Nükleer Enerji Mühendisi Can Turgut, bugün dünyada aktif olarak faaliyet gösteren 449 reaktör olduğunu belirterek, şu anda çalışan nükleer santrallerin büyük bölümünün 2’inci nesil olduğunu söyledi. Mersin Akkuyu’ya kurulacak olan santralin ise 3+ nesil olduğunu ifade eden Turgut, “Akkuyu NGS, olası tüm senaryolar ve kombinasyonlar dikkate alınarak güvenlik sistemleri ile donatılacak” dedi.
Nükleer sektöründe 50 yılı aşkın süredir uluslararası tecrübeye sahip olan ve Akkuyu NGS’nin inşaat denetim faaliyetlerini gerçekleştiren Fransız Assystem firması adına, dünyanın en büyük füzyon reaktör projesi olan ITER projesinde tasarım mühendisi olarak çalışan Can Turgut, nükleer santrallerde güvenlik ve Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.
“Türkiye’nin nükleer enerjiye geçişi, ülkemizin teknolojik gelişmesine de katkı yapacak”
Nükleer teknolojinin çağımızın en gelişmiş ve en ileri teknolojisi olduğunu kaydeden Turgut, Türkiye’nin nükleer lige geçmesinin pek çok fayda sağlayacağını vurguladı. Turgut, “Türkiye’nin nükleer enerjiye geçişi sadece elektrik üretimi açısından değil, daha geniş bir perspektiften bakıldığında ülkemizin teknolojik gelişmesine yapacağı katkı yönünden de önemli bir olgu olduğu ortadadır. Eğer bu teknoloji layıkıyla öğrenilirse yüksek kaliteli malzeme üretimi, yeni tekniklerin geliştirilmesi, madde ve izotop ayırma, basınca ve sıcaklığa dayanıklı malzeme imalatı, elektrik, elektronik, otomatik kontrol sanayii, metalürji, güvenlik kültürü, kalite kontrolü gibi daha pek çok alanın gelişmesinde büyük katkıları olacaktır” ifadelerini kullandı.
“Akkuyu NGS, en üst seviye güvenlik sistemleri ile donatılacak”
Bugün itibari ile tüm dünyada aktif olarak faaliyet gösteren 449 reaktör bulunduğunu dile getiren Turgut, 54 reaktörün ise inşa edilmekte olduğunu söyledi. Şu anda çalışan nükleer santrallerin büyük bölümünün 2’inci nesil olduğunu aktaran Turgut, şunları söyledi:
“Akkuyu’ya kurulacak olan santral 3+ nesildir. Akkuyu NGS, olası tüm senaryolar ve kombinasyonlar dikkate alınarak en üst seviye güvenlik sistemleri ile donatılacak. Santral, ulusal yönetmeliklerin ve Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun (IAEA) uluslararası standartlarına uygun olarak ve Fukushima sonrası tüm güvenlik gereksinimlerini karşılayacak şekilde inşa edilecek. Santralin güvenlik sistemleri, aktif ve pasif sistemlerini bir araya getirmektedir. Aktif güvenlik sistemleri, güç kaynağı ile beslenirken, pasif güvenlik sistemleri, dış güç kaynağı ve personele ihtiyaç olmaksızın gerekli koşullarda devreye girecektir. Böylece, bu sistemler birbirini tamamlamaktadırlar.”
Kor tutucu ile maksimum güvenlik
“Akkuyu NGS’de yer alacak en önemli ekipmanlardan biri ise kalp kapanıdır (kor tutucu-core-catcher)” diyen Turgut, “Reaktörlerdeki en ağır kaza olan uranyumlu yakıtlarının bulunduğu kalp bölgesinde erime oluşup çevreyi etkilememesi için eriyen kalp derhal yeraltındaki bölüme alınarak core catcher denilen yerde soğutulmakta ve bu suretle radyasyonun çevreye yayılması önlenmektedir” dedi.
“Akkuyu NGS’yi Nükleer Düzenleme Kurumu da denetleyecek”
Akkuyu Nükleer Santrali’ni, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’ndan ayrı olarak yeni kurulan Nükleer Düzenleme Kurumu’nun da denetleyeceğine dikkat çeken Turgut, şöyle devam etti:
“Nükleer santrallerde bulunan tüm bileşenler uluslararası kabul edilmiş olan standartlara göre imal edilmek zorundadır. Santralin inşaatı, kalite kontrol testleri, sistemlerin yerleştirilmesi, soğuk ve sıcak testlerin yapılması, yakıtların yüklenmesi, sistemlerin çalışması ile ilgili testlerin yapılması, tam güce çıkma deneyleri ve güç üretim lisansının verilmesi gibi tüm aşamalarda Nükleer Düzenleme Kurumu’nun onayı gerekmektedir. Bir aşamada ilgili problemler giderilerek düzenleme kurumundan onay alınmadan diğer aşamalara geçilemez. Rusya’da çalışan reaktörlerdeki mevzuat Türkiye’de de aynen geçerlidir. Ayrıca dünyadaki çalışan reaktörlerin mevzuat standartlarına da uyulması gerekmektedir. En üst seviyede ise yazılı Türk standartlarına olan uyumu Nükleer Düzenleme Kurulu tarafından takip edilip denetlenecektir. Ayrıca, dünyadaki çalışan nükleer reaktörler Uluslararası Atom Enerjisi tarafından güvenlik yönünden, enerji ve araştırma dışı kullanımlar açısından sürekli takip edilmekte ve denetlenmektedir.”
Nükleer santrallerin çevre duyarlılığı yüksek
Nükleer santrallerin en büyük avantajlarından birinin çevre duyarlığı olduğuna da işaret eden Turgut, “Bir gram Uranyum-235’in yaklaşık 4 ton kömüre eşdeğer enerji üretebilmesi doğal kaynakların kullanımı açısından büyük önem arz etmektedir. 1000 MW’lik bir nükleer santralde kullanılan yakıt miktarı 300 ton. Kömür santralinde ise bu miktar 2,5 milyon tona yükseliyor” diye konuştu.
Yenilenebilir enerjinin nükleerin rakibi değil, tamamlayıcısı olduğunu belirten Turgut, “Yenilenebilir enerji sürekli değildir. Nükleer santraller ise mevsimden ve iklim şartlarından bağımsız olarak sürekli çalıştırılabilmektedir. Her zaman rüzgar esmez, güneş her zaman ışımaz, yağış her zaman bol olmaz ama nükleer santral bunlardan etkilenmeden çalışabilir. Bakım dönemleri çıkarılırsa 4 üniteli bir nükleer santralin, yıl içindeki 8 bin 766 saatin yaklaşık 8 bininde çalıştığı; hidrolikte bu sayının ortalama 4 bin saat; rüzgarda ortalama 3 bin; güneşte ise ortalama 2 bin 500 saat olması göz önünde bulundurulduğunda, nükleer enerjinin daha verimli olduğu görülmektedir. Ayrıca, nükleer enerji santralleri ile yenilenebilir enerji santrallerini kapladıkları alan açısından karşılaştırıldığımızda, 1000 MW’lık bir nükleer güç santralinin kapladığı alan yaklaşık 3,3 kilometrekare kadardır. 1 yılda aynı miktarda enerjiyi üretme kapasitesine sahip bir rüzgar enerji santralinin kapladığı alan yaklaşık 932 kilometrekare, güneş enerji santralinin kapladığı alan ise 194 kilometrekare kadardır. Bu kapsamda nükleer santraller hem kapladıkları alanın az olması hem de enerji verimliliğinin yüksek olması bakımından oldukça verimli bir enerji çeşididir” ifadelerini kullandı.