Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Siyasi Başdanışmanı AK Parti Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan, Yakın Plan'da gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Akdoğan, Başbakan Erdoğan'ın Diyabakır'da yaptığı konuşmayla gündeme gelen 'genel af' tartışmalarına değindi.
Bu yönde herhangi bir çalışma olmadığının altını çizen Akdoğan, çözüm sürecine yönelik tehlikeye dikkati çekti, "Bu tür tartışmalar vatandaşın algısını bozacak tartışmalardır. Öcalan'ın geleceğini konuşmak süreci takar" dedAkdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
"Diyarbakır programı tarihi bir nitelikte devasa bir adımdı. Sıradan bir program değildi. İç içe geçmiş birçok tarihi anı yaşadık. Süreç artık geri dönüşü olmayan bir noktaya geldi. Bu hamle siyasi bir hamledir. Bu siyasi nitelik seçimlere yönelik değil, çözüm sürecine yöneliktir.
Barzani'nin gelmiş olması Suriye-Irak parantezine alınarak kurban edilmemeli. Bu süreçte herkes kazanacaktır. Kürdistan tabirini kullanmaktan tutun da orada verilen siyasi mesajlara kadar arkasında önemli bir siyasi irade vardır.
Hükümet kararlı bir şekilde bir yolda ilerlemelidir. Eleştiri yerine iyi niyeti görmek lazım. Sembolik şeyler olabilir ama özgül ağırlığı yüksek olan adımlardır. Yapılan şeyler kolay değil, takdir etmek gerekir.
Bundan sonra elbette adımlar atılabilir. İmralı'ya ziyaret konusunda alınmış bir karar yok. Sayın Başbakanımız dün yaptığı açıklamada kapıyı bıraktı. Gerekirse bu mekanizma devreye alınabilir. Ama PKK yöneticilerinin gelmesi söz konusu değil.
Başbakan'ın Diyarbakır'daki sözleri, geleceğe yönelik temennilerini iletiyor, genel af anlamına gelmiyor. Burada genel af konusunda adam öldüreni ben affedemem diyor, bu ilkesel bir duruştur.
Bir takım yasal düzenlemeler yapılamayacağı anlamına gelmiyor bu. Mevcut yasalardan faydalananlar eve dönebiliyor. Hukuk herkes içindir, belli kişi ve örgütlere yönelik düzenleme yapamıyorsunuz.
Bunun toplum vicdanını incitmeyecek şekilde yapılması önemli. Sağlık şartları sebebiyle tahliye isteyen mahkumlarla ilgili süreç devam ediyor. Süreç sonunda bazıları bırakılabiliyor. Ancak burada şöyle bir durum var; örgütler hayatından ümit kesilmiş kişileri canlı bomba olarak kullanabiliyor.
Öcalan şu ana kadarki verdiği mesajarda 'ben çıkacak mıyım, benim durumum ne olacak' şeklinde bir tema var mıydı? Kendisi bile böyle bir mesaj vermiyor. Bu da elbette bir hassasiyet. Böyle konularda toplumsal algı da önemlidir. Daha şu anda mesafe alınmamışken, iç içe geçmiş bir sorun var önümüzde.
Bunlar psikolojik eşiktir, vatandaşın algısını bozacak tartışmalardır. Aftır, Öcalan'ın durumudur vs... Bu tür konularla önemli bir süreci kilitlemek, tıkamak yanlış olur. Öcalan'ın da böyle bir konuşması yok. Böyle bir konuşmayı yapmayı da biz şu anda uygun görmüyoruz. Şu an için böyle bir şey söz konusu değil.
'ÖRGÜT EYLEMLERE SON VERMELİ'
Örgüt eylemsizlik kararı almış durumda ama şiddeti bırakmış değil. Bu da süreci geren bir durum. Şiddet olaylarında da örgütün farklı bir tutuma girmesini bekliyorum. Örgüt bu tür eylemlere son vermeli. Yazar ve aydınlar da bu tarafa baskı uygulamalı. Bunlara rağmen örgütün süreci sabote edecek bir tavra gireceğini süşünmüyorum.
'BDP ŞAŞKINLIĞA DÜŞTÜ'
Çözüm süreci yerli aktörler üzerinden kurgulanmış bi süreç. Böl-yönet tarzı yaklaşımlar doğru değil. Barzani süreci etkileyebilecek bir isim ama doğrudan sürecin bir parçası değil. Buna bir muhatap arayışı olarak bakmak doğru değil.
Bu ziyarete günlük siyaset üzerinden bakmak doğru değil. Önemli olan sürece katkısı olabilir mi? Buna bakmak lazım. AK Parti çözüm sürecini başlatarak örgütün oluşturduğu psikolojik bariyeri yıkmıştır. Diyarbakır buluşması da algıyı etkilemeye yönelik bir faaliyet oldu. AK Parti, KDP'yi zemine çekerek, BDP'nin şaşkınlığa düşmesine neden oldu.
Türkiye'nin, Kürtlerin Suriye'de belirli haklar elde etmesine karşı değil. Ancak orada silahlı unsurlar var. PYD unsurları silahlı bir hakimiyet kurdu. Barzani de bu durumdan rahatsız. Türkiye'nin buradaki ihtilafı körüklediğini düşünmek yanlış. Türkiye demese de Barzani oradaki duruma eleştiri getiriyor.
AHMET KAYA TARTIŞMALARI
Ahmet Kaya ile ilgili tartışmaları doğru bulmuyorum. Yaşasaydı Gezi'ye giderdi vs... Başbakanımız, 'keşke o da burada olsaydı' dedi, bu samimi bir hissiyat. Geçmişte yaşanmış sıkıntılar var, onları yadetmek hakkını teslim etmek önemli şeyler. Kadirşinaslıktır diye düşünüyorum Başbakanımızın açıklamasını. Sayın Başbakanımız 10 yıldır defalarca Ahmet Kaya'yı anmıştır, türkülerine atıf yapmıştır. Onu takdir eden, atıf yapan birçok konuşması oldu, bugüne mahsus bir söylem değil.
'KÜRDİSTAN' İFADESİ
Siz bunu tanırsınız tanımazsınız, oradaki yönetimin adı bu. Anayasal ismi bu, dünya kabul etmiş, biz bundan niye gocunacağız. Bu bizim tarihimizde var. Bizi rahatsız edecek bir durum değil. Bu tür şeyleri tabu haline getirmek doğru değil. Bu Kuzey Irak'taki yönetimin adıdır. Biz bunu ifade ettik. Bu bir jest olarak da görülebilir, bir kabul olarak da görülebilir. Doğru olan yapılmıştır. Büyütülecek bir şey değildir. Geçmişte olmadığından sembolik önemi vardır. Bunu Türkiye için kaşımaya kalkmak sürece bir katkı vermez.
'ADIMLAR SİYASİ DEĞİL'
Bu süreç terör son bulsun diye başladı. Vatandaş sonuca bakar. Şehitler gelirken, kan akarken mi Türkiye daha güçlüdür, yoksa sorunları çözünce mi daha güçlüdür? Bu sorunları geride bırakırsak o zaman toplumsal barışı güçlendirmiş oluruz. Bu adımlar siyasi adımlar değildir.
Örgütün bölgede psikolojik bariyer kurma çabası vardı, çözüm süreciyle bu yıkıldı. Bu tür çabalar bu algının değişmesine sebep oldu. Bu açıdan önemlidir. AK Parti'ye oy vemese de bölgedeki halkın yüzde 95'i sürece destek veriyor. Biz herhangi bir kaybı nazar alarak bu işi yapmadık. Türkiye kazanacaksa biz kaybetmeye hazırız.
'KİMSEYİ SUSTURMA GİBİ BİR NİYETİMİZ YOK'
Dershane konusunun dallanıp budaklanmasını doğru bulmuyorum. Tartışma farklı bir noktaya evrilmeye başladı. Özellikle Twitter'a baktığımızda çok sağlıklı bir tartışma zemini olmaktan çıktığını görüyorum. Bu yeni bir hadise değil. AK Parti'nin en önemli karakteri reformcu olması. Bir dönüşüm süreci var, çok sofistike bir süreç devam ediyor. Başbakanımız da bunun dönüşümün bir parçası olduğunu söylüyor.
Konu oldu bittiye getirilmeye çalışılan bir konu değil. Meselenin hükümet-cemaat parantezine sıkıştırılarak değerlendirilmesini doğru bulmuyorum. Bu bağlamından ciddi bir şekilde saptı. Burada hükümet planlı bir şekilde, daha önceden söylendiği gibi, bir dönüşüm projesi uygulamaktadır.
Gülen hareketi denilen oluşuma bugüne kadar biz yakın durduk hem Türkiye'de hem yurtdışında. Hocaefendiye kişisel olarak da saygı duyan bir insanım. Gülen hareketi Türkiye'ye gerçekten çok önemli hizmetlerde bulunmuştur. Yurtdışında da kendilerine destek olmaya çalıştık. Bununun susturma hareketi olarak algılanması bizi üzüyor. Kimseyi susturma gibi bir gayemiz yok. Hükümetin daha önceden açıkladığı politikasını uygulama kararlılığı vardır.
Bunun siyasi bir amacı olsa, seçime giderken hükümet böyle bir adım atar mı? Ülkenin hayrına olan şeyler yapılmaya çalışılıyor. Oy kaybına yönelik düşünmek sizi yanlış yollara sevk edebilir. Halkın umumi için doğru bildiklerimizi yapmakla mükellefiz. Bunun neticesinde oyunuz artabilir, azalabilir, bunlar geçici şeylerdir.
MUHAFAZAKARLIK TARTIŞMALARI
İktidar hayatın birçok alanında düzenlemeler yapar, bu Batı'da da böyledir. Her siyasi partinin bir felsefesi vardır. AK Parti'nin bir kimliği var ama halka rağmen bir şeyler yapmaya çalışmıyor AK Parti. Halkla birlikte hareket etmek önemlidir. Toplumda dindarlaşma olgusu devlet marifetiyle olacak bir şey değildir. Son dönemde yapılan değişiklikler normalleşme olarak algılanmalıdır.
Başörtüsü meselesiyle ilgili bir normalleşme var. Bunlar normalleştikçe görünürlükleri artıyor. Birileri de bu görünürlüğün artmasını baskı olarak takdim etmeye çalışıyor, rahatsız olduğunu söylüyor. Bu hükümet herkesin sorununu çözsün ama muhafazakarların sorununu çözmesin. Böyle bir şey olabilir mi?
'İNSANLARI ÖPMEKLE OLMUYOR'
CHP en büyük yüklenmeyi geçen seçimlerde yaptı İstanbul'a. En iddialı olduğu seçimdi ancak açık ara farkla AK Parti kazandı. Yani bütün faktörler, ittifaklar, konsorsiyumlar bir araya gelmişti, elinden gelen her şeyi yapmıştı CHP ve o oyu alabildi.
Burada aday bunun üzerine ne koyabilir. Süperman olmayacağına göre ve ikiye katlayamayacağına göre çok ciddi bir fark olacağı kanaatinde değilim ben. Sarıgül'ün, CHP'ye Kılıçdaroğlu'ndan daha fazla bir getirisi olacağını düşünmüyorum ben CHP'ye. Arada şu anda ciddi makas açıklığı var.
CHP'den ziyade AK Parti'nin ne oy alacağı önem taşıyor bizim için. Onlardaki oy artışları tek başına bir anlam ifade etmez. Kaygıya kapılacak bir durum olduğunu düşünmüyorum. İstanbullular, İBB'nin ve hükümetin neler yaptığını biliyor.
Burada Sarıgül, eğer adaysa, ortaya kendi projelerini koyacaktır. Vatandaş da bakacaktır, Sarıgül ne yapabilir diye. Bu sadece insanları öpmekle olmuyor. Ciddi bir vizyon proje ortaya koymak gerekiyor.
Mustafa Sarıgül veya Gürsel Tekin'in AK Parti'yi kaygılandırabilecek isimler değil. CHP'nin genel olarak ciddi bir isim krizi yaşadığını düşünüyorum. Bu yüzden AK Parti şanslı diye düşünüyorum."