Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş dün NTV canlı yayınına katıldı.
Kurtulmuş'un gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu;
Numan Kurtulmuş: Türkiye terörle yeni karşılaşmıyor. Yaklaşık 37-38 yıldır çok ağır bir terör tehdidi altında. 40 bin insanımız öldü 1.5 trilyon dolar da Türkiye'nin kaybı oldu terör dolayısıyla. Geçmiş dönemde de bunun halledilmesi için son derece iyi niyetli, samimi ve büyük riskler göz önünde bulundurularak bir süreç başlatıldı. Fakat maalesef terör örgütü bu süreci geriye doğru döndürdü. 20 Temmuz’dan beri de sanki belli bir yerden düğmeye basılmış gibi farklı terör örgütleri Türkiye'de ciddi bir terör estirmeye başladı. hendekler kazıldı, şehirler işgal altına alındı, silahlarla, bubi tuzaklarıyla güvenlik güçlerine hatta sivil halka saldırılar oldu ve maalesef uzunca bir süredir belli ilçelerimizde devam eden bir terörle mücadele sırasında da çok sayıda insanımız öldü. Çok sayıda güvenlik kuvvetimizde şehit edildiler. Ben mesela dün Ordu’da bir uzman çavuşun cenaze törenindeydim. Yani kendinize uzun süre gelemiyorsunuz. Sur’da terörle mücadele sırasında uzaktan keskin nişancı ateşiyle şehit edilmiş. Bu tablonun süratle değiştirilmesi lazım. Öncelikli olarak bu şekilde bir yere varılamayacağını herkesin bilmesi lazım. Olan bölge halkına oluyor. Sürecin böylesine hızlanması, terörün böylesine ortaya çıkmasında hiç şüphesiz bölgedeki gelişmelerinde payı var. Özellikle Suriye tarafında 911 kilometrelik sınırın öbür tarafında onlarda hatta yüzlerce terör örgütü var. Bir çok ülkenin katıldığı vekalet savaşları var. O savaşlarda kullanılan lojistik olan desteklenen, silah olarak desteklenen, siyasi olarak desteklenen birçok terör örgütü var. Bu örgütlerin ve özellikle sınırın öbür tarafındaki bazı örgütlerin Türkiye'deki terör örgütü ile işbirliği içinde hareket ediyor olması Türkiye'de terörle mücadeleyi daha zor safhaya getiriyor. Biz bu terör mücadelede inşallah büyük kararlılıkla uzun yıllar sonra büyük bir koordinasyonla bu mücadele devam edecek. Sonuçta bir geçici durumdur. Terör örgütünü terör faaliyetleri yapamayacak duruma getirilene kadar devam edecek bu operasyonlar. Bunu yaparken de çok hassas bir süreç yürütülüyor. Dağda mücadele etmek kolay ama şehirlerde öyle değil. Sokak sokak hendekler kazılmış, siz burada terör örgütü mensuplarıyla sivil vatandaşlarımızın arasını ayırmaya azami gayret sarf ediyorsunuz ve çok şükür mümkün olduğu kadar çok az sivil kayıplarla bu süreci geçirmeye çalışıyorsunuz. Başarılı bir süreç yürüyor. Esas mesele bu terör mücadele bittikten sonra bu olaydan sonraki rehabilitasyon sürecinin iyi yapılmasıdır.
Evlerinden ayrılmak zorunda kalan insanlar oluyor, okullarına gidemiyor çocuklar, hastalar var, yaşlılar var. Çocukların askerlerin yanında koşmak zorunda kalması ve bunların ona bir oyunmuş gibi anlatılması görüntüleri geliyor. Bu terör mücadele en kısa zamanda bittiğinde oradaki hayatın eskisine dönmesi için ve özellikle çocukların psikolojisinin etkilenmemesi için neler yapılacak?
Numan Kurtulmuş: Bununla ilgili bakanlar kurulunda önemli kararlar aldık. Evlerini terk etmek durumunda kalanların önce geçici olarak bu insanlara valilikler üzerinden destekler veriliyor. Çocukların rehabilite edilmesi için sosyal yardım bakanlığımız devrede olacak. İlgili birimler esnafımızın karşılaştığı zorlukları giderecek. Ayrıca evleri harabe haline gelen insanların durumunun iyileştirilmesi, olaylar bittikten sonra iyi mekanlarda yaşaması için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bazıları çok sık söylüyorlar bir duygusal kopuş diye. Bu ülkede biz Türkler ve Kürtler farklı etnik yapıdan insanlar, farklı mezhebi yapıdan insanlar tesadüfen bir arada değiliz. Bin yüz senedir bu topraklarda kardeşçe dostça yaşıyoruz. Geçmişte de terör örgütü ile hükümet güçleri arasında çatışmalar olmasına rağmen hiçbir zaman Türklerle Kürtler arasında bir iç savaş yaşanmadı. Türkiye'nin her yerine dağılmış vaziyette iç içe yaşıyorlar. Birileri burada duygusal kopuş bekliyorlar boşuna beklerler. Siyasi görüşlerimiz farklı olabilir, etnik kökenlerimiz farklı olabilir hatta bu sorunu nasıl çözeceğimize ilişkin siyasi tekliflerimizde farklı olabilir ama sonuçta herkesin dikkat edeceği ortak nokta bu toprakta yaşayan 78 milyon zihinsel olarak, fikir olarak, gönül olarak aynı noktada durur. Türkün Kürt'ten başka kaderi Kürdün de Türk'ten başka kaderi yoktur. Geçmişimiz bir olduğu gibi geleceğimizde birdir. Bu duyguları bütün siyasi aktörler beslerse, barışın, kardeşliğin, insafın diliyle konuşmayı başarırsa bu sorunu çözeriz.
Fikirlerimiz siyasi tekliflerimiz farklı olabilir dediniz ama son bir haftadır herkesin en çok konuştuğu mevzulardan biriside HDP’li vekillerin dokunulmazlıklarının yaptıkları açıklamalar ilgili kaldırılması. Sizin şahsi fikriniz hem de fezlekelerin gelmesi halinde Ak Parti’nin mecliste ne yapacağını sormak istiyorum.
Numan Kurtulmuş: Öncelikle biz baştan beri dostça uyarılarda bulunuyor. Bu süreçte en büyük yük HDP’lilerin üzerine düşüyor. Bir taraftan dağın bir taraftan hendek kazanların baskısı var. HDP’den beklediğimiz eğer demokratik bir siyaset yapacaklarsa ve bu iddia ile hareket ediyorlarsa önce bu hendek siyasetine karşı çıkmalılar, dağdan gelen talimatlara karşı çıkmalılar. Maalesef HDP'nin içindeki bazı kişilerin hendek siyasetine destek verdikleri görülüyor. HDP’ye oy veren yaklaşık 5 milyon insan HDP hendek siyasetinin paydaşı olsun, oralara bomba konulmasına göz yumsun diye bu oyu vermediler. Tam tersine yaşadığımız şehirden çatışmayı uzaklaştırın kendi taleplerimizi sesli dile getirelim ama bunları demokrasi içinde yapalım diye verdiler. Dolayısıyla HDP’nin halen yol yakından demokratik dile dönmesini tavsiye derim. HDP’nin bundan sonraki siyasetinde başarısı bakımından önemlidir. Biz parti kapatmalara karşı olan bir siyasi hareketiz. 1960 darbesinden bugüne kadar 68 siyasi parti kapatılmış. Bu partilerden bir kısmı iktidar olan partiler bir kısmı Türk siyasetinin bundan önceki partileri. Hangi parti hangi amaçla kapatılmışsa aslında o parti daha fazla büyümüş ve güçlenmiş. Parti kapatmaların siyasi bir sonucu olmadığını düşünüyoruz. Buyursunlar siyasetin diliyle siyasetin usulleri içinde görüşlerini dile getirsinler.
Başbakan Davutoğlu’da sadece HDP’li genel başkanları değil belediyeleri eleştiren açıklamalar yapmıştı. Teröristlerin yaptığı operasyonlara destek verdiğini iddia etmişti onlarında. Bu belediyelere yönelik bir yaptırım olacak mı, onların bütçelerinin kısıtlanması ya da cezai işlem, bu hukuki sürecin başlatılması söz konusu olacak mı?
Numan Kurtulmuş: Bazıları tespit edilip ortaya konulduğu taktirde bunlara destek olmuşlar. Belediyelerin imkanları ile bazı yerler bombalar taşınmış tuzaklar taşınmış kum torbaları taşınmış vesaire. Yani silahla mücadele eden terör unsurlarına destek olunmuş. Bunun siyasetle bir ilgisi yok. Doğrudan doğruya bir başkaldırı denemesini silahlı bir şekilde destekleyen ona yardım eden unsurlar varsa gerekli olan adımlar atılır. Ayrıca bu belediye başkanları meclis üyeleri de dahil olmak üzere söylüyorum bu insanlar halktan oy alırken bize oy verirseniz sizin evinizin önüne tuzaklar döşeyeceğiz hendekler kazacağız ve size bu şekilde hizmet edeceğiz diye oy almadılar. Yolunuzu yapacağız, belediye hizmetleri götüreceğiz, daha yakın bir şekilde size hizmet edeceğiz diyerek oy aldılar. Dolayısıyla bu silahlı mücadeleye destek olmak dolayısıyla açık bir suç işlemiş olurlar eğer tespit edilirse hem de bu böyleyse o zaman en başta kendilerine oy vermiş olan insanların oylarına haksızlık etmiş olurlar.
Daha önce İçişleri bakanlığından 18 belediye başkanı 41 meclis üyesi hakkında işlem başlatıldığı açıklanmıştı sayı değişti mi?
Numan Kurtulmuş: Son sayıyı bilmiyorum bunların içinde tutuklama talebi olanlar var bir kısmı adli gözetimle serbest bırakılmış. Burada ilgili birimler her gün gelen şikayetleri değerlendiriyor.
Yetkileri azaltmaya yönelik bir adım atmayı düşünüyor mu AK Parti?
Numan Kurtulmuş: Bunlar değerlendiriliyor. Ama sonuçta bu durum geçici bir durumdur. Geçici bir durum esas alınarak kalıcı bir adım atmaktansa bu durumdan bir an evvel nasıl kurtulur nasıl Türkiye güvenliği sağlarız bunun üzerine yoğunlaşıyoruz.
Yeni Anayasa, darbe anayasasından kurtulmak aslında 4 partinin de öncelikli talebi. Bununla ilgili dün Başbakan Ahmet Davutoğlu ben muhatabımda ciddiyet ve samimiyet ararım dedi. Eğer aradığınız samimiyet ve ciddiyeti görürseniz yeniden bir görüşme şansı olabilir mi?
Numan Kurtulmuş: Başından itibaren hep halkın oyuyla parlamentoya gelmiş olan hiçbir partiyi kategorik olarak gayrimeşru ilan etmeyiz. Bu anlamda da parlamentoya gelmiş bir parti meşru bir partidir. Bundan sonra o parti ile ilgili süreçlerin nasıl gelişeceğine ilişkin karar verecek olan biz değiliz o partinin mensuplarının eylem ve sözleridir. HDP ile de görüşmek için karar alındı ama maalesef tam o günlerde kabul edilemez, devlet ciddiyetiyle bağdaşmayacak son derece yakışıksız açıklamalar yapıldı. Ciddi bir konu konuşulacak anayasa konusu, yeni dönemde partiler arasında bir diyalog mekanizması nasıl oluşturulur bunu konuşacağız. HDP’den beklenen tavır buyurun gelin ne zaman isterseniz bu konuları konuşuruz bizimde amacımız Türkiye'de ortak geleceğin daha güzel olmasını sağlayacak fikirleri tartışmaktır. Bunu söyleseler Türkiye’de çok şeyin önünü açabileceklerdi. Ama maalesef hiç anlam veremediğimiz şekilde ortaya son derece sevimsiz bir tablo çıktı. Ama tekrar HDP ile görüşmeyiz diye bir tavır içinde değiliz. Bu sürecin yumuşatılmasına ilişkin samimi adımlar atması, parlamento içinde temsil edilen parti onlarla da müzakereyi gerektirir. Zaten ortak bir komisyon kurulursa meclis başkanımız parlamentodaki bütün partilerin içine temsilci verdiği bir komisyon çalışmasının önünü açacaktır. HDP’ye samimi olarak söylüyorum bu demokratik süreçlerin işlemesine katkı sunmalarıdır. Parlamentoda var olan ve görüşme sürecinin içine fiilen katılan bir partiden bahsediyoruz.
Kemal Kılıçdaroğlu bugün konuğumuz oldu ve başkanlık sistemi için yapay bir tartışma ifadesini kullandı. Başkanlık sistemi Davutoğlu ve ekibinin çalışmadığının göstergesidir dedi.
Numan Kurtulmuş: O kendi görüşüdür saygı gösteririz. Ama kusura bakmasın bu başkanlık sistemi tartışması ne sayın Davutoğlu ve ekibinin ne de sayın Erdoğan’ın kişisel bir meselesi değildir. Hatta AK Parti ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin de kişisel meselesi değildir. Başkanlık meselesi tartışması Türkiye'nin meselesidir. Önyargısız, bunu kişilerden, partilerden bağımsız, bunu konjonktürün şartlarından bağımsız tartışalım. Siz başkanlık sistemine karşı olabilirsiniz biz yanındayız ve niye yanında olduğumuz karşılıklı olarak konuşalım, kamuoyu ile paylaşalım nihayetinde milletin istediğiyle hareket edileceğine göre milletin kararından da ürkmeyelim korkmayalım. Başkanlık sistemini tek başına konuşmuyoruz. Bu görüşmede de ortaya çıktı ki ortak noktamız hem Cumhuriyet Halk Partisi hem Milliyetçi Hareket Partisi ile 12 Eylül anayasasının bir an evvel çöpe atılmasıdır. Yani biz hem demokrasiden bahsedeceksiniz hem milletin kayıtsız şartsı egemenliğinden bahsedeceksiniz ve hala 1982’den bu yana millet egemenliğini kısıtlamayı anayasasının çatısı olarak inşa etmiş bir anayasa ile işlerinizi göreceksiniz. Bu parlamento yeni bir anayasa yapmazsa ne yaparsa yapmasın hiçbir şey yapmamış olacaktır. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir tek kural bu. 82 anayasası demiş ki; egemenlik kayıtsız şartsız milletindir ama millet bu egemenliği seçilmişleri değil anayasal kurumları vasıtasıyla kullanır. Yani milletin egemenliğinin üstüne bir şey belirlemiş. Çünkü milletin önüne sandığı koyarsak bu millet davulcuya zurnacıya kaçar. Biz sandığı koyalım ama sandık sonuçlarını da denetleyecek bir sistem inşa edelim demiş. Bizim bürokratik oligarşi dediğimiz şey hala var. Çok yakın geçmişte bu bürokratik oligarşinin nasıl çalıştığını gördük. Bütün bu mekanizmasın üstünde 104.maddeyle Cumhurbaşkanlığı makamını milleti kontrol etsin diye koymuş. Bunlar değişmediği sürece sandıktan çıkan sonuç bütünüyle esas olmadığı sürece ve milletin bütün kurum ve kuruluşlarına millet egemenliği hakim olmadığı sürece demokrasiden bahsedemeyiz. Hızlı ciddi karar alana ama denetlenen bir yapıya ihtiyacımız var. Bugün parlamentoda çoğunluk kimdeyse onu kolay kolay denetleyemiyorsunuz. Ama başkanlık sistemi öyle etkin bir denetleme ortaya koyuyor ki parlamento zaten başkan ve ekibinin atmış olduğu bütün adımları denetliyor. Millet buna karar versin en uygun sistemi bulsun ve Türkiye bu "12 Eylül Anayasası' ucubesinden kurtulsun.
Başkanlık sistemi yeni anayasanın olmazsa olmazı mı? Biz daha sivil özgürlükçü, eşitlikçi bir anayasa yapalım, başbakanın dediği gibi devletin tanımladığı vatandaş değil vatandaşın tanımladığı devlet bizim ilkemiz olsun ama sistem değişmesin. Bu sokaktaki vatandaşında acaba mümkün değil mi diye en çok sorduğu soru.
Numan Kurtulmuş: Bu ruh bunun içinde durursa siz sadece kozmetik değişiklikler yapmış olursunuz. Milletin bütünüyle egemen olduğu bir sistemin kurulmasını istiyoruz. Burada bir sistem değişikliğine ihtiyaç vardır diyoruz. Her alanına milletin dokunduğu, yargıda da yürütmede de yasamada da bütünüyle etkili olduğu bir sistemi inşa edelim böyle bir sisteme Türkiye kavuşmuş olsun. Burada gelen teklifleri de oturur konuşuruz. Ama baştan önyargılarla başkanlık sistemini tartışıyorsanız diktatörlük istiyorsunuz diyenlere lütfen 2014.maddeyi okusunlar. Anayasanın şu andaki 104.maddesi bütün yetkileri sorumsuz bir şekilde cumhurbaşkanlığı makamında toplamış. Gücü tek elinde toplayan yapı bu yapıdır. Cumhurbaşkanı makam bit seçimden sonra istediği milletvekilini başbakan olarak atayabilir illa birinci olan partinin genel başkanını değil. Kontrol mekanizmalarını iyi kurmuş, görev verdiğine de sonuna kadar hesap sorabilen bir mekanizmayı kuralım. Bunun en güzel işleyen yollarından birisi başkanlık sistemidir. Başkası şu sistem daha iyi derse onu konuşalım.
Komisyon kurulacak ve çalışma süresinin sonuna gelindiğini varsayalım. Ancak şu anda AK Parti referanduma götürtecek bir çoğunluğu yok. O zaman ne olacak?
Numan Kurtulmuş: Biz samimiyetle daha önceki komisyonda olduğu gibi samimiyetle çalışacağız. Daha kısa, daha özlü, daha özgürlükçü, daha milleti öne çıkaran bir anayasa teklifini ortaya koyacağız. Komisyonlarda uzlaşılırsa bir ana iskelet ortaya çıkar. Bu ana iskelet bizim beklediğimiz 12 Eylül rejimini çöp tenekesine atıyor mu atmıyor mu? Atmıyor ama bazı değişiklikler yapıyorsa böyle bir değişikliğin Türkiye'ye bir faydası olmaz. Anayasa değişikliklerinde grup kararı alınamaz. Eğer uzlaşma olmazsa parlamentoda kendi görüşümüzü ortaya koyarız ve bunun çoğunluk alabilmesi için gerekli çalışmaları yaparız. Alırsa ne ala, 330’la referanduma giderse ne ala, olmazsa da ne ala. Milletin temsilcileri parlamentoda buna karar vermedi deriz. Eğer bizim 400 milletvekilimizde olsaydı yeni bir anayasa için çok geniş birKonsensüs arardık. AK Parti’nin anayasası olmaz Cumhuriyet Halk Partisi’nin de anayasası olmaz. 2010’da anayasa referandumu yaptık kısmi olarak bazı maddeler değişti. Daha evvel bir iki madde anayasa değişiklikleri oldu. Bütün Türkiye'de eğer bu 64-hükümet döneminde bunu başarabilirsek Türkiye’de sivil siyaset büyük bir zemin kazanmış olacak. İlk sefer darbe ortamının olmadığı, açık, tartışmalı, çok sert tartışalım bir anayasa değişikliğini başarabilirsek sivil siyaset muktedir olduğunu ortaya koymuş olacak.
-Suudi arabistan ve İran arasında gittikçe kuvvetlenen kriz ve gittikçe artan mezhep çatışmaları korkutucu tablolar çıkartıyor karşımıza. Hem bu mezhep çatışmalarında Türkiye'nin konumu ne olacak hem Suudi Arabistan-İran gerilimi konusunda konumumuz ne olacak? Hem siz idama eleştirel yaklaşmıştınız ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan bir iç hukuk meselesidir dedi.
Numan Kurtulmuş: Büyük fotoğraf 1991’de bu yana bölgedeki fay hatlarının daha da derinleştiği bir tabloyu ortaya koyuyor. ABD’nin Irak’ı işgali ile başlayan bir süreç maalesef iki fay hattı üzerinde ayrılıklar körükleniyor. Bunlardan birisi mezhep meselesi birisi etnik çatışmalardır. Biz bu bölgede bu iki fay hattı üzerinden de yeni çatışmalar istemiyoruz. Bölge bir ateş çemberine dönmüş vaziyette. Daha fazla bölünme parçalanma olmasın diyoruz. Ortadoğu halklarının ortak bir geleceği kurabilmesi mümkündür. Bunun için tavrımız çok net. Biz mezhebi ve etnik çatışmaların, farklılıkların minimize edildiği insan hakları ve onuruna saygılı müzakereye ve karşılıklı rızaya dayalı bir Ortadoğu düzeni kurulmasından yanayız. Bu bölgede bu kadar çatışma yeter. Hele İran ve Suudi Arabistan evrensel ölçekte baktığınız zaman İslamtoplumunun iki değerli ülkesi. Bu iki önemli ülkenin arasındaki farklılıkları kabul ederiz ama bunların fiili sıcak çatışmalar haline dönüştürülmesinin başta bu iki ülkeye ve bütün bölgeye zarar vereceğine inanırız. Suriye’de önce bir iç savaş başladı, arkasından vekalet savaşları başladı, şimdi üçüncü safha doğrudan sıcak temaslar başladı. Bizim korkumuz endişemiz Suriye’de bir an evvel barış süreci başlatılamazsa, bölgedeki ülkelerinde kendi pozisyonlarını yeniden gözden geçirmesi ve tansiyonun düşürülmesi şarttır. Orada 47 kişi idam edildi. Bizim idam cezası konusundaki tavrımı açıktır bizde idam cezası kaldırılmıştır. Cumhurbaşkanımız bunları eleştirenler Sisi idamları karşısında niye sustular gibi bir başka eleştiriydi o konu. Bu konuyla ilgili bizim Türkiye olarak tavrımız açık hukuk sistemimiz açık.
Rusya ile krizde hepimizin aklını kurcalayan sorunlardan birisi. İki özel havayolu şirketi Rusya’ya seferlerin durdurduğunu açıkladı.
Binali Yıldırım’ın ifadesiyle keyfi bir uygulama yürütüyor Rusya ve uçak mürettebatından vize talep ediyor. Bu zorlukları aşmak adına bir süre seferleri durdurduğunu açıkladı iki havayolu şirketi. Bu krizin aşılması için kısa vadede ne tür çalışmalar yapılacak ve yapılıyor?
Numan Kurtulmuş: Burada biz en kötü senaryoya karşı hazırız. Türkiye'nin sınır güvenliğinin korunması konusunda Türkiye bütün sorumlulukları yerine getirmiş vaziyettedir. Hep söylüyoruz biz bu krizi tırmandıran taraf olmayacağız. Açıkçası bana sorarsanız Ruslarda bu yüksek açıklamalarına rağmen Türkiye ile bu uçak meselesi yüzünden kalıcı bir karşıtlık oluşturmak isteyeceğini zannetmiyorum. Bizde istemezdik uçağın düşürülmesini. Ama sonuçta Türkiye sınırlarını tehdit eden kimliği bilinmez bir uçak an itibariyle düşürülmüştür. Dolayısıyla bundan sonra bu bölgenin iki önemli ülkesi Türkiye ve Rusya stratejik işbirliği içinde olan iki müttefik ülke. Dolayısıyla böyle bir kriz yüzünden Ruslarında gözden çıkarabileceğini düşünmüyorum Türkiye'yi. Kendi kamuoylarını tatmin etmeye dönük bir takım adımları olabilir. Bu tür uygulamalarda kabul edilemez. Sivil havacılığın kuralları belli mürettebatın vizesiz oraya gidebileceği belli.
Özür dilememe noktasındaki kararlılığı da sürüyor Türkiye'nin o halde.
Numan Kurtulmuş: Türkiye özür dileyecek bir pozisyonda değil. Savaş uçaklarının uçmadığı, güllük gülistanlık bir topraktan bahsetmiyoruz. Her gün onlarca kişinin hemen birkaç kilometre ötede öldüğü, Türkiye'nin sınırının zaman zaman ihlal edildiği bir bölgeden bahsediyoruz. Öyle bir bölgede yabancı bir uçak kimliğini bilmediğiniz, kimliği bilinmeyen bir Ukrayna uçağı Rusya sınırlarını ihlal etseydi Rusya nasıl davranırdı. Türkiye burada bir kasıtla değil kendi sınırlarını korumak gayesiyle bir operasyon yapılmıştır.