HABER

Omicron etkisi baskın olsa da eski varyantlar etkisini sürdürmeye devam ediyor!

Burun akıntısı, boğaz ağrısı, halsizlik gibi belirtileriyle daha çok soğuk algınlığı ve mevsimsel grip gibi geçirilen Omicron varyantı, buna karşın özellikle aşısızlar, eksik aşılılar, bağışıklığı düşük ve kronik hastalıkları olan risk grubundaki kişilerde ağır seyrederek ciddi sonuçlara yol açabiliyor. Uzmanlar eski varyantların etkisini sürdürdüğünü ifade etti.

Omicron etkisi baskın olsa da eski varyantlar etkisini sürdürmeye devam ediyor!

Omicron varyantının diğer varyantlardaki kadar koku ve tat kaybına yol açmadığını, bununla birlikte eski varyantların halen etkili olduklarını belirterek, hastalarda koku ve tat kaybının diğer bulgular düzelse bile devam edebildiğini, bazı hastaların altı aydan fazla süredir koku ve tat kaybı yaşadığını ve bu durumu çaresizlik içinde kabullenen hastalara bir takım çözüm önerileri sunduklarını söylüyor. KBB Uzmanı Doç. Dr. Yavuz Atar, Omicron ile birlikte son günlerde sık görülen enfeksiyonları anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

HAFİFE ALINIYOR

Son iki yıldır tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 enfeksiyonuna neden olan SARS-CoV-2 virüsü bugüne dek birçok kez mutasyona uğradı. Bu varyantlar içinde en hızlı bulaş riskine sahip olan varyantın Omicron olduğunu belirten KBB Uzmanı Doç. Dr. Yavuz Atar, Omicron’un belirtileri itibariyle nezle ve mevsimsel grip gibi üst solunum yolu enfeksiyonlarını çağrıştırabildiğini bu nedenle toplumda hafife alınma yanılgısına yol açabildiğini söylüyor.

iStock-1355737463

BU RAHATSIZLIĞI OLANLAR DİKKAT

Covid-19’un genel olarak; yüksek ateş, nefes alma güçlüğü, halsizlik, kas ve eklem ağrısı, baş ağrısı, burun tıkanıklığı, bulantı ve kusma, ishal ve tat ve koku kaybına yol açabildiğini kaydeden Doç. Dr. Yavuz Atar “Ancak Omicron varyantında diğer varyantlardan farklı olarak; klasik bulguların daha hafif görüldüğünü, boğaz ağrısı, burun akıntısı, hapşırık, ses kısıklığı ve gece terlemesi bulguları olduğunu görmekteyiz. Covid-19 enfeksiyonlarında tüm bu bulgular ilk üç günde artış göstererek yaklaşık 2-3 hafta içinde azalarak bitme eğilimdedir. Ancak kronik rahatsızlığı olan, bağışıklığı düşük, aşısız, eksik aşılı ya da yaşlı kişilerde ise virüs akciğer dokusuna yerleşir ve alt solunum yollarına bağlı hastalık belirtileri göstererek, hastanın klinik tablosu ağır seyredebilmektedir” diyor.

OMICRON KOKU VE TAT KAYBINA YOL AÇMAYABİLİYOR

Omicron varyantının tüm dünyada çok hızlı bir şekilde yayıldığını, eski varyantlardan farklı olarak koku ve tat kayıplarının yeni varyantta daha az sıklıkta görüldüğünü belirten Doç. Dr. Yavuz Atar şöyle konuşuyor: “Omicron varyantının diğer varyantlara göre ne ölçüde koku ve tat kaybı yaptığını değerlendirmek için henüz erken bir dönemdeyiz. Günümüze değin yapılan araştırmalarda delta varyantı ya da daha eski varyantlar ile enfekte olan olgularda koku ve/veya tat kaybı yaşanması önemli ölçüde beklenebilen bir hastalık bulgusu idi. Hatta bazı araştırmalar koku kaybı bulgusu ile Covid-19 enfeksiyonu teşhisinde yararlanabileceğini bildirecek kadar bu bulguyu değerli görmekte idi. Hastalar koku yetilerinin bir anda azaldığını ya da tamamen kaybettiklerini ifade etmekteydiler. Güncel poliklinik vakaları üzerinden elde ettiğimiz tecrübeye bakarak koku ve tat kaybı şikayetlerinin Covid-19 enfeksiyonunun ilk görüldüğü dönemlere göre azaldığı söylenebilir.”

ESKİ VARYANTLARIN ETKİSİ SÜRÜYOR

Her ne kadar gözler Omicron’a çevrilmiş olsa da, eski varyantların etkisi de sürüyor. Covid-19 geçirmiş hastaların önemli bir kısmında hastalık akut dönemi geçtikten sonra birkaç haftada koku ve tat duyusu yerine gelse de bir kısım hastada altı ay ve üzeri bir sürede bu şikayetler ile gelen hastalar olabildiğini belirten KBB Uzmanı Doç. Dr. Yavuz Atar “Bu tür şikayetleri olan hastalarda öncelikli olarak koku kaybının derecesi belirlenmeli ve altta yatan hastalığın ne olduğu ortaya konulmalıdır. Genelde hastalarda tam bir koku ve tat kaybı yerine koku keskinliği azalmaktadır.

iStock-1355867968

Koku ve tat kaybının yaşam kalitesini önemli derecede etkilediği bilinmektedir bu nedenle bir takım tedavi yöntemleri geliştirilmeye çalışılmıştır. Koku kayıplarında koku stimülasyon terapisi; hastaların koku hafızalarını uyararak koku duyusunu geriye getirmeyi hedefleyen pratik bir yöntemdir. Ağızdan ya da burundan kortizon uygulamaları, burun temizleyici solüsyonlar diğer tedavi yaklaşımları arasında sayılabilir. Tedavi yaklaşımları için mutlaka bu konuda deneyimli bir KBB Uzmanı’na başvurulmalıdır. Tedaviye hemen yanıt alınamayabileceğinden tedavinin yarıda kesilmemesi ve doktor takibinde kalınması önemlidir. Bununla birlikte tam koku kaybına uğrayan ve şikâyeti uzun süredir geçmeyen hastalarda diğer nedenler ve koku nöronlarında bir hasar olup olmadığı araştırılmalıdır. Tat duyusunun kaybı ile ilgili mekanizmalara ait ise ne yazık ki yeterli sayıda araştırma yoktur” diyor.

En Çok Aranan Haberler