Galatasaray’ın tecrübeli oyuncusu Nevriye Yılmaz 20/10 Basketbol Gazetesi’ne Milli Takım’da yaşadığı başarıları anlatırken, sarı - kırmızılı ekibe transfer olduktan sonra aldığı tepkilere de cevap verdi.
Nevriye Yılmaz'ın kariyerinde sayısız şampiyonluğun yanı sıra A Milli Kadın Takım formasıyla Avrupa ikinciliği ve olimpiyat beşinciliği yaşadı. Kadın basketbolunun en önemli yıldızlarından birisi olan Nevriye, Milli Takım'dan, Galatasaray’a transferine kadar birçok şeyi anlattı.
“Herkesin hayaliydi” sözleriyle 2012 Londra Olimpiyat Oyunları'na katılışımızı özetleyen Kaptan Nevriye, Fenerbahçe’den ezeli rakibi Galatasaray’a transferini ise “Sonuçta profesyonel sporcuyum” diye nitelendirdi. Sporun vazgeçilmezleri arasında bulunduğunu belirten Nevriye, düğün tarihini de duyurdu.
Nevriye Yılmaz 20/10 Basketbol Gazetesi’ne verdiği röportajın ayrıntıları şöyle:
- Son dönemde A Milli Kadın Takımımımız büyük başarılara imza attı. Kaptan olarak bu başarıyı senden dinlesek?
Bizim jenerasyonumuz yıllardır kemik kadroyu oluşturuyordu. Federasyonumuz ve kulüplerimiz bize yatırım yapmışlardı. 2009 Avrupa Şampiyonası’nda iyi bir derece alabilirdik ama takımımızda 3 önemli eksik vardı. Ona rağmen ilk sekize kalınabilirdi. Bu takımın ve ekibin 2008’den beri olan yatırımı, birlikteliği sonucunda 2011'deki başarı geldi. Üstüne de olimpiyat beşinciliği...
İlk defa katıldığımız olimpiyatlarda herkesi mest ettik. Oradaki ülkelerin çoğu Türkiye’de kadın sporunun olmadığını düşünüyordu ve öyle görüyorlardı. Voleybol ve basketbol olarak iki kadın takımı ile katıldık. ABD maçı dışındaki hiçbir maçta hüsrana uğramadık. Gerçi o maçta bile bana göre hüsran olmadı. Başından sonuna kadar mücadelemizi sergiledik, sonuna kadar direndik. İlk beş dakikada fark olmadı, bu da insanları mutlu etti. 2013 Avrupa Şampiyonasına direk katılıyoruz ve arkasından 2014 Dünya Şampiyonası var. Kadın basketbolu adına güzel bir zamanlama oldu. Önemi olan istikrar. Erkeklerin yapamadığını biz başardık.
Bunu istikrarlı bir şekilde sürdürürsek o zaman iyi işler yapmış olacağız. Basketbolu faal olarak bırakıp bizden sonra gelecek kişilerin de istikrarı devam ettirmeleri önemli. Ben kendi adıma iki etabın daha kaldığını görüyorum. 2013 Avrupa ve 2014 Dünya Şampiyonası. Ondan sonra yine olimpiyatlar ve şampiyonalar olacak. İnşallah aynı şekilde devam edersek bu hedefler büyüyerek devam eder.
- Londra’daki olimpiyatlardan bahseder misin? Sonuç olarak en iyi takımlar, en iyi sporcular oradaydı. Atmosfer nasıldı? Başarımızın yanı sıra, başka anlatabileceğin neler var?
Olimpiyatlara katılmak gerçekten çok zor. Hangi kıtada olursa olsun belli bir dereceye girmen gerekiyor. Sonrasında elemeler var. Orada en kötü 2-3 maç alman lazım. Mağlubiyetin telafisi olmayan bir organizasyon ve bunun üzerine olimpiyatlara katılıyorsun. Herkesin hayaliydi. Biz kendi adımıza, ülke adına, federasyon adına bu hayali gerçekleştirdik. Londra’ya giderken kafamızda doğal olarak “Tamam biz işimizi yaptık daha ne yapacağız” düşüncesi vardı.
Kuralar çekilince ve gruptaki rakiplerimiz belli olunca takımdaki hava değişti. "Biz bu gruptan çıkarız, ilk ikiye gireriz" şeklinde düşünerek hep hedeflerimizi büyüttük. 1 yıl öncesinin dünya finalisti Çek Cumhuriyeti’ni yendik. Hırvatistan da olimpiyatlara katılmış bir takım sonuçta. Biz bunları yenerek grupta ikinci olduk. Sonrasında Rusya ile eşleştik. Normal şartlarda Rusya ile oynasak hiç kimsenin kafasında onları yenebilir miyiz sorusu olmazdı. Ama öyle bir hava, öyle bir çıkış yakalayınca kesin yeneceğiz düşüncesiyle maça çıktık. Zaten nasıl düşünürsen onu sahaya yansıtıyorsun. Maçı kazanmaya çok yaklaştık. Bir dakika daha olsaydı veya 1 dakika önceden yakalasaydık belki bir madalyamız olacaktı.
Kadın basketbolu var oldukça daha iyisi hedeflenecektir diye düşünüyorum. Oraya ilk gittiğimizde daha önce olimpiyatlara katılan Türk kafilesinden olsun diğerleri olsun çok sporcu vardı. Biz inanılmaz bir gururla olimpiyatlardayız diye dolaşırken ortalıkta bu düşünceden yavaş yavaş sinmeye başladık. Çünkü diğerlerinin ikinci veya üçüncü olimpiyatıdı. Biz daha köyden geldim şehire olduk (olimpiyat köyüne daha doğrusu diyerek gülüyor). Kendimi bir anlamda kötü hissettim. Oradakilerin ne kadar amatör ruhlu olsa bile profesyonel olduğunu gördüm. Her ülkeden insanlar olduğu için onları inceliyorduk. Hepsi dikkat çekiyordu. Konsepti çok güzeldi.
- Karadağ, Slovakya, Ukrayna EuroBasket 2013’deki rakiplerimiz. Bunlar için ne söyleyeceksin? 2014'e de biz ev sahipliği yapacağız...
2014 Dünya Şampiyonası’nda sağlığım el verirse olmak istiyorum. Kendi ülkemizde olacak bir organizasyonda hem sporcu hem de takım kaptanı olarak katılmayı çok istiyorum. Tabi ki ne olur bilemem. Sezon başında ameliyat oldum. İnşallah eski sağlığıma kavuşarak sahalara yeniden dönerim. Kendi adıma söylüyorum bunları; 2013’deki grubumuz kağıt üzerinde kolay gözüküyor ama basketbol sahada oynanıyor. Kağıda baktığında biz kazanırız diye bir şey yok.
Önemli oyuncuların hepsi gelir, eksiklik olmaz, belki biraz daha gençleştirilmiş bir kadro ile katılırız ve istikrarımızı devam ettiririz. Oradaki derece bizi 2014 Dünya Şampiyonası'na taşımayacak belki ama dediğim gibi istikrar açısından, ispat açısından önemli bir ara sene diye bakıyorum. Bir geçiş turnuvası olarak yeni katılacakların adapte olması, gençleri eğitmesi açısından bunları sahaya yansıtmamız gereken bir yıl. Umarım aynı heyecanı, aynı isteği yeniden yaşarız ki bu başarı tekrar gelsin.
- Gelelim sakatlığına... Henüz yeni takımınla forma giyemedin. Sakatlığın ne durumda?
2 ayı doldurdum. Yıllardır kendime baktığım için bel fıtığı etkisini yüzde yüz hissetmedim ama MR bulgusu ciddi gözüküyordu ama hissettiğim, canımı acıtan ağrım olmamıştı. O da benim için avantajdı. Ama bu ameliyatın belli bir süresi var. İlk 6 hafta hiçbir şey yapamıyorsun. Ayakta çok kalamıyorsun. Haftalara uymam gerekiyordu. 2 ay dolmadan kesinlikle koşu, zıplama olmuyordu. Koşulara başladım. 3 ay dolmadan takıma katılamıyorum. Fizik tedavi olarak her şeyi yaptım.
- Büyük bir takımdan başka bir büyük takıma geldin. Ne gibi tepkiler aldın.
Tepki almışımdır herhalde, bilmiyorum. Hep söylüyorum ben sporcuyum ve olayı taraftar boyutunda yaşamıyorum. Kendi işimi en iyi şekilde yapmaya çalışıyorum. Antrenman maçı bile olsa ya da oynadığm her maça kazanmak için çıkıyorum. Bire bir oynarken bile üstümden atılan bir sayıyı kafaya takıyorum. Belki iyi ama uzun vadede kötü bir şey, yıpratıcı oluyor benim adıma. Zor bir karar. Herkesin yapamayacağı bir şeyi yaptım ama bana getirisi iyi olacaktır. Fenerbahçe kariyerimi 7 yılda 7 şampiyonlukla tamamladım.
Profesyonelim sonuçta. Fenerbahçe veya Galatasaray’da oynayan herkes profesyonel, kimse orada renkler için oynamıyor. Sonuçta iyi insan ve iyi basketbolcu olduğumuz için ücret alıyoruz. Ben Fenerbahçe’de duruşumla, sporcu kişiliğimle sonuna kadar hakkını verdiğimi düşünüyorum. Oradaki sürem doldu. Bugüne kadar hiç konuşmadım bu konuda ama iki tarafın karşılıklı tercihiydi bu. Onlar beni çok istediler ben kalmadım veya ben istemedim onlar tutmaya çalıştı diye bir şey yok. Sonuç olarak ben spor yapmaya devam etmek istiyorum ve yapabilecek güçte olduğumu düşünüyorum. O yüzden böyle bir tercih yaptım.
Beklenmedik bir sakatlığım oldu sezon öncesinde ama her işte bir hayır vardır. Belki benim için daha iyi oldu. Çok yorulmuştum. Ciddi süreler alıyordum. Bu sakat olmayan insanı bile sakatlar. Yaz dönemi kampı çok uzundu . Şu an için her şey iyi gidiyor ve bir an önce dönmek istiyorum. Benim için iyi olmuştur. Bunu oynadığım zaman daha net göreceğiz.
- Euroleague’de ve ligde iyi gidiyorsunuz. Ancak en büyük sorun sakatlıklar. Takımın kimyasını, dengesini nasıl etkiledi?
Bunu şu an takımda olmayan birisi olarak söylüyorum. İlk başta beni çok etkiledi. Takım eksik mücadele ediyor. Fenerbahçe’de oynarken yıllarca onu çektim. Oyuncu var gibi gözükse de orada iki üç kişilk performans sergilemem gerekiyordu. Takım arkadaşlarımı motive etmek, oyuna dahil etmek vücut eforundan çok beyni de yoran bir durum. Kendim için üzülüyorum.
Yeni geldim bir camia ve gerçekten kolay olmayan bir transferdi. Şuan dışarıdan izliyorum. Bu beni üzüyor ama bir yandan kendimi dizginlemek zorundayım. Sağlıklı bir şekilde sezonu bitirmek istiyorsam faydalı olacağım yerde dönmeliyim. Erken dönüp hem takımı eksik bırakıp hem de kendimi yaralamak istemiyorum. Bunu korktuğum için değil uzun vadeyi düşündüğüm için söylüyorum. Benim sakatlığım ekstra oldu. Fowles’ınki de ekstra bir sakatlık. Alba’nın sakaltığı çok hasarlı bir sakatlık. Hepimiz aynı hislerdeyiz. Takımla antrenmanlara başladığımda kızlara tek tek teşekkür edeceğim. Çünkü inanılmaz işler yapıyorlar. Eksik rotasyonla inanılmaz mücadele ediyorlar. İnşalalh ekstra bir sakatlık daha yaşayamayız.
- Pota altında büyük bir rekabet var. Yeni isimler de takıma katıldı. Bunun hakkında neler söyleyeceksin?
Sezon başında antrenman yaparken şunu diyordum; "Benim maçlarım daha kolay geçecek." Antrenmanda iyi oyunculara karşı zorlanacağım demiştim ki yine aynısını söylüyorum. İyileştikten sonra inanılımaz yüksek bir seviye içerisinde dakika bulmaya çalışacağım. Bahar çok iyi oynuyor. Slyiva sakat ama Sancho ve Ann Wauters orayı domine edecek. Onların arasına girmek çok zor olacaktır. Ama ben oyun bilgimle faydalı olacağımı düşünüyorum. O rotasyonda takım benden yararlanacaktır.
- Kadın basketbolumuz bu sene 8 takımla Avrupa Kupaları’nda temsil ediliyor. Kadın basketbolumuzun geldiği noktayı değerlendirirsen.
Güzel bir şey bu tabi ki ama biraz aldatıcı yönü var. Şu anda Türkiye’nin ekonomik gücü inanılmaz iyi. Avrupa’nın bütün spor bakışı buraya döndü. İnanılmaz bir potansiyel var. Avrupa’da bu azaldı ve bana göre katılım ondan arttı diyebilirim. Ben öyle bakıyorum. Galatasaray'ın 1999’daki üçüncülüğü, Fenerbahçe’nin yıllardır Euroleague’de oynaması diğer takımları da muhtemelen ateşlemiştir. Onlar da Türkiye’deki başarıdan çok Avrupa’da isimlerinin duyulmasını istiyorlar.
Botaş’ın yıllardır EuroCup’ta mücadele etmesi, Kayseri de aynı şekilde. Bunlar güzel şeyler. Tek üzücü taraf Beşiktaş’ın bunun içinde yer almamasıdır. Ben sporcu olarak bakıyorum. Bu kadar rekabetin olduğu yerde Beşiktaş gibi her daim hedefleri olan bir takımın rekabetin içinde olmaması beni üzüyor. Ama ne olacağı belli olmaz. İnşallah seneye onlar tekrar eski havasına dönerler. Avrupa’da çok takımın olması Türk basketboluna faydası olacaktır.
- Nevriye Yılmaz boş vakitlerinde ne yapar?
Sakatlığımdan dolayı sadece İstanbul’daki maçlara gelebiliyorum. Zor bir dönem hiçbir şey yapamıyorsunuz. Altı hafta boyunca evden çıkmadım hiç. O yüzden hem bedenen hem de kafa olarak dinlendim. Normal şartlarda da kamplar, maçlar derken açıkçası hiçbirşey yapılamıyor.
- Parmağında yüzük görüyorum, hayırlı olsun..
Şu anda yoğun olmadığımdan dolayı nişanlandım (Gülüyor). Teşekkür ederim. Aradaki boş zamanda nişan yaptık ve önümüzdeki Ağustos sonunda düğünü düşünüyoruz.
- En sevdiğin parfüm: Tarzları aynı olan değişik kokuları severim ama Bvlgari Jasmin Noir’i çok seviyorum.
- En son izlediği film: Kenan İmirzalıoğlu’nun oynadığı Uzun Hikaye filmini izledim. Geçenlerde Bruce Willis’in oynadığı Looper filmi bana göreydi. Sinemaya gitmeyi seviyorum.
- Kitap zevki: Okumayı seviyorum ama çok seçiciyim. Bayacak hikayeleri çok sevmiyorum. Akıcı olmalı. Genelde mizansel şeyleri seviyorum. Gürse Birsel’in kitaplarını okurum.
- En Büyük Korkusu: Yükseklik.
- Sevdiği müzik türü: Her şeyi dinlerim ama bir şarkıyı çok dinler çabuk tüketirim.
- En vazgeçilmezleri: Basketbol ama bir yerde vazgeçeceğim. Olmazsa olmazlarım arasında genel olarak spor ve kahve diyebilirim. Her gün içmem lazım.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz