Oyuncu Neslihan Atagül Doğulu, NTV’nin bayram ekranında yer alan O Anın Hikayesi programında Burak Özcan’ın sorularını yanıtladı. Özel hayatından çocukluk yıllarına dair birçok konuda açıklama yapan Atagül, eşi için ‘Kadir’e hissettiklerimi tarife sığdıramam’ ifadelerini kullandı.
İstanbul’da geçen çocukluk günlerini anlatan Neslihan Atagül Doğulu, ’Hem biraz yaramaz hem de sorumluluk sahibi bir çocuktum. Annem çalıştığı için genelde yalnız olurdum. Abimle çok zaman geçirirdik. Bilardo ve langırt oynardık. Mahalledeki erkeklerle de oynardım. Misket borcumdan 3 gün evden çıkamadığım zamanları hatırlıyorum’ dedi.
8 yaşında TV’de bir film izlerken oyuncu olmaya karar verdiğini söyleyen Atagül, o günleri şöyle anlattı: 8 yaşında oyuncu olmaya karar verdim. Babama ‘ben oyuncu olmak istiyorum’ dediğimde ‘olursun kızım’ deyip başımı okşadı. O yaşta bile bir şeylere geç kaldığımı düşünerek, bilinmeyen numaralardan bir ajans bulup aradım. Görüşme için çağırdıklarında anneme ‘beni götürür müsün’ diye sordum. 18 yaşına kadar annem bütün işlerimde bana eşlik etti. Birkaç reklamda oynadım. Ardından 13 yaşında “İlk Aşk”ta rol aldım.
2013 yılında “Fatih Harbiye” dizisinin setinde tanışan Neslihan Atagül ve Kadir Doğulu 2016’da dünyaevine girdi. ‘İlk görüşte aşk mıydı’ sorusuna güzel oyuncu samimi cevaplar verdi: İlk görüşte aşk diyemem ama şöyle bir bakmıştım ilk karşılaşmamızda. Bunu Kadir’e sorsanız hemen cevap verirdi. Ben ona hissettiklerimi tarife sığdıramam, haksızlık etmiş olurum.
O, çok güzel hakkını veriyor bence. Ben onun merhameti, vicdanı, çalışma şekli, işine duyduğu saygı, herkese eşit mesafede duruşu beni hala çok etkiler. Kadir’e hissettiğim aşk bir şahsa indirgenemeyecek büyüklükte. Kadir’den öte gördüğüm, o ruh mu desem, o neyse ben ona aşığım. Şükür ki onunla yollarımız kesişmiş.
Neslihan Atagül Doğulu salgın sürecine ve bundan sonrası için yapılması gerekenlere değindi: "Salgın sürecinden çok etkilenmedik. Çünkü ekip biçtiğimiz, hayvan beslediğimiz, kendi kendine yeten bir mekan oluşturduğumuz için, doğayla başbaşaydık. Dünya ve insan evrimleşiyor. Dolayısıyla bu süreci olağan karşılıyorum.
İnsanlar tüberkülozdan, gripten hayatlarını kaybediyor. Kadın cinayetleri işleniyor. Biz bunlar için eve kapanmadık. Bu güç zaten içimizde, sadece harekete geçmeyi bekliyor. Şahsımız için bir şeyler yapmayı bırakıp, toplum olarak birbirimize sarılmalıyız.
Toprağımız çok verimli ve kendisine Türk diyen her insan çok akıllı. Toprağımıza tohum ektiğimizde hemen cevap veriyor. Toprak böyleyken, insanımıza bir tohum ekmek neler sağlar düşünün."