HABER

Nazım Hikmet'in ölüm yıldönümünde memleketimizden insan manzaraları

Nazım Hikmet sürgünde kalp krizi geçirip öldüğünde tarihler 3 Haziran 1963'ü gösteriyordu. Nazım Hikmet'i ünlü eseri Memleketimden İnsan Manzaraları'nın bugüne yansımalarıyla andık.

Nazım Hikmet'in ölüm yıldönümünde memleketimizden insan manzaraları

Ali Halit Diker / Mynet Haber

İstanbul'un Anadulu'ya açılan kapısı Haydarpaşa Tren Garı'ndaki insanları gözleyen Nazım Hikmet tek bir mekan üzerinden Türkiye'deki insan profillerini muazzam bir dille anlatıyor. Tiyatroya da uyarlanan Memleketimden İnsan Manzaraları, Nazım Hikmet'in en bilinen ve en sevilen eserlerinden biri kabul ediliyor.

Haydarpaşa garında 1941 baharında saat on beş.
Merdivenlerin üstünde güneş yorgunluk ve telaş.

Sadece İstanbul'un değil, Türkiye'nin en önemli tarihi simgelerinden biri Haydarpaşa Tren Garı geçtiğimiz yıllarda hükümet ve halkın birçok kez karşı karşıya gelmesine neden oldu. Nazım Hikmet'in eserinde toplumun farklı kesimlerinden ama en çok da fakir kesiminden insanları gözlemleniyor.

Geçtiğimiz yıllarda Haydarpaşa'nın özelleştirilmesi ile ilgili projeler, halkta, mekanın bu tarihsel ve kültürel dokusunu kaybedeceği endişesini yarattı.

Peki, Haydarpaşa ya da Galata gibi tarihi dokusu ve kültürel değeri yüksek bölgelerde yenileme çalışmalarına şablon olması amacıyla düzenlenen Nazım planının, 3194 sayılı imar kanununda yer aldığını ve Belediye meclislerinin her türlü düzenlemeyi bu plana göre yapması gerektiğini biliyor muydunuz?

Galip Usta, hepimiz gibi geçim sıkıntısı ve sıradan dertleri olan bir gariban

Sen, ben, biz, hepimiz birer Galip Usta değil miyiz. 5 yaşında hayatımız boyunca sadece şekerleme yemeyi düşlemedik mi? 20'li yaşlarımızda işsizlik endişesi... Bugün, Türkiye'deki işsiz insan sayısı bazı Avrupa ülkelerinin nüfusundan fazla.

Ama bunun tek sorumlusu kadınlar... Eski Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'e göre öyle en azından.

Merdivenleri bir kadın iniyor.

Çarşaflı ve şişman... Nazım Hikmet'in anlattıklarından tahminimiz; çocuk yaşta evlendirildiği. 1311'de kızamık olup, 1318'de evlendirildiğine göre...

Sadece 2015'te 31 bin çocuk gelin olduğunu biliyor muydunuz?

Muhtemelen eğitimli de değil, yani işgücüne katkı sağlama ihtimali sadece %16.

Türkiye'de kadın cinayetlerinin sürekli artan grafiğine bakılırsa ne kadar yaşayacağı belli mi peki?

Dünyanın ve Türkiye'nin gerçeği: Savaş

Ahmet Onbaşı'ndan bahsediyor Nazım Hikmet. Üç savaş görmüş. Her seferinde 'bu sonuncu' diye avutuyor kendini. Barış istiyor belli. Kim istemez ki?

Bugün savaşa isyan eden şehitlerin akrabaları terörist ilan ediliyor, barış için imza toplayan akademisyenler, aydınlar bir bir gözaltına alıyor.

Siloların orda İtalyan bandıralı bir şilebe buğday yükleniyor.

İkinci Dünya Savaşı'nın devam ettiği yıllar. İngiltere ve dünyanın birçok yerinde olduğu gibi ekmek karneyle. Savaş nedeniyle üretim ayrı, tüketim ayrı sıkıntı.

Bugün belki Dünya Savaşı yok ama dünya savaşıyor. Türkiye, yüzölçümü Konya'dan küçük, nüfusu Türkiye'den az olmasına rağmen Hollanda'nın tarım gelirinin yarısını elde edemiyor.

Üç erkek, bir kadın mahkum... Kim bilir suçları nedir?

Belki adi suçlular, belki Nazım Hikmet gibi düşünce suçundan hüküm giydiler. Belki kendi gibi, Deniz Gezmiş'ler, Mahir Çayan'lar gibi halk kahramanı oldular onlar da sonra.

Suçları neydi gerçekten? Nazım Hikmet Fuat'tan bahsediyor. Üç arkadaştan biri... perdeleri indirip bir kitap okudukları için hapse girmişler.

Adi suçlu olmadığını anlıyoruz Fuat'ın. Belki de Can Dündar gibi sadece gazetecilik yapmaya çalışan birinin kitabını okuyordu arkadaşlarıyla.

Ali'yi kim öldürdü?

Şiir devam ediyor. Türkiye'nin sıradan insanlarının sıradan sorunları. Hiçbirinin iktidar ve güç sahibi olmak gibi bir derdi yok. Belki tüm dertleri bir arada huzur içinde yaşabilmek. Mümkün mü?

Galip Usta her zamanki gibi kendi derdinde. Türkiye'deki fabrikaların ne kadar da çok olduğuna takmış kafayı.

Ne kadar çok inşaat var şimdi...

Köşede birkaç genç... Belli ki ki fuhuş için oradalar. Recep, Vedat, Ömer... Kızlar ise Aysel ve Necla. Pazarlık yapıyorlar. Hangi umutlarla geldiler acaba İstanbul'a?

Recep bir Hitler hayranı... Türkiye'ye gelmesini istiyor 'Hitler Amca'nın'. Zaten Ermeniler hakkında söylediklerinden belliydi Cihan Harbi'nde hangi tarafı desteklediği.

Bir Ali var bir yandan. Masanın üstünde yüzüstü yatıyor. Kimse umursamıyor. Ama Nazım Hikmet'in gözüne ilişmiş. Arada sırada masada yüzüstü yattığından bahsediyor.

Ali'ye sesleniyor Recep “burası sabahçı kahvesi mi, otel odası mı be / Delikanlı uyan”

Ali kımıldamadı.
“Sana diyoruz.”
Ali kımıldamadı.
Ali cevap vermedi Recep’e.
Tuttu delikanlıyı Recep
çevirdi arka üstü.
Ali’nin başı düştü.
Ali çoktan ölmüştü.

Kim öldürdü Ali'yi? Faili var mıydı? Yoksa 1994'te Nazım Hikmet'in ölüm yıldönümüyle aynı gün kaybolan ve ertesi gün cesetleri bulunan Kürt işadamları Adnan Yıldırım, Hacı Karay ve Savaş Buldan gibi meçhul müydü failleri?

En Çok Aranan Haberler