İddialı açıklamalarıyla dikkatleri üzerine çeken Didem Erol, Quentin Tarantino ile ilişkisine kimseyi inandıramamaktan dertli: “Tarantino bugüne kadarki en uzun ilişkisini Sofia Coppola ile yaşadı, onunla bile üç kare fotoğrafı var. Hem de o kadınla üç yıl aynı evde kalmış. Ayrıca Cannes Film Festivali’nde tüm basının bizden haberi vardı.”
[
Nasıl geçti yaz?
- Şubattan beri Los Angeles’taydım. Mayıs ayında Cannes Film Festivali’ne gittim, sonra birkaç gün ıstanbul’a geldim. Onların dışında hep Amerika’daydım. Orada birkaç işte yer aldım. “Doomsday”de başrol oynadım. Bir sonraki filmimin adı muhtemelen “Audition” olacak.
[
Orada bir ajansa mı bağlısınız?
- Hayır ama bir menajerim var.
“Doomsday” için film diyorsunuz ama IMDB’de televizyon filmi olarak görünüyor...
- Televizyon filmi ama Universal imzalı bir proje... Sinema formatında çekildi. Amerika’da Sci-Fi Channel’da verilecek, Avrupa ülkelerinde ise sinema salonlarında gösterilecek. Zaten son filmi “Hell Boy 2” sayesinde son derece popüler olan Luke Goss başrolle...
Ya Türkiye’deki projeler?
- Türkiye’ye sadece çok iyi bir iş olursa gelmek istiyorum. Çünkü buradaki işleri içime sindiremiyorum. Reklam filmi, sinema filmi için gider gelirim, o kadar... Kimse bu işe Amerika’da başrolle başlayamazken, Türkiye’de insanlar yönetmen sevgilisi sayesinde rol kapıyor. Orada değil rol almak, seçmelere katılmak bile zor. Amerika’da iş bulabilmek için bir CV’nin, işlerinin yer aldığı bir showreel’ının (portfolyonun dijital ya da analog film ortamındaki sunumu) olması gerek. Burada kimsenin showreel’ı olduğunu sanmıyorum.
[
Türkiye’de çalışmamanızın özel bir nedeni var mı?
- Ben İngiltere’de tiyatro eğitimi aldım. Dolayısıyla daha nitelikli rollerde olmak, Ezel Akay, Fatih Akın, Zeki Demirkubuz ve Reha Erdem gibi yönetmenlerle çalışmak istiyorum.
Rol anlamında sizi kategorize ediyorlar mı?
- Yurtdışında ajanı, anneyi oynadım ama Türkiye’de nedense hep “sadece güzel” kadın rolleri geliyor. Benim için “Yurtdışında hep ufak rollerde oynuyor” falan dediler. Yabancı bir filmde 4 saniyeden fazla rol almış biri varsa ellerini sıkarım. Kaldı ki ben yurtdışında seçmelere katılarak bir başrol aldım. Türk basınına da bu haberi gönderdim. Davetten resim çektirmiş denmesin diye setten fotoğraflar yolladım. O hafta “Hollywood’un ilk başrolü” diye başka birileri haber yapıldı.
Ünlü oyuncu David Carradine öldüğünde, görüş almak için sizi de aradıkları doğru mu?
- Doğru... Beni arayıp “Enteresan bir cinsel hayatı olduğundan haberiniz var mı?” diye sordular. Ben ölmüş bir insanın arkasından öyle konuşmam ki...
[
Bu garip olayları hep siz açıklıyorsunuz basına. Dikkat çekmek mi istiyorsunuz?
- Soruyorsunuz, söylüyorum. Sonra alay konusu oluyor. Yani anlatsam bir türlü, anlatmasam bir türlü... Hiçbir şeyin ispatını yapmak zorunda değilim. Bundan sonra da bu tarz haberleri paylaşmamaya özen göstereceğim.
“Alay konusu” olmaktan rahatsızsınız, ama Cannes Film Festivali’nden sonra Quentin Tarantino hakkında gönderilen açıklama neydi öyle? “Inglourious Basterds (Soysuzlar Çetesi) adlı filmin yönetmeni Quentin Tarantino, filmi Cannes Film Festivali’ne 4 gün kala yetiştirebilmiş ve maalesef eleştirmenlerden son derece kötü not alarak hayal kırıklığı yaşamıştır. ılişkimizin bittiği dönem bu dönemdir” gibi laflar etmiştiniz. Buna ne gerek vardı?
- O yazı çok saptırıldı. Biz onunla iki yıldır ayrılıp barışıyoruz. Cannes’da film beğenilmediği için beni arayıp fikrimi soracaklarını tahmin ettim, ben de sorular gelmeden bir açıklama yapayım dedim. Film, kötü kritikler almıştı. Bu yüzden o dönemde kendisi çok tedirgindi. Ben de kadınsal kaprisler yaptım, kavga ettik. Sonra barışıp, ama Los Angeles’a dönünce yine ayrıldık. Bu her ilişkide olabilir.
Tarantino’nun işinde yaşadığı başarısızlığı, ilişkinize bağladığınız söyleniyor...
- Ben böyle bir şey yapabilir miyim? Zekasına şapka çıkardığım biri o... Ben onun beynine aşık oldum. Aşk demek az kalır, “ona tapıyorum” diyorum.
[
Yabancı internet sitelerini takip ediyorum ama, son üç yılda ikinize dair tek kare fotoğraf, tek satır haber göremedim ben...
- Son bir yıldır “Soysuzlar Çetesi”nin yapım işleriyle ilgileniyordu. Ayda yılda bir dışarı çıkabildik, onda da paparazzilerin olduğu mekanlardan kaçındık. Bugüne kadar en uzun ilişkisi Sofia Coppola ile olan, onunla bile üç karesi var. Üstelik o kadınla üç yıl aynı evde kaldı. Biz zaten üç ay birlikteysek üç ay ayrıyız. O dönemde başka insanlar hayatına girmiş olabilir, ben onu sorgulayamam, o da beni sorgulayamaz. Cannes Film Festivali’nde tüm basının haberi vardı. Martin Scorsese’nin master class’ında el ele çekilmiş fotoğraflarımız var. Hatta Nurgül Yeşilçay bizim iki sıra önümüzde oturuyordu.
Neden Türkiye’ye gelmiyor?
- Türkiye küçük bir market, buraya gelmez. Türkiye ile ilgili videoları gösteriyorum, “güzel” falan diyor ama hâlâ karar vermedi. Öbür memleketim Avusturalya’yı çok seviyor ama... Özellikle de aksanını...
[
“K9” filmi sizin için hayal kırıklığı mı oldu?
- Film kağıt üzerinde süperdi. Yerli “Austin Powers” çekeceğiz zannettim, yanıldım. Çok da iyi bir bütçeyle çekildi aslında, yazık oldu yani... O parayla daha farklı bir iş çıkarılabilirdi.
Siz bu filmi showreel’ınıza ekler misiniz?
- Hayır, eklemem.
Tarantino tam bir ayak fetişistiymiş...
- Evet, hatta sadakat konusunda sorguladığım zaman “Ayaklarına sağdığım” diyor. Ayak fetişisti olan ciddi bir kitle var. Bir gün Los Angeles’ta yürürken biri “Ayaklarınızın fotoğraflarını çekebilir miyim?” dedi. O zaman sapık zannettim, çünkü bu konu hakkında fikrim yoktu.
[
Saba Tümer’in programında “Erkekler bedava süt varken inek satın almıyor. O yüzden arada süt vermeyi keseceksin” diye bir açıklama yaptınız. Bu sözler günlerce konuşuldu. Ne diyeceksiniz?
- Demokratik bir ülkede yaşıyorsak düşünce özgürlüğümüz olmalı. Kadınları ineği benzetmekte ne sorun var anlamadım. ıneklerin kutsal sayıldığı bir ülkede mi yaşıyoruz? Biz neden RTÜK’ü veto etmiyoruz da RTÜK bizi veto ediyor?