Yaklaşık 17 saat oruç tutulacak. Susamayı engellemek için basit bir önerimiz var: pic.twitter.com/IagGXu2BGJ
— Mynet Yemek (@MynetYemek) June 6, 2016
Ramazan pidesinin ne kokusu ne sıcaklığı anılardan silinir. Pide bir Ramazan geleneğidir. Pide, belki bu aylara özgü olduğu için daha çok sevilir, beklenir, belki de bu kadar özel olması, kısıtlı bir zaman dilimiyle üretilmesindendir. Mayalanan pide hamurları üzeri yumurta sarısı ile fırçalanır ve üzerine susam ya da çörekotu serpilir. Çabuk bayatladığından taze tüketilmesi gerekir. İftar sofralarına sıcak, sıcak gelmesi için iftar vaktine iki saat kala hazırlanmaya başlanır. Pideyi de iftarda yemelisiniz, Ramazan pidesi beyaz undan yapılır ve kalorisi diğer ekmeklere oranla daha fazladır. Yedikçe iştahınız artar, glisemik indeksi yüksek olduğundan kan şekerini hızlı yükseltip çabuk düşürür dolayısı ile çabuk acıkırsınız.
Önerim; iftarda taze taze çeyrek dilim (250 gramlık pidenin) pide miktarını aşmamanız olacaktır.
İftar sofralarının diğer özelliği iftariyelikler adı verilen küçük tabaklarda sunulan beyaz peynir, yöresel peynirler, tulum peyniri, kaşar peyniri, zeytin, hurma, zeytin çeşitleri, bal, tereyağı, kaymak, helva, pastırma, sucuk, kavurma, reçeller, kuru meyveler, ceviz, badem gibi kuru yemişler, pestil, pekmez, tahin ve tereyağıdır. Bunların yanında buram buram kokan kokusu ile tazecik, sıcacık bir Ramazan pidesi, açlığın bizleri yemekte buluşturduğu iftar saatlerinde pek güzel gelir insana.
Önerim; saydıklarımızın hepsini aynı günde tüketmemeniz yönünde olacaktır, en iyisi üç dört çeşidi geçmeyecek şekilde haftanın değişik günlerine bunları yayabilirsiniz ya da sadece tadına bakmakla yetinin, bazen hazırlanan yiyeceklerin göze hitap etmesi de önemlidir, bırakın sofranızda bulunsun.
Ramazan ayında sofranın bereketi çok olur, sofraya konan yiyecekler konusunda cömert davranmaktan kaçınılmaz. Eş, dost, komşuyu, akrabayı iftarda misafir etmek adettendir.
Aslında oruç tutanda tutmayan da iftar sofrasının keyfini paylaşmak ister. Herkes ezan sesini duymak için kulak kesilir ve en keyifli an; ilk lokmanın ağza atılışı ile ortak bir duyguyu paylaşmaktır.
Hurma, Ramazan ve özellikle de iftar ve oruç açma ile birlikte anılan bir meyvedir. Ülkemizde, orucun su ve hurma ile açılması neredeyse bir gelenek halini almıştır. İçeriğinde çok sayıda vitamin ve mineral bulunduran hurmanın faydalarını saymakla bitmez. A, B1, B2, B3, B6, C, K, niasin, folik asit, kalsiyum, magnezyum, potasyum, demir ve oldukça iyi oranda lif bulunur. Hurma düşük kalorili ya da düşük şeker içerikli bir besin değildir elbette. Tek bir hurma 20-25 kalori içerir. Orucun hurma ile açılması uzun süren açlık sonrasında düşen kan şekerinin dengeli yükselmesini sağlar.
Çeşitleri de fiyatları da çok seçenek sunmakta, hemen her bütçeye hitap eden türünü bulmanız mümkün olur. Hangisi iyidir, daha makbuldür, bunu bence tamamen sizin damak lezzetiniz belirleyecektir.
Bazısı çok parlak ve koyu, bazısı açık ve mat görünümde oluyor. Ülkemize hurmalar genellikle Suudi Arabistan, Tunus, Cezayir ve İran´dan ithal ediliyor. Yetkililer, sadece bir ay rağbet görmesine rağmen Türkiye hurma satışında Arap ülkelerinin bile önünde olduğumuzu dile getiriyorlar. Medine hurması, Tunus hurması, Kudüs hurması, İran hurması, çeşit çeşit. Günde bir iki tane ile tüketimi sınırlamak gerekli.
Pastırma, eski çağların göçebe Türk kültüründe, et saklama yöntemi olarak yararlanılmış olan bir besin. Çiğ etin çeşitli baharatlar ve tuzla kurutulması ve bu sayede uzun süreli saklanması için yapılan lezzetli bir yiyecektir. Havalar ne kadar sıcak olursa olsun, Pastırma, Ramazan ayında severek tüketilir, kokusuna da pek aldırış edilmez. Oysa çemeninden kaynaklanan kokusu insanın terinden, idrarına kadar bütün vücuduna işler ve banyo yapmadan kesinlikte kokusundan kurtulamazsınız. Ayrıca hem tuz, hem de baharatı bol bir besin olduğu için özellikle tansiyon, böbrek ve kalp hastalarının pastırmayı dikkatli tüketmeleri gerekir. Sıcak bir pidenin içindeki pastırma lezzeti hiçbir şeye değişilmez diyebilirsiniz ama önerim, çok sık tüketmemeniz yönünde olacak.
Güllaç, Ramazan deyince akla gelen ilk tatlılardan biridir. Güllaç, sütlü olduğundan iftardan sonra rahatlıkla yenebilecek, hazmı kolay ve hafif bir tatlıdır. Güllaç esas olarak nişasta ile yapılan yaprakların ısıtılmış süt ve şekerden elde edilen sıcak karışım ile yumuşatılması ve aralarına ceviz ilave ederek dürüm gibi sarılması ile yapılır. Sonrasında üstü süslenir. Bazıları bu tatlıya ismini veren gül suyu ilaveli olanını severken bazıları bu ilaveden hiçte hoşnut olmaz. Şimdi güllaçlarda çok çeşitlendi meyvelerle sunmak pek revaçta, yaratıcı ve hünerli ellerde bu tatlı bazen, İçine çilek, böğürtlen orman meyveli, şeftali gibi taze mevsim meyveleri koyularak hazırlanıyor, Üzerine kaymaklı dondurma ya da badem, şam fıstığı koyularak servis yapılıyor ya da ananaslı, Hindistan cevizli tropik lezzet olarak sunuluyor.
Hoşaf ve komposto günümüzde eskisi kadar çok tüketilmese de Ramazan sofralarında halen bu adet sürmektedir. Serinletici özelliğinin yanı sıra, sindirim sistemi ve barsak hareketleri üzerine olumlu etkileri vardır. Özellikle taze meyvenin bollaştığı ve çeşitlendiği bu aylarda vişne, kiraz, çilek, kayısı, erik, şeftali gibi her meyveden komposto yapabilirsiniz. Dilerseniz kuru meyveleri ıslatıp hoşaf ta yapabilirsiniz. Komposto için kullanacağınız şekeri damak tadınıza ve meyvenin tatlılık derecesine göre ayarlayın, kabuk tarçın, badem karanfil tanesi ilave ederek yaparsanız şeker ilave etmenize gerek kalmayabilir.