Arkamı döndüğümde yaşlı gözleriyle bana bakıyordu. Bakışlarında az da olsa kin seziyordum. Bu neşeli hallerimi çok kıskanıyordu. Kem gözleri vardı onun; mutlaka bir yerde tökezletiyordu. Üç beş keyifli gün çalmışım şunun şurasında hayattan, bunu bile çok görecekti neredeyse.
Arkamı döndüğümde oradaydı. Kısa bir süre önceki yaslı halim. Orda olması demek, geri dönme ihtimalimin olması demek. Orda bana kin dolu gözleriyle bakıyor olması demek, hala içimde yerine oturmamış duygular demek. Tedirginliğimin tedavisi öyle kolay olmuyor artık. Eskiden bir kaç güzel an yeterdi oysa üzerimden atmaya. Artık uzun sürüyor, tıpkı yaslı günlerin eskisinden uzun sürdüğü gibi. Kolay kırılmıyorum belki bu sefer, ama kolay da tamir olmuyorum. Düşüncelerimin hızına yetişebilseydi parmaklarım daha uzun cümlelere dökebilirdim yokluğunu. Kısacık aralara serpiştirmek çoğu zaman benim de işime geliyor ama. Kendimi ifade edemediğim zaman dilimlerinden inatla kaçıyorum.
Şimdi hava güzel. Parçalanmış bulutlar bir kenara yığılmış. Üstüne bir yağmur daha yağarsa solacak çiçeklerim başlarını pencereden uzatmış umutla bekliyorlar. Aidiyet duygusunun etrafını tavaf ediyorken kuşlar, her şeyden habersizmiş gibi yapıp balkonda güneş batarken çayımı yudumluyorum. Sanki şimdi içeriden küçük bir kız çocuğu gelip eteğimden çekiştirecekmiş gibi. İçerden gelen seslere aldırış etmiyorum böyle hayaller akşamlarında. Süreyi uzun tutamıyorsam da bırakıyorum kendimi uykunun koynuna. Bahar çabucak gelsin diye çarçabuk bitiriyorum günleri. Bahar gelecek bu sefer, neden erkenden tüketmişim günlerimi diye hayıflanmama izin vermeyecek, konuştuk biz.
Kandırılması çok kolay bir kız çocuğu ile sütten ağzı yanmış temkinli bir kadın arasındayım. Orta şekerli kahve kıvamında, oysa ben şekersiz severim kahvemi. Daha yolum var demektir. Yine de neresine bakarsam merkezinde durduğum bir dünya var. Gözlerim yönetiyor dünyayı yine.
“……Yeryüzünün neresinde bulunduğumu bilmiyordum. İçimi bulandıran nefretle kapıyı dövüyordum ve ellerimle boğmak, öldürmek istiyordum onları. Sadakatin yalnızca iyimserlik ve umuttan ibaret olduğunu böyle, kanatlarım ateşe tutularak öğrendim…” İnci Aral-Sadakat
Meral YARICI