Gerek büyüklerimizden, gerekse büyük şehirlerden bıkıp da güneye yerleşmiş abilerimiz ve amcalarımızdan sık sık duyarız... “eskiden domatesler böyle değildi” “ben bahçede bi domates yetiştiriyorum ki, of” “bu sizin yediğiniz hormonlu domatesler çok kötü, bizim buralara gelin de gerçek domates yiyin”
Bahçesinde meyve-sebze yetiştirmeye başlayan hemen hemen her insan şehirde pazarlardan meyve-sebze satın alanlara yukarıdan bakma eğiliminde. Bir de bunlar yetmiyormuş gibi kendisine çevreci diyip, organik tarımın ve beslenmenin faydalarını yalan yanlış bilgilerle ezberden tekrar eden bir toplumsal kesim türedi. Organik tarımın bir takım faydaları olduğu gerçeği cebimizde, bununla birlikte konuyla ilgili ortalıkta dolaşan yanlış ve abartı bilgiler de çok fazla. Günün birinde birileri karşınıza, aşağıdaki 10 argümanla çıkarsa o kişilerin yanlışlarını düzeltmek sizin elinizde.
1. Organik tarım vahşi yaşama ve doğaya saygılı
Öncelikle bunu diyen insanın tarımın ne olduğundan haberi yoktur. Kesin bilgi, yayalım!
Organik tarım için kullanılan tarım ilaçlarının (nasıl yani; organik tarım yapılırken tarım ilacı mı kullanılıyor!) hayvanlara ve toprağa daha az zarar verdiği doğru. Fakat sorun şu ki, bu tarz tarım yapabilmek için organik olmayan tarım alanlarından çok daha fazlasını işgal etmek gerekiyor. Bu da daha çok ağaç kesmek, daha az ormana sahip olmak demek.
2. Organik tarım dünyayı açlıktan kurtaracak
Öyle bir şey yok. Tam olarak yukarıdaki sebepten dolayı tüm dünyada sadece organik tarım yapılsa dünya üzerinde bugünkünden çok daha fazla açlık olur. Dünyadaki açlığın sebebi GDO'lu gıdalar ya da organik olmayan tarım değil gıda endüstrisidir, kaynakların eşit dağıtılmaması ve gelir eşitsizliğidir. Günün birinde birileri yolunuzu kesip size “eğer organik tarıma geçmezsek dünyada açlık artacak” ya da benzeri bir cümle kurarsa o kişinin, gözlerinizin içine baka baka yalan söylediğinden emin olabilirsiniz.
3. Organik tarımda tarım ilacı kullanılmıyor
Tarım ilacı kullanılmayan bir tarım türü yok. Hatta ABD'de organik tarım standartlarına uygun 20'den fazla kimyasal var. Hatta bu kimyasallarda kullanılan organik bileşikler konvansiyonel tarım için kullanılan kimyasallar kadar güçlü olmadığı için daha yüksek dozlarda kullanılabiliyor.
4. Organik gıda daha besleyici
Bunu aklınız alabiliyor mu? Organik gıda genetik olarak zenginleştirilmiş bir gıdadan nasıl daha besleyici olabilir? Yapmayın, etmeyin. Düşmeyin bu tuzaklara. Bugüne kadar yapılan hiçbir bilimsel araştırma organik gıdaların daha besleyici olduğuna işaret etmiyor. Hatta meyve-sebzelerin rafta bekledikçe besin değerlerini kaybettiğini de hesaba katarsak, bir hafta rafta bekleyen GDO'lu ıspanağın bir hafta rafta bekleyen organik ıspanaktan daha besleyici olma ihtimali bir hayli yüksek.
5. Organik gıda daha güvenli
Organik diyince insanlar genellikle daha güvenli ve sağlıklı gıdalardan bahsedildiğini düşünüyor ama bu çoğu zaman doğru değil. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi tarım kimyasalları organik tarımın da vazgeçilmez parçalarından biri. Mesela organik tarımda kullanılan ve organik bir böcek ilacı olan rotenone'nin hücrelerimizin enerji deposu mitokondrileri öldürdüğü ortaya çıktı.
6. Organik tarımla ekolojik tarım aynı şey...
...değil. Bazı durumlarda doğru olsa da genel geçer bir doğru değil. Örneğin organik süt ürettiğini söyleyen dev gıda firmaları ürettikleri sütlerdeki besin eksiklerini tamamlamak için birçok bileşeni sonradan ekliyor. Organik gıdaların kaynak, kalite, saflık ve güvenlik standartlarının nasıl belirlendiği ise başka bir tartışmanın konusu.
7. Organik gıda daha temiz
Organik olsun olmasın her besinde, antibiyotiklerle tedavi edilemeyen E.coli bakterisine rastlamak mümkün. İnsanlar nedense organik besinlerde bu bakteriye rastlanmadığını düşünüyor. Organik besinler de tüm meyve-sebzeler gibi tüketilmeden önce çok iyi temizlenmeli. 1999-2010'a kadar olan süreçte 10 binden fazla insan E.coli sebebiyle gıda zehirlenmesi yaşadı ve bunların büyük bölümünden de organik gıdalar sorumlu.
8. Organik etiketler kalitenin garantisidir
ABD'de Tarım Bakanlığı tarafından belirlenmiş organik gıda standartları var. Bununla birlikte 6. maddede de belirttiğimiz gibi bu standartlar da başka bir tartışma konusu. Peter Laufer'in Organic: A Journalist's Quest to Discover the Truth Behind Food Labeling (Organik: Gıda Etiketlemenin Ardındaki Gerçeğin Peşinde Bir Gazeteci) kitabı bu meselenin üzerine gidiyor ve organik etiketiyle tüketiciye sunulan gıdaların kökenlerini tespit etmenin fazlasıyla zor olduğunu ortaya koyuyor.
9. Organik gıdalar çok sıkı kontrol ediliyor
Herhangi bir gıda ne kadar sıkı kontrol ediliyorsa organik ürünler de o kadar kontrol ediliyor. Eğer bir firmanın gıda kontrolüyle ilgili departmanı veya bu iş için dışarıdan aldığı desteğe ayırdığı yatırım miktarı düşükse kontrol kalitesi de bununla doğru orantılı düşük oluyor.
10. Organik gıdaya talep artıyor
Görünürde böyle bir talep yok. Örneğin İngiltere'de satılan gıdanın sadece %1'i organik sınıfına giriyor. Birleşik Krallık Tarım Derneği'ne göre ise organik tarım sürdürülebilir gelişme için önemli. Bununla birlikte bu kurumun sadece başka bir ticari grup olduğu düşüncesi de hakim.
Tüm bunlarla birlikte, her insanın ihtiyaçları farklı, bu nedenle beslenme ihtiyaçlarını gidermesi için ne gerekiyorsa onu tüketmeli. Ayrıca insanların damak tadına uygun, sevdiği gıdayı tüketmesi de tamamen kişisel seçimi. Organik kötüdür demiyoruz, organik gıdayı savunanların daha gerçekçi olması gerektiğini düşünüyoruz.
Sonuçta organik tarım ve organik gıdaların, organik olmayan tarım yöntemleri ve gıdalardan daha yararlı ya da zararlı olduğunu söylemek doğru değil. Organik tarımın ve organik beslenmenin toplumun bir kesimi tarafından fanatikçe savunulmasının sebebi bir takım ticari çıkarlar olabilir. Organik tarımın yararlarını doğru bir şekilde yansıtmak varken, bu şekilde gerçeklikten uzak ve manipülatif savunulması birçok insanı organik gıdalar tüketmekten ve organik tarımı desteklemekten de soğutuyor.