AYNUR EKİZ - Terör örgütü PKK'nın Diyarbakır'da 3 Ocak 2008'de bir dershane önünde düzenlediği bombalı saldırıda oğlu Eren Şahin'i kaybeden Oya Eronat, kendisi gibi şehit yakını ailelerin ve gazilerin yanı sıra terör örgütü tarafından evladı dağa kaçırılan ailelerin de dertlerini dinleyerek sorunlarına çözüm bulmaya çalışıyor.
AK Parti Sosyal Politikalar Başkanlığında başkan yardımcılığı görevini yürüten Eronat, PKK'nın Diyarbakır'da 3 Ocak 2008'de bir dershane önünde askeri servis aracının geçişi sırasında gerçekleştirdiği terör saldırısında oğlu Eren Şahin'i kaybetti. Eronat, dershanenin bulunduğu o caddeden o günden sonra hiç geçmediğini, oğlu Eren'in sevdiği yemeklerin evde hiç pişmediğini anlattı.
AA muhabirine konuşan Eronat, Diyarbakır'daki katliamın üzerinden 10 yıl geçtiğini hatırlatarak, Victor Hugo'nun "Çocuğunu kaybeden bir anne için her gün ilk gündür; bu ızdırap ihtiyarlamaz." sözüne atıfta bulundu.
- "Zaman geçtikçe acı daha da çoğalıyor"
Eronat, kendisi için aradan geçen 10 senenin 10 gün gibi olduğunu belirterek, "Daha da kötüye gidiyor, zaman geçtikçe özlem artıyor. Bir laf vardır, 'Zamanla her şey unutulur'. Ama bu evlat olunca görmediğiniz süre zarfında ona özleminiz artıyor. Zaman geçtikçe acı daha da çoğalıyor." dedi.
Eren'in tek evladı olduğunu kaydeden Eronat, "Şehit anneleri veya evlat kaybeden anneleri görüyorum. Diyor ki 'Hangi parmağı kessen o acır'. Evet doğru, hangi parmağınızı kesseniz o acır, hangi evladı kaybetseniz aynı acıyı taşırsınız ama geride evlatlar varsa, onların nişanları, düğünleri, okulları... Dikkatiniz dağılabilir. Evlat tekse ve bütün dikkatinizi ona vermişseniz, o elinizden kayıp gittiği zaman sizin de amacınız kalmıyor." diye konuştu.
- "Silah alıp dağa çıkacak halim de yoktu"
Siyasete girerek oğlu Eren gibi hayatını kaybeden çocukların annelerine, babalarına hizmet etmek istediğini aktaran Eronat, "Bu, bana, ülkeye yapılan bir haksızlıktı. Benim evladım çok özeldi, çok iyi bir çocuktu. Hem onun geleceğini hem benim geleceğimi çaldılar." ifadelerini kullandı.
Eronat, bu olay üzerine oturamadığını ifade ederek, şöyle konuştu:
"Silah alıp dağa çıkacak halim de yoktu. İntikam hisleri hiç taşımadım. Çünkü ben çok inançlı bir insanım. Benim inancıma göre, intikam çok ters bir duygu. Ben, oğlumdan önce de hiç kimseye beddua etmemiş, kötü niyetler beslememiş biriydim. Ama öfkem de çok büyük, bir mücadele vermeliydim. Mücadeleyi de siyaset zemininde yakaladım. Sesimi duyurmalıydım. Güneydoğu'daki insanların çektiklerini, 'Kürt haklarını koruyoruz' diye PKK'nın yaptığı zulümleri anlatmalıydım. Daha açmadan koparılan bu çiçeklerin ailelerinin çektiği acıları anlatmalıydım. Bu şekilde siyasete girdim. Sayın Cumhurbaşkanımızın olurlarıyla şehit yakınları ve gazilerle ilgileniyorum. Genel Merkezde Sosyal Politikalar Başkan Yardımcısı olarak görev yapıyorum. Türkiye'nin bütün şehit yakınları bulur beni. Sorunlarını anlatırlar, o sorunları çözmeye çalışırım."
-"Oğlumun iyiliğinden feyz alıyorum"
"İç içe yaşayan bir anne oğulduk" diyen Eronat, oğlu Eren'e derslerinde yardımcı olmak için kendisinin de ders çalıştığını, beraber film izlemeyi çok sevdiklerini, paylaşımlarının ortak olduğunu anlattı.
Oğlu Eren'in fen lisesinde okuduğunu, doktorluk veya elektrik elektronik mühendisliği gibi hedeflerinin olduğunu belirten Eronat, terör eyleminin olduğu 2008 senesinde oğlunun üniversite sınavına gireceğini anımsattı.
Oğlu Eren'den kimi zaman feyz aldığını dile getiren Eronat, "Eren iyiydi. Kimsenin arkasından konuşturmazdı, dedikoduyu sevmezdi. İnsanları kırmaktan hoşlanmazdı. Ben, birine sinirlensem sakinleştirmeye çalışırdı. Özeldi. Şu anda onun iyiliğinden bile feyz alıyorum. Genelde evlatlar anneyi, babayı örnek alır ama ben oğlumu örnek alabiliyorum." dedi.
- "Oğlumun son yediği çikolataların kağıtlarını atmadım"
Diyarbakır'daki evinde oğlunun odasına hiç dokunmadığını anlatan Eronat, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ben, oğlumun odasındaki son yediği çikolataların kağıtlarını, son çözdüğü testlerin kağıtlarını bile atamadım, duruyor. Test kitapları duruyor. On yıl önce o kurşun kalemlerle işaretlemiş kitaplara bakıyorum. Oyuncakları, romanları duruyor. Yatağına hiç dokunmadık, bayrağı üzerinde duruyor. Onun anılarıyla yaşıyoruz, anılarını yaşatıyoruz. Bizim için gitmedi. Bu gitmeyi kabul etsek, yıkım olur diye düşünüyorum.Bizim için yaşıyor o. Başkasına yaptığımız bir güzellikle yaşıyor. Onun sevdiği bir şeyden bahsederken yaşıyor. Gerçi onun sevdiği yemekleri de evde pişirmiyoruz artık, çünkü yiyemiyoruz."
- "Çocuğu dağda olan anneler bir rehin"
Diyarbakır'da esnaf, ev ziyaretlerinde terör örgütü PKK tarafından dağa çıkarılmış çocukların aileleri ile karşılaştıklarını kaydeden Eronat, kendisine bu ailelerden çok mektup geldiğini bildirdi.
Hiçbir annenin, evladının dağa gitmesini istemediğini vurgulayan Eronat, "Keşke oğlumun bir mezarı olsa, her gün gelip burada bir Fatiha okuyabilsem" diyen evladını dağda kaybetmiş bir annenin, oğlunun cenazesini getirdiklerinde "Dileğim oldu. Hiç olmazsa biliyorum oğlum burada." dediğini aktardı.
Çocuğu dağda olan annelerin birer rehin olduğuna dikkati çeken Eronat, "Eğer çocuğunuz dağdaysa ve siz bir anneyseniz aleyhte konuşamıyorsunuz. Acaba ben aleyhte konuşursam, dağda çocuğumun başına bir şey gelir mi endişesi taşıyorsunuz. Anneler her türlü yanıyor. Çocuğu dağda olan anne de yanıyor, konuşamıyor." diye konuştu.
PKK terör örgütünün yüzde 40'ının çocuklardan oluştuğu bilgisini veren Eronat, bu çocukların annelerinin içinin her zaman yandığını söyledi.
Eronat, "Biz bu annelerin yangınını söndürmeliyiz. Bunun mücadelesini verdim. Çocuğu dağa kaçırılan anneler, benimle temasa geçtiler. Çocuklarını geri istediklerini, kimsenin ölmesini istemediklerini söylediler. Dağda olan bir çocuğun kardeşi asker de olabiliyor. Bunlar aynı anda çatışmaya da girebilir." şeklinde konuştu.
- "İnsanlar artık sorgulamaya başladı"
PKK terör örgütüne yönelik son dönemde verilen mücadeleye işaret eden Eronat, Diyarbakır'ın Sur ilçesinde PKK terör örgütünün insanların evlerini başına yıktığını, devletin ise ev isteyene ev, para isteyene para vererek vatandaşların mağduriyetini gidermeye çalıştığını dile getirdi.
"Bir taraf yaparken öbür taraf yıkarsa, yıkan tarafta mı yapan tarafta mı olursunuz?" sorusunu yönelten Eronat, vatandaşın da böyle düşündüğünü aktardı.
İnsanların artık sorgulamaya başladığını ifade eden Eronat, "Önceden bir korku vardı, sorgulamıyordu. Ama siz insanların evlerini başına yıkarsanız, kaybedecek bir şeyleri de olmazsa karşı duruşlar başlar." değerlendirmesinde bulundu.
Eskiden esnaf ziyaretlerinde, esnafın kimsenin görmemesi için dükkanların kapılarında değil içeride konuştuğunu anlatan Eronat, "Şimdi o çıkıyor, derdini dışarıda anlatmaya çalışıyor. Bölge insanına güven geldi. 40 yıl aynı söylemler, aynı terör olayları, insanlar bıktı, yoruldu." dedi.
- "Bilenmeyi sağlamak için 'her eve bir ateş'"
PKK terör örgütünün bir taktiği olduğunu kaydeden Eronat, "Bir ailede 10 çocuk varsa, üçünü birden dağa götürmezler. Her aileden bir çocuk. Çünkü annelerin yüreğine ateş düştüğü zaman, o anne evin içinde üzgün gezer. Öbür çocuklar, bu üzgün anneyi gördüğü zaman bilenir, devlete, askere, polise bilenir. Bu bilenmeyi sağlamak için 'her eve bir ateş' düsturuyla yola çıktılar. Ama kötülük ve zulüm sonsuza kadar sürmüyor. Çukur siyasetiyle kendi ayaklarına kurşun sıktılar." ifadelerini kullandı.
- "Ben, onlara PKK'nın öldürdüğü çocukları hatılatıyordum"
Eski Ağrı Belediye Başkanı Sırrı Sakık'ın milletvekilliği döneminde TBMM Genel Kurulunda kendisi için "Acının keyfini yaşayan kadın" ifadelerini kullandığının hatırlatılması üzerine Eronat, şunları kaydetti:
"Ben hiç yıpranmadım. O hakaretleri bana, bir başka parti veya bir başka şahıs yapsa hüngür hüngür ağlardım. Ama benim değer vermediğim, insanları katleden bir örgütü destekleyen bir partinin söyledikleri bana dokunmaz. Çünkü benim gözümde değerleri yok. Değerleri olmadığı için de hiç üzülmedim. Diyorlar ki 'Senin üstüne çok geldiler'. Ben hiç üstüme alınmadım. Çünkü bana vurmaya çalışan, benim gözümde değersizler. O zaman sizi sarsmaz ki. Ben onlara PKK'nın öldürdüğü çocukları hatırlatıyordum. Onun için beni görmek istemiyorlardı. Benden rahatsızlıklarının en büyük sebebi buydu aslında. Çünkü her gördüklerinde, kürsüye her çıktığımda, benimle her karşılaştıklarında çocuk katliamları geliyordu onların aklına. Onun için benden hiç hoşlanmadılar. Kalp kalbe karşı derler."
(AA)