İnsanın temel haklarından biride, yeterli beslenme ve güvenli gıda. Ancak günümüzde insanların gıdalarını özgürce seçebilme hakları ellerinden alınırken, dayatılan yeni Frankkeştayn gıdalar ülkelerin geleceği, birey sağlığı ve insan nesli açısından da büyük bir risk taşıyor.
26.10.2009/27388 sayılı yönetmelikle, sofralara konan GDO’lu ürünlere hukuki bir statü kazandırlılmak istenmekteydi. Yasadan önce yönetmeliğin çıkması Bakanlığın her an karar ve mevzuat değiştirebileceği anlamına geliyordu. Hatta İMF, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü, Birleşmiş Milletler, Büyük şirketler ve en önemlisi Dünya Tarım Örgütü GDO’yu desteklemek üzere kararlar aldı. Tüketicinin, Bilgi edinme yasası elinden alınmak istenerek GDO’lu ürün ibaresinin ürünlerin üzerine basılamayacağına dair yönetmelik programı dahi hazırlanmıştır. Tüketiciler Birliği ve diğer sivil toplum örgütlerinin tepki ve baskılarıyla karşılaşan hükümet geri adım atmak zorunda kalmıştır. Türkiye’nin Cartegena Biyo Güvenlik Protokolu, Evrensel Tüketici Hakları ve Tüketici haklarının 4077/1. Maddesi hatırlatılmıştır.
GDO nedir?
Bir canlının gen diziliminin değiştirilmesi ya da ona kendi doğasında bulunmayan bambaşka bir karakter kazandırılması yoluyla elde edilen canlı organizmalara kısaca GDO (Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar) adı verilir. GDO’lu ürünler midemize atılan misket bombasıdır. Günümüzde Frankkeştayn gıdalar olarakta anılan GDO’ların topsuz tüfeksiz canlıları yok etme projesidir.
Neden GDO?
Açlığa çözüm olacağını, daha fazla verim ve kar getireceğidir. GDO’lu ürünlerin daha uzun ömürlü ve dayanıklılığı (raflarda) ama bunun yanında insan ömrünün yarıya inmesi hariç. Verimliliğin artırdığı iddia edilen, yeni kısır tohumlardan ekilen buğdayın başağından 16 dane elde edilebilirken, bir daneden en az 300 dane verebilen buğday türleri mevcuttur. Şayet amaç açlığa çözüm üretmekse –ki bu sadece bir gerçeği örtmek için uydurulmuş yalandır. Bire 16 veren tohum değil 300 veren tohumların ekilmesi gerekmez mi?
Neden insanlar korktu ve riskleri nedir?
GDO projesi topsuz tüfeksiz canlılar yok ediliyor. Farele üzerinde yapılan deneylere bir göz atalım: Genetiği değiştirilmemiş patateslerle beslenen fareler gayet sağlıklı, GDO’lu ürünlerle beslenen farelerin ilk neslinde Karaciğer, Böbrek yetmezlikleri, ikinci nesillerde hızla artan kısırlık, üçüncü nesillerde bütünüyle kısırlaşmış ve dördüncü nesilde çok kısa ömür tesbit edilmiştir. GDO’nun zararları ve risklerinin bir kısmını söylemek isterim. Potansiyel alerjenlik, toksisite, kanserojenlik, besin değerinde bozulma, toprak ve su kirliliği, tohumluluğun her yıl yenilenmesi, Florada değişim ve en önemlisi din ve etik bakımdan sorgulanması. (Domuz gibi organizmalarla katkı yapılması. Biz balık yediğimizi zandederken domuz ürünlerinide almış oluyoruz) Kısaca üretenden, tüketiciye kadar kandırılıyoruz.
Sosyo ve ekonomik riskler?
Yine biliyoruz ki, Hibrit tohumların ekildiği arazilerde çalışan insanlarda görülen yeni öldürücü hastalıklar; Hindistan, Çin, Meksika, Brezilya, Kamboçya, Kenya gibi ülkelerde saklanamaz durumda. Genetiğin değiştirilmesi sayesinde dünyada milyonlarca insan topraklarından koparılmaktadır. Bu çiftcilerin çoğu kendi geçim araçlarını kaybetti yada kaybetmek üzere. Hindistan’da bunalıma düşen çiftciler intihar etmektedirler. Bu yeni yapıya dayanıklı hale gelen böcek ve haşeratı, hem yeni bitkiler için normalden daha tehlikeli hem de insanlar için öldürücü güce erişebilecek. Tıp ki Kuş gribi, Domuz gribi, kene ve en önemlisi çiftlerin normal yoldan çocuk yapamamaları gibi… Bu kez yenilerini yok etmek için yeni ve daha yoğun ilaç kullanımı gerekecek. İşte daha verimli, daha yararlı denilen yeni tarım modeli bu.
Buradan tüketicilerimize sesleniyoruz: bizim meyve ve sebzelerimizde (henüz) GDO sorunu yok. Zaten mısır, pamuk, narenciye, domates gibi ürünlerin Türkiye’deki üretimine bakarsak zaten yüksek verimlilik kapasitesi görürüz. Ülkemizde tarım alanlarımızı iyi kullanırsak 200 milyon insanımıza yetebilecek durumda. Buradan tüketicilerimize bir uyarı yapmak istiyorum. Bilhassa bebe ve çocuk mamalarında ‘GDO’ suz ibaresi yoksa almayın. Ürünlerin ayrıntılarını öğrenmeden tüketim tercihlerinizi sınırlama getirin. Şüphe duyduğunuz tohum ve yemlerin listesini çıkararak Tarım Bakanlığı veya ilçe müdürlükleri kanalıyla bu gıdaların GDO’lu olup olmadığını sorabilirsiniz. Etrafımızdakilerini uyaralım ve araştırmacı olalım.
Değerli tüketici dostları haftaya Tüketici, gerçekten yeni hazırlanmakta olan Tüketici Tasarısı ile haklarına kavuşuyor mu?
Tüketiciler Birliği
Antalya Şube Başkanı
M. Neşet GÜNDÜZ
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz