Kahramanmaraş merkezli iki büyük depremin ardından tüm Türkiye’de depremin yaraları sarılmaya çalışılıyor. Marmara’da 1999 yılında gerçekleşen depremin kahramanlarından olan AKUT Vakfı Başkanı Nasuh Mahruki o yıllarda yaşadıklarını Katarsis’te Uzman Psikolog Gökhan Çınar’a anlattı. Mahruki annesinin ölümünün ardından yaşadıklarını anlatırken konuşmakta zorlandı.
Annesini 1999 depreminde kaybettiğini açıklayan Nasuh Mahruki can kurtarmak için yanına gitmediğini açıkladı. Mahruki “Annemin vefat haberini aldım ama bir düşündüm gitsem neye yarayacak. Burada dünyanın işi var. Onu kafamda bir yere kapattım ve dört gün sonra açtım. Dört gün açmadım… O dönem onu yapmam gerekiyordu.” dedi.
Çınar’ın “O dört günün sonunda sen annenle nasıl vedalaştın?” sorusunu ise Mahruki “Bu söylemesi zor herhalde. Yazmak daha kolay olur. Bunu ancak yazarak anlatabilirim” yanıtladı.
Gökhan Çınar’ın “Hayat kurtarmanın nasıl bir hissi var?” sorusu üzerine Nasuh Mahruki bu anları anlattı. Mahruki “Anlatılmaz yaşanır bir hissi var. Onu tarif etmek mümkün değil. Çünkü bir hayat kurtarmak o kişinin bundan sonra aslında yaşamayacağı ömrünü ona armağan etmek demek. Bir tek ona armağan etmek demek de değil; onun eşi, ailesi, çocukları, anası, babası, dostları… Bir tek onu kurtarmıyorsun mesela onun sevdiklerini de kurtarıyorsun.” yanıtını verdi.
“Bugün bir İstanbul depremi olsa ilk anda ne yaparsın?” sorusunun ardından Nasuh Mahruki sağlam bir binada oturmanın önemine değindi ve “Şiddetli bir depremde ilk anda doğru şeyler yapabilmek için daha öncesinde sağlam bir binada oturduğunuzu garanti altına almamız lazım. En önemli riski bertaraf etmişiz demektir. O bina enkaza dönmeyecek demektir. Hafif hasarlı, orta hasarlı, ağır hasarlı bile olabilir ama yıkılmayacak, göçmeyecek, enkaz olmayacak ve sen yürüyerek çıkacaksın içinden. Önemli olan binayı yürüyerek çıkmak.” dedi.
Bu sürecin ardından plan yapma aşamasının başlayacağını açıklayan Mahruki binaların iki farklı şekilde hasar verebildiğini açıkladı. Mahruki, yapısal olmayan zararları önlemek için tehlike avına çıkıp, zarar verebilecek eşyaların sabitlenmesi gerektiğini aktardı.
Nasuh Mahruki sözlerine “Bir aile afet acil durum planı yapmak önemli. Deprem olduğunda aile bireyleri ayrı yerlerde olabilir. İnsanların da depremlerde birinci önceliği ailesi. Aileni görmeden asla rahat edemezsin. O yüzden biz kritik personele eğitimleri aile ile beraber veriyoruz. Çünkü çocuğum diyerek işini terk etmemeli. Çocuğu ile nasıl haberleşeceğinin de sistemini kurmak lazım. Bir buluşma yeri belirliyorsun” cümleleri ile devam etti.
‘Çök, kapan, tutun’un önemine değinen Mahruki, “Evdeki doğal gaz, elektrik, su tesisatlarının yerlerini belirliyorsun ve çıkmadan kapatıyorsun. Deprem anında hiçbir yere gitmiyorsun, bulunduğun yerde karşılıyorsun. Koşmaya kalkarsan yaralanırsın. Hemen çök, kapan, tutun yapıp sağlam bir objenin yanına yatıp bekleyeceksin. Bittikten sonra, camdan dışarı baktığımızda toz bulutları kalkıyorsa bazı binalar yıkılmış demektir. Dışarı çıkıp, bir süreyi dışarıda geçirmek iyi olacaktır. Bir çanta hazırlayıp, dışarı çıkacağız ve toplanma alanına gideceğiz." dedi.