İşte tam olarak ne işe yaradığını bilmediğimiz organlar...
Kuyruk sokumu (kuyruk kemiği), omurganın dibinde üçgen şeklinde bir kemik oluşumudur. Kuyruğun olması gereken yer için bir kaptır. Çağlar boyunca insanlar, artık vahşi doğada ihtiyaç duyulmadığı için kuyruksuz hale geldi. Artık bir kuyruğumuz olmamasına rağmen, kuyruk sokumu hala birkaç tendon, kas ve bağ için çok önemli bir bağlantı görevi görüyor.
Bademcikler, boğazın iki yanında bulunan, badem biçimindeki lenfoid doku bölgeleridir. Bademcik enfeksiyonuna tonsilit denir. Lenfatik sistemdeki diğer organlar gibi, bademcikler de bağışıklık sisteminin bir bölümünü oluştururlar ve enfeksiyona karşı vücudu koruma görevinde rol alırlar. 2,5 cm boyunda, 1,5 cm eninde olan bademcikler, görev yaparken enfeksiyon kapabilmekle birlikte, penisilin tedavisine iyi yanıt verirler. Sık sık enfeksiyon kapmaları, üst solunum yollarına ve böbreklerde tehlikeli etkilerin doğmasına neden olabilir, bu yüzden alınmaları önerilebilir. Bademcikler, bebeklerde ve çocuklarda büyüklere göre daha büyüktür.
Sadece kadınların süt keseleri olmasına karşın, embriyonun ilk oluşum aşamasında kadın ve erkekler olarak gelişmemiz benzeri biçimde başlar. 6 haftalık olana kadar, embriyo kadın şablonunu takip eder. Ta ki erkek cinsiyet kromozomu devreye girene kadar. Ancak bu aşamada artık erkeklerin memeleri oluşmuştur bile..
Dalak bir zamanlar "tam bir gizem" olarak adlandırıldı. Fonksiyonları hala tam olarak anlaşılamamıştır. Bununla birlikte, şu hususları biliyoruz: Lenfositler ve antikorlar üretir; kalıntıları karaciğere gönderen eski kırmızı kan hücrelerinden kurtulur; vücut büyük fiziksel yüklerle uğraştığında serbest bırakılan kan için bir "depo" görevi görür.
Sinüs, kafatasında burun boşlukları çevresindeki kemiklerin içinde bulunan ve burun boşluklarına açılan kemik boşlukları. Genellikle doğumdan sonra gelişerek ortaya çıkan sinüsler, mukoza ile döşeli olup sağlıklı şartlarda içlerinde hava bulunur. Bu boşlukların kafa ağırlığını azaltmak, ses rezonansına katkı sağlamak, solunum havasını nemlendirme, havanın içindeki partiküller ile organizmaları temizleme ve ısıtma gibi görevleri vardır.
Timüs, kemik iliği gibi birincil lenf organlarından biridir. Timüs organı üst mediastende ve alt mediastenin ön kısmında bulunur. Alt kısmı 4. kaburgaya kadar ulaşır. Önünde sternum, arkasında perikard ve arcus aorta bulunur. Yaşamın erken dönemlerinde büyük ve koyu kırmızı renkli olup, gençlik çağlarından sonra yaşla birlikte küçülerek önce griye, sonra da yağ dokusu infiltrasyonu ile birlikte sarıya dönüşür
Jacobson organı hayvan anatomisinin enteresan bir parçası ve cinsel geçmişimiz hakkında bize birçok şey anlatıyor. Burunda bulunan bu organ, pheromones adı verilen, cinsel istek, tehlike işareti veya yiyecek izlerine ilişkin bilgileri tetikleyen kimyasalları tespit ediyor. Yani özel bir koklama organı. Bu organ bazı hayvanların seks için karşı cinsleri takip etmesini ve potansiyel tehlikeleri bilmesini sağlıyor. Bilim insanları, insanların Jacobson Organı ile doğduklarını ancak bu organın kabiliyetlerinin gelişimimizin erken dönemlerinde, işe yaramaz bir hale geldiğini anlatıyor. Üstelik iletişimin mümkün olmadığı eski zamanlarda insanlar, eşlerinin yerini bu organı kullanarak buluyormuş.
Dudaklarınızın hemen üzerinde bulunan çukura verilen isimdir. Üst dudakta ortaya çıkan bu yapı hemen her canlıda vardır. Ancak işlevi henüz tam olarak anlaşılamamıştır. Genel olarak dudaktaki kas faaliyetleriyle ilgili olduğu söylenmektedir.
Baş parmak ile işaret parmağının "v" şekline getirilip, gerildiği zaman, baş parmağın el bileğine yakin kısmında el üstünde meydana gelen çukura denir. Baş parmak kasının bu çukura etken olduğu için vücudumuza pek bir faydası yoktur.
Halk arasında bel gamzesi olarak bilinen kısmın entelektüel adıdır. Genellikle kadınlarda rastlanmaktadır. Derinin altında bulunan ve deriyi kendine doğru çekerek çukurlar meydana getiren bağ dokuları oluşturmaktadır. Yapılan araştırmalara göre bel gamzesine sahip olan kadınların cinsel ilişki sırasında daha çabuk tatmin olduğunu kanıtlanmıştır.
Eğer bir kedinin göz kırpmasını izlerseniz, beyaz bir zarın gözü kapladığını görürsünüz, bu üçüncü göz kapağıdır. Memelilerde oldukça nadir görülen bu yapı, kuşlar, sürüngenler ve balıklarda ortak. Biliminsanlarına göre, insanlarda da kullanım dışı olan bir üçüncü gözkapağı kalıntısı mevcut. İnsanlarda oldukça küçülmüş bu organ, bazı topluluklarda diğerlerine oranla daha belirgin. Primat türleri içinde üçüncü gözkapağını fonsiyonel olarak kullanan tek primat ise Batı Afrikada yaşayan Calabar angwantibo.
İlk insanlar birçok bitki türüyle besleniyordu ve gün boyunca ihtiyaç duydukları tüm gıdaları almak için yeterli miktarda bitkiyi, yeterince hızlı şekilde yemeye ihtiyaç duyuyorlardı. Bilim insanlarına göre, bu sebeple, daha geniş bir ağzı daha üretken kılmak için ilave bir takım azı dişleri mevcuttu. Selülozun vücut tarafından yeterli şekilde sindirilmesi kabiliyetinden yoksun olunduğu için bu özellikle gerekliydi. Evrim tercihlerini yaptıkça gıdalarımız değişti, çenemiz uygun bir şekilde küçüldü ve üçüncü azı dişlerimiz gereksiz hale geldi. Günümüzde bazı insan topluluklarında 20 yaş dişlerinin üretimi tamamen durmuş iken, bazı topluluklarda yüzde 100 oranda bu dişler çıkmakta.