Nobel Fizik Ödülü uzaydaki kara delikleri araştıran bilim insanları Sir Roger Penrose, Reinhard Genzel ve Andrea Ghez'e verildi.
Nobel Komitesi, üç bilim insanının çalışmalarıyla uzaydaki kara delik olgusunun daha iyi anlaşılmasını sağladıklarını vurguladı.
Komite üyelerinden David Haviland bu yılın ödülleriyle "Evrenin en ilginç konularından birinin öne çıkarıldığını" söyledi.
Üç bilim insanı 10 milyon İsveç kronu (1 milyon 123 bin 39 ABD doları) tutarındaki para ödülünü de paylaşacak.
Kara delikler uzayda çok güçlü içe çekim bulunan bölgeler. Bu çekim o kadar güçlü ki ışığı bile geçirmiyorlar.
Oxford Üniversitesi öğretim üyelerinden Sir Roger Penrose, kara deliklerin Albert Einstein'in genel izafiyet teorisinin kaçınılmaz sonuçları olduğunu gösteren bir çalışma yapmıştı.
Profesör Andrea Ghez ise 1901'den bu yana 200'ü aşkın bilim insanına verilen fizik ödülünü kazanan yalnızca dördüncü kadın.
Daha önce ödülü alan kadınlar Marie Curie, Maria Goeppert-Mayer ve son olarak 2018 yılında Donna Strickland olmuştu.
Nobel komitesinin üyelerinden Ulf Danielsson, "Kara delikler tarihi çok eskilerden 18. yüzyılın sonlarına kadar biliniyor. Ama ondan sonra Einstein'ın genel izafiyet teorisi sayesinde bunları gerçekten tarif edebilecek araçlara sahip olduk" dedi.
Kara deliklerin matematik izahı çok karmaşık. Bir çok araştırmacı bunların matematiğin birer ürünü olduğuna ve sadece kağıt üzerinde varolduklarına inanıyordu.
Araştırmacıların bunların gerçekten uzayda var olduklarını kavrayabilmesi onlarca yıl alacaktı.
Nobel komitesinden Danielsson "İşte Sir Roger Penrose bunu yaptı" dedi ve ekledi:
"Olayın matematiğini anladı, yeni araçlar geliştirdi ve sonunda bunun uzayda doğal olarak gerçekleşebilecek bir süreç olduğunu, bir yıldızın nasıl çöküp kara delik haline gelebildiğini teorik olarak kanıtladı. Kara delikler vardır ve onları bulmanız mümkündür."
1931 yılında İngiltere'nin Colchester kentinde bilimle uğraşan bir ailenin çocuğu olarak doğan Penrose, 1950'lerde Penrose Üçgeni diye anılan "imkansız bir obje" fikriyle ortaya çıktı. Perspektifle çizilebilen bu objenin gerçekte varolmasına imkan yoktu.
Penrose daha sonra matematik bilgisini fizik birikimiyle birleştirdi ve 1965 yılında yayınladığı kara deliklerle ilgili, dönüm noktası niteliğindeki çalışmasını yayımladı.
Burada kullandığı "sıkışmış yüzeyler" kavramı kara deliklerin anlaşılmasında büyük bir sıçrama olarak görülüyor. Buna göre, sıkışmış bir yüzey, dışarı ya da içeri eğimli olmasından bağımsız olarak bütün dokuları merkeze doğru yönelmeye zorlar. Bir kez madde - tıpkı kara deliğin çöküşü gibi- çökmeye başladığında artık süreci hiçbir şey durduramıyor.
Reinhard Genzel ve Andrea Ghez ise 1990'larda, Dünya'nın da içinde bulunduğu Samanyolu galaksisinin merkezinde çok büyük bir kara delik bulunduğuna ilişkin en ikna edici kanıtları ortaya koydular.
İki bilim insanı, Sajitaryus A adı verilen bu dev uzay nesnesinin çevresinde dönen yıldızları içine çektiğini buldular.
ABD'deki California Üniversitesi'nden Profesör Andrea Ghez, "Ödülü aldığım için çok heyecanlıyım ve Nobel fizik ödülünü alan dördüncü kadın olmanın sorumluluğunu çok ciddiye alıyorum" dedi.
Fizikçiler 50 yılı aşkın süredir Samanyolu'nun merkezinde bir kara delik olduğundan kuşkulanıyordu ama bunun kanıtlanabilmesi için teknolojinin ilerlemesini beklemek gerekti.
Profesör Reinhard Genzel ise Almanya'daki Max Planck Enstitüsü'nün Uzay Fiziği bölümünden.
Ghez ve Genzel, Samanyolu'nun merkezindeki dev gaz bulutlarını görebilmek için dünyanın en büyük teleskoplarını kullanmışlar ve bulguları teknolojinin sınırlarını zorlamıştı.