Bundan 110 yıl önce Ömer Hayyam'ın Rubailer kitabının mücevherlerle kaplı bir baskısı, Nisan 1912'de Londra'dan New York'a gönderildi. Titanik ile birlikte Atlantik Okyanusu'nun dibine batan kitabın büyük masraflarla ikinci bir baskısı 1930'ların sonlarında tamamlandı. Ancak bu baskı İngiltere'nin Blitz olarak bilinen Nazi uçakları tarafından bombalandığı saldırılar sırasında yandı.
Bilge Hayyam'ın rubailerinin bu görkemli baskısının fikir babası genç adamsa, bir İngiliz sahil beldesinde boğularak yaşamını yitirecekti.
Tüm bunlardan sonra kitabın bu özel baskısı için üçüncü bir deneme daha yapıldı.
1911'de Francis Sangorski adlı usta bir zanaatkar, Londra'nın Holborn semtindeki atölyesinde iki yıldır üzerinde çalıştığı bir kitap kaplama işini bitirdi.
40 cm x 35 cm ölçülerindeki kitap, özel olarak kesilmiş yakutlar, topazlar ve zümrütler dahil bin 50 mücevherle kaplanmıştı. Yapımında yaklaşık 9 metrekarelik altın varak ve yaklaşık 5 bin parça deri kullanıldı.
Sangorski, çalışmasındaki her detay üzerinde titiz bir şekilde durdu. Gerçeği yansıtması için bir insan kafatası ödünç aldı; hatta Londra Hayvanat Bahçesi'ndeki bir gözetçiye, canlı bir sıçanı yılana yedirmesi için rüşvet bile verdi. Böylece ilk elden deneyimin dehşetini yansıtmayı amaçlıyordu.
The Daily Mirror gazetesi çalışmayı "bugüne kadar üretilmiş en özel kitap kapağı örneği" olarak nitelerken, bazıları kitaba "Muhteşem Kitap" adını verdi.
Kitaba dudak uçuklatan bir fiyat biçildi.
Sangorski ve ortağı George Sutcliffe'nin 1900'lerin başlarında kurdukları şirketin bugünkü varisi Shepherds, Sangorski & Sutcliffe'nin Genel Müdürü Rob Shepherd, kapağın yıllar içinde zanaatkarların becerilerini kaybetmesi nedeniyle bugün tekrarlanmasının neredeyse imkansız olduğunu söylüyor.
Shepherd, yapımcılarının "sıradışı derecede yetenekli" olduğunu belirtiyor.
İkilinin eseri göz alıcıydı ve Kral 7'inci Edward dahil çok sayıda prestijli ismin maddi desteğini kazandı.
Sangorski daha önce Ömer Hayyam'ın ünlü Rubailer kitabının bazı baskılarını ciltlemişti ancak hayali bu özel kitabı üç tavus kuşunun olduğu, mücevherlerle süslü "daha önce hiç görülmemiş" bir eser haline getirmekti.
Usta zanaatkar bu hayali için 1761'de kurulan ve bugün hala faal olan Sotheran's kitabevini ikna etti. Kitabevi Sangorski ile yalnızca şu yönergeleri paylaştı:
"İşini iyi yap, sınır yok. Kaplamayı istediğin gibi süsle ve istediğin gibi fiyat biç- fiyat ne kadar yüksek olursa o kadar memnun olurum - ancak yaptığın işin sonucunun ücretini haklı çıkarması şartıyla. Bittiğinde dünyadaki en harika modern cilte sahip kitap olmalı.
"Bunlar tek talimatlarım."
Kaplama altı farklı panelden oluşuyordu: Ön ve arka kapaklar, astar olarak bilinen iç yüzeyler ve tavus kuşları, bitkiler, kafatasları, Fars kültüründe yaşamı ve ölümü simgeleyen desenlerle süslenmiş iki uç yaprak.
Her iki kapak için yüzlerce parça keçi derisinin renklendirilmesi, hazırlanması ve kesilmesi, çok sayıda mücevherin her birinin kendi kopçasına yerleştirilmesi gerekiyordu.
Bunlarla birlikte tüm yüzeylere sofistike altın varakların uygulanması için haftalar harcandı.
• Filozof, matematikçi, astronom ve şair Ömer Hayyam, 1048 ve 1131 yılları arasında İran'da yaşadı. Başarıları arasında zamanın en hassas güneş takvimini oluşturması vardı ancak ölümünden çok sonra rubai olarak bilinen dörtlük şiirleriyle ünlendi.
• St Andrews Üniversitesi'nde Fars Edebiyatı Uzmanı Saeed Talajooy rubailerin önemiyle ilgili olarak: "Bu dörtlükler İran kimliğinin şüpheci yönünü yansıtıyor. Bunun manevi kimlik kadar aktif ve derin olduğundan pek çok kişinin bihabedir" diyor.
• Dr Talajooy, Hayyam'ın şiirinin nihilizm, hayatın kısalığı ve varoluşun rastlantısallığı ile "kontrol edilmeyenlere dair hüzünlü bir anlayış" ve "içerek hayatın çılgın akışını unutmak" gibi temaları kapsadığını söylüyor.
• Ömer Hayyam'a atfedilen bir metin, 19. yüzyılın ortalarında edebiyatçı Edward FitzGerald tarafından İngilizce'ye çevrildi. Rubaiyat ilk başta ilgi görmedi ancak iki İrlandalı bilim insanı tarafından yaygınlaştırıldı.
• Rubailerin tercüme edilen versiyonun uzmanları Sandra Mason ve Bill Martin, onları "dünya çapında en çok bilinen bireysel şiirler arasında" gösteriyor.
Kitabevi bu özel baskıyı bin sterline, bugünün parasıyla yaklaşık 120 bin sterlin, satışa sundu.
Ancak gerek yüksek fiyat etiketi gerek Ömer Hayyam'ın şiirlerinin aristokrasiye hitap etmemesi gibi nedenlerle kitap uzun süre satılamadı.
Ta ki 29 Mart 1912'de Sotheby's müzayede evinin düzenlediği bir açık artırmada ünlü antika kitapçısı Gabriel Wells'in Londra temsilcisi kitabı 405 sterline alana kadar.
Okyanusun derinlerindeki ak**ibeti bilinmiyor**
Wells'in kitap ticaretinin merkezi New York'tu ve Rubailer kitabı 6 Nisan'daki sevkiyat kaçırıldığı için bir sonraki seferi beklemek zorunda kaldı. Bu, ünlü Titanik seferiydi.
1.500'den fazla insanın öldüğü Titanik felaketi 20'inci yüzyılın en ünlü facialarından biri ancak gemide Rubailer'in başına neler geldiği pek bilinmiyor.
Shepherd, kitabın büyük olasılıkla kitap dostu Harry Elkins Widener'ın kasasında olduğunu düşünüyor. Anne ve babası Pennsylvania'nın en zengin iki ailesinden 27 yaşındaki Widener, Titanik'in aristokrat yolcuları arasındaydı.
Widener'ın yayıncı Wells'i tanıdığını iddia eden Londra'daki tarihi kitapçı Maggs Bros Ltd.'den Benjamin Maggs'e göre, "Kitabı koltuğunun altında taşıması istenseydi ona büyük bir sorumluluk yüklenmiş olurdu".
Kurnaz kitap satıcısı Widener, ithalat vergisi ödemek zorunda olması ihtimalinden duyduğu iğretiyi halihazırda basında söylemişti.
Meraklı bir kitap koleksiyoncusu olan Widener, Londra'ya yaptığı bir kitap alışverişi gezisinin ardından ABD'ye dönüyordu.
Titanik'in buzdağına çarptığı anda Harry Widener'ın sigara içme salonunda olduğu söyleniyor.
Babası gibi Widener da felaketten sağ çıkamadı.
Gemiyle birlikte batan batan hazineler arasında en iyi bilinenlerden biri olan Rubailer'in okyanusun dibindeki akibeti bilinmiyor.
Saunders kitaba yatırım yapan herkesin kaybettiğini söylüyor.
Yapımcısı Sotheran's kitabevinin muhasebe kayıtları, The Blitz olarak bilinen İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazilerin İngiltere'yi bombalaması olayları sırasında yandı.
Ancak kitabı takip eden trajedi 10 yıl sonra da devam etti.
1 Temmuz 1912'de İngiltere'nin güney kıyısında karısı ve dört çocuğuyla birlikte tatile çıkan Francis Sangorski, güçlü bir akıntıya kapıldı.
37 yaşındaki zanaatkarın cansız bedeni 1,5 saat sonra bulundu.
Kurucu ortağını kaybeden Sangorski & Sutcliffe, faaliyetlerine devam etti.
1924'te George Sutcliffe'nin yeğeni Stanley Bray şirkete stajyer olarak katıldı.
Sekiz yıl sonra, şirket kasasında Sangorski'nin Rubailer için yaptığı orijinal çizimleri ve kalıplarıyla karşılaştı ve bu gösterişli işi yeniden denemeye karar verdi.
Bray, 1930'ları ofisinde ve evinde, mücevherlerle kaplı ikinci Rubailer baskısı üzerinde çalışarak geçirdi. Kitap kapağı, İkinci Dünya Savaşı'nın Avrupa'yı etkisi altına aldığı dönemlerde tamamlandı.
Kitabın bombalı saldırılara karşı korunması gerektiğine karar verildi ve bu nedenle koruyucu malzemelere sarılarak Londra'daki Fore Caddesi'nde güvenli bir kasaya yerleştirildi.
Fore Caddesi, Alman bombardıman uçaklarının şehirde ilk vurduğu caddeydi. 1940 ve 1941'deki müteakip hava saldırıları, bölgedeki neredeyse tüm binaları yerle bir etti.
Yıkıntılar temizlendi ve Bray'in ikinci baskıyı sakladığı kasa bulundu. Kasa hala sağlam ve hasarsız görünüyordu.
Ancak içi açıldığında, sadece siyah bir kütle bulundu. Ateşin katıksız ısısı, kapaktaki deriyi eritmiş ve sayfaları kömürleştirmişti.
Maggs, kitabın kendisini korumak isteyenlere komplo kurduğunu söylüyor:
"Titanik'te olduğu gibi, 'Bu kitabı Amerika'ya göndermenin en güvenli yolu nedir? Onu kesinlikle batmaz bir gemiyle yollamaktır' diyorsunuz ve ne kadar çok denerseniz sonuç o kadar kötü oluyor."
1945'te savaşın bitimiyle birlikte Bray, üçüncü bir baskı üzerinde çalışmak için harekete geçti.
Bunun için önceki baskılardan kalan mücevherlerin çoğu geri dönüştürüldü.
Tahmini 4 bin saatlik çalışmadan sonra, üçüncü baskı nihayet tamamlandı ve kitabı İngiltere'deki Britanya Kütüphanesine sundu.
Aralık 1995'te ölümünün ardından yazılan makalede, kitap "yaşam boyu çalışmanın anıtı" olarak nitelendirildi.
Kitap hala bu kütüphaneden ancak erişimine nadiren izin veriliyor.
Maggs'e göre, Rubailer'in hikayesi ve bilgeliği usta zanaatkarlara şair-filozofu altın, mücevherler ve deriyle anmak için ilham veren Ömer Hayyam'ın teorileri arasında bir uyum var.
Maggs, "Bir bakıma tüm hikaye bir kıssadan hisse gibi çünkü ana mesaj: 'Hayatın tadını çıkar, ama bil ki bitecek, farkında ol' şeklinde; neredeyse bir tür lanet gibi" diyor.
Maggs, "Rubailer böyle söylüyor" diyor ve ekliyor:
"Eğer gücün yetiyorsa neden olmasın? Yap. Ama bil ki öleceksin ve (yaptıklarını) yanında götüremeyeceksin."