YURTHABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Narin Korkmaz'dan 5 Milyon 270 Bin Liralık Tazminat Davası

Bahri KARATAŞ / İZMİR, (DHA)- İZMİR'de, 49'u muvazzaf asker toplam 357 sanığın yargılanıp hepsinin beraat ettiği, kamuoyunda 'askeri casusluk' olarak

Bahri KARATAŞ / İZMİR, (DHA)- İZMİR'de, 49'u muvazzaf asker toplam 357 sanığın yargılanıp hepsinin beraat ettiği, kamuoyunda 'askeri casusluk' olarak bilinen gizli bilgi ve belge bulundurma davasının iki numaralı sanığı Narin Korkmaz, avukatı Muzaffer Sevgi Sakarya aracılığıyla, 5 milyon 270 bin lira maddi ve manevi tazminat istemiyle, Maliye Hazinesine karşı dava açtı. İzmir Emniyet Müdürlüğü'ne 10 Ağustos 2010 tarihinde gönderilen bir elektronik postada, İzmir'de özellikle üniversite öğrencisi genç kızları kandırarak zengin kişilere veya üst düzey bürokratlara para karşılığında pazarlayan bir çete olduğu iddia edildi. İhbarda, mensuplarının gözlerine kestirdikleri kızlarla önce arkadaşlık kurarak güvenlerini kazandıkları, daha sonra bir şekilde kızlarla birlikte oldukları, seks görüntüleriyle tehdit ettikleri öne sürüldü. Terörle Mücadele Kanunu (TMK) 10'uncu maddesiyle görevli dönemin Cumhuriyet Savcısı Zafer Kılınç'ın talimatıyla Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Müdürlüğü, çete lideri olmakla suçlanan Bilgin Özkaynak ile Narin Korkmaz'ın ve yabancı uyruklu kadınların da aralarında bulunduğu kişileri takibe aldı. 2012 yılında aralıklarla yapılan operasyonlarda 49'u muvazzaf asker toplam 357 sanığın ifadesi alındı. İfadeler sonrası 49'u muvazzaf asker, toplam 93 kişi tutuklandı. Hazırlanan iddianamede sanıklar hakkında 2 yıl ila ömür boyu hapis arasında değişen cezalar istendi. Üç yıl süren yargılamanın ardından 26 Şubat 2016'daki son duruşmada tüm sanıkların beraatine karar verildi. Gizli bilgi ve belge bulundurma davasında yargılananlar hakkında verilen beraat kararı kısa süre sonra Yargıtay tarafından da onandı. SAVCI VE HAKİM AÇIĞA ALINDI Hakimler ve Savcılır Yüksek Kurulu (HSYK) 2'nci Dairesi, davanın iddianamesini hazırlayan İzmir Özel Yetkili eski Cumhuriyet Savcısı Zafer Kılınç'ı 'dosyanın soruşturma sürecinde usul ve yasaya aykırı işlem tesis ettiği', davaya bakan ve sanıkların tutuklanmalarına karar veren İzmir 1 No'lu Özgürlükler eski Hakimi Serdar Ergül'ü de 'Mesleğin şeref ve onurunu bozan ve mesleğe olan genel saygı ve güveni gideren nitelikte eylemde bulunduğu' gerekçesiyle geçici olarak görevden uzaklaştırlırken, bazı hakim ve savcılar da tutuklandı. Davanın soruşturmasında görev yapan polislerin bazıları da FETÖ/PDY operasyonları kapsamında gözaltına alındı, aralarında İzmir eski İl Emniyet Müdürü Ali Bilkay'ın da bulunduğu 27 kişi tutuklandı. 5 MİLYON 270 BİN LİRALIK TAZMİNAT Davada uzun süre cezaevinde tutuklu kalan ve müebbet ile 9 yıl hapis cezası istemiyle yargılanıp beraat eden, iki numaralı sanık Narin Korkmaz, avukatı Muzaffer Sevgi Sakarya aracılığıyla İzmir Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi'ne başvurup, Maliye Hazinesi'nden, uğradığı mağduriyet nedeniyle 5 milyon lirası manevi, 270 bin lirası maddi, toplam 5 milyon 270 bin lira tazminat talep etti. Avukat Muzaffer Sevgi Sakarya, dava dilekçesinde, "Müvekkilimin ismu bu davada her zaman en ön planda yer almıştır ve örgüt yöneticisi olmaktan yargılanmıştır. Yargılama aşamasında dosyada mevcut tüm iddiaların ve toplanan delillerin FETÖ/PYD yapılanmasına bağlı emniyet görevlileri, hakim ve savcıların ortak karar ve iradeleri ile yaratılmış ve yerleştirilmiş olduğu ve dosyanın 'kumpas' olduğu ortaya çıkmıştır. Müvekkilim soruşturmanın başladığı sırada genç ve yüreği geleceğine ilişkin umutlarla dolu bir üniversite öğrencisidir. Oysa bu soruşturma ve yargılama ile hem kendisinin ve hem de tüm ailesinin yaşamı baştan sona değişmiştir. Müvekkil Narin Korkmaz bu dava sebebi ile tarifi imkansız ve eşine az rastlanabilecek şekilde mağdur edilmiştir. Bu elektronik posta Amerika Birleşik Devletleri'nden gönderilmiştir. Ancak iddianameden görüleceği üzere bu aşamada ne elektronik posta ile gelen ihbarda, ne de iletişimin tespiti kararlarında müvekkilimizin adı bulunmamaktadır. Hal böyle iken, müvekkilimiz iddianamede en önemli konuma oturtulmuştur. Müvekkilimizin adı iddianame ile o kadar karalanmıştır ki, 'Narin Korkmaz'ın asker kişilerle cinsel ilişkileri' şeklinde başlık dahi iddianameye konmuştur. Müvekkilin aylardır gitmediği babasının evi, sözde müvekkilimiz orada yaşıyormuş gibi bir hava yaratılarak aranmış, arama tutanağına, görme engelli babasına hazirun olarak imza attırılmıştır. Müvekkilimiz Narin Korkmaz'dan sözde dijital materyaller elde edilmiş ve yine sözde By casus adlı bir ajanda bulunmuştur. Ancak bu aramalar, bulunan sözde materyaller ise tamamen bir komplodur. Bu komplo planlı ve örgütlü bir şekilde gerçekleştirilmiştir. Müvekkilimizin evine delil yerleştirildiği, aramalara ilişkin kamera görüntülerinin dikkatle incelenmesi ile duruşmada gün yüzüne çıkarılmıştır. Ayrıca iddianamede müvekkilimizin tüm özel hayatı gözler önüne serilmekten çekinilmemiştir. Soruşturmaya ilişkin olarak dosyada bulunan ve aslında komplo ile yaratılmış delillerin tamamı dosyada gizlilik (kısıtlama) kararı olmasına karşılık emniyet yetkilileri ve savcı tarafından basına servis edilmiştir. Müvekkil bu şekilde kamuoyunun gözünde karalanmış, aşağılanmış, hakarete uğramış ve akıl almaz bir kumpasa en çirkin şekilde alet edilmiştir. Dilekçemizin ilerleyen aşamalarında ayrıntılarını sunduğumuz gibi, müvekkilimiz ve diğer sanıklar aleyhine bu planlı kumpası sahneye koyanlar, asılsız ve kendi yerleştirdikleri delilleri de basına servis edenler FETÖ/PYD mensubu kişilerdir. Amaç asla kamuoyuna bilgi vermek değildir. Amaç müvekkilimizi ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin onurlu askerlerini karalamak, toplum önünde itibarsızlaştırmaktır. Bu amacı hedefleyen FETÖ Terör örgütü mensubu emniyet görevlileri ve dosya savcısı Zafer Kılınç, müvekkilimizi generallerin de içinde bulunduğu küçük bir ordu denebilecek sayıdaki askerin yöneticisi konumunda göstermişlerdir. İddianame de bu şekilde düzenlenmiştir" dedi. "VATAN HAİNİ OLARAK GÖRÜLDÜ" Kumpas mağduru müvekkilinin cezaevinde son derece zor günler geçirdiğini de belirten avukat Sakarya şöyle devam etti: "Henüz 21 yaşında bir üniversite öğrencisi iken tutuklanarak cezaevine konan müvekkilin en güzel yılları elinden alınmıştır. Müvekkil Narin 'vatan haini', 'fuhuş çetesinin yöneticisi' olarak görüldüğü için diğer mahkumlar ve gardiyanlar tarafından defalarca psikolojik ve fiziksel şiddete maruz kalmıştır. İddianamede yazılan iftiralar gerek cezaevindeki mahkum ve çalışanlar, gerekse toplum tarafından gerçek olarak algılandığı için herkesin gözünde vatanını satan bir kişi muamelesi görmüştür. Cezaevinde vatan haini olarak yaşam mücadelesi vermenin zorluğunu yaşamadan tarif etmek imkansızdır. Yargılama boyunca uzun süre mahkemenin başkanı olan kapatılan İzmir 12'nci Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Atilla Rahman bir mahkeme başkanından beklenmeyen şekilde davranmıştır. Aynı şekilde heyeti oluşturan hakimler ve savcılar da Atilla Rahman ile birlikte hareket etmişlerdir. Savunmaya yönelik olan tüm talepler reddedilmiştir. Narin Korkmaz defalarca parmak izi incelemesi yapılmasını istemiştir. Ancak talepleri reddedilmiştir. Müvekkil kelepçe ile götürüp getirilmiş ve bu görüntüler basına yansımıştır. Soruşturma boyunca savcılık ve emniyet görevlilerinden, yargılama boyunca mahkeme başkanı ve heyetten çekilen sıkıntı bununla da kalmamıştır. Tüm talepler reddedilmiş, DNA ve parmak izi incelemesi taleplerimiz de aynı şekilde gerekçesiz olduğu gerekçeleri ile reddedilmiştir. Heyetin değişmesi ile tüm sanıklara ve müvekkil Narin Korkmaz'a karşı oluşturulan FETÖ/PYD yapılanmasının kurduğu örgütlü kumpas ortaya çıkarılmıştır. Aramalarda bulunduğu iddia edilen materyaller üzerinde yapılan incelemelerde müvekkilimiz Narin Korkmaz'ın parmak izi bulunamamıştır. Büyük özveri ile çalışan yeni heyet ile müvekkilimiz beraat edebilmiştir. Müvekkilimiz Narin Korkmaz FETÖ/PYD yapılanmasının yarattığı büyük bir kumpas mağdurudur. Zafer Kılınç ülkemizde yaşanan darbe girişimi sonrasında ve temmuz ayında terör örgütü üyesi olma iddiası ile başka bir dosyadan da hakkında yakalama kararı bulunmaktadır. Şu anda firaridir. Yine Askeri Casusluk adı altında İzmir'de görülen bu davaya bakan mahkeme başkanı olan Atilla Rahman da tutuklanmıştır. Tutuklanma gerekçesi FETÖ terör örgütüne mensup olmaktır. Ayrıca aynı dosyada hakim Dilek Öztürk, hakim İsmail Kurt, savcılar Mehmet Sedat Erbaş, Hüseyin Alaybay da gözaltına alınmış ve meslekten de ihraç edilmişlerdir. Müvekkilimiz FETÖ/PYD yapılanmasının oluşturduğu alçakça bir kumpas ve komplo içinde kalmıştır. Kamu görevini yapma kılıfı altında emniyet görevlileri, hakimler, savcılar özellikle ve planlı bir organizasyon içinde tamamen suçsuz olan müvekkile tuzak kurmuşlardır. Bir kısım polisler de İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesinde tutuklu ve tutuksuz olarak yargılanmaktadır" dedi. CEZAEVİNDE DAYAK YEDİ Müvekkili Narin Korkmaz'ın cezaevinde, diğer mahkumlar tarafından hain olduğu gerekçesiyle dövüldüğünü belirten Avukat Sakarya, "Müvekkilimizin annesi cezaevi ziyaretine gittiği için, akrabalarının 'Senin kızın vatan haini, boşuna gidiyorsun, müebbet alacak, unut onu artık' söylemleriyle karşılaşmıştır. Hem müvekkilimizin hem de ailesinin psikolojisi bu şekilde bozulmuştur. Yine olayı sadece basından dönemin emniyet görevlileri ve savcısının açıklamaları ile öğrenen müvekkilin arkadaşları, okula döndüğü halde müvekkilimizin yüzüne bakmamışlardır. Okulda müvekkilimizi gören kaçmıştır. Adeta etrafa gizli bir koku yayıyormuş hissine kapanan müvekkil çok zor günler yaşamış ve yaşamaya devam etmektedir. Derse girdiğinde sınıfta 'Arkadaşlar dikkat edin aramızda casuslar olabilir' diye alay içerikli sesler devam etmektedir. Müvekkilimizin bu dava yüzünden hiçbir arkadaşı kalmamıştır, o süreçte yanında olmayan akrabaları ile müvekkilimiz de şimdi konuşmak istememektedir. Müvekkilimiz cezaevinden tahliye olduktan sonra da uzunca bir süre öldürülme korkusu ile yaşamıştır. Müvekkilimizin yaşamış oldukları gencecik bir kızın kaldırabileceği olaylar olmaktan çok uzaktır. Şu an yolda yürürken bile kendisini tanıyanlar 'bak casus işte' demektedirler. Müvekkilimiz okulu biterse dahi iş ararken kuşkusuz büyük sıkıntılar çekecektir. Bu yaşanan tüm sarsıcı olayların asla karşılığı olamaz. İstenen tazminat miktarı yaşananlarla ileride yaşayacakları ile bir arada düşünüldüğünde çok düşük kalmaktadır. O sebeple istenen miktar sebepsiz zenginleşme olarak değerlendirilemez. Bu nedenlerle 5 milyon lirası manevi, 270 bin lirası maddi toplam 5 milyon 270 bin lira tazminatın ödenmesini talep ediyorum" dedi.

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

En Çok Aranan Haberler