Son yıllarda artan kanser türleri arasınada bulunan karaciğer kanserinin sebepleri tam olarak bilinmemekte. Özellikle karaciğer ve pankreas kanseri hastaları tedavi sürecini detaylarıyla merak ederken, gönüllü organ bağışının ülkemizde geldiği durum da sıklıkla sorgulanıyor. Konunun uzmanı Prof. Dr. Ender Dulundu ise karaciğer kanserine yol açan sebepler arasında bir takım genetik faktörler ve Aflatoksin gibi küflü kuru gıdalarda daha çok bulunan bazı toksinlere maruz kalmak olduğunu söylüyor.
Çocuk yaşta bademcik iltihabi nedeni ile sık sık doktora gitmenin sizi doktor olmaya yönelttiğini biliyoruz. O süre de dahil olmak üzere genel cerrahiye karar vermenizde etkili olan unsurlar neler oldu?
İlkokul çağında iken çok sık bademcik iltihabi geçiriyor ve her seferinde bayağı bir penisilin ve linkosin iğnesi olmak durumunda kalıyordum. Öyle ki bazen iğnelerin kalçamda yarattığı ağrıdan yürüyemediğim anlar oluyordu. Sonunda medikal tedavi ile düzelemeyeceğimi anlaşılınca ameliyat ile bademciklerim alındı ve tüm şikayetlerim geçti. O zamanlar çocuk aklımla cerrahinin bir anda tüm şikayetleri ortadan kaldırdığını görünce cerrah olma fikri kafamda belirdi. Ortaokul döneminde televizyonda doktorlar dizisi vardı acile kurşunlanma, bıçaklanma, trafik kazası, düşme gibi nedenlerle travma hastaları geliyor ve hızlı bir ekip çalışması ile bunlar ameliyatlara alınıyor ve yaşamlarına dönüyorlardı. Sonrasında cerrahi fikri kafamda iyice pekişti.
Tıp Fakültesine girdiğimde erken olmasına rağmen daha 2. sınıfta iken acil nöbetlerine ve ameliyatlara katılmaya başladım. Bir gün hiç unutmuyorum trafik kazası geçirmiş bir aile acile getirildi. Önce babayı ameliyata aldılar karaciğerinde ciddi bir yaralanması olan baba ameliyat sırasında maalesef vefat etti. Hemen sonrasında anne ameliyata alındı maalesef o da karaciğerinde ciddi bir yaralanmaya sahipti ve çok kan kaybı olduğu için o da hayatını kaybetti. Sadece küçük çocukları yaşadı. O acil nöbeti benim için bir donum noktası oldu ve gizemli ve zor bir organ olan karaciğer cerrahisine odaklanmaya karar verdim.
Meslek hayatınızın bir kısmını Japonya'da geçirdiğinizi biliyoruz. Orada geçirdiğiniz sürecin size mesleki anlamda katkıları nasıl oldu?
Cerrahi asistanlığımın son yılında yurt dışı kaynaklı cerrahi kitabını okurken Prof. Makuuchi’nin karaciğer cerrahisi ile ilgili uyguladığı teknikler ve yaklaşım dikkatimi çekti. Sonra kendisinin bir şekilde e-mailine ulaştım ve yanına staj için gelmek istediğimi belirttim.
Tabi Makuuchi meğer Dünya’da canlıdan canlıya erişkinde karaciğer naklini ilk kez yapan ve karaciğer cerrahisi ile ilgili pek çok ilki gerçekleştiren biriymiş, ben bunları bilmiyordum. Kendisi daha cerrahi asistanı olan bana tüm mütevaziliği ile cevap verdi ve kliniğine 3 aylık bir donem için gelebileceğimi söyledi.
Bu benim için bir dönüm noktası oldu. Çünkü hem karaciğer safra yolu ve pankreas cerrahisi ile karaciğer naklinde dünyanın en önemli merkezlerinden birine hem de bu konuda en önemli isim olan Makuuchi’nin yanına gidiyordum. Makuuchi ile çok iyi bir diyaloğumuz oldu, ben de Japonlar gibi neredeyse hastanede yatıp kalkıyordum. Hatta bir gün kendisi “Sen de bizim gibisin çalışmayı seviyorsun” diyerek memnuniyetini dile getirmişti. Prof. Makuuchi ile diyalogumuz devam etti ve Türkiye’ye dönüp ihtisasımı bitirdikten sonra Japon Ulusal Kanser Merkezinden kazandığım bursla tekrar Tokyo Üniversitesine bu sefer üst ihtisas yapmak üzere gittim.
Çalıştığım merkez, herkesin sabırla çalıştığı ve üzerine düşeni eksiksiz yaptığı, karşılıklı saygı çerçevesinde ekip çalışmasına önem veren disiplinli ve üst düzey akademik performans sergileyen bir klinikti. Bu anlamda bana çok şey kattığına ve mesleki hayatimi şekillendirdiğine inanıyorum. Aynı zamanda Japon toplumunun karşılıklı saygıya dayanan canlıya ve doğaya olan saygısının da beni çok etkilediği söyleyebilirim.
Yaptığınız ilk tedaviyi veya ameliyat hatırlıyor musunuz?
Yaptığım ilk tedavi daha dördüncü sınıfta iken acil karantina nöbeti sırasında asistan abimiz başka bir acil hasta ile ilgilenirken alerjik cilt döküntüleri ile gelen bir hastaya uzmana da danışarak yazdığım reçete idi. O dönem çok heyecanlandığımı hatırlıyorum. Çünkü ilk kez bir hastaya danışarak da olsa tek başıma bir tedavi veriyordum.
İlk ameliyatım ise genel olarak bütün yeni başlayan cerrahi asistanlarına yaptırılan ilk ameliyat olan Apandisit ameliyatı idi.
1.5 yaşında karaciğer teşhisi konulan ve karaciğer nakli olmadığı takdirde
en fazla 1 ay yaşayabileceği söylenen küçük Emir'in tedavisini üstlendiniz. Geçtiğimiz yıl Organ Bağışı Haftası’nda, onunla sahneye çıktınız. Gönüllü organ bağışının önemini vurgulamak adına ne söylemek istersiniz?
Evet, geçen yıl Organ Bağışı haftası kapsamında farkındalık yaratmak için bir toplantı düzenlemiştik. Bu toplantıya önceden karaciğer nakli yaptığımız hastalarımız ve ailelerini de davet etmiştik. Toplantının sonunda beni çok duygulandıran bir an oldu. Toplantının bittiğine dair teşekkür konuşması yapılırken orta sıralarda oturan şu anda 6 yaşında olan Emir yüksek sesle "Ben de konuşmak istiyorum 1 dakika" diye bağırdı. Sonra sahneye geldi mikrofonu aldı ve "Beni ameliyat eden Ender amcama teşekkür etmek istiyorum" dedi. Spontane gelişen bu olay karşısında basta ben olmak üzere tüm salon çok duygulandık.
Emir nakil olduğunda ailesinin tek çocuğu idi. Kısa sürede ameliyat olması gerekiyordu ve maalesef yetersiz organ bağışı olması nedeni ile bekleyecek zamanı yoktu. Bu süreç hem bizim hem de özellikle ailesi için çok yıpratıcı oldu, sonunda ailesinin geçimini sağlayan tek kişi olan babası karaciğerinin bir kısmını Emir’i hayatta tutmak için verdi. Sırf organ bağışı olmadığı için hem sağlıklı birini de riske sokan bir ameliyata girmek zorunda kalındı, hem de aileyi sosyo ekonomik ciddi şekilde etkileyecek bir karar verildi. Organ bağışı yeterli olsaydı bu sıkıntılar yaşanmayacaktı.
Gönüllü organ bağışı Türkiye’de ne durumda? Organ naklinin geldiği durumu; önceki yıllarla kıyasladığınızda olumlu bir gelişmeden söz edebilir miyiz?
Türkiye’de organ bağışı konusunda son yıllarda olumlu gelişmeler olmakla beraber maalesef hala ihtiyacımızın çok gerisinde kalmaktadır. Organ bağışı sadece organ bağışı haftasında dile getirilecek bir konu değildir. Tüm yıl boyunca sivil toplum kuruluşları, medya, fikir önderleri ve sağlık çalışanları ile din adamları, hukukçular kısaca toplumun tüm kesimlerinin canlı tutması ve insanların dikkatini çekmesi gereken bir konudur. Bu süreklilik olmadığında anlık olan olumlu gelişmeler tekrar kaybedilmekte ve bir süreklilik sağlanamamaktadır.
Daha önce yaptığınız açıklamalardan birinde; Türkiye’de nakillerin yüzde n75’inin canlı vericili olarak yapıldığını belirtip bunun yüzde 75 kadavra, yüzde 25 canlıdan canlıya donör aracılığıyla yapılan nakillere doğru evrilmesi gerektiğini vurguladınız. Sizce bu konuda bir yol katedildi mi?
Maalesef bugün daha iyi bir yerdeyiz demeyi çok isterdim. Ancak özellikle COVID pandemisinin de araya girmesi ile olumlu yönde olan kıpırdanmalar da sekteye uğradı ve geldiğimiz noktada eskisinden de kötü bir hale geldik. Ancak ben toplum olarak topyekûn bir sorumluluk alarak tabloyu düzelteceğimize olan umudumu koruyorum.
Karaciğer kanseri neden olur? Genetik mi yoksa bu hastalığa daha çok dış faktörlerin mi neden olduğu söylenebilir?
Karaciğer kanserlerini karaciğerin kendi yapısından kaynaklanan (primer) hepatosellüler, kolanjiokarsinom gibi veya vücuttaki diğer organlara ait kanserlerin buraya sıçraması (metastaz) sonucu görülen kanserler olarak iki ana başlık altında toplayabiliriz.
Karaciğer kanserine yol açan sebeplerin hepsi ortaya konmamıştır ancak bilinen bazı faktörler arasında hepatitleri özellikle Hepatit B ve C’ yi, genetik bir takım faktörleri, mesleki olarak maruz kalınan bazı kimyasal maddeleri ve Aflatoksin gibi özellikle küflü kuru gıdalarda daha çok bulunan bazı toksinlere maruz kalmayı sıralayabiliriz. Bunlar dışında hareketsiz yaşam tarzı ve kilo almak (Obezite) da karaciğer kanserine zemin hazırlayan nedenler arasındadır.
Uzun vadede karaciğer kanserine yol açabilecek besinler nelerdir?
Günümüzün en önemli problemi hareketsiz yasam tarzı ve sağlıksız beslenmedir. Özellikle fast food tarzı beslenme, ağır yağlı yiyeceklerin tüketilmesi, yüksek kalorili ve katkılı gazlı içeceklerin ve aşırı alkol tüketilmesi; karaciğer yağlanmasına, karaciğer hücrelerinde hasara ve bu zeminde sirozuna ve kanser gelişmesine neden olabilmektedir. Aynı zamanda aflatoksinden zengin gıdaların da tüketilmesi karaciğer kanserine sebep olabilmektedir. Aflatoksin gıdaların küflenmesi sonucu ortaya çıkan bir toksindir. Özellikle fındık, fıstık, yer fıstığı gibi kabuklu kuruyemişlerde, kuru meyvelerde, baharatlarda ve tahıllarda bulunabilir. Süt ve süt ürünlerine de küflü hayvan yemlerinin kullanımı sonucu bulaşabilir.
Karaciğer kanserinde önceki yıllara oranla bir artış söz konusu mu?
Ortalama yaşam süresinin uzamasının bir sonucu olarak doğal olarak yaşla beraber kanser görülme sıklığında artış olmaktadır. Bunu yanında tıp alanında olan gelişmeler ile kişilerin sağlık merkezlerine daha sık başvurmaları sonucu daha fazla kanser vakası teşhis edilmektedir.
Sağlıksız beslenme, katkı maddesi içeren gıda ürünlerinin tüketimindeki artış, doğal gıda ürünlerine ulaşamamak, çevresel faktörlerin olumsuz etkileri, şehir hayatının yüklediği koşturmaca ve stresli ortamın da olumsuz katkısı olduğunu düşünüyorum.
Karaciğer kanseri ameliyatlarında kullandığınız özel teknikler var mı? Bunun geleneksel yöntemlerden farkı nedir?
Karaciğer vücudumuzun rafineri sistemi ve en büyük organıdır. Aynı zamanda kendini yenileme yeteneği olan tek organımız. Karaciğer bildiğiniz gibi şeffaf bir organ değil ve aynı zamanda çok geniş ve önemli bir damar ağını içinde barındırır. Bu nedenle cerrahisi özellikli bir hal alır.
Geleneksel yöntemler ile tümör sayısı çok ise derin yerleşimli ise veya boyutu büyük olduğunda cerrahiden çok hastalar kemoterapiye yönlendirilmektedir.
Oysa ki hastalar cerrahiden daha çok fayda görmektedir ve ilk tercih mümkünse cerrahi olmalıdır.
Karaciğerin yüzeyinden görülmeyen derinine yerleşmiş tümörleri içindeki damarlara zarar vermeden çıkartmak, tümör sayısı ne olursa olsun geride hastaya yetecek kadar sağlıklı miktarda karaciğer dokusunu koruyarak ameliyatı gerçekleştirmek çok önemlidir. Tüm bunları ameliyat sırasında ultrasonografiyi ve bazı özel cerrahi teknikleri kullanarak sağlamaktayız. Bu şekilde hem karaciğerin derinliklerindeki tümörleri görmek hem ana damarlarına zarar vermeden ameliyatı gerçekleştirmek hem de ameliyat öncesinde çekilen tomografi veya MR görüntülemelerine rağmen %10-15 oranında hastada saptanmamış ek lezyonları da görüp bunları da almak sureti ile hastada geride tümör bırakmadan bu cerrahiyi yapmak mümkün hale geliyor.
Özetlemek gerekirse uyguladığımız teknik ile uygun kişilerde hastada maksimum karaciğer dokusunu korunmakta, tümörün boyutu, sayısı ve damarlarla olan ilişkisi bir handikap ve ameliyata engel olmaktan çıkmakta ve daha güvenli bir cerrahi mümkün hale gelmektedir.
Pankreas kanseri için Whipple yöntemi hangi hastalara, hangi durumda uygulanır?
Pankreas kanseri maalesef en agresif kanserlerden birisidir ve bilinen en etkin tedavi seçeneği cerrahidir. Pankreasın baş kısmında yerleşim gösteren kanserlerde Whipple ameliyatı yapılır. Bu ameliyatta safra kesesi, safra yolunun ve midenin bir kısmı, oniki parmak bağırsağı ve pankreasın baş kısmı alınır. Pankreasın baş kısmı karaciğeri ve bağırsakları besleyen çok önemli damarlarla (portal ven, mezenterik ven, mezenterik arter) komşuluk gösterir. Tümörün bu damarlara sirayet (invazyon) etmesi bazen ameliyata engel teşkil edebilir. Belirgin damar tutulumu olanlarda önce kemoterapi ile tedaviye başlanabilir. Ancak uygun hastalarda tümörün sirayet ettiği damarla birlikte çıkarılması da mümkündür ve hasta bu işlemden fayda görür. Bu gibi durumlarda cerrahın tecrübesi ve uyguladığı cerrahi teknik önem kazanır. Biz bu tür hastalarda transmezenterik yaklaşım dediğimiz yöntemi uygulayarak damarı da içine alacak cerrahiyi yapmak için koşulları zorluyor ve hastanın geride tümör bırakmadan cerrahiden radikal bir şekilde faydalanmasını hedefliyoruz.
Günümüzde yaygınlaşan manikür, pedikür, dövme, piercing gibi uygulamaların sağlık üzerinde kalıcı etkileri var mıdır?
Kişinin öz bakımına önem vermesi veya güncel trendleri takip ediyor olması kadar doğal bir şey olamaz. Bu nedenle manikür, pedikür ve özellikle gençler arasında yaygınlaşan dövme ve piercing gibi uygulamaları anlayabiliyorum.
Ancak günümüzde kronik karaciğer hastalıkları ve sirozun en önemli sebebini hala hepatitlerin oluşturduğunu akılda tutmak gerekiyor. Özelikle hijyenik koşullarda uygun bakımları yapılmamış sterilizasyon ve dezenfeksiyon kurallarına uygun olarak temizlenmemiş aletlerin ortak kullanımları sonucu bir insandan diğerine hepatitlerin ve bazı hastalıkların geçmesine neden olabileceğini akıldan çıkartmamak gerekiyor. Bu nedenle mutlaka dövme, piercing, manikür ve pedikür gibi işlemleri yaptıracağımız yerlerde kullanılacak olan aletlerin steril edilmiş olup olmadığını soralım ondan sonra işlemin yapılmasına izin verelim.
Genelde hastaları ameliyat olacaklarını öğrenmek, ameliyata hazırlanma süreci ve belirsizlik tedirgin eder. Siz hastalarınızı ameliyata hazırlarken bu konuda onlar için hangi yolları izliyorsunuz?
Bu konu çok hassas ve önemli bir konu. Kimi hastalar hastalığının ne olduğunu, olasılıkları duymak istemezler ve siz ne derseniz biz onu yapacağız şeklinde bir yaklaşım sergilerken. Kimileri her turlu yaklaşım ve ihtimali en ince ayrıntısına kadar sorgulamak isterler.
Ben genel olarak hastalarıma; hastalıklarının ne olduğu hakkında bilgi vermeyi, cerrahinin riskleri ve bize sağlayacağı faydaları, varsa alternatif tedavilerin neler olduğunu, hiçbir şey yapılmaması durumunda ise bunun artılarını ve eksilerini hastanın anlayacağı bir dilde mümkünse tıbbi terimleri kullanmamaya gayret ederek anlatırım. Karar vermenin zor olduğu bu süreçte hastanın birinci derece yakınlarının da olduğu bir ortamda gerekirse birkaç kere ve farklı zamanlarda tekrar aynı bilgileri veririm. Hastanın hekimine güven duymasının ve kafasındaki soru işaretlerine cevap bulmuş bir şekilde ameliyata karar vermesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Hatta bu anlamda dilerlerse ikinci bir görüş almalarını da tavsiye ediyorum.