Devekuşlarının sıcak çöl iklimiyle araları gayet iyi. Bu uçamayan kuşlar terlememek ve su kaybetmemek adına vücut ısılarını artırma yetisine sahipler. İhtiyaç duydukları suyuysa bitkisel beslenmelerinden elde ediyorlar. Küçük taşları da yutan bu kuşlar, midelerinde yağı toz haline getiriyor ve bu şekilde de diğer hayvanların faydalanamadığı maddeleri sindirmeyi başarıyorlar.
Oriks antilopları da vücut ısılarını 45 dereceye kadar yükseltebiliyorlar. Burunlarındaki minik damar ağı, soludukları havanın soğumasını sağlıyor ve böylece beyinleri aşırı ısınmıyor. Antilopların karınları beyaz renkte ve ısıyı sıcak çöl zemininden yansıtma özelliğine sahip. Hayvan sularını köklerden, yumrulardan ve çölde yetişen tsama kavunlarından elde ediyorlar.
Hava çok sıcaksa Namaqua bukalemunu rengini değiştiriveriyor. Çünkü açık renkli deri, ışığı daha fazla yansıtıyor. Daha serin sabahlardaysa bukalemun siyah oluyor. Bu bukalemun türünün kuyruğu, diğer bukalemunlara göre çok daha kısa. E çölde tırmanmaya da pek gerek olmuyor. En fazla ayaklarını yerden kesebilmek adına bir çalıya atlamak söz konusu oluyor.
Camponotus detritus çöl karıncasının bacakları yaklaşık 5 milimetre uzunluğunda. Karıncalar sıcak kum zeminden bunların yardımıyla kaçınabiliyorlar. Zira 5 milimetre yukarısı aşağıdan neredeyse 10 derece daha serin! Karıncalar susuzluklarını yaprak özsuyuyla gideriyorlar. Diğer hayvanlar bu karıncaları pek sık yemiyor, çünkü karınca asidinin tadı bu hayvanlar için oldukça caydırıcı.
Pachydactylus rangei, nam-ı diğer Namib kertenkelesi, gündüzleri yerin altındaki mağarasında saklanıyor ve yalnızca geceleri kabuğundan çıkıyor. Aşırı büyük gözleri karanlıkta mükemmel bir biçimde görebilmesini mümkün kılıyor. Ayaklarındaki ağlar sayesinde kazabiliyor ve kumda koşabiliyorlar. O yüzden bu türe "yüzme ayaklı kertenkele" de deniyor.
Sis içen kın kanatlılar müthiş bir etkinliğe sahip bir hile geliştirmiş. Çöl örümceği Leucorchestris arenicola, güneş ışığından kaçınıyor. Yerin yarım metre altında kum ve örümcek ipeğini kullanarak bir mağara inşa ediyor. Sadece geceleri ortaya çıktığı için güneş korumasına da ihtiyacı yok ve bu yüzden beyaz renkli.
Opisthophthalmus flavescens akrebinin metabolizmasını en iyi şu slogan açıklıyor: "Her daim yavaş". Çok az enerjiye ihtiyaç duyan bu hayvan aylarca hiçbir şey yemeden hayatta kalabiliyor. Akrebin kanındaki oksijen ulaştırma sistemiyse insanın aksine yüksek sıcaklık koşullarında dahi aynen çalışması gerektiği gibi çalışıyor. Çölde yaşam için harika haber!
Namib Çölü'ndeki kum tepelerindeki kum o kadar narin ki, hayvanlar bu tepeleri pekala "yüzerek" geçebiliyorlar. Ki bu Meroles anchietae kertenkelesi için de geçerli. Hayvanın kafa şekli çok da büyük bir direnç göstermek zorunda kalmaksızın kumda hareket etmesini ve başka hayvanlara yem olmaktan kaçınmasını mümkün kılıyor.
Kumda yüzebilen bir başka hayvan da kör solucan typhlacontias brevipes. Hatta yaşamının tamamını kum tepelerinde küçük böcekler arayarak geçiriyor. Typhlacontias brevipes'in avı onu, böceklerin hareket etmesinden kaynaklanan sarsıntılar sayesinde algılıyor.
Bitis peringueyi engereği, Namib Çölü'nde avını yakalamanın mükemmel yolunu bulmuş. Hayvan, avını yalnızca kafası dışarda kalacak biçimde kuma gömüyor. Kaldı ki hayvanın kendisi de zaten kuma benziyor. Hayvan kum tepeleri arasında karakteristik sürüngen hareketleriyle ilerliyor. Bu şekilde de sıcak çöl kumunda aşırı ısınmaktan kaçınıyor.
Dokumacı kuşu familyasından Philetairus socius hayvanı, içine çeşitli nesillerden yüzlerce kuşun aynı anda sığabildiği devasa yuvalar inşa ediyor. Ağ yapısının içindeki odalar gölge oluşmasını sağlıyor ve buralar dışarıdaki havadan daha serin oluyor. Tam ortada bulunan merkez oda ise her zaman müthiş sıcak ve soğuk çöl geceleri için birebir.
Kın kanatlılar Namib Çölü'nde rastlanabilen yemlerden biri. Detritus ve ölmüş bitki artığıyla beslenen kın kanatlılar, sabahın erken saatlerinde sisten su damlaları topluyorlar. Sis, Namib için oldukça tipik bir hava olayı. Diğer hayvanlar da kın kanatlıları yiyerek aynı anda hem beslenme hem de su ihtiyaçlarını karşılıyorlar. Çölde yaklaşık 200 kın kanatlı türü bulunuyor.
Namib'deki kın kanatlılar çölde suya erişebilmek için müthiş etkili bir taktik geliştirmişler. Hayvan, sabahın erken saatlerinde kum tepelerine tırmanarak amuda kalkıyor. Sisin arkasında yoğunlaşması suretiyle de su damlaları ağzına akıyor. Hayvan böylece tek bir sabahta vücut kütlesinin yüzde 40'ı kadar su depolayabiliyor.
Namib Çölü'ndeki beslenme zincirinin kın kanatlılarla başladığı bir gerçek olsa da bu buğday bitlerinin pek de hoşuna gitmiyor. Bu yüzden de hayvan buna bir çözüm bulmuş: Kendisini tehdit altında hissettiğinde kendini sırt üstü bırakıyor ve ölü taklidi yapıyor. Diğer hayvanların ölmüş, kurumuş halini görünce iştahlarının kaçacağını umut ediyor!
Namib Çölü'nün her bir yanında yaşam var, taşların altında bile. Buralarda rengi kahverengiye çalan siyanobakteriler yetişiyor. Bu bakteriler fotosentez yapabilmek için güneş ışığına ihtiyaç duyuyor ancak kuvvetli güneşe de pek dayanıklı değiller. Bunun çözümüyse şu: İçerisinden yeterince güneş ışığı sızan bu tür beyaz taşların altında yaşıyorlar. Akıllıca!
Kaynak: DW