İçerik genellikle aynı, sadece olayın ne kadar sansasyonel olduğuna bağlı olarak gazetedeki yeri değişiyor. Eğer bir polis işin içine karışmışsa yada anne çocuklarını öldürmüşse 1. sayfaya, bir erkek karısını, kaynanasını vurmuşsa 3. sayfaya. Yazılan haberde olayın nasıl olduğunun yanında alttan alta cinnet geçirenin de kader kurbanı olduğuna dair yorumlar.
Peki nedir cinnet; gerçekten yoğun baskılar altında ezilen mazlum insanların kendilerini bir an için kaybedip etraflarını kana bulamaları mı; yada anlık sebepsiz öfke nöbetleri mi? Aile Hekimliği Uzmanı, Clinica Gayrettepe Tıbbi Direktörü Dr. Eren Eroğlu, Mynet okurları için yazdı.
CİNNET ANLIK ÖFKE DEĞİLDİR
Bir kere cinnetin kendini ortaya koyuş tarzı kültürel ve öğrenilen bir şey. Örneğin ülkemizde cinnet geçirenler hemen her zaman aileden kişilere yada bir şekilde yakın ilişki içerisinde olduklarına zarar verirken İskandinav ülkelerinde ve ABD'de hedef genellikle yabancılar yada rasgele kişiler. Bu da cinnetin pek de bir anlık öfke patlaması olmadığını ortaya koyuyor; çünkü işin içinde o taraf yada bu taraf diye bir seçim var.
CİNNET KLİNİK TABLO DEĞİL
Aslına bakacak olursanız, tüm psikiyatrik hastalıkların bir düzen içerisinde sıralandığı ve tanımlandığı Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders sınıflaması içerisinde cinnet yer almıyor. Bu da cinnetin kendi başına ayrı bir klinik durum yada hastalık sayılmadığı anlamına geliyor. Cinnet farklı klinik durumların sonucu ortaya çıkabilen bir tablo gerçekte. "Ağır depresyona bağlı psikotik hezeyan yaşayanlarda, manik depresif bozukluğu olanların manik eksitasyonlarında, paranoid şizofrenlerde yada organik akıl bozukluğu olanlarda görülebilen, kişinin kendine ve çevresine zarar verdiği bir durumdur cinnet" diyor psikiyatri uzmanı Dr. Vehbi Keser.
ANNE ÇOCUKLARINI NASIL KATLEDER? Çocuklarını öldürüp intihar eden anneyi anlamakta güçlük çeker çoğumuz; ama ona göre bu dünya öyle kötülükler ve acılarla doludur ki çekip gitmek ister bir an önce. Fakat kendisi gidince ortada kalacak çocuklarına acır, kıyamaz savunmasız yalnız kalmalarına; öyle derin depresyondadır ki, onları da öldürüverir.
Bir kısmını derdi ise daha dünyevidir. Amaçları geride kalanlara ders vermek, onlara yaşayabilecekleri en büyük acıyı çektirmektir. Depresyonun psikotik alanında gezinen bu insanlar hedeflerine ulaşmak için kendininki de dahil başkalarının canına kıyar en kestirmesinden.
PSİKOZ BOYUTUNDA ŞÜPHECİLİK
Önemli bir grup ise psikoz boyutundaki şüphecilikleri yada alkol ve madde bağımlılığının yarattığı organik durum nedeni ile yaşadıkları sanrılar sonucu cinnet geçirirler. Etrafındakilerin kendisine zarar vereceği yada canına kast edeceği düşüncesi içlerini yiyip bitirirken bundan kurtulmanın tek yolu önce davranmaktır onlara göre. Bir de bakarsınız maktulün başında huzur içinde oturan zanlı.
Şizofrenlerde ise kontrol edemedikleri içsel bir ses yada dürtü onları böyle eylemlere girişmeye yönlendirebilir. Tedavi altında olmayan şizofrenlerin bir kısmı zaman zaman olmayan sesler duyar hayaller görür. Bu sırada bu tür cinai girişimlerde bulunanlar, çevresini katledenler mevcuttur.
TOPLUMUN CİNNETTEKİ ROLÜ Peki hiç mi toplumun yada yaşam yükünün suçu yoktur cinnette? Elbette vardır; çünkü yukarda saydığımız klinik durumdaki çoğu kişi kendi halinde yaşamlarını sürdürür. Fakat ağır travmalar karşısında savunmaları daha farklıdır onların diğer insanlara göre. Böyle bir olay cinnet denilen silsileyi tetikleyebilir sonunda.
Nedir çare diye düşürsek herkesin yeterli tıbbi bakıma ulaştığı, refahı yüksek, adaletin olduğu, insanların huzur içinde yaşadığı bir topluma ulaşmak olduğunu görürüz. Fakat kimse sanmasın ki Ütopya'da cinnet yok, insanlık varsa cinnet de olacaktır.