HABER

Nasuh tevbesi nedir? Nasuh tevbesi nasıl edilir?

Nasuh tevbesi ya da tevbe-i nasuh işlenen bir günahın bir daha işlenmeyeceği, söz konusu günaha bir daha dönülmeyeceğine dair niyet etmektir. Peki nasuh tevbesi nasıl edilir? İşte kısaca nasuh tevbesi hakkında detaylar...

Nasuh tevbesi nedir? Nasuh tevbesi nasıl edilir?

Nasuh tebvesi kısaca belli bir günah ile ilgili olarak tövbe etmek yani bir daha o günahı işlemeyeceğine dair niyet etmektir. Nasuh kelimesi halis, temiz, kesin, kat’i; çok nasihat eden anlamlarına gelmektedir. Kısaca nasuh tevbesi nedir değindik şimdi detaylarına bakalım.

NASUH TEVBESİ NEDİR, NASIL EDİLİR?

Tevbe niyet edildikten sonra geri dönüşü olmayan, günahı terk edip yüzümüzü ve gönlümüzü Allah’a çevirmektir. Bu köklü bir dönüştür. Tövbe, günah duygusuyla, benliğin bir hesaplaşması ve kişinin kendisini yenilemesidir. Rabbimiz nasuh bir tevbe ile kendisine yönelmemizi, Tahrim Sûresi’nin 8. âyetinde bizlere şöyle emretmiştir:

Nasûh tevbenin kabulü için olmazsa olmaz husus, samimiyet ve pişmanlıktır. Bu pişmanlık, insanın gücü yettiği ölçüde o hatayı tekrar etmemesi ve yaptığı günahla ilgili kul hakları varsa, bu hakları helâl ettirmek için elinden gelen gayreti göstermesidir.

“Ey iman edenler! Samimi bir tevbe ile Allah’a dönün. Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter. Peygamberi ve Onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Onların önlerinden ve sağlarından (amellerinin) nurları aydınlatıp gider de, “Ey Rabbimiz! Nurumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla; çünkü sen her şeye kadirsin” derler.” (TAHRİM SURESİ – 8. AYET)

Ayet-i Kerime’de önce iman edenlere seslenilerek tevbe etmeleri emrediliyor. Emir vücubu gerektirdiğine göre, günah ve kusurlardan vazgeçip pişmanlık duyarak tevbe etmek vacip oluyor. Bunun için güneş batıdan doğuncaya kadar tevbe kapısının açık tutulacağı haber verilmiş ve insana geniş imkân ve yararlanabileceği kadar fırsatlar tanınmıştır.

NASUH KAVRAMI NEDİR?

1-) Sağılan süt nasıl bir daha memeye dönemeyecekse, yapılan tevbeden sonra bir daha günaha dönmemek söz konusudur.

2-) KATADE’YE GÖRE: Doğru dönüş ve öğüt alınacak bir yöneliş İle tevbe etmek demektir.

3-) Gösterişten, şüpheden uzak, katıksız bir pişmanlık duyup Cenâb-ı Hak’tan af ve bağışlanma dilemektir.

4-) HASAN EL-BASRÎ’YE GÖRE: Severek işlediği günaha iyice üzülüp nedamet duymak ve her hatırladıkça Allah’tan rahmet ve mağfiret dilemektir.

5-) Kabul edileceğine tam emin olmayıp hatıra geldikçe üzülmek, endişelenmek ve bu hava içinde bir daha o gibi günahlara dönmemeye azmetmektir.

6-) Öyle bir pişmanlık ve dönüştür ki, kendini o çizgiye getirenin artık tekrar, tekrar o hususta tevbe etmeye ihtiyaç duymamasıdır.

7-) KELBÎ’YE GÖRE: Gönülden pişmanlık duyup ciddi ve samimi dönüş yapmak; dil ile de istiğfarda bulunup günahtan uzaklaşmak ve bir daha dönmemeye kalp yatışkanlığı sağlamaktır.

8-) TABİÎNDEN SAÎD B. CÜBEYR’E GÖRE: Makbul olan tevbedir ki, şu üç şartla kabul edilmesi umulur:

A-) Kabul olunmaz korku ve endişesini duymak
B-) Bununla beraber kabul edilir ümidini yitirmemek suretiyle taât ve ibadete devam etmek
C-) Bir daha o günaha dönmemeye azmetmektir.

9-) SAÎD B. MÜSEYYEB’E GÖRE: Kendi kendinize öğüt vermeniz, için için pişmanlık duyup Hakk’a yönelerek tevbe etmeniz demektir.

10-) MÜFESSİR EL-KUREZÎ’YE GÖRE: Şu dört özelliği kendinde toplayan bir tevbedir:

A-) Dil ile istiğfar etmek
B-) Bütün organları günahtan uzak tutup arındırmak
C-) İşlenen günaha bir daha dönmemeye azmetmek
D-) Kötü ahlâktan uzaklaşıp güzel ahlâk iklimine göç etmek.

11-) SÜFYAN ES-SEVRÎ’YE GÖRE: “NASUH TEVBE” nin dört belirtisi vardır: Kıllet, illet, zillet ve gurbet.

BİRİNCİSİ: Günahı azaltmaktır.

İKİNCİSİ: Günahı hatırladıkça rahatsızlık duymaktır.

ÜÇÜNCÜSÜ: İşlediğinden dolayı kendini kınayıp alçaltmaktır.

DÖRDÜNCÜSÜ: İşlediği o günahtan dolayı Cenâb-ı Hak’tan uzaklaşıp gurbette kaldığını hissetmektir.

12-) FUDAYL B. İYAZ’A GÖRE: Günahı iki gözünün arasında bulundurmak ve her an onu görüyormuş gibi dikkatli olup bir daha günaha dönmemeye çalışmaktır.

13-) İBNİ SEMMAK’E GÖRE: Allah’tan utanma duygusunun zayıfladığı an­da işlediği günahtan dolayı pişmanlık duyup Allah'tan utanmak ve o günahı göz önünde bulundurarak kendisini nasıl bir sonucun beklediğini düşünmek ve ona göre tedbir almaktır.

14-) EBÛ BEKİR EL-VERRAK’A GÖRE: İşlediğin günahtan dolayı, bütün ge­nişliğine rağmen yeryüzünün sana dar gelmesi ve o yüzden nefsinin seni için için sıkmasıdır.

15-) EBÛ BEKİR EL-VÂSIT’A GÖRE: Bir karşılık beklemeden yapılan ciddi tevbe demektir. Çünkü dünya hayatında nefsini hoş tutmak için günah işleyen kimse, sonradan pişmanlık duyup âhiret saadetini elden kaçırma­mak ve öylece nefsini o âlemde de hoş tutmak için tevbe ederse, onun bu tevbesi bütünüyle nefsine yönelik ve onu korumaya matuftur, Allah için değildir.

16-) EBÛ BEKİR ED-DAKKAK EL-MISRÎ’YE GÖRE: İşlenen zulüm ve haksızlıkları giderip zulmettiği kişilerin hakkını vermek, hasımlarıyla helalleşmek, ibadete devam edip kulluğun gereğini yerine getirmektir.

17-) RUVEYM’E GÖRE: Allah’a yönelip O’nun huzurunda kafasız bir yüz olmaktır. Nasıl ki günah işlerken yüzsüz bir kafa durumunda idiyse…

18-) ZÜNNÛN EL-MISRÎ'YE GÖRE: Nasuh tevbesinin alâmeti üçtür:
A-) Az konuşmak
B-) Az yemek
C-) Az uyumak

19-) ŞAKİK EL-BELHÎ'YE GÖRE: Günah sahibinin kendini çokça kınaması, pişmanlıktan ayrılmaması ve öylece günah afetinden selâmetle kurtulma­ya çalışmasıdır.

20-) SIRRI SAKATÎ’YE GÖRE: Nasuh tevbe, ancak kendi nefsine ve müminlere nasihatte bulunmakla gerçekleşebilir.

21-) CÜNEYD EL-BAĞDADÎ’YE GÖRE: Günahı unutup bir daha hatırlama­maktır. Çünkü tevbesi sıhhatli olan kişi Allah dostluğuna erişir. Allah’a dost olup O’nu gönülden seven, O’ndan başkasını unutur.

22-) ENES B. MALİK (RA)’A GÖRE: “Nasuh tevbesi” nde bulunan kimse­nin akıp duran bir gözyaşı, günahlardan ürküp kaçan bir kalbi vardır.

23-) FETİH EL-MEVSELÎ’YE GÖRE: “Nasuh tevbesi” nin alâmeti üçtür:
A-) Nefsanî arzu ve heveslere muhalefet etmek,
B-) Çokça ağlamak,
C-) Açlık ve susuzluğa yönelip bir süre nefse eziyet çektirmektir.

24-) SEHL B. ABDULLAH ET-TÜSTERÎ’YE GÖRE: Ehl-i Sünnet ve’l cemaatten olan kimsenin tevbesidir. Zira bid’at sahibinin makbul bir tevbesi olmaz.

En Çok Aranan Haberler