İSTANBUL (İHA) - İstanbul Teknik Üniversitesi Enerji Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Abdurrahman Satman, Türkiye'nin nükleer enerji santrali kurmakta geç kaldığını belirterek, "Türkiye'ye nükleer enerjinin gelmesini isterim, bu sevindirici bir gelişmedir" dedi.
Türkiye'nin enerji sektörü hakkında bilgiler veren Prof. Dr. Abdurrahman Satman, "15., 16. yüzyıllara kadar hakim olan, en eski enerji kaynağımız odundur. Daha sonra kömür bulunmuş. Kömür teknolojisi makineleşmeyi getirmiş, buharlı gemiler, küçük fabrikalar gibi. Kömürden sonra 19. yüzyılla birlikte, petrolden yararlanmaya başlandığını görüyoruz. Petrol de kömüre göre daha güçlü. Petrol endüstrileşmeyi daha da hızlandırıyor. 20. yüzyılda doğalgaz devreye giriyor. Doğalgaz da petrole göre daha temiz. Doğalgaz bütün enerji kaynakları arasında iletimi en zor kaynak olmasına rağmen, teknolojisi de gelişince dünyanın gündemine oturuyor" diye konuştu.
Prof. Dr. Satman, hiçbir enerji kaynağı tam olarak tükenmeden yerine yenisinin geldiğini belirterek, "Odun bitmeden kömür, kömür bitmeden petrol, petrol bitmeden doğal gaz... Buradan hareketle diyebiliriz ki bundan sonraki enerji kaynağı da, dünyada petrol ve doğal gaz bitmeden gelen bir kaynak olacak. Kimsenin bu enerji kaynağının ne olacağı hakkında da tam olarak bir fikri yok" dedi.
Dünyada nükleer enerji kullanımına dikkat çeken Prof.Dr. Satman, dünyada işleyen 450, yapılan 20 nükleer santral olduğunu fakat nükleer enerjinin, son yıllarda gelişme göstermediğini söyledi. Satman, dünyada tüketilen enerjinin yüzde 6'sının, elektriğin yüzde 16'sının nükleer enerjiden karşılandığını belirterek, "Türkiye bu tabloda yok. Enerji Türkiye'nin ihtiyacı olan bir şey. Türkiye, şu anda enerjisinin yüzde 72'sini ithal ediyor. Yani dışa bağımlılığımız var" ifadelerini kullandı.
Var olan enerji kaynaklarının tükenmesine ne kadar zaman kaldığını açıklayan Prof. Dr. Abdurrahman Satman, "Enerji kaynaklarının ömrünü hesaplarken, şu andaki tüketim miktarı ile bilinen rezervlerin miktarını kullanıyoruz. Buna göre kömür için yaklaşık 250 yıl, gaz için 60-65 yıl, petrol için de 40-45 yıl olarak ifade ediliyor" dedi.
"NÜKLEER ENERJİYİ GELİŞTİRMEZSENİZ, GERİ KALMIŞSINIZDIR" Satman, kullanım alanlarına bakıldığı zaman, petrolün şu an yüzde 38-39 oranında, kömürün yüzde 27, doğal gazın yüzde 23 oranında kullanıldığını, geri kalanın da nükleer enerji ve hidrolikler olduğunu, çok az bir kısmını da yenilebilir enerji kaynaklarının oluşturulduğunu kaydetti. Bütün bu enerji kaynakları için verilen ömürlerin, şu anda mevcut rezervler için geçerli olduğunun altını çizen Prof. Dr. Abdurrahman Satman, "Nükleer enerji bugün sadece elektrik üretiminde kullanılmıyor. Hastanelere gidin, nükleer tıp bölümleri vardır. Gıdada, tarımda karşımıza çıkıyor. Siz bunu ülkenizde geliştirmemişseniz, geri kalmışsınızdır" ifadelerini kullandı.
Prof.Dr. Satman, nükleer teknolojiye geçerken, nelere dikkat edilmesi gerektiğinin önemini vurgulayarak, "Sağlam zeminli bir yer olmalı. Sonra hangi teknolojiyi kullanacağınız çok önemli. Çünkü nükleer teknolojiye baktığınız zaman dünyada şu anda 450 taneye yakın farklı santral var. Doğru seçim yapılmalı. Sonra hangi yakıtın kullanılacağı da önemli. Ayrıca bu santrali kuruduktan sonra çıkan atıkları ne yapacağınız önemli. Son olarak da, bir santralin ömrü yaklaşık 40 yıl, ömrü dolduktan sonra santrali ne yapacağınızı da planlamış olmanız gerekiyor" şeklinde konuştu.
Nükleer enerji karşıtlarına da dikkat çeken Prof. Dr. Abdurrahman Satman, "Nükleer enerjinin güvenli olduğunu topluma anlatabilmek de bir diğer mesele. Türkiye'nin çıkarına olduğuna toplumu inandırmak gerekiyor" dedi.
Türkiye'nin gelişmek istediğini dile getiren Satman, bu durumu şöyle değerlendirdi:
"Türkiye'nin gelişmesi demek, daha fazla enerji tüketmek demek. Daha fazla ithalat yapacaksınız demek. Yani daha fazla dışa bağımlısınız demek. Rakamlar da bunu doğruluyor zaten. Yerli kaynaklarımızın tamamını kullansak bu ihtiyacı karşılayamayız. Biraz da mecburuz yani."
"TÜRKİYE'NİN ENERJİYE GEREKSİNİMİ VAR" Satman, nükleer enerjinin güvenliği konusunda da "Tedbirini alır, bilinçli ve dikkatli olursanız riski azaltırsınız" açıklamasında bulundu. Nükleer santraller ve işletiminin ileri bir teknoloji olduğunu, ileri teknolojilerin de yüksek riskler içerdiğini söyleyen Prof. Dr. Satman, şunları söyledi:
"Mesela arabaları ele alalım. Hızlı gitmek isterseniz ileri teknoloji kullanmanız gerekiyor. Ama hızlı giderken kaza yapmak da daha büyük bir tehlikedir elbette. Bu da aynı şey. Küçücük bir yakıtı alıp tonlarca kömürden, petrolden elde ettiğiniz enerjiyi üretiyorsunuz."
Prof.Dr. Abdurrahman Satman, nükleer enerji konusunda toplumu uyararak, "Ya Çernobil gibi olursa diye Türkiye'nin nükleere girmesine karşı olursanız, demokratik görüş belirtmiş olursunuz ama; Türkiye' ye haksızlık edersiniz. Türkiye'nin enerjiye gereksinimi var" ifadelerini kullandı.
Enerji arzını sağlarken, dışa bağımlılığın dikkatle değerlendirilmesi, ülke çıkarlarını gözeterek anlaşmalar yapılması, nükleer santralleri kurarken mümkün olduğunca toplumun uyumunun ve haklarının göz edilmesine önem verilmesi gerektiğini savunan Satman, Devlet Su İşleri ve faaliyetleri konusunda, "DSİ son yıllarda önemli çalışmalar yapıyor. Hidroliğin yerli enerji kaynağı olarak gündemde tutulması gerekiyor. Geçenlerde DSİ Genel Müdürü Prof. Dr. Veysel Eroğlu' nun bir demecini okudum. Çoruh Nehri üzerindeki projelerle ilgili. Çoruh'un dünyada en hızlı akan 10 nehir içinde olduğunu bilmiyordum, oradan öğrendim. Bu tür kaynaklarımızfczde 23 oranında kullanıldığını, geri kalanın da nüı değerlendirmek gerekiyor, bu güzel bir gelişme. Çok memnun oldum. Türkiye'nin böyle şeylere ihtiyacı var" dedi.