PARİS (İHA) - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin sözde soykırım konusunda rahat olduğunu belirterek, "Çünkü bu konu ne Osmanlı ne de Türkiye Cumhuriyeti'nin mevcut arşivlerine bakılarak işlenmiş, konuluşmuş bir konu değildir. Bizim iddiamız şudur; bilimadamları gelsinler Osmanlı arşivlerini de incelesinler" dedi.
İktisadi İşbirliği ve Geliştirme Teşkilatı'nın (OECD) Türkiye ile ilgili rapor, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın katıldığı toplantıda açıklandı. Toplantıda ilk olarak söz alan OECD Genel Sekreteri Donald Johnston, Türkiye'nin OECD içinde en fazla büyüyen ülke konumunu elde ettiğini kaydetti. Faiz dışı fazlanın yüzde 6,5 olarak tespit edildiği belirten Johnston, "Şuanda son çeyrekte yüzde 10'un altında. Türkiye'de çözülmesi gereken pek çok yapısal konu var. Ama hepimiz biliyoruz ki bunların çözülmesi için çok sağlam bir makro ekonomi olması gerek. Bu örgüte üye olan 30 ülke, Türkiye'de incelemelerde bulundu. Türkiye dışında 30 ülkenin gözlemleri yansıyor bu raporda" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise OECD Konseyi'nde yaptığı konuşmada son dönemde Türkiye'de gerçekleştirmekte oldukları ekonomik reformlar, OECD'nin bunlara katkısı ve OECD'den nasıl yararlandıklarını anlatma fırsatı bulduğunu dile getirdi. Son dönemde dünya ekonomisinin süratle globalleşmekte ve dengelerin de değişmekte olduğuna işaret eden Başbakan Erdoğan, "Bu çerçevede dünya ekonomisinde düzenleyici bir rolü olan OECD'nin, bu yeni şartlara uyum göstermesi ve dünyadaki kural koyucu konumunu üstlenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye'nin AB ile müzakerelerinin başlaması öncesinde OECD'nin bugünkü raporunun, Türkiye ekonomisinin bugünkü gerçeklerini ve başarılarını ortaya koyduğunu belirtmek istiyorum. OECD'nin Türkiye incelemesi hükümetimizin kaydettiği ilerlemeleri objektif bir şekilde yansıtmaktadır. Yaptığımız bu reformlar bir başlangıçtır" dedi.
Bu sene sonunda Türkiye'ye 17 milyon turist girişiyle 13 milyar dolar gelir elde edileceğini ifade eden Başbakan Erdoğan, hedefin ilk 10 turizm destinasyonu arasına Türkiye'yi sokmak olduğunu söyledi. Türkiye'yi ziyaret edenlerin büyük bir ekseriyetle önyargılarından kurtulmakta, haklar arasında bir dostluk köprüsü oluşturmakta olduğunu vurgulayan Başbakan Erdoğan, Türkiye'yi görmeyenleri de Türkiye'ye davet etti.
Yapısal reformları süratle tamamlayıp, dünyanın 20. büyük ekonomisi olan Türk ekonomisini daha da ileriye çekme gayreti içinde olacaklarını ifade eden Başbakan Erdoğan, OECD'nin Türkiye ekonomik incelemesinin yanısıra Türkiye'nin uzmanlığı altında 10'dan fazla ülke incelemesi yaptıklarını kaydetti.
Açıklamasının ardından basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Başbakan Erdoğan, 2006-2007 yılı faiz dışı fazla hedeflerinin sorulması üzerine, "2004'te yüzde 6,5 olan faiz dışı fazlayı 2005'te de yine 6,5 olarak tespit ettik. Bu şekilde yolumuza devam edeceğiz. Bunu da gerçekleştireceğimize inanıyorum. 2006-2007 yılına gelince, yine bu oranda bu işi devam ettirmek düşüncesindeyiz" şeklinde konuştu.
SÖZDE ERMENİ SOYKIRIMI
Yeni TCK'ya göre sözde Ermeni soykırımının bir suç olarak görülüp görülmeyeceği ile ilgili bir soruya Erdoğan, "Ceza kanununun metniyle ilgili ifade eksik. Ceza kanunun içinde böyle bir söz yok. Ne maddede ne gerekçede böyle bir ifade yok" yanıtını verdi.
Erdoğan, sözde Ermeni soykırımı ile ilgili olarak, "Türkiye'de Ermeni soykırımı meselesinin anlaşılması konusunu şöyle açıklayayım. Türkiye, ermeni soykırımı konusunda bir defa rahat bir ülkedir. Çünkü bu konu ne Osmanlı ne de Türkiye Cumhuriyeti'nin mevcut arşivlerine bakılarak işlenmiş, konuluşmuş bir konu değildir. Sadece bu konuyu işleyen çevrelerin kendi arşiv bilgilerine dayalı olarak yaptıkları açıklamaktadır. Bizim iddiamız şudur; bilimadamları gelsinler Osmanlı arşivlerini de incelesinler. Tüm araştırmacılara açık hale getirilen arşivlere baksınlar, sonra bu açıklamalar yapılsın. Türkiye olarak biz şuanda Ermenistan'a kapılarını hava taşımacılığında açmış bir ülkeyiz. Israrla vurguluyoruz biz her zaman için düşman üretmeyi değil, dost kazanmayı isteyen bir ülkeyiz. Ancak muhataplarımızın da aynı anlayışla yaklaşmanın gereğini savunuyoruz. Eğer bu sağlanabilirse dünyadaki barışın küreselleşmesi sonucuna katkıda bulunuruz yoksa insanlık kaybeder" dedi.
Türkiye'nin Kıbrıs'tan asker çekmesi konusunda sorulan bir soruya Erdoğan, "Türkiye, Kıbrıs'tan asker çekmez. Çünkü Türkiye, 24 Nisan'da AB'nin de, dünyanın da arzuları istikametinde KKTC'deki soydaşlarının özellikle bu konuda Annan Planı istikametinde 'evet' demesine gayret etmiştir ve bunu başarmıştır. Evet diyen KKTC hala dışlanmaktadır, ekonomik izolasyon uygulanmaktadır, kültürel izolasyon uygulanmaktadır. Aynı şekilde ulaşımda izolasyon uygulanmaktadır. Bunun yanında Annan Planı'na 'hayır' diyen, AB'nin arzuları istikametine 'hayır' diyen Güney Kıbrıs ise AB'ye tam üye olmuştur. Bu bir çelişki değil midir? Ve çelişkileri görmemezlikten gelmek suretiyle KKTC'ye bu şekilde saldırmak veya Türkiye Cumhuriyeti'ne bu şekilde saldırmayı taraflı bir yaklaşım olarak görüyorum. Bunlardan sıyrılmanız gerek. Bunlardan sıyrılmadığınız sürece Türkiye'den bu konuda farklı bir şey bekleme hakkınız olamaz" yanıtını verdi.
"Ermeni soykırımı ifadesini kullandınız ki Paris'e bir basın toplantısı için geldiğiniz de aslında sözde Ermeni soykırımı tanımını kullanmayan ilk Türk politikacı oldunuz. Bu Ermeni soykırımının tanınması mı oluyor? " şeklindeki bir soruya Erdoğan, şu şekilde yanıt verdi:
"Soykırım konusunu kabul edebilmem için Osmanlı arşivine girin. Biz dünyadaki tüm Ermenilere olumlu bakıyoruz. Benim partimde de Ermeniler var. 58 kilise benim ülkemde var. Ama böyle uzaktan bakarak farklı yaklaşımlar getirip bu işi acıte etmeye hakkınız yok. Biz şuanda Türkiye ile Ermenistan sınırını konuyoruz."
TÜRKİYE'NİN ORTADOĞU'DAKİ ROLÜ "Avrupa'da Türkiye'nin AB'ye katılımın itirazın temel sebeplerinden biri Ortadoğu'nun daha da zor bir bölge hale gelmesi son birkaç yıl içinde. Bölgede demokratikleşme açısından ne gibi katkılar bulunuyorsunuz?" sorusuna Erdoğan, "Bu konuyu eğer AB açısından söylerseniz; şuanda Türkiye AB'nin üyesi değil. Şuanda Ortadoğu ülkeleriyle bireysel münasebetlerimizi yürütmenin gayreti içindeyiz. Örneğin bir Irak krizinde Türkiye'nin almış olduğu rolü başka alan bir ülke yoktur. Türkiye 50'ye yakın vatandaşını Irak'ta kaybetti. Biz şimdi BM insani yardım bazında ne yapılacaksa onları yapıyoruz. Örneğin bir İsrail-Filistin noktasında arabulucu olacağımızı açıkladık. Tam üyelik gerçekleştiği anda bu etki daha farklı bir şekle dönüşebilir" şeklinde yanıt verdi.
Türkiye'de birçok reformun gerçekleştirildiğini, ancak Fransa'da siyasi sınıfın Türkiye konusunda hala çekimser davrandığının hatırlatılması üzerine Erdoğan, şöyle konuştu:
"Görüştüğüm bütün dostlarım AB'nin bir Hıristiyan klmüp olmadığını söylüyorlar. Hıristiyan kulübü olmadığına göre o zaman sorun din olmaması gerek. Türkiye bu sürece yeni başlamadı. 59 yılında başladı. 63 Ankara Anlaşması'yla tam üyelik yolu açıldı. O günden bu güne Gümrük Birliği'ne üye yapılması var. Ardından 99 Helsinki Zirvesi var. Zirvede Türkiye'nin adaylığı mukadderdir denildi. 2002 Kopenhag Zirvesi'nde şu söylendi ki bunu Fransa da destekledi: 'Türkiye, Kopenhag siyasi kriterlerini yerine getirmesi halinde gecikmeksizin müzakerelere başlar.' Yani yaklaşık 50 yıldır oyalanan bir Türkiye var. Eğer almamakta direnen siyasiler varsa, Türkiye'ye diyebilirlerdi ki; 'sizin ekonomik durumunuz iyi değil, nüfusunuz kabalalık.' Ama bugüne kadar dememiştir. Şuanda bu tür tartışmaların çıkması bizi üzmektedir."
"Fransa'daki Türkiye aleyhtarı bir havanın olduğuna inanıyor musunuz?" şeklindeki soruya Erdoğan, "Özellikle yaptığım görüşmelerde bu havayı görüyorum. Türkiye ödevini yerine getirmiştir. 17 Aralık'ta AB test edilecektir. AB bu testi başarması lazım ve siyasi liderler halklarından aldıkları yetkiyi kullanırlar. Siyasi irade koymak budur. Bu iradeyi koyarken AB sürecine başlamış ülkelere baktığımızda AB'ye girmenin şeklinin ne olduğunu kriterlerden bilir. Devletler arasındaki münasebetler ciddi kriterlere bağlıdır. Halkların idaresinde sorumluluklarımız var. Biz şuanda Fransa'nın hep desteklerini gördük. İnanıyorum ki 17 Aralık zirvesinde ilerleme raporu istikametinde siyasi irade tecelli edecektir. Süratle de işleyecektir. Kaldı ki Fransa, Türkiye'de bir numaralı yatırımcı ülkedir. Aramızda asırlara dayalı ilişkiler var, ittifaklar var. Fransızca'nın bizim dilimizin içinde ciddi kelime ağırlığı bulunuyor. Birileri böyle bir hava estirmeye çalışıyor ama inanıyorum ki bu giderilecektir. Devam etmeliyiz, çünkü küresel bir güç olacak AB'yi kuruyoruz. Aşılacağı inancındayız" yanıtını verdi.
TÜRKİYE'NİN AB ÜYELİĞİNE FRANSA'NIN YAKLAŞIMI Türkiye'nin AB üyeliği konusunda referandumu önerileri konusunda görüşü sorulan Erdoğan, "Türkiye'yi siyaset malzemesi yapmayacağım dedim. Türkiye, Fransa'nın da iç siyaset malzemesi olmamalıdır. Çünkü biz dostuz" dedi.
"Türkiye'deki ekonominin nispeten istendiği düzeyde gerçekleşememesinin nedeni yatırım eksikliğinden mi kaynaklanıyor?" şeklindeki bir başka soruya ise "Türkiye'deki yatırımlar süratle artıyor. Bu noktada Almanya ile iyi bir noktadayız. Temmuz sonu itibariyle doğrudan yabancı sermaye 1,8 milyar dolara ulaşmıştır. Bu Türkiye'nin cumhuriyet tarihindeki zirve rakamları. Yıl sonu itibariyle bu rakamın 2 milyar dolara ulaşacağını umuyorum. AB müzakere süreciyle sanıyorum çok daha fazlasıyla artış süreci devam edecektir. Bu güven ve istikrarda belli bir süreçtir. Bundan sonra artık bunun neticelerini alacağımıza inanıyorum" yanıtını verdi.
Başbakan Erdoğan, son olarak "Fransız kamuoyuna nasıl bir mesaj vermek istersiniz?" sorusuna, "Bu benim halledeceğim bir nokta değil. Bir defa AB'ye girmenin kriterleri içerisinde hakların referandumu yoktur. Halkların yetki verdiği siyasi iradenin kararı vardır. Bu siyasi irade bu atmosferi oluşturuyor. Ben Fransız dostlarıma şunu söylemek istiyorum; Türkiye'yi yatırımlar noktasında Fransa'nın partneri olarak görmenizi istiyorum. Biz Türkiye olarak öyle bir kültürün mensuplarıyız ki 'yaradılanı yaradandan ötürü seviyoruz.' Sevgi temelli bir dünyanın anlayışını dünyada hakim kılmalıyız. Geleceği böyle inşa etmeliyiz" şeklinde yanıt verdi.
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ile Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan'ın da hazır bulunduğu toplantı sonrası Başbakan Erdoğan ile OECD Genel Sekreteri Donald Johnston basın mensuplarına samimi pozlar verdi. Toplantıya yabancı basın mensupları da büyük ilgili gösterdi.