Mynet Trend

BİZE ULAŞIN

Nazilerin Gamalı Haçı'nın 12000 Yıllık Gizemli Tarihi

Svastika (Gamalı Haç), dünya üzerinde belki de en çok nefret edilen sembollerden bir tanesi.

Nazilerin Gamalı Haçı'nın 12000 Yıllık Gizemli Tarihi

Bir ulus bir zamanlar ülkenin her köşesine yayılan bu sembol tarafından adeta hipnotize edilmişti. Ama bu sembol aslında ilk olarak Adolph Hitler tarafından kullanılmamıştı. Bu sembolün tarihi ve gizleri çok daha eskilere dayanmakta.

Svastika kelimesi ise Sanskritçe kökenli bir kelime. Su (iyi) ve asti (olmak) kelimeleri ile ka takısının birleşiminden oluşmuş. İyi olmak, mutlu ve sağlıklı olmak anlamlarına geliyor. Svastika’nın dört kolu, dört kozmik gücü (ateş, su, hava, toprak) simgelemekte.

Swastika - Positive and Negative Shapes; kolları saat yönünde dönük olan svastika başarı,uğuru ve aydınlığı kolları ters yöne dönük şekli ise geceyi ve uğursuzluğu sembolize etmekte.

En eski Svastika işareti M.Ö. 10.000 yılına ait bir fildişi üzerinde Ukrayna’da bulundu. Aztek ve Mayalar’ın bu sembolü mezar taşlarında, kıyafet ve mücevherlerinde kullandıkları biliniyor. Konya Çatalhöyük’te yapılan kazılardan elde edilen, Cilalı Taş ve Bakır Devrine ait taş tabletlerde ve ev gereçlerinin bir kısmında da bu sembol var.

Neden ve nasıl olduğu tam olarak anlaşılamasa da Svastika sembolüne hemen hemen her medeniyet ve kültür ve inançta rastlanmakta. Budist Hinduizm, Budizm ve Jainizm’e göre kutsal bir işarettir. Bu sembol Hindular tarafından günümüzde dahi uğurlu olarak düşünülür. Genellikle küçük ya da büyük tüm Buda heykellerinin üzerinde bulunduğu gibi Hint kültürüne ait eşyaları dekore etmek amacıyla da kullanılır.

Hıristiyanlıkta Svastika haçın çengelli versiyonu olarak düşünülür. İnsanın ölüme karşı zaferini sembolize eder. Bazı Romanesk ve Gotik çağlarda inşa edilen Hristiyan kiliselerinde önceki Roma süsleri etkisiyle bu forma rastlanır. İlk Hristiyanlar gamalı haçı zulüm ve işkenceden koruması maksadıyla takmışlar. Eski Yunanlılar ve Persler, bu sembolü mutluluk ve başarı sembolü olarak kullanmışlar. Kuzey Amerika yerlileri için barışın sembolü, Aryanlar’a göre ise güneşin gökteki hareketini ve onun yararı ile yaratıcı gücünü temsil ediyor.

İslam Sanatlarında, özellikle Selçuklu ve Osmanlı Dönemlerinde halı kilim motiflerinde ayrıca süsleme resimlerinde kullanılmış bu sembol. İran’daki Cuma Camii ile Lübnan Tiripoli’deki Taynal camilerinin her ikisinde de Svastika motifleri var. Kazakistan’ın Türkistan kentinde bulunan Ahmet Yesevi (1093-1156) Türbesi’nin ana kapısının iki tarafında da bire Svastika bulunmakta.

Gelelim günümüze…

20 yüzyılın eşiğinde sanayi devriminden sonra makineleşme ve giderek daha çok hissedilen kapitalizmin baskısı sonucunda insanoğlu yeni bir arayış dönemine girmişti. Geleneksel inanç sistemlerinin, gelişimin ve değişiminin travmalarını yaşayanlar gelenekselden yüz çevirip mistisizme, ezoterizme, okültizme yönelmeye başlamışlardı.

Tibet’teki Himalaya Krallığı, makinelerin hükmettiği dünyada aradığını bulamayan pek çok gezginin Kabe’si olmuştu bu dönemde. Bu gezginlerden biri de 1875’te New York’ta medyumluk ve parapsikolojik konuları araştırmak ve açıklamak üzere Theosophical Society’yi kuran Helena Petrovna Blavatsky idi.

Alman bir baba ve Rus bir anneden dünyaya gelen “Madame Blavatsky” Nazi ideolojisinin temelini oluşturan kitabı The Secret Doctrine’i (1888) bu seyahatinin sonunda yazmıştı. Bu kitap, modern çağda tekrardan sökün eden ezoterik ve mistik fikirlerin çarpıcı bir örneğiydi. Temel tez doğunun bilgeliğini modern bilimle kaynaştırmaktı. Madame Blavatsky kitabını içeriğinin kaynağı olarak ise insanlık tarihinin bilgisine sahip “mahatmaları” (Büyük Ruh/ Budist Azizleri) gösteriyordu. Bu bilgiler ona Tibet’te yedi ezoterik sembol aracılığıyla aktarılmıştı. Bu semboller arasında en önemli olanı ise Swastika’ydı.

Madame Blavatsky her sembolü insanlığın bir evrim aşamasıyla özdeşleştirmişti. Yedi ırk insanlık tarihinde önemli roller üstlenecekti. İnsanlığı karanlıktan ışığa taşıyacak ve insan evriminde yeni bir dönem açacak nesil/ırk Aryan adını taşıyordu. Paranormal güçleri olan Aryan ırkının sembolü ise Svastika’ydı.

Svastika tarihte bilinen en eski semboldü sonuçta. Daha Nazilerin benimsemesine 30-40 yıl varken tüm dünyada iyi şansı temsil ettiği sıklıkla kullanılıyordu. 1911’de şanslı bir şekilde altın bulunmasının ardında Ontario’daki bir kasabaya Swastika adı verilmişti.

Ama bu sembolü Almanlarla tanıştıran gene Madame Blavatsky oldu. Almanya’da “Theosophical Society” derneği tarafından hazırlanan haftalık derginin adı “Swastika” idi.

Alman askerleri Büyük Savaş’ta Svastika’yı bir uğur nesnesi olarak bağırlarına bastılar. Bu uğurların üretimini yapan ise Nazi ideolojisinin oluşmasında etkili olan, Guido Von List’in anısına kurulan dernek List Society idi.

En ünlü Alman gizemci olan Guido Von List, Cermen mistisizmi, Cermen Paganizmi, Runik yazılar konusunda bir uzmandı. Çeşitli tezleri kendi düşünceleri ile birleştirerek ‘’Armanizm’’ adını verdiği inanç sistemini ortaya çıkarttı. List, rünlerin (runik harfler) büyülü gücü olduğuna inanıyordu. Yıllarca süren araştırmaları sonrası bu düşünce doğrultusunda bir rün alfabesi hazırladı. 1908’de The Secrets of the Runes (Rünlerin Sırrı) adlı kitabında 18 harflik rün alfabesini yayınladı. Akademisyenlerin reddettiği bu çalışma, sonradan başta SS’in başı Himmler olmak üzere Naziler tarafından kabul gördü. Naziler kullandıkları çoğu sembolleri bu alfabeden seçtiler. (SS amblemindeki özel S’ler gibi) Bu harfler Nazi Almanyası’nın pek çok yerinde görülmeye başladı. Tabi harflerin hepsine üstün gelen yine Svastika’ydı. İşaretin Nazi partisinin amblemi olması fikri ise diş hekimi Dr. Friedrich Krohn‘a ait. Krohn Svastika’yı 45 derece döndürüp, kırmızı zemin üzerine, beyaz bir dairenin içine koydu. Hitler de 7 Ağustos 1920′deki Salzburg kongresinde bu sembolü partinin amblemi yaptı.

Bu andan sonra da maalesef iyiliği, şansı temsil eden bu işaret akıllarımıza vahşeti, savaşı, kanı getirir oldu.

En Çok Aranan Haberler