Almanya’yı sarsan Neonazi örgütü, dün hakim karşısına çıktı. 2000-2007 yılları arasında 8’i Türk 10 kişiyi öldürmekle suçlanan Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) hücresinin Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi’nde görülen davasının ilk duruşması yoğun güvenlik önlemleri altında yapıldı.
[**
**](http://aktuel.mynet.com/galeri/haber/asrin-davasi-icin-nefesler-tutuldu/11840/1573917)
5 SANIK YARGILANIYOR
Baş sanık Beate Zschaepe, duruşmadan yaklaşık 1 saat 20 dakika önce mahkemeye polis eşliğinde zırhlı araçla getirildi ve duruşma salonuna binanın garajından alındı. Zschaepe, cinayetlerde suç ortağı olmak, terör örgütü üyeliği ve kundaklama ile suçlanıyor. Diğer dört sanık Holger G, Casrten S, Andre E ve Ralf Wohlleben, NSU terör hücresine yardım etmekten yargı önüne çıkıyor. Cinayetleri işleyen Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt ise 4 Kasım 2011 tarihinde bir karavanda intihar etmişti.
606 ŞAHİT DİNLENECEK
Davanın yaklaşık 85 duruşmayla 2 yıl sürmesi bekleniyor. 606 şahidin dinleneceği davada, 80 kadar müdahili yaklaşık 60 avukat temsil ediyor. Beş kişinin sanık sandalyesinde oturacağı davada, Federal Başsavcılığın hazırladığı iddianame 488 sayfadan oluşuyor. Mahkemenin “A 101” salonunda 250 sandalye bulunuyor. Dava, Manfred Götzl başkanlığındaki beş asil ve üç yedek hakimle yürütülecek.
REDDİ HAKİM TALEBİ
Sanık avukatları, üzerlerinin aranması talimatını veren mahkeme başkanı Manfred Götzl’in, tarafsızlığını yitirdiğini savunarak, reddi hakim talebinde bulundu. Ancak mahkeme, duruşmanın güvenliğini sağlamak amacıyla aldığı önemlerin Anayasa’ya uygunluğunu vurgulayarak bu talebi reddetti.
KÜPE TAKTI, TOPUKLU GİYDİ
Beate’nin mahkemedeki tavırları herkesi çileden çıkardı. Salona kelepçesiz bir şekilde getirilen ve yüzü maskeli özel tim mensupları tarafından korunan Alman kadının küpe takıp topuklu ayakkabı giydiği, sakız çiğnediği görüldü.
'TİKSİNDİRİCİ'
Salona girer girmez tüm kurban yakınlarının öfkeli bakışları üzerine doğru yönlenince ailelerin oturduğu bölüme sırtını döndü ve rahat tavırlar sergilemeye devam etti. Bild gazetesi Nazi kadının bu tavrını ‘tiksindirici’ olarak nitelendirdi.
TÜRK BASINI DAVAYI İZLİYOR
İlk duruşmanın 17 Nisan’da yapılması öngörülüyordu. Ancak mahkemenin ilk basın akreditasyon uygulamasında Türk gazetecinin bulunmamasından dolayı Anayasa Mahkemesi yabancı gazetecilere en az üç yer ayrılması gerektiği kararını verdi. Bunun üzerine dava 6 Mayıs’a, yani düne erteledi. Duruşmalara girecek 50 medya kurumu, yabancı basına da kontenjan ayrılarak kurayla belirlendi. Böylece davayı Türkiye’den Hürriyet, Sabah ve Evrensel gazeteleri ile İhlas Haber Ajansı takip ediyor.
TÜRK HEYET DE DAVADA
Davayı TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün, Türkiye’nin Münih Başkonsolosu Hidayet Eriş, komisyonun diğer üyeleri Kerim Özkul, Mustafa Erdem, AK Parti milletvekilleri Çağatay Kılıç ve Osman Can ile CHP’den Ali Kılıç da izledi.
'IRKÇILIĞA DUR DİYECEK BİR KARAR BEKLİYORUZ'
TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün, davayla ilgili izlenimlerini aktardı: “Dava, bu tür tarihi davalarda olması gereken gibi yürüyor. Tabii ki her şeyden önemlisi bu davanın sonunda adil ve vicdanları tatmin edecek bir kararın çıkması. Biz ırkçılığa dur diyecek bir karar bekliyoruz. Takipçisiyiz.”
MAHKEME ÖNÜNDE PROTESTO
NSU davasının başladığı Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi önünde Türk grupları ellerinde Türkiye ve Atatürk bayraklarıyla toplandı. Salona alınmayışlarını protesto eden gruptan bir grup kadın, bariyerleri aşarak mahkemeye girmek isteyince Alman polisi kadınlardan birini gözaltına almak istedi. Tepkiler üzerine polis, kadını serbest bıraktı.
'ONLARI ÖLDÜRESİM GELDİ'
NSU cinayetlerine kurban giden Enver Şimşek’in eşi Adile Şimşek, görüşme sonrasında duygularını anlattı. Mahkemede neler hissettiği sorulan Şimşek, “Bugün çok kötü bir gündü. Yani çok acı günümdü. Hiç iyi olmadı, çok heyecanlandım. Onları görünce çok kötü oldum. Bir anda kalkıp onlara bir şey yapasım, onları öldüresim de geldi. Ama çok sabır diledim, dua okudum, Allah’a sığındım, devamlı kendimi sakin tutmaya çalıştım” diyerek mahkemenin kendisi için kötü geçtiğini ifade etti. Davanın başlamasının kendisini umutlandırdığını belirten Şimşek, “Daha evvel beni suçlamışlardı ama şimdi rahatım. Bir suçlunun mahkemeye çıkması veya davanın başlaması benim için iyi oldu. Şimdi rahatladım. En azından suçsuz olduğum kanıtlandı. Ama şimdi iyiyim” şeklinde konuştu. Şimşek, davadan beklentisinin ise suçluların cezalarını çekmesi yönünde olduğunu belirtti.
Türkiye’den gelen TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün de, yaptığı açıklamada, bu sürecin uzun bir süreç olduğunun bilinciyle Almanya’ya geldiklerini söyleyerek, “Aslında bu meseleyle 2 yıldır ilgileniyoruz. Bundan sonra da ilgilenmeye devam edeceğiz. Çünkü uzun soluklu bir konu ve derin bir konu, kökleri derinde olan bir konu. Dolayısıyla mahkemenin de uzun süreceğinin bilincindeydik” dedi.
Mahkemenin davayı erteleyerek aslında akıllıca bir karar verdiğini belirten Üstün, “Zaten ben hem avukatlık hem de hakimlik yapmış biri olarak, bugün, hatta mahkeme tehir edilmemiş olsaydı yarın ve öbür gün de bu tür usuli konularla gündemini geçireceğini tahmin ediyordum. Dolayısıyla mahkeme de son derece akıllı bir karar verdi ve bütün talepleri toplayarak, bu taleplerin değerlendirilmesini kendi içerisinde yapmaya karar vererek, sanık avukatlarının bir yerde kamuoyuna yönelik şovlarının da aslında önünü kesti. Dolayısıyla bu bir sürpriz değil. Bu tür tarihi davalar bu şekilde başlar. Bu Türkiye’de de böyledir, Avrupa’da da böyledir, Amerika’da da böyledir. Ama bu tür usuli işlemler bitecektir ve en sonunda esasa geçilecek ve esasa geçildiğinde zaten müdahiller de artık kendi acılarını orada anlatacaklar ve ardından savunmalar olacak, tanıklar dinlenecek ve sonunda da inşallah adil bir karar verilecek. Bütün beklentimiz bu yönde” ifadelerini kullandı.
Üstün, mahkemenin Almanya’nın Nazi geçmişini göz önünde bulundurarak karar alabilme durumunun olup olmadığı yönündeki soruya ise şöyle cevap verdi:
“Irkçılık bir hastalık ve maalesef bu hastalık Avrupa’da var. Zaman zaman vücut zayıf düştüğünde bu hastalık depreşiyor. Bu günlerde de Avrupa’daki ekonomik sıkıntılar, sosyal buhran vesaire gibi nedenlerle tekrar depreşti. Sadece Almanya’nın da sorunu değil. İsviçre’de, Avusturya’da, Hollanda’da, hatta Baltık ülkelerinde dahi bir takım kıpırdanmalar var. O bakımdan bu sorunla başta yargı, mahkemeler, hukuk, daha sonra siyasiler, diğer kurumlar, medya, sivil toplum mücadele etmezse bu sorun gelir Almanya’yı ve Avrupa’yı vurur. Bu ciddi bir sorun. Almanya, 1939’daki ırkçı dalgayı ancak savuşturabilmiş bir ülke. Şimdi yeni bir ırkçı dalgayı savuşturup savuşturamayacağı konusunda şüphelerim var. Almanya bu riski görmeli ve buna göre tedbir almalı, kendi geleceğini düşünerek bu tedbirleri almalı. Evet bu işler Türk toplumuna zarar veriyor ama sonuçta bunun zararı gelip Almanya’ya dokunuyor. O bakımdan herkes bu bilinçle hareket etmeli.”