Mynet Trend

BİZE ULAŞIN

Neden Bazı Sesler İnsanları Rahatsız Ediyor?

Aşırı yüksek seste müzik dinlemenin duyma kabiliyetimizde sorunlara yol açtığı bilindiği gibi bazı seslerin de insan vücudunda yarattığı bir takım etkilerini bilmekte fayda var.

Neden Bazı Sesler İnsanları Rahatsız Ediyor?

Öncelikle desibel ve frekans terimlerini tanımlayalım. Desibel sesin yoğunluğunu ölçmek için kullanılır (85 dB’in üzerindeki seslere uzun süreli maruz kalmamız işitme kaybına yol açabilir). Birimi Hertz (Hz) olarak ölçülen frekans ise, bir saniyede kaç ses dalgasının ortaya çıktığını belirtmek için kullanılır. İnsan kulağı genellikle 20Hz ile 20KHz arasına düşen ses dalgalarını algılayabilir. Bu seviyenin üzerindeki (>20KHz) ses frekansları ultrasonik olarak adlandırılırken, bu seviyelerin altında (<20Hz) olanlar infrasonik olarak adlandırılır. İnfrasonik sesler hem doğal oluşumlu (depremler, okyanus dalgaları, yıldırım, vb.) hem de insan kaynaklıdır. Bazı çalışmalar infrasonik seslerin, yüksek yoğunluklarda, bulantı, baş ağrısı, baş dönmesi gibi sorunlara yol açtığını gösteriyor. Peki, ama neden? Buna verilecek kısa cevap şudur: Kötü titreşimler.

Ses, bir ortamda dolaşan bir basınç dalgasıdır. Örneğin, infrasonik sesler uzun dalga boylarına sahiptirler ve Popular Science’a göre “bu durum infrasonik seslerin ortamda daha rahat dolaşmasını ya da vücudunuzu daha kolay bir şekilde sarmasını sağlayarak titreşen bir basınç sistemi yaratmaktadır”. Vücudumuzun parçaları da dâhil olmak üzere bütün objeler, titreştikleri doğal bir frekansa sahiptirler (bu olay rezonans olarak bilinir). Popular Science’ın düşük frekanslı titreşimlerin vücudumuzu nasıl etkilediği hakkında ifade ettiği birkaç hususu bulunuyor:

"İnsanların göz yuvarları içi akışkanla dolu oval, ciğerler ise gazla dolu bir zardır ve bunların yanı sıra insan karnı, çeşitli katı, sıvı ve gazla dolu cepler içermektedir. Zorlu şartlara tabi tutulduğunda bütün bu yapılar yırtılmadan belli bir seviyeye kadar esneyebilirler. Bu yüzden, titreşimden öte bir güç sağlanırsa, bu yapılar esneyecek ve etraflarını saran havanın düşük frekanslı titreşimleriyle birlikte zamanla büzüşeceklerdir."

İnsan vücudunun titreşime maruz kalmasına istinaden 1983 yılında yapılan ve The Journal of the Acoustical Society of America’da yayınlanan bir çalışmanın bulguları şu şekildedir:

"5–10 Hz aralığındaki düşey ses dalgalarına maruz kalmak genellikle göğüs-karın bölgelerinde rezonansa neden olurken, 20-30 Hz aralığındaki ses dalgaları baş-boyun-omuz bölgelerinde, 60-90 Hz aralığındaki ses dalgaları ise göz yuvarlarında rezonansa sebep oluyor. Titreşimler vücut içinde azaltıldığı zaman, titreşimin enerjisi dokular ve organlar tarafından emilmektedir. Titreşim, istemli ve istemsiz kas kasılmalarına yol açtığı gibi lokal kas yorgunluğuna da sebep olabilir (titreşim, özellikle rezonans frekansı düzeyindeyse). Dahası, motor performans yeteneklerini azaltacak olan, refleks çekilmelerine de sebep olabilir."

Diğer çalışmalar, düşük frekanslı seslerin (örneğin rüzgâr türbinleri tarafından üretilen) beyinde olumsuz sağlık etkilerine neden olacak bir reaksiyonu tetiklediğini öne sürmüştür. Frekanslar, aynı zamanda göğüs duvarındaki titreşim sebebiyle (kişi oturduğunda ve ayaktayken değişir) meydana gelen solunum ritimlerindeki değişikliklerle de bağlantılı bulunmuştur. İnfrasonik sesler, perili köşklerde ziyaretçileri huzursuz etmek amacıyla kullanılmış olup ve bazı ziyaretçiler yaklaşık 9Hz civarında insanı tedirgin eden 'kahverengi nota' (insanın iç kısmının kontrolünü kaybetmesine neden olan infrasonik bir frekans) olduğuna inanıyor.

Bazı insanların bu ses dalgalarından etkilenirken bazılarının ise neden etkilenmediğini tam anlamıyla anlamak için daha fazla çalışma gerekmektedir. Örneğin mühendisler, türbinler için ses azaltıcı teknolojiler geliştiriyorlar. Bazı doktorlar ise, diğer durumlarda gürültü önleyici kulaklık kullanmanın yarar sağlayacağını belirtiyorlar.

En Çok Aranan Haberler