MAGAZİN

Naşit Özcan: Naşit'lerin soyadını yere düşürmedim

TRT 2'de Hülya Koçyiğit'in sunumuyla ekranlara gelen 'Film Gibi Hayatlar' programının bu haftaki konuğu, sanatçı bir aileden gelen oyuncu Naşit Özcan oldu.

Dedesi Naşit Bey, halası Adile Naşit, babası Selim Naşit olan Naşit Özcan "Böyle bir ailede olmak gururlu, çok ağır bir yük. Eğer onların yolunda ilerliyorsanız hele çok daha ağır bir yük. Ben inanıyorum ki Naşit'lerin soyadını hiç yere düşürmedim. Şehir Tiyatroları'nda 35 yılım geçti. Birçok ödüller aldık" dedi.

"NEJAT UYGUR HOCAMDI"

Nejat Uygur’un yanında yetişen sanatçı, "Onun yanında çok şey öğrendim. O benim hocamdı. Nejat abi çok sert bir adamdı sahnede. Evet kuliste çok ağır disiplinleri vardı. 'Kapıdan girerken dedikodunuzu paspasın altına bırakın çıkarken alırsınız' diye bir yazısı vardı, hiç unutmam" ifadelerini kullandı.

"NE YAPTIMSA TEK BAŞIMA YAPTIM"

Tiyatrocu olmaya karar verdiğinde ailesinin karşı çıktığını söyleyen Özcan, "Bu işi yapmaya kalktım. karşı çıktılar. Halam ölmeden iki sene onun evinde kaldım. Halam, hiçbir zaman ne babama ne bana ‘Gel şu filmde oyna, Ertem Eğilmez'le konuştum’ demedi. Bir gün Nejat Uygur Tiyatrosu'nda beni seyretmeye geldi ve sahneye çıktı. Nejat Abi çağırdı finalde. Herkesin içinde benden özür diledi halam. 'Yeğenim çok iyi bir sanatçıymış. Ben onun bunca senedir bu kadar yetenekli olduğunu düşünemedim, bilemedim' dedi. Afife Jale'de 'En iyi erkek oyuncu' adayı olduğum sene, babamın da son zamanlarıydı, karşılıklı oturuyoruz. Babamın gözlerinin o hastalıklı gözlerinin bana bakıp, böyle güldüğünü gördüm. Yani oğlunun o noktaya gelmesi ailem için çok önemliydi. Naşit Özcan olarak devam ettiğim için kimse 'aileden geldiği için torpilli' diyemediler. O yüzden de ne yaptımsa tek başına yaptım. Duyuyorlarsa ruhları şad olsun. Yukarıda çok güzel ve müthiş bir kadro var. İnşallah biz de oraya gittiğimizde o kadronun yanına gideriz diye düşünürüm" şeklinde konuştu.

"HAYATININ EN BÜYÜK ACISI"

Adile Naşit’in 15 yaşındayken hastalıktan kaybettiği oğlu Ahmet’in adını, kendi oğluna veren Naşit Özcan, "Ahmet onun 15 yaşındayken kaybettiği oğlu, hayatının en büyük acısı. Hep taşıdı onu. Her akşam işten döndüğünde otururduk masaya. Dururdu yemeği önünde. Başlardı böyle şıpır şıpır ağlamaya, sonra gözyaşını silerdi. 'Hadi bakalım yemeklerimizi yemeğe başlayalım' derdi. Ritüeliydi o her gün. Zaten onu o hastalığa götürdü" açıklamasını yaptı.

"SANATI BİZ YARATTIK SANIYORLAR"

Naşit Özcan, "Şimdiki gençlerde 'Ben oldum' havası var. Halamın elinde çantası ile Levent'te şarküteri ya da manava giderdi. Hiç hayatı boyunca 'Ben starım' diye dolaşmadı mesela, hiç hatırlamıyorum. Babam da öyle. Mütevazı değiller şimdi ve sanıyorlar ki sanatı biz yarattık" dedi.

En Çok Aranan Haberler