Türkiye Futbol Federasyonu FGD Bölgeler Koordinatörlüğü yapan ve 1970’li yılların önemli futbol isimlerinden birisi olan Revruz Şerif, TFF yayın organı TamSaha’ya konuştu. Geçmiş günlerden bahseden Şerif, "Okul bahçesinde, cami avlusunda futbol oynardık. Erokspor’da forma giyerken Fenerbahçe’nin genç takımını Dereağzı’nda yenmiştik. 2 golü ben atmıştım, 1 golü de Tayyip bey atmıştı" ifadelerini kullandı.
Arnavutluk’tan göç eden bir ailenin çocuğu olarak Kasımpaşa’da dünyaya gelen ve 1970’lerin önemli futbol isimlerinden birisi olan Nevruz Şerif, TFF’nin aylık yayın organı olan TamSaha’ya açıklamalarda bulundu. 16 yaşında formasını giydiği Erokspor’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la forma giyen Nevruz Şerif, o dönemde kendilerine ’Real Madrid gibi takımsınız’ denildiğini söyledi. O dönemde Fenerbahçe Genç Takımı’nı Dereağzı’nda 3-0 yendiklerini söyleyen Şerif, "2 golü ben atmıştım, diğer golü de Tayyip bey atmıştı" dedi.
"Fenerbahçe’den teklif aldım"
Futbol oynamaya Kasımpaşa’da okul bahçelerinde ve cami avlularında başladıklarını söyleyen Nevruz Şerif, "16-17 yaşlarında Erokspor’da oynamaya başladım. O dönemde büyüklerimiz bize, ’Real Madrid gibi takımsınız’ derlerdi. Gerçekten de çok yetenekli futbolcular vardı. Hiç unutmam; bir bayram günü Fenerbahçe’nin genç takımı bize antrenman maçı teklif etmişti. Fenerbahçe’de o zaman Ersoylar, Erdinçler, rahmetli Serkanlar oynuyordu. Baya iyi takımdı. Onları Dereağzı’nda yendik. Yanlış hatırlamıyorsam 3-0 falandı. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan da o dönem kadromuzdaydı. Hatta gollerden ikisini ben, birini de Tayyip bey atmıştı. Sonra Fenerbahçe genç takımından teklif aldım. Fenerbahçe serüvenim enteresan oldu. Genç takıma kayıt oldum. 60 lira da aylık bağlayacaklardı. Fakat takıma girmeden başka şeyler gelişti. Bizim semtte Camialtı Tersanesi vardı. Onların takımı 1. Amatör Küme’de oynayacaktı. Semtin insanları, Camialtı Tersanesi’nin antrenör ve yöneticileri orada oynamamı istedi. Erokspor’daki arkadaşlarım da aynı şeyi söyleyince ikna oldum. 800 lira karşılığında Camialtı’na transfer oldum. Aslında Camialtı’nda oynamayı çok istiyordum ama Fenerbahçe devreye girince iki arada bir derede kalmıştım. Bazı arkadaşlarım "Fenerbahçe’de oynayamazsın, Camialtı’nda kal" diyordu. Bazıları da "Fenerbahçe gibi takıma gidilmez mi?" diye kızıyordu. Sonuçta Camialtı’nı tercih ettim. O sezon şampiyon olduk, epey de gol attım. Santrfor oynuyordum. Sezon iyi geçince çok sayıda teklif aldım. Fakat antrenörümüz Ergun Darcan beni ikna etti ve Camialtı’nda kaldım. Çok severdim onu. Hayatımda rastladığım en iyi insanlardan biriydi. O dönem beni isteyen kulüpler arasında İstanbulspor, Beşiktaş ve Göztepe de vardı. Özellikle rahmetli Adnan Süvari (Göztepe) çok istiyordu" ifadelerini kullandı.
"Babam, ’Bu çocuk bu parayı nereden bulmuş’ deyip, paraya dokunmamış"
Bir sezon daha Camialtı’nda oynadıktan sonra tekliflerin geldiğini söyleyen Nevruz Şerif, "Şekerspor, Galata (o dönem 2. Lig’deydi ve Lefter çalıştırıyordu) ve Göztepe talip oldu. Hatta Göztepe’ye gidip 1 hafta kampa katıldım. Ama Adnan Süvari takımdan ayrılınca boşlukta kaldım. Ne yapacağımı bilemedim. Bir sabah erkenden İzmir’den kaçıp, İstanbul’a döndüm. O hafta sonu Erokspor-Galata maçı ayarlanmış. Erokspor henüz mahalle takımı o zamanlar. Sezon bitince Camialtı’ndaki arkadaşlarımla birlikte orada oynuyorum. Lefter’in de izlediği maçta Galata’yı 5-0 yendik. 5 golü de ben attım. Tabii Lefter çok beğeniyor beni. Ertesi gün aradılar. Fakat o sırada Şekerspor da beni istiyor. Güngör Süer vardı, Şekerspor’un kaptanı. Futbolu bırakmak üzereydi ve transferle o ilgileniyordu. Beni duyunca devreye giriyor. Böyle olunca yine iki arada, bir derede kaldım. Galata o zamanın parasıyla 60 bin lira teklif ediyor bana. Ama antrenörüm Şekerspor’a gitmemi istiyor. Çünkü Futbol Federasyonu o zaman Ankara’da, ’Milli Takım’a seçilirsin’ falan diyor. Bana da mantıklı gelince birlikte Ankara’ya gittik. O zamanlar santrfor oynuyorum ama çok zayıfım. 55 kilo falan anca varım. Beni görünce, "Bu ne ya, rüzgârlı havalarda uçar" falan gibi espriler yapılıyor. 3-5 gün sonra seçmeler var. Beni de denemek istiyorlar. Ergun ağabey (antrenörüm) "Benim denenecek oyuncum yok. Biz dönüyoruz" diye çıkışıyor. Sonra onu zar zor ikna edip oynadım. İlk 20 dakikada 3 gol attım. Hemen aldılar haliyle. 30 bin liraya anlaştık. 15 bin lirasını da peşin verdiler. Ankara’ya cebimde 10 lirayla gitmiştim bir anda 15 bin liram oldu. Hatta 14 bin lirasını posta havalesiyle rahmetli babama gönderdim. Sonradan öğrendim ki babam 15 gün, "Bu çocuk bu parayı nereden buldu" deyip elini sürmemiş. Şekerspor’da iyice palazlanınca çok şey değişti hayatımda. Gazetelere çıkmaya başladım. O gazeteleri yolluyorum İstanbul’a, evdekiler saklıyor... Babam bir maçımı tribünden izledi ama anneme hiç nasip olmadı. Sonra Şekerspor’da şampiyonluk yaşadım. İlk sene 1. Lig’e çıktık. Yavaş yavaş adım duyulmaya başladı. Galatasaray’dan, Fenerbahçe’den teklif aldım. Beşiktaş yöneticileri beni İstanbul’a getirdi. Rahmetli Mehmet Üstünkaya dönemiydi. Bu arada Fenerbahçe’de oynadım ama aileden kalma bir Beşiktaşlılık vardı. Rahmetli ağabeyim çok koyu Beşiktaşlıydı. Ondan etkilenerek ben de Beşiktaşlı olmuştum. Üç yılın ardından Şekerspor’dan ayrılmam gündeme geldi. Beşiktaş ve Galatasaray ile görüştüm. Rahmetli Süha Özgermi vardı. Galatasaray camiasının içindeydi ve benim iyi dostumdu. O da Galatasaray’da oynamamı çok istiyordu. Fakat kısmette Mersin varmış. O dönem Beşiktaş’tan 125 bin lira istemiştim fakat Mersin 450 bin lira önerdi. 1974’te hakikaten büyük paraydı. Şu an oturduğum evi de o parayla almıştım. Mersin’de 1 sene oynadıktan sonra Galatasaray için İstanbul’a döndüm. O zaman futbolcu kaçırma gibi şeyler vardı. Fenerbahçe de beni kaçırdı ve orada kaldım" diyerek sözlerini sürdürdü.
"Gençliğin getirdiği acemilikler vardı"
Fenerbahçe’de 2 sene oynadığını söyleyen Nevruz Şerif, "İki sene oynadım ama tam alışamadım. İstanbul’un renkli hayatı etkiledi beni. Gençliğin getirdiği bazı acemilikler de var tabiî. Kazandığımız parayı tutmayı beceremedik. Hatalar üst üste gelince İzmir’e Altay’a gitmem gerekti. İyi ki de gitmişim. O dönem Gaziantep 850 bin lira teklif etti ama ben 450 bin liraya Altay’ı tercih ettim. O zamanlar antrenör rahmetli Necdet Niş’ti. Fenerbahçe’de de birlikte çalışmıştık bir dönem. Didi’nin yardımcılığını yapmıştı. Altay’da dört yıl oynadım. Çok da mutluydum. Rahmetli Esin Özgener başkandı. Ona müthiş saygım vardı. Bana büyük bir jesti olmuştu. Kulüpten aldığım 450 bin lirayı ne yapacağımı sorduğunda, "Ev almayı düşünüyorum" demiştim. Evini satan bir arkadaşına yönlendirmişti beni. Ama arkadaşı daireyi en son 700 bin liraya bıraktı. Haliyle param yetmedi. Bir gün Alsancak’ta Esin ağabeye rastladım. "Aldın mı daireyi?" diye sordu. "Yok başkan. Param yetmedi" dedim. Eksiğimi sordu ve o evi alabilmem için bana 250 bin lira daha verdi. Bu çok büyük ve unutulmaz bir jestti benim için. Allah rahmet eylesin. O daireyi aldım sonra. İzmir’de de yıllarca kaldım. Çok güzel dostluklarım oldu. Takım da çok iyiydi. 1979’da Galatasaray’ı eleyerek Türkiye Kupası’nı kazandık. Bir kez de finalde Fenerbahçe’ye kaybettik. Güzel yılların ardından geri sayım başladı. İki sezon Üsküdar Anadolu’da, bir yıl da Vefa’da oynadıktan sonra futbolu bıraktım. Araya evlilik girdi, çocuk falan oldu. Ne yaparız diye düşünürken Eyüp’ten teklif aldım. Genel kaptan Haluk Bey aile dostumdu. "Oynar mısın?" diye sorunca, "Oynarım" dedim. İki sene Eyüp forması giydim. İlk sezonumda şampiyonluğu kıl payı kaçırdık. O süreçte 3. Lig’den 2. Lig’e çıktık. Sonra Ali Uras’ın TFF Başkanlığı döneminde milli olmuş ve en az 10 yıl futbol oynamış olanlara antrenörlük için kurslar açıldı. Ben de katıldım. Şenol Güneş, Fatih Terim, Ali Kemal Denizci, rahmetli Ümit Kayıhan da kursa gelenler arasındaydı. 9 yıldır TFF’de görev yapıyorum. Gençleri yetiştiriyoruz. Bugün Milli Takım kadrosunda yer alan oyuncuların çoğu bizlerin raporları doğrultusunda ortaya çıktı. 13 bölgemiz var ve Türkiye’nin her tarafını tarıyoruz" diye konuştu.