İSTANBUL (İHA) - Özellikle çevrecilerin büyük tepkisini alan nükleer reaktörlerin, diğer enerji kaynaklarına oranla daha tehlikesiz, daha yararlı, daha ucuz ve daha çevreci olduğu savunuluyor.
Yüksek teknolojiyle inşa edilen bir reaktörün, insanlara radyoaktif etki yapmadığı, atık maddelerinin de toprağın altına betonlanarak, çeliklenerek veya kurşunlanarak bırakıldığı takdirde izole edildiği, zamanla zararsızlaştığı belirtiliyor.
Uzmanlar, nükleer enerji santrallerini, 'insanoğlunun inşa ettiği en güvenli makine' olarak nitelendiriyor. Geçmişte olan nükleer enerji kazalarının abartıldığını, çünkü insanların aklına birden atom bombası geldiğini vurgulayan uzmanlar, iyi bir nükleer enerji santralinin, atom bombasından bile etkilenmediğini bildiriyor.
Nükleer enerji karşıtlarının, 'dünya ülkelerinin nükleer enerjiden vazgeçtiğini' iddia ettiğini hatırlatan uzmanlar, tam tersine, dünya ülkelerinin bu enerjiden vazgeçmediğini, sadece 'ekonomik durgunluk, Çernobil muhalifleri akımı, gelişmiş ülkelerin yeterince nükleer enerji santralleri olduğu için artık ihtiyaç duymaması' gibi etkenlerin, bu imajı ortaya çıkardığını söylüyor.
TARLA YANINDA SANTRAL Uzmanlar, bir reaktör kazası meydana gelmesinin günümüzde zor bir ihtimal olduğunu ifade ederek, önceki kazaların, teknolojik yetersizlikten kaynaklandığını, günümüzde ise ileri teknoloji kullanıldığını kaydediyor. Uzmanlar, Fransa ve İtalya'da reaktörlerin sebze ve meyve tarlalarıyla bitişik inşa edildiğini, hiçbir tehlikeli durum olmadığını savunuyor.
Nükleer enerjiye hiçbir enerjinin alternatif olmadığını belirten uzmanlar, dünyada 400'ün üzerinde nükleer santral olduğunu, en çok da Kanada'da bulunduğunu bildiriyor. Üstelik bu santrallerin çoğunun, turistik yerleşim merkezlerine yakın olduğunu vurgulayan uzmanlar, 8 reaktörlü Pickering Santrali'nin, bir köyün içinde ve yat limanıyla yan yana olduğunu ve çevreye hiçbir zarar vermediğini kaydediyor.
YENİ SANTRALLER ÇOK GÜVENLİ Türkiye'nin yapmayı tasarladığı sistemin de Kanada teknolojisine benzediğini ifade eden uzmanlar, "Bu sistemde serpinti ortaya çıksa, ilk önce yakıtın kendisi, nükleer serpintiyi adsorplar. Radyasyonun buradan kurtulduğunu düşünelim. Bu defa kapalı soğutucu sistem içinde kalır. Buradan da kurtulduğunu varsayalım. Soğutucu sistemin dışında yine kapalı bir sistem olan reaktör koruma kabı vardır. Hadi buradan da kurtulduğunu düşünelim. Bu defa en dışta beton sistemi ve onun içinde 4-25 cm kalınlığında çelik sistemi bulunan, beton konteyner vardır. Zaten serpintinin bu kısma gelmesi mümkün değildir. Gelse bile asla dışarıya sızma yapmaz" diyor.
Uzmanlar, Çernobil Santrali'nde bu sistemin olmadığını, sadece kütleyi taşıyacak çelik bir kap ve dışta betonarme bir bina olduğunu belirterek, şunları söylüyor:
"Zaten kaza da vardiya değişimi sırasında, reaktörün gücünün birden düşürülmesinden, yani insan hatasından meydana gelmiştir. Yeni, teknolojik santrallerde böyle hatalar olmaz. Serpinti ortaya çıksa bile, yedi katmandan oluşan reaktörden, dışarıya asla sızıntı olmaz."
11 SANTRAL İNŞASINA DEVAM
Uzmanlar, Çin'de 6, Güney Kore'de 4 ve Slovakya'da bir tane nükleer enerji santrali inşasının halen sürdüğünü bildirerek, 'Niçin gelişmiş ülkelerde inşa işlemi olmadığı?' sorusuna ise şu cevabı veriyor:
"Tek sebebi, gelişmiş ülkelerin yeni santrallere ihtiyaç duymamasıdır. Bu ülkelerin yeterince santralleri vardır, bunlardan asla vazgeçmemiştirler ve asla da vazgeçemezler." Uzmanlar, Fransa'nın enerji ihtiyacının yaklaşık yüzde 75'inin ve ABD'nin yüzde 25'lik enerji ihtiyacının, nükleer reaktörler vasıtasıyla karşılandığını hatırlatıyor.
NÜKLEER ATIKLARIN YOK EDİLMESİ Uzmanlar, nükleer enerji karşıtlarının en önemli sorusu, 'Nükleer atıkların ne yapılacağını" ise şöyle cevaplıyor:
"Birçok yöntem var. Bunlardan en önemlileri, camlaştırma ve kayalaştırma yöntemidir. Camlaştırma yöntemine göre, reaktörden çıkan atık, ilk 10 yıl reaktör kabı yanındaki havuzda, sonraki 20 yıl ise beton havuzda bekletilir. İstenirse camlaştırılarak (küçük cam küreler halinde) etrafında çelik küre, yine etrafında fiziki koruyucu, aşınmaya karşı etkileşimli madde, dış dolgu maddesi bulundurularak yerin 600 metre altına gömülür. 200 yıl sonra, atık maddenin yüzde 98'i kaybolur. Geriye yüzde 2'lik U238, U235, Protaktinyum, Plütonyum gibi tabiatta çok fazla bulunan maddeler kalır. 200 yıl boyunca cam küreciklerde hiçbir aşınma olmaz Kaya kütlelerine dönüştürme yöntemine göre ise, atıklar kayalaştırılarak yer altına gömülmektedir. Kayaların hareketi çok iyi bilindiği için hiçbir riski yoktur."
ZARARSIZ RADYASYON
ABD, Rusya, İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya, bazı İskandinav ülkeleri, Bulgaristan ve Ermenistan'ın vazgeçilmez enerji kaynağı olan nükleer enerji üretimiyle radyasyonun açığa çıktığını belirten uzmanlar, bu olayın, gayet doğal karşılanması gerektiğini bildiriyor. Her saniyede 15 bin radyasyon parçacığının insan vücuduna çarptığını ve tüm ömür boyunca 40 trilyon partikül çarpması meydana geldiğini vurgulayan uzmanlar, 50 katrilyon radyasyon parçacığından sadece birinin kansere yol açabileceğini söylüyor.
Uzmanlar, radyasyonun en kullanışlı birimlerinden biri olan 'mrem'in, 7 milyon parçacığa verilen isim olduğunu kaydederek, "Öyle ki, 1 mrem radyasyon, televizyon izleyerek, fosforlu saatlerden vb. önemsiz kaynaklardan kolaylıkla alınabilir. 10 bin ecnelim. Bu defa kapalı soğutmremin altındaki radyasyonlar, düşük seviyeli radyasyonlardır. Şu ana kadar olan bütün reaktör kazalarının çoğunda da 10 bin mrem sınırı aşılmamıştır" diyorlar.