HABER

Ortadoğu'da krizin odağı Suriye değil, Irak

Stratejik İletişim Merkezi (STRATİM) tarafından düzenlenen İstanbul Forumu toplantılarının üçüncüsü bugün sona eriyor.

Forum çerçevesinde, Türkiye ve etrafındaki uluslararası gelişmelerin irdelendiği oturumlardan biri de "Irak, Suriye ve Kürtler" üzerineydi. Yoğun ilgi gören oturumda Amerikalı Türkiye uzmanı Henri Barkey, Irak Kürdistan Demokratik Partisi üyesi ve eski eğitim bakanı Sefin Dizayi, Tahran Üniversitesi öğretim üyesi Muhammed Marandi ve Ortadoğu uzmanı gazeteci-yazar Cengiz Çandar konuşmacı olarak katıldı. Moderatörlüğünü Cihan Haber Ajansı Genel Müdürü Abdülhamit Bilici’nin yaptığı oturumda İran-Irak-Suriye ekseninde yaşanan son gelişmeler ve farklı senaryolar değerlendirildi.

Oturumda konuşan Henri Barkey, Suriye'deki 'devrim süreci'nin daha yavaş ve kanlı olmasının yanı sıra bölgede oluşturduğu etki itibariyle Mısır ve Libya’da gerçekleşen devrimlerden farklı olduğunu söyledi. Suriye’de etnik ve dini unsurlara dayalı çift yönlü bir ayrımcılığın yaşandığını vurgulayan Barkey, bu ayrışmanın İran, Irak ve Türkiye’yi de içine alacak şekilde etkilediğini belirtti.

BARKEY: SURİYE ÖNEMLİ; AMA IRAK DAHA ÖNEMLİ

Bölgedeki son gelişmelerin uluslararası boyutuna değinen Barkey, bu krizin odağının Suriye’den ziyade Irak üzerine olduğunu öne sürdü. “Bu bölgede yaşanan gerçek kriz aslında Suriye değil, Irak krizidir.” diyen Barkey, “Suriye önemli bir ülkedir; ama Irak kadar büyük bir öneme sahip değildir. Irak her şeyden önce petrol ihraç eden bir ülkedir. Bunun yanı sıra tüm bölünmelerin ortasında yer alan bir ülke konumundadır. Şu an tüm etkilerini henüz görmedik; ancak Irak sınırının ötesinde yaşananlar Irak'ı doğrudan etkileyecektir.” şeklinde konuştu.

Suriye’de Esed rejiminin düşmesi halinde oluşacak ihtimalleri değerlendiren Barkey, süreçten en çok bölgedeki Kürtlerin istifade edeceğini ileri sürdü. Bölgede yaşanan değişmelere bağlı olarak bazı liderlerin önem kazanacağına işaret eden Barkey, süreci yönlendirmede Mesud Barzani’nin bölgedeki en önemli oyunculardan biri olduğunu belirtti. “Bana kalırsa Barzani bu durumda bölgedeki en önemli oyunculardan birisidir.” diyen Barkey, ancak Barzani’nin Türkiye ve ABD’yi karşısına almak istemeyeceğini ve bölgede Suriye Kürtlerinin güçlenmesinin kısa vadede kendisi için bir problem olacağını ifade etti.

Barzani’nin bölgenin güvenliği için taşıdığı öneme değinen Barkey, kendi konumunu muhafaza etmesinin öneminden bahsederken “Barzani, bölgedeki petrolün değerlendirilmesi gibi ekonomik sebepler başta olmak üzere kesinlikle Türkiye ile karşı karşıya kalmak istememektedir. Ayrıca Irak yönetimiyle de bir bağımsızlık mücadelesine girmek istememektedir. Çünkü bu durum uzun süre sonra Kürtlerin sahip olduğu en iyi pozisyondur. Yavaş ve emin bir şekilde durumunu iyileştirebilecekken neden bunca şeyi bir anda kurban etmek istesin ki?” şeklinde konuştu.

DİZAYİ: PKK SİLAH BIRAKMALI

Irak Kürdistan Demokratik Partisi üyesi ve eski eğitim bakanı Sefin Dizayi de yaptığı konuşmada bölgede yaşanan tarihsel sürecin günümüze etkilerinden bahsetti. Türkiye hükümetinin Kürt sorunu üzerine gittiğini; ancak bunun yeterli olmadığını belirten Dizayi, silahlar susmadan taraflar arasında bir diyalog geliştirmenin mümkün olmadığını ifade etti.

Konuşmasında “Silahla karşı koyma ve kan dökmenin bu anlaşmazlığı çözmeye yetmeyeceğine inanıyoruz.” diyen Dizayi, Barzani hükümetinin görüşünü anlatırken “PKK karşısında resmi duruşumuz da silahların bir an önce bırakılması gerektiği yönündedir.” şeklinde konuştu.

Bağdat yönetimi ile aralarında çeşitli problemlerin bulunduğunu da söyleyen Dizayi, bu problemlerin çözümü için silaha başvurulmadığını ve çözümün siyaset içinde arandığının altını çizdi.

ÇANDAR: BÖLGE DAHA DA HASSASLAŞTI

Ortadoğu uzmanı Cengiz Çandar da Irak, Suriye ve Türkiye’de bulunan Kürtlerin durumlarını ve taleplerini karşılaştırdı. Suriye’deki Kürtlerin kendilerini Türkiye’deki yakınlarından farklı görmediklerini ifade eden Çandar, ancak demokratik taleplerinde Irak Kürtlerini model aldıklarını belirtti.

Türkiye’nin Irak ve Suriye politikalarını değerlendiren Çandar, “2003 yılında, Irak’ta savaş sürerken Türkiye açık bir şekilde durumdan alerji duyarak kendi bütünlüğü etkilenebilir düşüncesiyle Irak'ta Kürtlerin federal veya otonom hale gelen yapısına müdahale etmekten kaçındı. Bu durumdan 10 sene sonra görüyoruz ki Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'na ait zekice bir proje olan sıfır sorun politikası ile bu bölgesel yönetimle çok daha yakın ilişkiler kuruldu. Ancak Suriye'de yaşanan gelişmeler bu politikanın izlenmesini imkânsız hale getirirken bölgeyi daha hassas bir hale getirdi.” diyerek Türkiye’nin izlediği stratejiyi özetledi.

MARANDİ: SURİYE'DE ÇÖZÜM, ORTAK MUTABAKAT

Suriye krizine İran’ın yaklaşımını anlatan Tahran Üniversitesi öğretim üyesi Muhammed Marandi ise İran’ın Esed rejimine verdiği desteğin gerekçelerinden bahsetti. Hafız Esed yönetiminin Irak-İran savaşında İran’a destek verdiğini hatırlatan Marandi, Tahran'ın bu işbirliğini unutmadığını dile getirdi. Marandi, Tahran açısından Suriye’deki mevcut yönetimin Amerikan-Suud destekli bir rejime tercih edildiğinin de altını çizdi. Suriye’de barışın yeniden tesisi için ülkede demokratik bir seçimin elzem olduğunu vurgulayan Marandi, sözlerini şöyle sürdürdü: “Günün sonunda elimizde kalan şudur: Eğer Suriye böyle gitmeye devam ederse bir tarafı ya da diğer tarafı toptan yok edemezsiniz. Esed'in elinde bulundurduğu bir güç var. Bu çatışma böyle sürerse Suriye daha güçsüz ve fakir bir ülke olmaya doğru gidiyor. Bu sebeple Suriye için en makul çözüm Esed yanlıları dahil toplum içinde yer alan tüm grupların katılabileceği özgür bir seçim yapılmasıdır. Aksi halde bir tarafı silip diğer tarafı destekleyerek bir çözüme ulaşmak mümkün değildir.

(CİHAN)

En Çok Aranan Haberler