HABER

Önder Sav, kritik süreci anlattı

CHP Genel Sekreteri Sav, kaset skandalıyla başlayan Deniz Baykal’ın istifasına ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlık koltuğuna oturmasına kadar geçen süreçle ilgili ilginç açıklamalarda bulundu.

Önder Sav, kritik süreci anlattı

Sav, Baykal’ın istifa kararını kendisiyle paylaşmadığını belirtirken Baykal’la yol ayrımı kararını 13 Mayıs’ta tek başına aldığını söyledi ve yol ayrımının ardından Kılıçdaroğlu ile kimsenin bilmediği bir yerde üç kez gizlice buluştuklarını kaydetti.

Kılıçdaroğlu’nu genel başkanlık koltuğuna oturtan sürecin başaktörü CHP Genel Sekreteri Önder Sav yaşananları egedesonsöz.com sitesine anlattı.

“İSTİFASINI BENİMLE PAYLAŞMADI”

Kaset olayını “çok feci, ayıp bir olaydı, gerçekten bir komploydu. Bir ana muhalefet liderine böyle bir komplo düzenlenmesi ayıp. O kaseti sürmek, yaygınlaştırmak, dağıtmak daha büyük ayıptı” sözleriyle değerlendiren Sav, “İktidarın parmağı yoktur diyemem. Elbette ki çok geniş bir organizasyondur bu. Basit organizasyonla yapılacak iş değildir çünkü. Tabi o komplo, bütün CHP ailesinde üzüntü, sarsıntı yarattı. Sayın Genel Başkana karşı bir himaye duygusu yarattı” diye konuştu. İçinden ‘çok büyük bir hakszlık’ diye isyan ettiğini, Baykal’ın ise üç günlük kendisiyle dertleşme ve hesaplaşmadan sonra istifa noktasına geldiğini ifade eden Sav “İstifasından benim haberim olmadı. Benimle bölüşmedi istifa kararını. Paylaşmadı. İlk gün biraz ağzının içinde istifa etmesi gibi bir şeyi söyledi gibi hatırlıyorum. Tam da öyle demek istemiyorum. ‘Ben öyle bir şey söylemedim der’ mahcup olurum. İstifa ettiği gün, ben onun 53 yıllık dostuyum, arkadaşıyım, genel sekreteriyim. Belki benlen oturup o konuyu konuşsaydı, onu daha büyük, farklı boyutlarda tutabilirdik. Veya istifadan sonraki aşamalar konuşulup, beraber o da değerlendirilebilirdi. Ama istifada bir dönüş kararlılığı vardı” diye konuştu.

-“BASINI TERS KÖŞEYE YATIRDIM”-

Baykal’ın dönüş kararlılığının olduğunu ilk açıkladığı sırada çok hisseden kişi olmasa da kendisinin bunu yakaladığını söyleyen Sav şöyle konuştu:

“İstifadan sonra benim Salı günü TBMM’de Grubu’nda yaptığım bir konuşma var.

O konuşmayı dikkatle süzerlerse, o konuşmada ben CHP’ye bir teşhis koyuyorum. Ve sözümün bir yerinde hatta baş tarafında, ‘Genel Başkan Deniz Baykal, Türkiye’nin en sıkıntılı, sorunlu döneminde genel başkanlıktan ayrıldı. Bizi kendi göbeğimizi kesmekle yüz yüze bıraktı. Bundan sonra göbeğimizi biz keseceğiz. Parti kesecek. Arkadan Deniz Bey’le dostluğumuzu arkadaşlığımızı anımsattıktan sonra, ‘Deniz Baykal, Mustafa Kemal gibi, İsmet Paşa gibi, Bülent Ecevit’ gibi tarihte unutulmazlar arasında yerini almıştır’ dedim.

Gruptan çıktıktan sonra da basını ters köşeye yatırdım. ‘Kimse Deniz Baykal istifa etti diye avucunu ovuşturmasın’ dedim. Bu hem AKP ve benzerlerine bir mesajdı, hem de parti örgütüne. ‘Hem Cumhuriyet Halk Partisi, aslan yatağıdır’ boş kalmaz. CHP yoluna devam eder’ mesajıydı. Hem de CHP içinde olabilecek bir takım hafifliklere engel olmak amaçlıydı.

Örgüt o gün ‘oh be! CHP’de genel sekreter var. Vaziyete hakim görünüyor. Biz yalnız değiliz’ demiştir. Çünkü örgüt, Deniz Baykal’ın dönme düşüncesini bilmiyor. Bu konuşmadan bir saat sonra Deniz Bey’in evinde bir araya geldik. Vatan gazetesinden Bilal Çetin bunu yazdı ama bir iki yeri yanlıştı. Yanlışları da düzelttirdim ben ona. Teminat isterim falan demedim.”

-“MİTİNGİN FOS ÇIKMASINDAN BİLE BENİ SORUMLU TUTUYORLAR”-

Baykal’a dön çağrısının yapıldığı gençlik kollarının eylemini ‘saçma sapan eylem’ olarak nitelendiren Sav, “Hiçbir yetkisi olmadığı halde Mehmet Sevigen, il örgütlerine telefon etmeye başladı. Partide fonksiyonu, yetkisi olmayan bir adam. Bir iki ili ve belediye başkanını haşladım. ‘Kim bu Sevigen de onun talimatıyla otobüs kaldırıyorsun?’ dedim. Diyor ki il, ilçe örgütlerine, ‘Genç olması şart değil, kimi bulduysanız, doldurun getirin’ diyor. Maksat kalabalık olsun” dedi. Baykal’a dön mitinginde 60 bin kişinin beklendiğini ancak bin 500-2 bin kişinin geldiğini belirten Sav “Mitingin fos çıkmasından da beni sorumlu tutuyorlar. Ben de bunu bana aktaranlara, ‘Demek ki çok güçlüymüşüm, 58 bin kişiyi durdurabilmişsem hakikaten güçlüymüşüm’ diyerek ironi yapıyorum. Gerçek şudur. Gelecek olan adamı engelleyemezsiniz. Kurultayı önleyebildi mi kimse? İnsanlar isterse gelir. Otobüs tutmaya para pul vermeye gerek yok. İnsanlar isterse kurultayda olduğu gibi bir yolunu bulur, akın akın gelir. Hep söylerim. ‘Mitinglere otobüs tutmaya, para pul harcamaya gerek yok’ diye. Çünkü kendisi gelecek. Biz bazen buradan para gönderiyoruz. ‘Aman meydan boş kalmasın’ diye. Kendimizi aldatıyoruz ya, kendimizi aldatıyoruz “diye konuştu.

-“DESTEKLEME KARARINI 13 MAYIS’TA ALDIM”-

Baykal mitinginin işin tuzu biberi olduğunu, üretilen haksız dedikoduların kendisini yaraladığını, kendisinden habersiz başlatmalarına rağmen eyleme destek bile olduğunu söyleyen Sav, Kılıçdaroğlu’nu destekleme kararı almasını ise şöyle anlattı:

“Çarşamba günü yaptığımız Merkez Yönetim Kurulu’nda (MYK), arkadaşların bir kısmının Deniz Bey’e iyilik yapmadıklarını, Deniz Bey’in de kimsenin hamiliğine ihtiyacı olmadığını söyledim. Ve ‘Deniz Bey’e yakınlıkla yalakalığı birbirinden ayırın arkadaşlar’ dedim. ‘Burada Deniz Bey’e yalakalık edenler var’ dedim. Bundan o sakallı -Savcı Sayan- alındı. Zıpladı bir şeyler söylemeye çalıştı. Hiç kaale bile almadım. Bir gün sonra Perşembe akşamı -13 Mayıs- evde kendi kendime epey tartıştım. Benim bir huyum var. Çok ilginçtir. Kritik süreçlerde, pencereden bakar, dışarıda Önder Sav’ı gözlerim. Önemli kararlar almadan önce sıyrılırım kendimden. Kendimi izlerim. Böyle bir hasletim, özelliğim var. O gün de yine koydum kendimi dışarıya. Ölçtüm, tarttım, biçtim. Sindiremiyorum CHP’nin adaysız kurultaya gitmesini. Eli kolu bağlı, Godo’yu bekler gibi. Delegeler imzayı verecek, Deniz Baykal oturduğu yerden gelecek. Deniz Bey’e yakın görünmeye çalışan, aslında uzak olan bir takım zavallılar, bu durumu kullanarak, sermaye yaparak Deniz bey nasıl olsa gelecek diyerek işleri yürütüyorlar. İmza topluyorlar, örgütleri arıyorlar. Bana da gelen, giden imzaları soruyorlar falan…Bana soran örgütlere de ‘verin imzayı’ diyorum. ‘Verin imzayı ne olacak? Kurultayda verilen imza geçerli çünkü’ diyorum. Nitekim örgütlerin hepsi imza verdi. Allah var, imza vermeyelim diyenler de çıktı. Ama ben yok, yok yapmayın ‘verin’ gerekirse sadece bana gönderin. Bir yerde olmasını istemiyorsanız’ dedim, ikna ettim’ Perşembe gecesi kendimle yaptığım muhasebenin ardından görüşüm netleşti. Ama ben bunu kimseyle bölüşemem. Karımla dahi bölüşemem.“

-“BİR KAÇ GİZLİCE BULUŞTUK NE O KARISINA SÖYLEDİ NE BEN”-

Kılıçdaroğlu isminin de Perşembe gecesi netleştiğini, Kılıçdaroğlu’nun kamuoyunda bir havası olduğunu ve halk desteğinin yadsınamayacağını kaydeden Sav şunları söyledi:

“Birkaç kez buluştuk. Kimsenin bilmediği, bilemeyeceği bir yerde. Ve kimse de bilemedi. Ne o karısına söyledi ne ben söyledim. Bırak ikinci üçüncü kişiyi. Ne kadar ketum kalınırsa o kadar sonuç alınır bu işten diye düşündüğüm için bu değerlendirmeyi rahatlıkla ona da yaptım. Ve Kemal Bey de buna uydu. Zaten ağzı sıkı bir siyasetçidir o. Ve adaylığını açıklama günü, tarihi… Pazar erken olurdu, Salı da geç olurdu. Pazartesi en uygun gündü adaylık açıklamak için. Zaman da öğleden önce olmalıydı. Basının da alarmda olacağı bir olay çünkü. Kemal Bey belki beraber açıklama yapmamızı isterdi. Ben de ‘Ne kadar sade olursa o kadar iyi olur’ dedim. ‘Siz açıklamayı yapın, benim de söyleyeceklerim var’ dedim. O benim destek vaat edeceğimi biliyor ama ne söyleyeceğimi bilmiyordu. Basın mensupları açıklamadan sonra hurra geldiler, doldular odaya. ‘Engel olmayın basına’ dedim. ‘Siz biraz dışarı çıkın, çıkışta açıklama yapacağım’ dedim. ‘Kemal Bey’le bir özel konuşalım. Kemal Bey bir açıklama yaptı ama, ben de sizin gibi dinledim, kısa bir açıklamaydı, Ben Kemal Bey’i dinleyip iyice anlayayım. Bakalım detayında ne var?’ dedim. Bunları bir merak aldı mı dışarı çıkarken, Kemal Bey’le 15-20 dakika görüştük. Sonra kapıda o açıklamayı yaptım, değerlendirmeyi yaptım. Sanıyorum görmüşsünüzdür. Sonradan anlıyorum ki medyada da örgütte de kamuoyunda da müthiş bir etki bırakmış o açıklama… Benim o konuşmamın bir bölümünü il başkanları bir gün sonraki toplantıdan sonra açıkladıkları deklarasyonda kullandılar. ‘Biz de Genel Sekreterimiz gibi ‘aklımızı duygumuzun, yüreğimizin önüne koyduk’ dediler.”

-“HEDEF SAPTIRMAYDI O”-

Bir saat içinde 60 tane milletvekilinin imzalı desteğinin geldiğini bu imzaların bir bölümünü önceden hazırlattığını, grup başkanvekillerine ‘destek verin’ dediğini kaydeden Sav, “Hatta arkadaşlara ‘Bir nabız yoklayın’ dedim sabahtan. Gaye -Genel Başkan Yardımcısı Gaye Erbatur- Amerika’daydı. Oradan telefonla destek verdi. Gece yatağından kaldırıldı Gaye, saat farkı yüzünden. Ki çok bağlıdır Deniz Baykal’a. Ama Kılıçdaroğlu’na ‘evet’ dedi. Kemal 11.30’da açıklamasını yaptı. O kadar bir hedef saptırma yaptım ki ben o açıklamadan önce. Bu binadaki basın koordinatörlüğü bile fark edemedi bunu. Yazılı başvurusu var Sayın Kılıçdaroğlu’nun elimde. Grup Başkan Vekili imzasıyla. Salon tahsisi istiyor açıklama için. Ben de havale ettim resmi yazıyla ilgili birime. ‘Ne yapacak salonu’ diye sordular? ‘Ne bileyim ben. Belki adam aday değilim diyecek, belki adayım diyecek, belki başka bir şey diyecek. Sorar mıyım böyle bir şeyi’ dedim. Biliyorum bu birileriyle görüşülecek. Bana sordular SMS gönderelim mi, bu toplantıya ilişkin diye? ‘Hayır. Ne münasebet. Kemal kendi olanağı ile yapsın, partinin olanağını niye kullanayım onun için’ dedim. Bunlar zannettiler ki biz Kemal’le ayrıyız ve ben onu paramparça edeceğim. Tam bir hedef saptırmaydı o” diye konuştu.

-“O SAKALLI, ÖNDER SAV’IN KOMPLOSU DESE YÜREĞİM YANMAYACAK”-

Gürsel Tekin’in basın toplantısından beş dakika önce haberinin olduğunu, eski Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Selvi’nin MYK toplantısı yapmak istediğini ancak kendisinin “Cevdet, sinirler ayakta. Bu atmosferde merkez yürütme toplantısı yapmak doğru olmaz. Yarın yapalım. İl başkanları toplantısından sonra yapalım” diyerek uyardığını ifade eden Sav terk ettiği MYK toplantısını şöyle anlattı:

“Yok yok yapalım, çok istiyorlar’ deyince ‘peki’ dedim. ‘Ben gelmem, siz yapın o zaman’ dedim. Yok illa gel dediler. Gittim, işte o sakallının saldırısı. Kullandığı ifade şu, tutanaklardan çıkarttım: ‘ABD, Doğan Medya Grubu, Recep Tayyip Erdoğan ve Genel Sekreterimiz birlikte Genel Başkanımıza bir komplo düzenlediler.’ Hiç sektirmeden döndüm, ‘şerefsizlik yapma’ dedim. Ki ben böyle ağır konuşmam fazla. Sadece Önder Sav’ın komplosu dese yüreğim yanmayacak. Tayyip Erdoğan, ABD ve Doğan medya grubuyla birlikte oturmuşum, tezgahlamışım, Deniz Baykal’a kaset komplosu yapmışım. Ne aşağılık bir tarif, resmen şerefsizlikti bu. Ve döndüm Cevdet Selvi’ye… ‘Ben sana söylemedim mi bugün MYK yapmayalım ya da ben gelmeyeyim diye’ dedim ve ‘Böyle düzeysiz bir toplantıda daha fazla bulunamam’ diyerek kapıyı çarpıp çıktım. Benden sonra bunlar, ‘Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşıyız. Deniz Baykal’ı davet ediyoruz. Baykal’la yürüyeceğiz. Genel Sekreteri de istifaya davet ediyoruz’ diye bir deklarasyon yayınladılar. Basın sözcüsü Mustafa Özyürek de çıktı o deklarasyonu okudu. Ben de ‘onlar kim oluyor ki beni istifaya davet ediyorlar’ diye sert yanıtlar verdim.”

ANKA

En Çok Aranan Haberler