok prosedür de bulunmaktadır. Gümrük Birliği Protokolü'nün genişletilmesinde olduğu gibi, ortak uluslararası bir anlaşmanın birlikte imzalanmasının tek başına tanınma teşkil etmediği, ancak bu yönde önemli bir adım olduğu şeklindeki AB söylemleri de doğrudur. Bu, tanınma diye tanımlanan şeyin bir bileşenidir" şeklinde konuştu.
Papadopulos, Türkiye'nin Gümrük Birliği protokolünü imzalaması konusunun AB'de birçok kürsüde gündeme geldiğini belirterek, Rum Yönetimi'nin, yakında Türkiye ve gümrükler konusunda gerçekleştirilecek AB Konseyi Zirvesi'nde bu konuları tek tek gündeme getireceğini ifade etti.
"Türkiye'nin Gümrük Birliği'nin genişletilmesi protokolünü, bunun tanınma anlamına gelmediği itirazını dile getirerek, imzalanacağını açıklamasının Rum Yönetimi'nin memnun edip etmediği" şeklindeki bir soruya ise Papadopulos, "Bunun, Türkiye'nin bu itirazını nasıl yapacağına bağlı olduğunu, eğer bunu genişleme metninde dile getirirse, o zaman kabul edilip edilmeyeceğini AB'nin söyleyeceğini" belirtirken; "Böyle bir şeyin AB tarafından da kabul edilmeyeceğine inandığını, kendileri tarafından da bunun kabul görmeyeceğini" ifade etti.
Veto uygulanması konusunda ise Papadopulos; "Veto uygulamak anlık bir şey değildir. Müzakereler, uyarılar ve diğer AB ülkelerinden birçok faaliyet gerektirir. Sürekli olarak bunu yapıyoruz ve karşılık gördüğümüze de inanıyorum. Örneğin Sayın Chirac, bana ve kamuoyuna, konunun basit olduğunu belirterek 'Ya Türkiye, protokolü imzalar ya da müzakereler başlamaz' şeklinde konuştu" ifadelerini kullandı.
Öte yandan Papadopulos, Tüm kararların Ankara tarafından alındığına inandıklarını ifade ederek, "Kıbrıs Türk temsilcilerinin, BM önünde, Kıbrıslı Rumların Kuzey'den Güney'e götürebilecekleri mal miktarının arttırılmasına izin vermeleri durumunda, Ledra Yolu'nun (Uzun Yol) açılmasını kabul ettiklerini, bu artışın kendilerinden istenenin çok üstünde yapılmasına rağmen, Kıbrıs Türk tarafının şimdi, bunun askeri bir konu olduğu ve orduya danışmaları gerektiğini söylediğini" iddia etti.
Papadopulos, "Türkiye'nin karar verdiğini söylediğinize göre iki toplumlu müzakerelerin mantıken sonuç getirmeyeceği anlamı mı çıkıyor?" şeklindeki bir soruyu ise "Hayır. Biz, BM'nin çağrı yapacağı müzakereler istiyoruz. Kendisine (Genel Sekreter'e) de söylediğim ve birçok kez de açıkladığım gibi, sonuca varılacağına dair en azından bir umut dahi verebilecek önkoşulların oluşturulması için BM ile birlikte çalışmamız gereklidir. Yeni bir müzakere sürecinin yeniden çıkmazla son bulmasının kötü sonuç olacağıyla hemfikir olduğunuzdan eminim. Böyle bir durumda verilecek mesaj ne olacaktır? Kıbrıs sorununun taksim dışında çözülemeyeceği" şeklinde yanıtladı.
Papadopulos, "BM Genel Sekreteri'nin Rum tarafının tezlerini yazılı olarak sunmasını istediği yönündeki bir soruya yanıt verirken "Genel Sekreter'in "Eğer planda değişiklik istiyorsanız bana bunları ve bu değişikliklerin başarılı olmaları için hangi bedelleri vereceğinizi veriniz" sözlerini de eklediğini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sanırım herkes, daha fazla bedel vermemizin imkanı olup olmadığını biliyor. Ve neden, örneğin Türk askerinin X tarihinde çekilmesini sağlamak için bizim karşılık vermemiz gerekiyor? Bizim için elverişsiz olan Annan Planı'nın maddelerinin, doğru incelenmediklerine inandırmamız için elimizde yeterli ve sağlam argümanlar bulunduğunu düşünüyorum. Ayrıca bu maddeler kalıcı bir çözüm yerine çıkmaza sürükleyen maddelerdir. Örneğin, iki ayrı para politikasına değinen maddeler. Kıbrıs Cumhuriyeti'nin bir parçası, bizim şu anda yaptığımız gibi, tasarruf politikası uygularken, diğer bölge yatırım yapmak için para borçlanamaz. Çelişkili olan ise, borç aldıklarımızın federe hükümet tarafından garanti altına alınacak olması, yani yüzde 90'ını Kıbrıs Rum toplumunun ödeyecek olmasıdır"
Papadopulos, Annan Planı için gerçekleştirilen referandumların ardından Rum Yönetimi hakkında yurt dışında oluşmuş olumsuz havanın çok değiştiğini ve 17 Aralık'ta takınmış oldukları tutumun daha fazla dost kazanmalarını sağladığını iddia etti.
ABD'li işadamları ve ABD'nin Türkiye Büyükelçiliği'nin Ticari Ataşesi'nin Ercan Havaalanı'nı kullanarak KKTC'ye gelmeleri konusunda ise Papadopulos; kendileri için Kıbrıs'a yasal olmayan her havaalanından yapılacak girişimin yasadışı olduğunu ve ceza verme yetkisinin yargıcın elinde bulunduğunu belirtirken, gerek Amerikalıların gerekse İngilizlerin, ciddi hukuki sorunlar bulunduğunu ve uluslararası düzeni ihlal etmeyeceklerini söylediklerini, var olan tek tehlikenin KKTC'deki havaalanlarının faaliyete geçmesini kabul etmeleri için yapılacak baskıların olduğunu söyledi.