ABD’de bir araştımada şişmanlıklarına, alkol ve sigara kullanmalarına rağmen 100’üncü yaşı görenlerin sırrı “genetik” denildi. “Çevre etkili” diyenler ise “gen” tezine karşı çıkıyor.
Türkiye’deki yaşlılık üzerine çalışmaları bulunan Geriatri Vakfı Bilim Kurulu Başkanvekili Doç. Dr. Ahmet Turan Işık ise çevresel faktörlerin, genetiğe göre daha ön planda olduğunu ısrar ediyor.
2009’da, İstanbul’da 90 yaşının üzerinde 10 bin 300 kişi olduğunu söyleyen Işık, “ Bu konuda en geniş çaplı araştırmalardan biri Japonya’da yapılmıştı. Orada insan ömrü 100 yıl civarındadır ve çevrenin etkisi ortaya kondu. Genetiğin etkileri var ama tek ilaç uzun yaşamanın sırrı olamaz” diyor.
Türkiye’deki 100 yaşına ulaşmış kişiler üzerine araştırmalar yapan Akdeniz Üniversitesi Gerontoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İsmail Tufan da “Türkiye’de en uzun ömürlüler Nazilli’de yaşıyor.
Biz çevresel faktörlerin genetiktendaha önemli olduğunu bulduk. Endüstri hayatlarında yok, beslenmelerine hep dikkat etmişler, zeytinyağı kullanmışlar, çok sebze ve meyve tüketmişler, donmuş yağ hemen hemen hiç kullanmamışlar ve fiziksel aktiviteleri her zaman olmuş.” dedi.
ABD’de bir araştımada şişmanlıklarına, alkol ve sigara kullanmalarına rağmen 100’üncü yaşı görenlerin sırrı “genetik” denildi. “Çevre etkili” diyenler ise “gen” tezine karşı çıkıyor...
New York’ta bulunan Albert Einstein Enstitüsü’nde yapılan araştırmada, 95 ile 112 yaşları arasında tam 500 kişi incelemeye alındı. Bu kişilerin yaşam stilleri incelendi. Çoğu alkol ve sigara kullanıyordu. Yüzde 30’u obezlik sınırındaydı. Kolesterolleri vardı ve buna rağmen en uzun süre yaşama rekorunu kırmak üzereydiler.
Bunun üzerine araştırmacılar deneklerin genlerini incelemeye aldı. Amaç uzun yaşamayı sağlayıcı formüle ulaşmaktı. Sonuçta, insanların uzun yıllar yaşamasını sağlayacak genetik varyantlar belirlendi. Bu varyantlar sayesinde, 40 veya 50’li yaşlarda günde bir tane alınarak 100 yaşına kadar yaşamayı sağlayacağı öne sürülen bir ilaç geliştirildi.
İnsan ömrünü 100 yıl ve daha üzerine çıkartacağı iddia edilen ilacın, 2012 yılında piyasaya çıkması bekleniyor. Ancak bu çalışma 100 yaşın sırrının genetikte olduğu görüşü üzerinde hareket ediyor.
Oysa yaşlılık bilimini inceleyenler, insan ömrünün uzunluğunda çevresel faktörlerin de en az genetik kadar hatta çok daha fazla etkili olduğu görüşünde.
Çinli Li Ching-Yuen'in 256 yaşında öldüğü iddia ediliyor. Üstelik bu iddia dünyanın en prestijli dergisi olan Time'da bile yer bulmuştu.
Çinli bir bitki bilimci, dövüş sporcusu ve taktik veren olan Li Ching-Yuen, 1736´da doğduğunu söylese de kayıtlarda 1677 olarak gözüküyor. Bu doğum tarihlerine göre 1933 yılında öldüğünde ya 197 ya da 256 yaşında olması gerekiyor.
‘Li Ching-Yuen 1677´de Chyi Jiang Hsie, Szechuan köyünde doğmuş olması gerekiyor. Hayatının çoğunu dağlarıne eteklerinde bitkiler toplayarak ve uzun yaşamın sırlarını araştırarak geçirdi.
1748 senesinde 71 yaşındayken Çin ordusuna dövüş öğretmeni ve taktik danışmanı olarak katılmak üzere Kai Hsien´e taşındı. 1927´de kendisi komutan Yang Sen tarafından davet edildi. Komutan yaşına rağmen onun gençliğinden, gücünden ve yiğitliğinden oldukça etkilenmişti.
Eve döndükten bir yıl sonra öldü. Bazıları onun doğal nedenler yüzünden öldüğünü söylese de bazıları arkadaşları ölmeden önce ‘bu dünyada yapmam gereken herşeyi yaptım. Artık eve gidiyorum´ dediğini iddia ediyor.Uzun yaşamın sırrı sorulduğunda Usta Li´nin cevabı her zaman şunlardı:
-Temiz bir kalbin olsun
-Bir kaplumbağa gibi otur
-Bir güvercin kadar hayat dolu yürü
-Bir köpek gibi uyu..
Amerika’daki ünlü Türk doktoru Mehmet Öz, ABD’nin saygın haber dergisi Time’ın son sayısına 100 yaşına kadar yaşamanın sırlarını açıklamıştı. İşte Öz'ün tavsiyeleri:
Tüm araştırmalar uzun yaşamın en büyük sırrının fiziksel aktivitede saklı olduğunu gösteriyor. Düzenli egzersiz kemiklerinizi ve kalbinizi güçlendirir.
400 metreyi 5 dakikada yürüyemiyorsanız 3 yıl içinde ölüm şansınız bu mesafeyi hızla kat edenlere göre yüzde 30 daha yüksek demektir. Haftada 3 kez 30 dakikalık egzersizler yapmak ideal. 65-75 yaşındayken bile egzersiz yapmaya devam eden kişilerin yapmayanlara oranla zihin kapasitelerinin geliştiği, hafızalarının keskin olduğu gözlemlendi. Bu da Alzheimer gibi hastalıkların uzak tutulması anlamına geliyor.
Kosta Rika’da açık havada çalışan işçiler üzerinde yapılan araştırma bu kişilerin D vitamini seviyelerinin yüksek kemiklerinin güçlü olduğunu gösterdi.
Uzun yaşam için kemik sağlığını doğrudan ilgilendiren D vitamini eksikliğinin mutlaka kapanması gerekiyor.
Kemik sağlığı için özellikle de güneş ışığının az olduğu bölgelerde yaşıyorsanız bu hapları günlük almak kemiklerinizi koruyacaktır.
Uykunun büyüme hormonunun üretimini artırdığı bilimsel olarak kanıtlandı. Düzenli olarak 7 saat ve üzeri uyku uyumayan kişilerin uzun yaşam şansı düşük.
Melatonin hormonunun sağlanması için yatağa yatmadan 15 dakika önce ışıkları söndürebilirsiniz.
Tufts Üniversitesi tarafından yapılan CALERIE araştırması sayesinde bilim dünyası artık günlük ortalama kalori tüketimini yüzde 25 azaltan kişilerin daha sağlıklı oldukları, kalp hastalıkları, diyabet ve kansere yakalanma risklerinin düştüğü kanıtlandı. Obez bir kişinin 100 yaşına kadar yaşaması mümkün değil.
Aile hayatınız, iş hayatınız ve çevrenizdeki arkadaşlarınızla ilişkileriniz güzel olmadığı sürece uzun yaşama şansınız çok sınırlı. Hayatta kendinize mutlaka amaçlar belirleyin ve onları gerçekleştirmek için uğraşın. Hayatı sevin...
Bu nasıl olacak demeyin... Uzun yaşamak için yüzde 70-yüzde 30 kuralı işliyor. Yani 100 yaşına gelme şansınız yüzde 70 oranında sizin hayat içindeki kararlarınız
ve yaşam tarzınızdan, yüzde 30 oranında ise ailenizin genlerinden kaynaklanıyor. Ailesinde kanser, diyabet, kalp rahatsızlığı gibi ciddi hastalıkların ender
görüldüğü kişiler 100 yaş için en büyük aday. Dünyanın her ülkesinde olduğu gibi kadınların erkeklerden uzun yaşaması da kadınları 100 yaş için erkeklere göre
çok daha güçlü bir aday haline getiriyor. Kadınlarla erkekler arasındaki ömür uzunluğu farkı bazı ülkelerde yüzde 30’a kadar çıkabiliyor.
Japonya’daki Okinawa Adası’nın sakinleri, dünyanın en uzun yaşayan insanları arasında. Japonya'nın Okinawa Adası, dünyada yaşları 100'ün üzerinde olan en çok insanın yaşadığı yer. Uzmanlara göre bunun nedeni, ada sakinlerinin Japon mutfağına özgü az yağlı ve sebze ağırlıklı beslenme alışkanlıkları. Onlarca yıl boyunca Okinawalıların yaşam tarzını inceleyen uzmanların Times gazetesine anlattığı bulgular şöyle:
* Olabildiğince huzurlu, sakin, stressiz bir yaşam sürmek
* Bol bol balık ve deniz ürünü tüketmek
* Tam tahıllı gıdalar yemek
* Sebze, meyve ve özellikle de soyadan vazgeçmemek
İnanç ve insan ilişkilerini güçlü tutmak
* Düzenli olarak ölçülü egzersiz yapmak
* Her gün iki iskambil kağıdı destesi büyüklüğünde protein içeren gıda tüketmek
* “Yüzde 80 doyana kadar yemeye devam” kuralını uygulamak
* Kanserden korunmak için bol bol zerdeçal kullanmak
* Tatlı patatesi sofradan eksik etmemek
* Bol bol yasemin çayı içmek
Ancak dünyanın birçok bölgesinde de yaşları 100'ün üzerinde olan insanlar yaşıyor. Dünyanın saygın bilim kuruluşlarından İngiltere Beslenme Kurumu'ndan (British Nutrition Foundation) diyetisyen Dr. Elizabeth Weichselbaum yaşları 100'ü aşan insanların bazılarıyla görüştü. İşte Dr. Elizabeth Weichselbaum’ın araştırmasının sonuçları:
115 yaşına kadar yaşayan Danimarkalı Hendrikje van Andel-Schipper'a göre uzun yaşamasının sırrı her gün yediği ringa balığı ve içtiği bir bardak portakal suyu. Balık Omega 3 yağı bakımından çok zengin ve özellikle kalp ve damar hastalıklarını önleyici bir yapıya sahip. Portakal suyu ise vitamin C ve antioksidan bakımından zengin.
120 yaşındaki Arap asıllı İngiliz Mariam Amash, uzun ömürlü olmasını bolca sebze yemesine bağlıyor. Dr. Weichselbaum'un, günlük beslenme listemize çeşitli vitamin ve minareller içeren sebzeleri de dahil etmemiz şart. Sebzeler, kalp krizini önlüyor ve kansere karşı koruma sağlıyor.
114 yaşına kadar yaşayan Japonyalı Mitoyo Kawate düzenli olarak geleneksel vanilyalı kek (şeker, su, tereyağ ve vanilyadan yapılan) yediğini açıklamıştı. Dr. Weichselbaum'a göre Kawate'nin uzun yaşamasına asıl sebep kek değil fakat düzenli olarak ancak kararında şeker tüketmesi.
İskoçya'da 113 yaşında vefat eden Lucy d'Abreu, her gün zencefilli konyak içtiğini söyledi. Dr. Weichselbaum az tüketilen alkolün kalp krizi riskini azalttığını ama bunun yanında bazı kanser türlerinide tetiklediğini belirtiyor. Belki de Lucy'nin asıl sırrı zencefildi.
111 yaşına kadar yaşayan İngiliz Ada Mason'un torunu, annanesinin her öğünde bol bol ekmek yediğini söyledi. Mineral açısından zengin olan ekmek, uzun yaşamın nedeni olmasa da yardımcısı olmuş olabilir.
Her sabah bir İskoç geleneği olan yulaf lapasını yiyen 111 yaşındaki Annie Knight, uzun yaşamasını bu alışkanlığına bağlıyor. Dr. Weichselbaum göre ise yulaf lifli yapısıyla sağlığına çok yararlı.
114 yaşına kadar yaşayan Yukichi Chuganji fazla sebze yememesine rağmen uzun ömrünü her gün yediği haşlanmış tavuğa bağlıyor. Dr. Weichselbaum'a göre pilavın
içinde vitaminler, minareller ve nişasta bulunuyor. Ama pilavla sebze de yemek gerekiyor.
130 yaşına kadar yaşayan Kazak Sakhan Dosova'nın sırrı ise tatlıdan uzak durması ve bunun yerine bolca süzme peynir yemesi olarak ifade ediliyor.
Dr. Weichselbaum süzme peynirin diğer peynirlere nazaran daha az yağlı olduğunu ve kalsiyum açısından da zengin bir besin olduğunu söylüyor.
116 yaşına kadar yaşayan Ekvadorlu Maria Esther uzun yaşamasının sebebinin içtiği keçi sütü olduğunu söylüyor. Uzmanlara göre, süt kemiklerin içerdiği kalsiyum ile kemiklerin
zedelenmesini ve güçsüzlenmesini önlüyor. Böylece, yaş geçse bile, insan daha dinamik ve sağlıklı bir yaşam sürebiliyor..