EMRE BÖYLE DEVAM ETSİN (AHMET ÇAKAR)
Emre Belözoğlu'nu yıllardır izleriz. Türk futbol tarihinin gelmiş geçmiş en iyi 3-5 futbolcusundan biridir. Ama dün gece onu sakin, rakibe yumuşak, hakeme karşı kibar görmek, bizi ayrı bir mutlu etti. İnşallah diğer maçlarda da Emre dün geceki gibi mülayim, suya sabuna dokunmayan Emre olarak devam eder.
KAFADAKİ HESAPLAR SONUCU
Şurası bir gerçek ki Türk hakemleri günden güne irtifa, kalite ve imaj kaybediyorlar. Bülent Yıldırım için iyi şeyler yazmayı çok isterdim ama bazı kartlar yanlış. Verdiği penaltıyı saatlerce düşünmek lazım. Penaltı penaltı değil. Ama daha tehlikelisi Bülent Yıldırım, bu penaltıyı hangi "Kafadaki hesaplar sonucu" verdi bunu da en iyi kendisi bilir. Ayrıca bence Fenerbahçe lehine vermediği bir penaltı daha var. Çekilen şutta top her ne kadar Başakşehirli oyuncunun baldırından sekip eline geliyorsa bile eller açık ve vücut dili topu kesmek amaçlı.
FENERBAHÇE'YE TUTMADI (UĞUR MELEKE)
Abdullah Avcı’nın takımının muazzam bir A planı var ama bu planın tabelada gerideyken işlemeyeceğini zaten hepimiz iyi biliyoruz. İşlemedi de. Ayrıca Beşiktaş’a yaptıkları ‘stoperlere pres’, Galatasaray’a yaptıkları ‘uzun metrajlı frikik ve hava topu hakimiyeti’ ekstralarını da Fenerbahçe’ye karşı uygulayamadılar. Ya da başka bir ekstra üretemediler sarı-lacivertlileri çözecek.
LÜTFEN BİRAZ DAHA FUTBOL
Fenerbahçe-Galatasaray maçında 40 faul, 2 şut. Fenerbahçe-Beşiktaş karşılaşmasında 42 faul, sıfır isabetli şut. Dün gece de 40 faul, 10 sarı kartla sürekli kopan bir oyun. Bu sezon ligin üst düzey maçlarında oyun değil düdük izledik sürekli. Kumandalarda 77 ile 79’uncu kanallar arası eskiden kalite farkı vardı. Şimdi bir de niyet farkı var maalesef. Lütfen biraz daha futbol. Lütfen.
PLANLARI BOZDU
Salih tercihi maça doğrudan tesir etti doğrusu. Pili azaldığında onu çıkarması da doğru hamleydi. Eren’in tükettiği Lens’in 45 dakika boyunca kanadını değiştirmemesini ise garipsedim. Onun hesaplarının tutması için müsabakanın uzun süre 0-0 gitmesi gerekiyordu, Ozan’ın golü planlarını bozdu. Geriye düştükleri maçları tek bir planla çevirmeleri zaten çok zor.
KARAKTERLİ BİR MAÇ (METİN TEKİN)
Özellikle ilk yarıdaki doğru oyun anlayışının Başakşehir'i yetersiz kılmasından... Yani Emre ile Mahmut'a önde basan, rakibin oyun kurmasına izin vermeyen anlayış ve uygulanışı Fenerbahçe'ye sonucu getiren faktördü. Esasında oyunun geneline baktığımızda beceriden çok mücadele karakterli bir maç izledik. İkinci yarı biraz daha farklı gibi olsa da Başakşehir yine yeterli seviyeye çıkamadı. Hücum anlamında sevdiği bir ortam doğmuştu Fenerbahçe için ikinci yarı... Yani çabuk atak ama bunu çok fazla bulamadı.
FİNALE KADAR YARIŞTA OLUR
Dün akşam Türk Telekom Arena ve Vodafone Arena'da yaptığını Kadıköy'de sahaya yansıttığını söylemek zor Başakşehir'in. Uzun lig yarışında bu ilk yenilgi olabilir ve buna doğal bir sonuç olarak da bakabilmeli şampiyonluk yarışında kalmak istiyorsa Başakşehir. Genelde kamuoyunda Başakşehir'in yarışı sonuna kadar götüremeyeceği düşünülüyor ama ben finale kadar yarışın içinde olabileceğine inananlardanım.
TAKTİK SAVAŞI (ERMAN TOROĞLU)
Tam bir taktik savaşı oldu. İki ekibin teknik direktörü takımlarını nasıl oynatacaklardı? Bütün hikaye buradaydı. Başakşehir, Fenerbahçe'ye göre mi oynayacaktı, yoksa Fenerbahçe, Başakşehir'e göre mi oynayacaktı? Buradaki kilit nokta Abdullah Avcı'da değildi. Çünkü onun takımının belli bir şablonu vardı ve bu şablon çok fazla değişemiyordu. 'Değişemiyordu'yu bırakın, değişemez de...
DİSKALİFİYE EDECEKTİ
Başakşehir eğer ilk golü atsaydı o zaman bütün ipler Abdullah Avcı'nın elinde olacaktı. Şimdi buradaki olay ne? Bu maçı Başakşehir kaybetti. Ne oldu? Anormal bir iş değil, Kadıköy'de Fener'e kaybetmek. Eğer Fenerbahçe'ye deplasmanda kaybederek hala şampiyonluk yarışına devam ediyorsanız bu işi sonuna kadar sürdürebilirsiniz demektir. Başakşehir kazanamadı. Kazansaydı, en büyük rakiplerinden birini diskalifiye edecekti. Bu kesin bir şey.
DÜN GECE 1 KİŞİ VARDI
Fenerbahçe'de dün gece bir kişi vardı her şeyiyle iyi oynayan. Koşan, mücadele eden, hep lazım olan yerlerde gerekli işleri yapan. Alper Potuk... Diğerleri de elinden geldiğince mücadele ettiler. Kaliteli bir maç mıydı? Hayır... Heyecanlı mıydı? Eh işte! Peki tempo var mıydı? Biraz... Seyirci sayısı da aynen sahadaki futbol gibi işte yarı yarıya... Hatta daha da eksik.
Eee o zaman nereye geliyoruz. Seyirci eksik, heyecan eksik, kalite eksik, futbol eksik, pozisyon eksik, hakem eksik, hasılat eksik. Peki ne tamam! Hiç bir şey...
FERNANDAO BİLE VERMEZDİ
Şu yorumu yapabilirsiniz: Ya Fenerbahçe öne geçmeseydi? Dikkat edin atılan gole. Top Emre'ye çarpıyor ve gol oluyor. Eğer bu gol olmasa bu maç sabaha kadar oynansa 0-0 biterdi.
Ha diyeceksiniz ki şimdi; penaltı kaçtı! O penaltıyı Bülent Yıldırım'a sormak lazım. Bülent Yıldırım, yani klasik eyyam penaltısı! Öyle bir zamanda veriyor ki, maçı hiç maceraya sokmayacak eğer gol olursa. Evvelki akşamki Cüneyt, dün akşam Bülent... Maalesef Türkiye'de bu hakemler hâlâ düdük çalıyor. Cüneyt, Avrupa'ya gidiyor orada bazı şeylerden korkuyor fazla eyyam yapamıyor. Orada da ite kaka götürüyor bazı şeyleri. Ama bu Bülent gibilerin maalesef bu işi bırakmaları lazım. Şöyle söyleyeyim: Fernandao dün gece hakem olsaydı, o pozisyonda Fernandao'nun lehine penaltı vermezdi!
ORTAYA KOYAMADILAR (GÜRCAN BİLGİÇ)
Şüphesiz ligin en organize ve etkili takımı Başakşehir... Lider olmaları zaten bunun kanıtı. Onları bu koltuğa taşıyan nedenlerin başında da rakiplerinden topladığı puanlar geliyordu. Sezonun ilk maçında da Fenerbahçe'yi yendiler. Ama bitimde maçın kahramanı kalecileri Volkan Babacan'dı. 1-0'ı savunarak korumuşlardı. Kadıköy'de benzerini yapmak istediler. Fakat hiçbir bölümde, Beşiktaş'tan puan aldıran veya Galatasaray'ı mağlup eden performansı ortaya koyamadılar.
F.BAHÇE SERGİLETTİRMEDİ
Çok önemli eksiklerine rağmen Fenerbahçe'nin maçı gerçek bir "varoluş" mücadelesi olarak yaşadığına dikkat çekelim. Mücadelenin ön plana alınıp, galibiyetin "olmazsa, olmaz" olarak kabul edildiği bir akşamda, Başakşehir kendini lider yapan özelliklerinden hiç birini sergileyemedi. Aslında; Fenerbahçe sergilettirmedi.
'BİZ DE VARIZ' DİYORLAR
Zirveye biraz daha yaklaşmak, kalan haftalar içinde Fenerbahçe'nin iştahını da oyun arzusunu da parlatacaktır. Bir gün önce kaybeden ya da bir gün sonra oynayacak Beşiktaş'ın, Başakşehir'in puan kaybetmesine sevinmesini bile büyük lokma gibi boğazda bırakan bir duruş bu. İki kötüden birisini seçmek zorundalardı, en kötüsü geliyor başlarına aslında. Advocaat ve oyuncuları; "Biz de varız" diyorlar.
İZİN VERMEDİLER (İLKER YAĞCIOĞLU)
Bu maç Fenerbahçe için tek kelimeyle final maçıydı. Puan kaybı halinde Fenerbahçe'nin şampiyonluk şansı çok zayıflayacaktı. Bu yüzden de hem oyuncular hem de Fenerbahçe camiası hem çok hırslı hem de çok stresliydi. Maçın başlaması ile birlikte Fenerbahçeli oyuncuların sahada müthiş bir mücadele verdiklerini gördük. 26 maçtır yenilmeyen Başakşehir'e karşı kazanma formülünü iyi mücadele etmek olduğunu çözen Sarı-Lacivertliler sahanın her alanında büyük bir baskı ve mücadele sergilediler. Özellikle orta sahada Ozan-Josef ve Salih aynı bölgede oynayan ve Başakşehir'in en büyük gücü olan Mahmut-Emre ve Mossoro üçlüsüne karşı üstünlük sağladılar. Ve oynamalarına izin vermediler. Böyle olunca da Başakşehir bir türlü Fenerbahçe kalesinde pozisyon üretemedi..
VİRAJI DÖNDÜ
Sarı-Lacivertliler iyi mücadele ettikleri her maçı kazanmayı başarıyorlar. Bütün oyuncuların iyi mücadele ettiği gecede Alper'in hakkını teslim etmek gerekir. Sahanın ve Fenerbahçe'nin en iyisiydi. Sonuçta Fenerbahçe bu kadar eksiğine rağmen virajı döndü. Ve şampiyonluk yolunda güven tazeledi..
ZOR MAÇLARIN TAKIMI (İLKER YASİN)
Gerek ligde gerekse Avrupa Ligi’nde önemli ve zor maçları kazanmış ve iyi skorlar almış Fenerbahçe’nin dün ligde 26 maçtır yenilmeyen lider Başakşehir karşısında şampiyonluk potasında kalma yolundaki bu hayati maçının çok kolay olmayacağını düşünüyordum. Ama doğrusu umduğundan güç olmadı. Fenerbahçe zor maçların takımı olduğunu dün de gösterdi.
MAÇ BİTİNCE ANLADILAR
Kenar oyuncu değil dediği Alper’i yine sol kenara koymak, fizik kapasitesi takım standardının altındaki Salih’i santrafor arkasına almak ve ikinci yarıya Ozan’sız çıkmak Dirk Advocaat’ın büyük riskiydi diyenler, bu planın tecrübeli hocanın bir taktik organizasyonu olduğunu maç bittiğinde anladılar. Kısır, gol pozisyonu üretilmeyen, mücadele gücü yüksek ve çok kaliteli olmayan bir maçtı.
BAŞAKŞEHİR ŞAŞIRDI
Başakşehir’in Galatasaray ve Beşiktaş maçlarındaki pres yapan baskın oyununu dün Fenerbahçe oynadı. İlk yarı Başakşehir şaşırdı, top bulamadı, Emre pas yapamadı. İlk yarıda kaleyi bulan tek şut vardı o da gol oldu. Ozan’ın şutunda topun Emre’ye çarparak Babacan’ı kontrpiyede bırakması Fenerbahçe için bir şans anıydı.
DIEGO VE GOMEZ GİBİ
Bu takımın iki bölge hariç her şeyi tamam ama ben halen ısrarlıyım. Alex sonrası gerçek bir virtüöz bulamayan Fenerbahçe’nin, Diego’dan daha iyi bir 10 numaraya ve geçen yılın gol kralı Gomez gibi bir santrfora ihtiyacı var.
SAHAYA BOMBAYLA ÇIKTI (MEHMET YILMAZ)
Büyük bir disiplinle oynayan Fenerbahçe’ye karşı bir çözüm de üretemediler. Dün maçın hakemi, söylediğim gibi kucağında bir bombayla sahaya çıktı ve gereksiz bir çok düdük çaldı. Sarı kartlarına diyebileceğim bir şey yok, haklıydı. Ama yanından geçen topun hızıyla yere düşenlere bile düdük çaldı ki, futbol böyle bir şey değil.
LENS'İN ANLAMAMASI NORMAL
Gündüz seyrettiğimiz İngiliz maçlarında hakemlerin dönüp bakmayacağı pozisyonlarda bile düdük çaldı, Lens’in her düdükten sonraki yüz ifadesinde görüldüğü gibi bunları anlamamış olmasından daha doğal bir şey yok. Ve bu “mücadele” oyununda ilk yarıda kaleyi tutan tek şutun gol olması da ancak taraftarların yaptıkları büyü ile açıklanabilir.
PLAN GELİŞTİRMELİ
Advocaat, oyuncularını giderek geliştiriyor. Salih’in artık kendine yer bulması, Ozan’ın kendine güveninin gelişmesi, Karavaiev’in lige alışması önemli. Fenerbahçe bu tür maçları iyi oynuyor. Ancak, topu Fenerbahçe’ye bırakıp, beklemeyi bilen baş altı takımlarına karşı da bir plan geliştirebilmeleri gerek.
BAŞAKŞEHİR KOCA BİR PASTA (ERCAN GÜVEN)
Fenerbahçe’ye en çok gereken neydi?.. Yenilmez lideri yenerek alınacak 3 puan değil mi? İşte bu gerçekleşti dün Kadıköy’de. Fenerbahçe’yi kuyudan çıkaran ip gibi adeta. Artık önemli olan sağa sola sarmadan, paranoyalara sapmadan ve bu ipe dolanmadan yukarı çıkabilmek. Düdük çalana kadar lider Başakşehir’in ne oynadığı ve ne oynayacağı ne kadar belliyse Fenerbahçe’nin ne yapacağı o kadar belirsizdi. Çünkü Başakşehir sahada kocaman bir pasta, Fenerbahçeliler ise ayrı ayrı lezzetlerdi.
ÖNCE GÜVENLİK
Başakşehir’in başına buyruk bir Fenerbahçe’yi perişan edebileceğini Advocaat da biliyordu ki, bu kez teknik direktör takımı Başakşehir karşısına teknik direktör takımı bir Fenerbahçe çıkardı. Fenerbahçe maça “önce güvenlik” sloganıyla başladı... Ve hiç olmadığı kadar sert... Savunmada güvenlik için zaten gereken malzeme vardı. Kjaer dönmüş, Hasan Ali yerini almış geri dörtlü ideal haline gelmişti. Önemli olan orta sahadaki güvenlikti ki, Mehmet Topal’ın sakatlığı ile en kritik alan burasıydı.
HELAL OLSUN DOĞRUSU
Afrika’daki Sow yüzünden Fenerbahçe’nin en sıkıntılı mevkisi haline gelen forvetten Fernandao’yu aldı bu kez. Hemen Salih’i çıkarıp Roman’ı alarak savunmayı güçlendiren bir hamleyle karşılık verdi Advocaat. Bir de Fernandao’yu Van Persie ile tazeledi. Çünkü 1-0’a da üç puan alınıyordu ve bu üç puan Fenerbahçe’yi tribünden alıp tekrar şampiyonluk koşusunun içine koyacaktı. Öyle de oldu... Bir sezonda bu kaçıncı dönüş; helal olsun doğrusu.