HABER

Neden büyük kadın sanatçılar neredeyse hiç yok?

Çoğumuz bilmiyoruz bilsek de dünya tarihinden sayabileceğimiz kadın sanatçılar neredeyse hiç yok. Peki bunun sebebi ne? Neden sadece erkek sanatçıları biliyor ve duyuyoruz?

Neden büyük kadın sanatçılar neredeyse hiç yok?

Selim Gerçeker / Mynet Haber

Yoksa o klişeleşmiş "madem tüm erkekler öküz, tüm şairler neden erkek" sorusu doğru bir yaklaşım mı?

Ressam kimliğinden çok Diego Rivera'ya olan umutsuz aşkıyla bilinen ve son dönemde popüler kültürde sıkça umutsuzluklarıyla karşımıza çıkan Frida Kahlo'nun bile akıllara kazınmasının altında bir erkek yatıyor. Buna benzer sanat dünyasında belki birçok hikaye bulunuyor ancak bu konu hakkında uzman görüşlere geçmeden önce en etkilisine kısaca bir bakalım. "Neden büyük kadın sanatçıları pek tanımıyoruz ya da neden büyük kadın sanatçı yok?" sorularının bir parçasını kafanızda tamamlamış olursunuz.

Kadın - Erkek eşitsizliği ve toplumun düşünceleriyle deliren bir sanatçı: Camille Claudel

Erkek egemenliğinin toplumda daha hatrı sayılır ve baskın olduğu zamanlar belki başka bir zamanda olsa adını ders kitaplarında ya da sanat atölyelerinde sıkça duyacağımız bir kadın sanatçı Camille Claudel'in hikayesi bir hayli trajedik.

1864'de Fransa'da doğan ve kadınların resmi olarak sanat eğitimi almasının yasak olduğu bir dönemde yaşamak zorunda kalan Camille Claudel henüz küçük yaşlarında çamurla harikalar yaratıyordu. Daha sonra Camille Claudel özel sanat dersleri veren bir okulda ders almaya başladı ve ünlü heykeltıraş Auguste Rodin'e tutuldu. Biribirine aşık olan iki heykeltıraş arasındaki tek sorun Rodin'in evli olmasıydı. Bu yüzden insanlar bu ilişkiye sıcak bakmıyorlardı. İşin daha acı yanıysa evli olan Rodin olmasına rağmen toplum tarafından kara kedi olarak Camille ilan ediliyordu.

İşin sanatsal boyutu ise biraz daha farklıydı. Rodin, Camille ile tanıştıktan sonra ilhamını ondan almaya başladı. Bu sırada elbette Camille kendisini geliştirmiş ve insanları ürettiği eserlere hayran bırakıyordu. Toplum ise Rodin'in eserlerini Camille'den önce ve sonra olarak çoktan ayırmaya başlamıştı bile. Camille'in eserlerinden çok etkilenen Rodin'in çoğu yapıtında Camille'den çalıntı yaptığı da konuşulanlar arasındaydı.

Rodin'in desteğiyle topluma aldırış etmeden yeteneğini sergileyen Camille, Rodin ile geçinemedikten sonra ilişkileri defalarca sarsıntı yaşar ve en sonunda Camille, Rodin'i terk eder. Onun için hayatın zorluğu asıl burada başlar. Ailesi ve toplum tarafından dışlanan Camille her ne kadar eşi benzeri zor görülen eserler ortaya çıkarsa da bir türlü satamaz. Bunun sebebi toplumun Camille'i evli erkeklerle kırıştıran ahlaksız kadın olarak görmesidir. Ancak Rodin bu ilişkide büyük bir paya sahip olsa da eserleri çalıntı da olsa satılmaya devam eder. En sonunda gösterdiği hırçınlık yüzünden akıl hastanesine kapatılan Camille'in sözde iyileştikten sonra taburcu olmasına karar verilir. Fakat gidecek hiçbir yer bulamayan Camille eline çamur değmediği 30 yılı tımarhanede geçirir ve hayatını kaybeder. Geriye ise yıllar sonra farkına varılacak çok değerli eserleri kalır.

Evet... hikaye bu şekilde... Aslında 'neden kadın sanatçı yok' sorusunun cevabı olarak 'erkeklerin ve toplumun suçu' demek çok da acımasız sayılmaz. Tecavüze uğradığında 'mini etek giymiş' ya da 'o saatte orada ne işi varmış' yaklaşımıyle tecavüzcüyü aklamaya çalışan zihniyet dünyanın her yerinde... Camille'i de bu yaklaşım delirtti.

Uzman görüşü mü alsak biraz?

Ünlü sanat eleştirmeni, çevirmen ve köşe yazarı Ahu Antmen'in derlediği Sanat/Cinsiyet: Sanat Tarihi ve Feminist Eleştiri kitabında feminist eleştirmenler tarafından yazılan makaleler ataerkil bir toplumda sanat tarihinin nasıl erkek egemen bir bakış açısına göre şekillendiğini ve bu bakış açısını değiştirmek üzere verilen aktivist mücadele konu alınıyor.

Ahu Antmen'in derlediği bu kitapta kendi görüşleri de yer alıyor. Antmen sanat tarihinin feminist eleştrisini yaptığı makalesinde müzelerdeki nü eserlerde kadın bedeninin seyirlik bir nesneye indirgemesini protesto ediyor. Yazar makalesinde feminist eleştirinin sanat tarihinin cinsiyet ayrımcı bakışını ortaya çıkarmayı amaçladığını ve bunu başardığını dile getiriyor.

Kitapta başlıkta sorudğumuz soruya verilebilecek en iyi cevap 85 yaşındaki ünlü sanat tarihçisi Linda Nochlin'nin makalesinde bulunabilir;

Nochlin, Büyük kadın sanatçılar olmasa da araştırılmamış, değer verilmemiş bazı çok ilginç ve başarılı kadın sanatçıların bulunduğunu yazıyor. Örneğin sanatçı olabilmek için evliliği reddeden ve toplumdan dışlanmış bir yaşantı süren Rosa Bonheur. Döneminin en ünlü hayvan ressamı sayılan Bonheur 19. yüzyılın en başarılı kadın sanatçıları arasında yer alıyor. Yine dışlanma denildi hem de bunu ünlü bir sanat tarihçisi söylüyor. Bu hikaye de bize az çok Camille Claudel'i hatırlatıyor.

Ayrıca erkeklerin bir sanatçı olarak rahat çalışma koşullarına sahip olduğunu yazan Nochlin, kadınların hem sanatçı olup hem de yarı zamanlı bebek bakıcılığı, temizlikçilik ya da müze bekçiliği yapacak konumda olmadıklarını dile getiriyor. 16-19. yüzyıllar boyunca kadınlara çıplak modellerden çalışma imkanı verilmediğine de değinen Nochlin, 19. yüzyılın sonunda bile kadınlara bütün ilgilerini ev işi, cinsellik, eş idaresi gibi alanlara yöneltmeleri gerektiğinin empoze edildiğini yazıyor.

Bu konular bir yerlerden tanıdık geliyor mu?

Son olarak sürekli bahsettiğimiz kadın sanatçının toplumdan dışlanma konusuna ünlü yazar Nanette Salomon'un iki başlıklı makalesi Sanat Tarihi Kanonu ve Dışlanma Günahları'nda;

"Kadınların erkek sanatçılarla kıyaslanması onları hiyerarşik bir sistem içine sokmaktadır ve eserlerinin değerinin yadsınmasına neden olmaktadır. Bu noktada kadın bakış açısının farklılığı göz önüne alınmalıdır.

Örneğin Artemisia Gentileschi sürekli olarak Caravaggio ile karşılaştırılmış;

Judith Leyster, Frans Hals ile Mary Cassatt, Degas ile karşılaştırılmıştır.

Kısacası eğer kadınsanız ve sanat yapmanıza izin veriyorlarsa bunu erkek bakış açısıyla yaptığınız zaman daha fazla kişiye hitap etmiş, toplum tarafından daha fazla onay görmüş oluyorsunuz. Neresinden tutsanız elinizde kalıyor" diyor.

"Madem erkekler öküz neden tüm şairler erkek" diye soruyoruz ya...

Düşünsenize... Birlikte olduğu tüm kadınları aynı şiire toplayan Orhan Veli gibi birlikte olduğu tüm erkekleri bir şiirde toplayan bir kadın şairi! Sizce toplumumuz nasıl bir tepki verirdi?

En Çok Aranan Haberler